17 Ocak 2025 Cuma

Şef tipi aileye karşı mücadeleye

Şef tipi aileye karşı eşit ve özgür yaşam mücadelesinin aynı zamanda doğrudan saray rejimini yıkma mücadelesi olduğu unutulmaması gerekiyor. Bugün bakımından faşist saray rejimine karşı değişik toplumsal dinamiklerinin birleşebileceği en önemli ortak noktalardan biri de şef tipi aileye karşı mücadeledir. Her türlü sorunu aile meselesine bağlayan, "Türkiye Yüzyılı"nın "istikbalinin" bir yanını da aileyi korumakta gören saray rejimine karşı mücadelenin 2025'te bir yanıyla da "milli aile" politikalarına karşı yürütülecek mücadeleden geçtiğini görmeliyiz.

Günümüz emperyalist küreselleşme koşullarında, yükselen kadın özgürlük mücadelesinin de gücüyle burjuva ailenin çözülüşü ve krizi hızlandı. Rahatlıkla denilebilir ki; emperyalist küreselleşme koşullarında kapitalizmin varoluşsal krizi aynı zamanda kadın özgürlük mücadelesinin karşısında erkek egemenliğinin dünya çapındaki krizidir. Bu kriz gerçekliğinde burjuva devletler ataerki ile kapitalizm arasındaki çelişkili birliği koruyup sürdürmek için her yerde aileyi güçlendirici politikalara yöneliyor. Bundandır ki; kadınlara dönük ev içi emek sömürüsünün artması ve evden ücretli biçimde çalışmanın yaygınlaştırılması adımları dünyanın her yerinde "aileyi koruma"nın ayrılmaz bir parçası oluyor. Kadın mücadelelerini burjuva devlet zoruyla bastırma, toplumsal hayatın her yerinde erkek şiddetini tırmandırma, kadınların kazanımlarını gasp etme gibi pratikler bu politikalarla el ele sürdürülüyor.

Faşist Türk burjuva devleti de bu krizden ve politikalardan azade değil. Bir süredir aile ve kadınlar etrafında benzer politikalar "millileştirilerek" uygulanıyor. Şef tipi "milli aile" modeli bunun en tipik simgesi. Bu, uluslararası sermayenin kadın düşmanı politikaları ve onların "millileştirilmesi" sayesinde coğrafyamız, bir kadın ve LGBTİ+ mezarlığına dönüştü. "Millileştirilen" bu politikalar sömürgeci savaş gerçeğiyle birleşince Kuzey Kürdistan'da polis, asker ve korucuların çocuklara, kadınlara, kadın gerillaların bedenlerine dönük saldırganlığına güç verdi, besledi.

Faşist şef Erdoğan, 6 Ocak tarihinde yaptığı açıklamada, 2025 yılını "Aile Yılı" ilan etti. Sonra da Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı'yla birlikte sarayında "Aile Yılı Tanıtım Programı" düzenledi. Aileyi güçlendirme politikası kapsamında Aile Enstitüsü ile Nüfus Politikaları Kurulu'nu kurduklarını "müjdeledi"! Faşist şefin konuşmasının devamındaki, "Güçlü fertlerin güçlü aileye, güçlü ailenin güçlü millete, güçlü milletin de güçlü devlete giden yolun taşlarını döşediği yalnızca sosyolojik bir tespit değil, aynı zamanda tarihi bir hakikattir. Bu hakikatin ışığında aile yapımızı korumak, tahkim etmek ve bizden sonraki kuşaklara zengin bir miras bırakmak, hepimizin görevidir" değerlendirmesi ve 8. Aile Şurası'nın "Türkiye Yüzyılı'nda Ailemiz, İstikbalimiz" başlığı bile başlı başına meselenin özünün; aile üzerinden burjuva devlet yapısını korumanın esas alındığını anlatmaya yetiyor. Keza "genç ve nitelikli iş gücünün sürekliliğinin güvencelenememesinin de varoluşsal bir tehdit" olduğu tespiti de başka bir açıdan faşist saray rejim için meselenin yine erkek egemen sermaye devletinin bekası sorunu olduğunu gösteriyor. Konuşmada verilen değişik türden istatistik bilgiler de ailenin neden desteklenmesi ve ayakta tutulması gerektiğini ikna etmeye dönük veriler. Ve bu verilerden yola çıkarak "Türkiye, genç ve nitelikli nüfus bakımından, üzülerek söylüyorum, kan kaybetmektedir... Allah korusun böyle bir durumda yalnızca nüfus değil, nüfuz kaybı da yaşamamız kaçınılmazdır" değerlendirmesi yapmakta, sömürgeci Türk burjuva devletinin bölgesel yayılmacı emellerinin ciddi bir riskle karşı karşıya olduğunu dile getirmekte. Sorun, faşist saray rejimi bakımından son derece önemli bir sorun olarak ele alınmakta, "büyük ve güçlü Türkiye'nin yolunun buradan geçtiği düşünülmektedir. Bu kapsamda aileyi güçlendirmek, genç nüfusu arttırmak için her türlü teşvik paketini açıklamaktan geri durmuyor.

