31 Ocak 2025 Cuma

'Saldırılarına karşı devrimci dayanışmayı büyütmek tarihsel bir sorumluluktur'

34 devrimci sosyaliste dönük tutuklama saldırısı ve açığa çıkan devrimci dayanışmaya ilişkin siyasi partiler ve demokratik kitle örgütleri ile konuştuk. AKP'nin devrimcilere, sosyalistlere, yurtseverlere, gazetecilere, sanatçılara yönelik gözaltı ve tutuklama saldırısının toplumsal mücadelenin büyümesinden duyduğu korkunun yansıması olduğunu söyleyen siyasetçiler, devrimci dayanışmayı büyütmenin tarihsel sorumluluk olduğunu vurguladı.

Ezilenlerin Sosyalist Partisi (ESP) Eş Genel Başkanı Deniz Aktaş, Sosyalist Kadın Meclisleri (SKM) Genel Sözcüsü Tanya Kara ve Sosyalist Gençlik Dernekleri Federasyonu (SGDF) Eşbaşkanı Berfin Polat'ın da aralarında olduğu 34 devrimci sosyalistin tutuklanması karşısında güçlü bir devrimci dayanışma açığa çıktı.

Siyasi parti ve demokratik kitle örgütleri ile hem sosyalistlere dönük gözaltı saldırısını hem de açığa çıkan devrimci dayanışmayı konuştuk. Yazı dizisi biçiminde yayınlayacağımız bu görüşmelerin ilkinde Halkların Eşitlik ve Demokrasi Parti (DEM Parti) Eş Genel Başkanı Tülay Hatimoğulları, Demokratik Bölgeler Partisi (DBP) Eş Genel Başkanı Keskin Bayındır, Alınteri temsilcisi Mürüvet Küçük ve SODAP Eş Sözcüsü Kezban Konukçu, tutuklama saldırılarını ve devrimci dayanışmanın önemine ilişkin ETHA'ya değerlendirmelerde bulundu.

HATİMOĞULLARI: AKP GEZİ'Yİ İNTİKAM ARACINA DÖNÜŞTÜRÜYOR
DEM Parti Eş Genel Başkanı Tülay Hatimoğulları, "Bizler barışın umudunu yeşertmeye çalışırken; iktidar talimatlı yargısıyla partimize, bileşen partimize, gazetecilere ezcümle tüm muhalif kesimlere karşı saldırılarını sürdürüyor" dedi. Özgür basın emekçilerinin, devrimci sosyalistlerin tutuklanmasını siyasi soykırım olarak nitelendiren Hatimoğulları, son olarak Ayşe Barım'ın Gezi direnişini organize etmekten tutuklandığı, Siirt Belediyesi'ne kayyum darbesi yapıldığı, Halk TV emekçilerinin gözaltına alındığı, tutuklandığı örneklerini verdi. Hatimoğulları, AKP iktidarının Gezi direnişi gerçekliği ile bir türlü 'yüzleşeme'diğini belirterek, iktidarın Gezi'yi bir intikam aracı haline getirerek önüne gelene soruşturma başlattığını söyledi.

"Her zaman vurguladığımız gibi: Barış hakla, hukukla, demokrasiyle inşa edilir; gözaltılarla, tutuklamalarla, kayyum darbesindeki ısrarla değil! AKP-MHP iktidar bloğu barışı sağlamak konusunda samimiyse öncelikle ayaklar altına aldığı demokrasiyi yerden kaldırmalıdır. Halkın iradesini gasp etmek, seçimle yenemediği belediyelerimizi kayyum darbesiyle el koymak çaresizliktir" diyen Hatimoğulları, devrimcilere, yurtseverlere, sosyalistlere yönelik tutuklama saldırısı ile AKP'nin muhalif kesimlere geri adım attırmaya çalıştığını kaydetti.

