7 Eylül 2024 Cumartesi

Zeynep Öter yazdı | Suruç'tan bugüne Rojava da 33'lerin düşleri de yaşıyor

Çünkü, düş yolcularının yarım bıraktığı mücadeleyi omuzlayan ardıllarının kimileri devrim topraklarında can oldu, kimileri de her sokakta hesap sordu. "Hiçbir düş yarım kalmayacak" diyerek sokak sokak direnişi, mücadeleyi yükselten gençlik örgütleri, adalet mücadelesini toplumun her kesimine yaydı. Onların yürüttüğü birleşik mücadele yürünecek yola ışık tuttu. Bu nedenle Suruç'tan bugüne 20 Temmuz'da 11.57'de 33'lerin yarım kalan "Arîn'den Sibel'e yürüyoruz zafere" sloganı hala yankılanıyor.

Kimi sloganların hikayesi vardır. Heyecan ve hevesle, sıkılı yumrukların eşlik ettiği ömrü "an"da bitmez. Nakşolur belleğe sonsuza dek. Bize geldiğimiz yeri, yürüdüğümüz patikayı ve düşlediğimiz geleceği hatırlatır durmadan. En karanlık, kasvetli ve dar zamanlarda bir sis çanı gibi doğru yolu yürümemize pusula olur. Bazı şiarlar bütün anlamlarıyla dava insanını kuşandırır boydan boya. Direnişi, hüznü, umudu, kırgınlığı, yoldaşlığı, yalnızlığı çağrıştırır her anımsayışta... Birçok insani duyguyu aynı anda barındırır ve ayaklandırır. Neden ve sonuç ilişkisi arasındaki o hakikatin kuvvetini hatırlatır kerelerce. Hakikat arayışını somutlar...

Emperyalistlerin yağmalamak ve yeniden hakimiyet kurmak için kan deryasına dönüştürdüğü Ortadoğu'da halklar, 19 Temmuz 2012 sabahı gözlerini Rojava devrimine açtı. Savaşların, isyanların, ayaklanmaların ortasında yükselen bu devrim, Gezi direnişinde sokakları isyana dönüştürenlerin de tutkusuydu. 3 yıl sonra bu tutku, bir bayram sabahı olan 19 Temmuz'da, 33'lerin de arasında olduğu yüzlerce kişiyi devrimi topraklarında solumak için yollara düşürdü.

Bu devrimi düşlerimize yazan, kalbimize kazıyan 134 gün boyunca barbar DAİŞ çetelerine karşı görkemli direnişiyle ayakta duran Kobanê'ydi. YPG/YPJ'nin çağrısıyla dünyanın her yerinden akan, direnişin en ön cephesinde savaşanların mücadelesiyle gerici bölge devletleri ve onların aparatı olan faşist çeteler yenildi. Ama en büyük yenilgiyi, "Kobanê düştü düşecek" diye zafer nidaları atan Erdoğan yaşadı. Bundandır ki kini hala dinmedi.

Zaferini göremeyen ama bu inançla savaşan Arîn Mîrkan, 5 Ekim 2014 tarihinde Miştenur tepesinde feda eylemiyle ölümsüzlüğe yürüdü. Onun şehadeti özgürlüğe susayan dünyanın dört bir yanındaki kadınları Rojava'ya çağıran bir işaret fişeği oldu. İki ay sonra 12 Aralık'ta Kobanê'nin güney cephesinde komünist bir kadın şehit düştü; Sibel Bulut. "Gerekirse şehit de düşeriz" sözlerini eylemiyle hayata geçiren Sibel Bulut'un ölümsüzleştiği eylem, DAİŞ'in önünün kesilmesinde, Kobanê merkezinde stratejik mevziler kazanılmasında önemli bir yerde durdu. Bu yüzyılın Stalingradını yaratanlardan iki kadın savaşçının destansı mücadelesi, "Arîn'den Sibel'e yürüyoruz zafere" sloganında somutlaştı.

Bu slogan 33'lerin hem Gezi barikatlarından Kobanê inşasına uzanan yolculuğunun başlangıcı hem de sonsuzluğuydu. Kürt halkı öncülüğünde başlatılan emekçi, halkçı, eşitlikçi, özgürlükçü karakteriyle bir yaşam alternatifi sunan devrimin topraklarına geçmeden önce, "Arîn'den Sibel'e yürüyoruz zafere" sloganı devlet-MİT-DAİŞ ortaklığıyla patlatılan canlı bombayla yarım kaldı. Sınırın öte yanındaki topraklarda ölümsüzleşen Arîn ve Sibel gibi bu yakada da kanlarımız birbirine karıştı.