Asgari ücrette, emekli maaşlarında kesenin ağzını açmayan saray rejimi, söz konusu ailenin ve devletin geleceği olunca kesenin ağzını açmakta tereddüt etmiyor. Aslında bu teşvikler bile yoksulluğu, yoksullaşmayı kabul etmek anlamına geliyor. Önce işçi ve emekçileri, kadınları yoksulluğa mahkum ediyor, sonra teşviklerle kendisine muhtaç hale getiriyor. Emekliye 2 bin lira gibi trajikomik bir zam yaparken, 2025'de ilk doğacak çocuk için 5 bin, 2. ve 3. çocuklar için 1500 TL'lik yardımlar, faizsiz krediler vb. adımlarla kadınları evsel köleliğe teşvik ederek, devletin beka sorununu çözmeye çalışıyor. Fakat yapmak istediği sadece bu değil. Bu "yardımları" ve "teşvikleri"  alabilmek için de bakanlığın belirlediği evlilik öncesi ve sonrası taahhütlere uyulması şartı getiriyor. Böylece bu desteği alacakların, saray rejiminin aile eğitiminden de geçmeyi kabul etmesi gerekiyor. Bu eğitim ve danışma hizmetlerinde şef tipi aile propagandasının, muhtemelen de tarikatlar ve cemaatler eliyle en gerici zeminlerde yapılacağını bilmek için kahin olmaya gerek yok.

Mehmet Şimşek'in MÜSİAD toplantısında patronlara "doğum hızını arttıracağız" güvencesi ve faşist şefin "Esnek ve uzaktan çalışma modelleriyle kadınların ev ve iş hayatlarını rahatlatacak yeni imkanları hayata geçireceğiz" söylemi, kadınlara evsel kölelik kadar sermaye için de kadınların ucuz iş gücü olarak güvencesiz ve kuralsız çalıştırılması anlamına geldiği açık. Faşist şeflik rejimi kadınların hem sermaye devletinin "nüfuz alanının" genişlemesi, sermayenin daha fazla kar elde etmesi, hem de erkek egemenliğinin yeniden yeniden üretimi için eve kapanıp çalışmasını istiyor. Bu "milli aile" modelinde erkeğin de ailenin şefi olarak bunu denetlenmesi ve uygulanmasında devlete yardımcı olarak çalışması isteniyor. Kadınlar buna itiraz ettiğinde de baskı, şiddet ve katliam konusunda erkeğe her türlü yasal güvence ve sonsuz yetki veriyor. İşte yaratmak istedikleri "yerli ve milli" şef tipi aile böyle bir aile!

Erdoğan'ın 2025'i "Aile Yılı" ilan etmesi, kadınlar ve LGBTİ+'lar şahsında yeni bir saldırı dalgasının gelişeceği anlamı taşımaktadır. Zaten faşist şef de bu kapsamda "birçok yeni projeyi hayata geçireceklerini" ilan etti. Bu yeni yasalar ve uygulamalar anlamına gelecektir. Bu durum aynı zamanda 2025'in şef tipi aileye karşı direniş ve mücadele yılı olacağı anlamına geliyor. Devrimci sosyalistler başta gelmek üzere tüm toplumsal mücadele güçleri bu gerçeklik zemininde hareket etmeliler. Yapılacak en temel hata şef tipi aileye karşı mücadeleyi sadece kadın özgürlük mücadelesinin bir gündemi olarak görmek olur. Kadın cinsine evsel kölelik, şiddet ve ucuz işgücü sömürüsü dayatan bu aile modeline karşı mücadele, tüm devrimci demokratik parti ve örgütlerin güncel görevidir. Kadın özgürlük mücadelesinin erkek egemenliğine karşı geliştireceği mücadeleyle değişik toplumsal kesimlerin mücadelesini faşist şeflik rejiminin bu politikalarına karşı birleştirmek önemlidir, hayatidir. Bu, kadın hareketini güçlendireceği kadar genel bir saldırı politikası anlamına gelen "yerli ve milli" aile politikası saldırısını püskürtmek için de gereklidir. Bu aynı zamanda toplumsal mücadele güçlerinin kadın kırımına karşı pratik özeleştirel görevidir.

Faşist şeflik rejiminin meseleyi bir beka sorunu olarak gördüğü gerçeğiyle birlikte düşünülünce, bu mücadelenin antifaşist ve antikapitalist bir mücadele olduğu görülebilir. Dolayısıyla şef tipi aileye karşı eşit ve özgür yaşam mücadelesinin, aynı zamanda doğrudan saray rejimini yıkma mücadelesi olduğu unutulmaması gerekiyor. Bugün bakımından faşist saray rejimine karşı değişik toplumsal dinamiklerinin birleşebileceği en önemli ortak noktalardan biri de şef tipi aileye karşı mücadeledir. Her türlü sorunu aile meselesine bağlayan, "Türkiye Yüzyılı"nın "istikbalinin" bir yanını da aileyi korumakta gören saray rejimine karşı mücadelenin 2025'te bir yanıyla da "milli aile" politikalarına karşı yürütülecek mücadeleden geçtiğini görmeliyiz.

Kadınların eşitlik ve özgürlük taleplerini karşılamakta sınıra dayanmış, toplumsal ve siyasal hakimiyetini süregelen biçimleriyle yeniden üretemez hale gelen erkek egemen kapitalist sisteme ve onun coğrafyamızdaki temsilcisi faşist saray rejimine karşı birleşmenin ve direnişi örgütlemenin andaki yolu, yaratılmaya çalışılan şef tipi aileye karşı birleşik mücadeleden geçiyor.

*İşçi Sınıfı ve Ezilenlerin Sesi ATILIM gazetesinin 17 Ocak tarihli 202. sayısında yayımlanan başyazısı.