'DEVRİMCİ DAYNIŞMAYI İLMEK İLMEK ÖRDÜK'
"Bu saldırılarla sosyalistlere, devrimcilere, Kürt halkına diz çöktüreceğini zanneden akıl hep yanıldığı gibi yine yanıldı. Saldırılara karşı muazzam bir devrimci dayanışma örüldü. Bizler, Denizler için ölümü göze alan Mahir Çayanların yoldaşlarıyız. Bu dayanışma kültürünü ilmek ilmek örerek bugünlere getirenleriz. Bu devrimci dayanışmayı büyütmekten, iktidarın saldırılarına karşı omuz omuza mücadele etmekten başka seçeneğimiz yok. Demokrasi ve barış mücadelesinde birleşik mücadelemizi genişletmek, saldırılara karşı topyekun direniş hattını kurmak tarihsel bir sorumluluk olarak karşımızda duruyor" diyen Hatimoğulları, barış ve demokrasi için mücadele etmeye devam edeceklerini ifade etti. Hatimoğulları, "DEM Parti olarak, bu tarihsel sorumluluğun yerine gelmesi için var gücümüzle çalışacağız. Demokratik, özgür ve barış içinde yaşadığımız bir ülkeyi mutlaka ama mutlaka inşa edeceğiz" dedi.

BAYINDIR: SALDIRILAR DEVRİMCİ SOSYALİSTLERİN VE KÜRTLERİN DİRENCİNİ YÜKSELTİR
DBP Eş Genel Başkanı Keskin Bayındır, devrimci sosyalistleri hedef alan tutuklama saldırısının iktidarın muhalifleri baskı altına alma politikası olduğunu kaydetti. "Türkiye'de devrimci ve sosyalist mücadelenin önemli bileşenlerine yönelik gerçekleşen bu tür operasyonlar, genellikle toplumsal muhalefeti sindirme ve toplumsal mücadele dinamiklerini zayıflatma amacı taşır" diyen Bayındır, saldırılar karşısında açığa çıkan devrimci dayanışmanın sosyalist ve devrimci güçlerin direnç kapasitesini ortaya koyduğunu söyledi.

"Şüphesiz bu süreçte ortaya çıkan dayanışma, yalnızca tutuklanan sosyalistlere yönelik bir destek olmaktan öte, daha geniş bir demokratik cephe oluşturma potansiyeline de sahiptir. Mücadele eden farklı kesimlerin ortak bir paydada bir araya gelmesi, baskılara karşı daha güçlü bir karşı duruşu mümkün kılabilir. Bu dayanışma, baskı politikalarına karşı bir umut ve alternatif yaratma zemini olarak değerlendirilmelidir" diyen Bayındır, devrimci dayanışmanın ivme kazanarak büyüyeceğini kaydetti.

'KÜRTLERLE SOSYALİSTLERİN ORTAK MÜCADELESİ TARİHSEL SORUMLULUKTUR'
Kürt halkının özgürlük ve demokrasi mücadelesiyle Türkiye'deki devrimci güçlerin mücadelesinin ortaklaşmasının tarihsel ve güncel olarak önemli bir zemin olduğunu belirten Bayındır, "Çünkü bu, sadece bir halkın özgürlüğü meselesi değil, tüm toplumun eşitlik ve özgürlük mücadelesidir. Bu ortaklık, devrimci güçlerin sadece ideolojik ya da sektörel bir dayanışma değil, aynı zamanda halkların birliğini savunan bir ortaklaşma oluşturduğunu gösteriyor. Kürt halkının özgürlük mücadelesiyle sosyalist hareketlerin mücadelesi, baskıcı rejimlere karşı bir duruş oluşturuyor ve her iki mücadele cephesi de halkların özgürlüğünü ve eşitliğini savunarak, bu mücadelenin birleştiği bir zemin oluşturuyor" dedi.

Bayındır, "Devrimci dayanışma, sadece bu ülkenin çeşitli halkları arasında bir birlikteliğin ifadesi değil, aynı zamanda demokratikleşme ve özgürlük mücadelesinin de ortak bir vurgusudur. Kürt halkının özgürlük mücadelesiyle Türkiye'deki devrimci güçlerin mücadelesi arasındaki bu ortaklaşma, sadece baskıcı devlet politikalarına karşı değil, aynı zamanda halkların özgürlüğünü, eşitliğini ve adaletini savunan bir direnişin temelini inşa ederek, halkların demokrasi ve özgürlük mücadelesini sonuca oluşturacaktır" diye konuştu.

