DEM Parti: İstanbul Barosu'nun yanındayız
İşgalci Türk devleti tarafından SİHA ile katledilen gazetecilerle ilgili yaptıkları açıklama gerekçe yapılarak hakkında dava açılan İstanbul Barosu'na DEM Parti destek verdi. "İstanbul Barosu'nun ve meslek örgütlerinin yanındayız" denilen açıklamada, bu tür baskılara karşı meslek örgütlerinin özerkliğini ve demokrasiyi savunma çağrısı yapıldı.
Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM Parti) Hukuk ve İnsan Hakları Komisyonu, İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından İstanbul Barosu Başkanı İbrahim Özden Kaboğlu ve Baro Yönetim Kurulu üyelerinin görevden alınması ve yerlerine yeni yönetim kurulunun atanması talebiyle açılan davaya tepki gösterdi.
İstanbul Barosu'na bu yöntemle siyasi bir mücadelede bulunulduğu belirtilen açıklamada, "Bu adım, iktidarın uzun süredir uyguladığı darbeci kayyum politikalarıyla doğrudan bağlantılıdır. Seçimle göreve gelen yerel yönetimlere yönelik kayyum atamalarıyla başlayan bu politika, şimdi de barolar gibi anayasal kuruluşlara yönelik müdahalelerle derinleştirilmektedir" denildi.
Baroların demokratik bir toplumda yalnızca avukatların meslek örgütü değil, hukukun üstünlüğünü ve insan haklarını savunan toplumsal adaletin en önemli aktörlerinden biri olduğu belirtilen DEM Parti açıklamasında, açılan davanın nedeninin; İstanbul Barosu'nun ifade özgürlüğü, hapishanelerdeki tecrit uygulamaları, hukuksuz gözaltı ve tutuklamalar, kadın ve çocuklara yönelik şiddet gibi toplumsal meselelerde sergilediği net ve ilkeli duruş olduğuna vurgu yapıldı.
Türk Tabipleri Birliği (TTB) Merkez Konseyi Başkanı Prof. Dr. Şebnem Korur Fincancı'nın, çatışma bölgelerinde kimyasal silah kullanımına ilişkin açıklamaları nedeniyle tutuklandığı, TTB yönetiminin görevden alınması amacıyla dava açıldığı hatırlatan açıklamada, "AKP iktidarı, demokratik yollarla seçilmiş yerel yönetimleri kayyum atamalarıyla işlevsizleştirerek halkın iradesini yok saymıştır. Benzer şekilde bugün de baroların demokratik işleyişine müdahale edilmeye çalışılmaktadır. Oysa Anayasa'nın 135. maddesi ve Avukatlık Kanunu'nun 76. ve 95. maddeleri uyarınca, baroların görevden alınması veya yönetimlerinin değiştirilmesi yalnızca üyelerinin iradesiyle mümkündür. Savcılığın açtığı bu dava hukuki temelden yoksundur ve doğrudan siyasi baskıyla açılmıştır" denildi.
Bu girişimin tüm baroları ve meslek örgütlerini hedef aldığı, kayyum politikasıyla halkın iradesine el koyan anlayışın şimdi de meslek örgütlerinin bağımsızlığını ortadan kaldırmaya çalıştığı belirtilen açıklamada şu ifadeler yer aldı: "İfade özgürlüğünü, hukukun üstünlüğünü, savunma hakkını ve demokratik değerleri savunan İstanbul Barosu'nun ve meslek örgütlerinin yanındayız ve bu tür girişimlere karşı mücadele etmeye devam edeceğiz. Savunma makamı susturulamaz, demokratik irade yok edilemez! Tüm toplumu bu tür baskılara karşı meslek örgütlerinin özerkliğini ve demokrasiyi savunmaya çağırıyoruz."