Rojava devriminin 3. yılının ertesi günü, 20 Temmuz 2015'de Türkiye'deki en büyük gençlik katliamı gerçekleşti. Sosyalist Gençlik Dernekleri Federasyonu'nun (SGDF), "Beraber savunduk beraber inşa edeceğiz" kampanyası kapsamında DAİŞ'in yakıp yıktığı Kobanê'yi yeniden inşa etmek, Gezi'nin çocuklarıyla sömürgeci güçlere direnen Rojava devriminin çocukları arasında köprü olmak için yola çıktı. Kim bilir belki de kimileri özgürlüğün kapısından geçerek devrim topraklarında kalmaya niyetliydi. Arîn'den Sibel'e; Zafer'den Kader'e, Göze'den Paramaz'a, Nubar'dan Alper'e ve daha nicelerine... Dava neferlerinin adımladığı yolları arşınlayarak bu devrimi ölümsüzleştirmek düşünü kurdular.

Savaşın gölgesinde büyüyen çocuklara oyuncak götürme fikrinin düşünü kuranlardı aynı zamanda. Çünkü onları bu yolculuğa çıkaran politik fikirleri, devrime olan inançlarıydı. Bu fikir ve inançla, yaz aylarının klasik deniz kenarı kamplarını değil devrimin topraklarında olmayı yeğlediler. 45 yıl önce (kampanyadan) Denizlerin Zap'ta kurduğu Devrimci Gençlik Köprüsünden esin aldılar.

Ve onlar Suruç'tan bugüne yürütülen birleşik mücadelenin temelini de atanlardı. Çok sayıda örgütten gençler, kadınlar, LGBTİ+'lar, devrimciler, anarşistler, örgütlü mücadele içinde olmayanlar Kobanê inşa kampanyasında yer aldı. "İnşaat işçisi olmak istiyorum" diyenden, "savaş bölgesinde yaşayan çocuklara aerobik öğreteceğim" diyene; elektrik sorununu çözmek için tüm bilgisini hayata geçirmek isteyenden, oradaki gençlere ekmek yapmak isteyene... Eğitim emekçisinden ev emekçisine, üniversite öğrencisinden inşaat işçisine, doktordan fotoğraf sanatçısına... Toplumun farklı kesiminden gelerek bir mozaiğin parçasını oluşturdular.

Suruç'tan bugüne DAİŞ'in yarım bıraktığı işten huzursuz olan devletin her saldırısında, işkencesinde, gözaltı ve tutuklama teröründe haykırılan "Hiçbir düş yarım kalmayacak" sloganı da gençlerin birleşik mücadelesinin gücüdür. Katliam günü Kürdistan'da Kürt halkı DAİŞ'e ve devletin saldırılarına karşı düş yolcularına siper olurken, Türkiye kentlerinde gençlerin öncülüğünde halklar sokağa doldu. Türkiye'den Kürdistan'a; Rojava'dan Avrupa'ya Suruç şehitleri için yürütülen her mücadelenin direnç dinamiği "Hiçbir düş yarım kalmayacak" şiarı oldu.

Rojava devriminin 12. yılının rüzgarıyla Suruç katliamının 9. yılını karşılıyoruz. Rojava boğulamadı, Kobanê düşürülemedi. Ve hiçbir saldırı Suruç şehitlerini unutturamadı, adalet mücadelesini engelleyemedi. Çünkü, düş yolcularının yarım bıraktığı mücadeleyi omuzlayan ardıllarının kimileri devrim topraklarına can oldu, kimileri de her sokakta hesap sordu. "Hiçbir düş yarım kalmayacak" diyerek sokak sokak direnişi, mücadeleyi yükselten gençlik örgütleri, adalet mücadelesini toplumun her kesimine yaydı. Onların yürüttüğü birleşik mücadele yürünecek yola ışık tuttu. Suruç'tan bugüne her 20 Temmuz'da saat 11.57'de, 33'lerin yarım kalan "Arîn'den Sibel'e yürüyoruz zafere" sloganı yankılanıyor.