KÜÇÜK: AKP 'İÇ CEPHEYİ' SAĞLAMLAŞTIRMAK İÇİN SALDIRIYOR
"Devrimciler arasındaki dayanışma tarihin her döneminde kıymetlidir. Fakat bazı kritik kesitlerde doğal bir gereklilik olan dayanışma zorunlu bir ihtiyaç halini alır. Bu dönem öyle bir dönem" diyen Alınteri temsilcisi Mürüvet Küçük, son 15 yılda birleşik mücadelenin öneminin kavranmasıyla birlikte devrimci dayanışmanın geliştiğini kaydetti. "Yeni bir rejim-devlet tipinin inşasında önemli adımların atıldığı, her fırsatın bu rejim-devlet tipinin tahkimi için kullanıldığı yıllar bu yıllar. İşçi ve emekçilere, doğaya, hayatın her alanına, kadına, LGBTİ+'ya, ezilen mezhep ve diğer farklılıklara yönelik saldırılarda vites büyütülen yıllar" diyen Küçük, AKP'nin yayılmacı hayallerinin ve Kürt düşmanlığının tırmandığı bir dönemi yaşadığımızı ifade etti.

"Aynı zamanda işçi ve emekçilere yönelik ekonomik terör tam bir savaş hali almış durumda. Rejim, iç cepheyi tahkimden hem bu terörün daha da derinleştirileceği ve ipin bir yerde kopacağı korkusu yaşıyor, hem de savaş politikalarının bunu katlayarak büyüteceğini bilmenin refleksleriyle hareket ediyor. O nedenle 'iç cephede' hiçbir pürüz istemiyor. Topyekun savaş politikaları karşısında en büyük pürüzü devrimcilerin çıkaracağını bilerek saldırıyor. Devrimcilerin fiziki güçlerinin ötesinde bir etki alanına sahip olduğunu biliyor. Toparlanmalarına, güç biriktirmelerine izin vermeden darbeleme siyaseti izliyor" diyen Küçük, gazetecilerden sanatçılara, devrimci sosyalistlere kadar geniş bir yelpazede yaşanan tutuklama ve gözaltı saldırısını hatırlatarak, "Bu aynı zamanda onun Gezi korkusu ve yeni Gezi'lere dair sezgisinin de ifadesidir" diye vurguladı.

'DEVRİMCİ DAYANIŞMA UMUDU BÜYÜTÜYOR'
Devrimci dayanışmanın umut verici olduğunun altını çizen Küçük, "ESP, SGDF ve SKM'li dostlarımıza yapılan kitlesel gözaltı ve tutuklama saldırısı da bu bütünlük içinde devrimci öznelerin oynayabileceği rollere yönelik bir saldırıdır. Gelişen devrimci dayanışmaysa zaruri hale gelen bir tutumun ifadesidir. Önümüzdeki fırtınalı gelişmeler bizi birbirimize daha da yakınlaşıp yoldaşlaşmaya mecbur ediyor zaten" dedi.

KONUKÇU: SALDIRILAR BİRLEŞİK MÜCADELEYİ ENGELLEMEK İÇİN
SODAP Eş Sözcüsü Kezban Konukçu ise, AKP'nin son dönemde enternasyonalist sosyalistlere dönük saldırganlığını daha da artırdığını belirterek, "Faşizmin inşası sürecinde sermaye transferine hız verirken, çalışan/çalışmayan emekçilerin payı her geçen gün tırpanlanıyor. Milyonlarca emekçi açlık sınırının altında yaşamaya mahkum edilmişken, bu coğrafyanın kadim meselesi olan Kürt sorununda da uzun yıllar çözümsüzlük dayatıldı. Gelinen aşamada Kürt halkının yoğun mücadelesi ve direnişiyle barışı tartışmak zorunda kaldılar. Ancak bunu yaparken de baskıyı, özellikle Kürt halkı ile Türkiyeli emekçilerin ortak mücadele zeminlerine dönük baskıyı artırıyorlar. Faşizm kurumsallaşırken kendisine karşı bir araya gelen, gelme ihtimali olan güçlere ve zeminlere saldırıyor" dedi.

Konukçu, "Biz sosyalistler, bir taraftan geniş emekçi kesimlerin açlık sınırının altında yaşama mahkum edilmesine karşı yaşanacak ücret mücadelesini yükseltirken bir taraftan da Kürt halkının barış talebini sahiplenmeli ve bu talebin toplumsallaşabilmesi için yoğun bir çaba içinde olmalıyız" dedi. Konukçu, faşizme karşı kalıcı mücadele zeminlerini güçlendirme çağrısı yaptı.

*Yarın; Partizan, SYKP, Halkevleri, Mücadele Birliği ve EMEP ile tutuklama saldırıları ve devrimci dayanışmayı konuşmaya devam edeceğiz.