31 Ocak 2025 Cuma

Faşizme karşı birleşik direniş

Saray rejimi düne göre daha güçsüzdür. Tüm emekçi sol hareket saray faşizmine karşı yeni bir cüret kuşanarak birleşik mücadele cephe ve mevzilerini hızla örgütlemelidir. Tüm birleşik mücadele cephe ve örgütlenmeleri yeni saldırı konseptine karşı daha yüksek düzeyde bir politik akıl ve mücadele birliği yaratmak için derhal harekete geçmelidir.

Faşist MHP lideri Bahçeli'nin 1 Ekim 2024 tarihinde TBMM'de DEM Partililerle tokalaşmasıyla açılan politik konjonktürün merkezinde Rojava Devriminin durduğu bütün verileriyle açığa çıkmış bulunuyor. Bu yeni politik sürecin ardında bıraktığı iki kritik olgu bir bütün olarak sömürgeci faşist Türk burjuva devletinin bir dönem stratejisinin ana parametrelerini belirliyor. Birbiriyle sımsıkı bağlı bu iki kritik gelişmenin birincisi sömürgeci rejimin Kürt halk önderi Abdullah Öcalan'la görüşme-diyalog başlatmasıdır. İkincisi ise Suriye'de Baas rejiminin çöküşüyle cihatçı HTŞ çetesinin emperyalistlerin bir kuklası olarak Şam'da iktidara malik olmasıdır. Bir madalyonun iki yüzünü gösteren her iki olgu tek bir hedefe işaret ediyor: Rojava Devrimi.

Eğer sınıf savaşımının edimsel politika sahasında devrimci doğrultuda yürümek istiyorsak, Rojava Devrimi tüm siyasal analizlerimizin ana parametresi olmak zorundadır. İmralı görüşmelerinden diğer tüm politik olay ve gelişmelerin birer örgü ve motif olarak gelip bağlandığı yer Rojava Devrimi ve Suriye'dir bugün. İçeride ve dışarıda Kürt halkına karşı süren kesintisiz savaş bu stratejik eksen üzerinde gelişmektedir ve gelişmeye devam edecektir.

Verili yeni durum sömürgeci Türk burjuva devletinin bölgesel emperyal bir güç olarak jeopolitik pozisyon alışını yeniden koşulluyor. Suriye'nin yeni yapısında pay kapmak ve Rojava'nın geleceğini belirlemek bölgesel yayılmacı rejimin güncel stratejisi olarak maddileşiyor. Deyim uygunsa Rojava Devriminin kaderi ya da varlık hakkı yeniden sınanıyor ve belirleniyor.

Bu bağlamda geride kalan bütün sürecin stratejik okumasının son MGK toplantısında Milli Güvenlik Siyaset Belgesi'nin (MGSB) güncellenmesi olarak ifadesini bulduğunu vurgulayalım. Sömürgeci faşist devletin stratejik yönetme sistematiğinde MGSB'nin belirli dönemlerin siyasal stratejisini ve kapsamlı planlarını kurup uyguladığını biliyoruz. Hiç kuşkusuz yeni MGSB, Kürt ulusu ve öncüsüne karşı ittifak gücü olan devrimci ve komünist hareket başta gelmek üzere tüm emekçi sol harekete karşı yeni saldırı konseptini güncelliyor ve devletin önüne yeni bir eylem planı olarak koyuyor.

Eğer uygulamadan ve olgulardan hareket edersek faşist saray rejimi çöktürme stratejisini yeni koşullarda sürdürmek ve bölgesel koşullarda oluşan imkanlardan en iyi biçimde yararlanarak amaçlarına ulaşmak istiyor. Aynı zamanda sömürgeci rejim bölgede aleyhine oluşan koşulları ve riskleri bertaraf etmeyi öncelikli bir amaç olarak ele alıyor. İmralı görüşmeleri ve aynı anda Rojava'ya dönük işgalci savaş saldırıları tam da bu stratejiyi somutluyor. Özgür basına dönük tutuklama terörü, Rojava'da gazetecilerin katledilmesi, sosyalist kurumların ve bir bütün devrimci sosyalistlerin tutuklama terörüyle zapturapt altına alınmaya çalışılması bu yeni saldırı konseptinin girişini ifade ediyor. Yeni topyekun saldırı dalgasının başladığını apaçık gösteren bu tutuklama terörü aynı zamanda İmralı ile başlayan diyalog sürecinin nasıl bir irade kırma savaşıyla iç içe yürütüleceğinin pratik kanıtlarını sunuyor.

Sömürgeci faşizm bölgesel stratejik amaçlarına ulaşmak için bütün imkan ve enstrümanlarını son limitine değin kullanmaya çalışıyor. Faşist cihatçı HTŞ'yi yayılmacı amaçlarına angaje etmek için her yolu deniyor. Rojava Devrimini silahsızlandırıp tasfiye etmek amacıyla Irak ve körfez devletlerinin kapılarını aşındırıyor. KDP'yi Rojava Devriminin tasfiyesinde bir araç olarak kullanmaya ya da tarafsızlaştırmaya çalışıyor.

Suriye'de emperyalistlerin belirleyici hegemonyasında oluşan durum, Kuzey ve Doğu Suriye Özerk Yönetimi'nin statü kazanma ve uluslararası meşruiyetini sağlama alma olasılığı, sömürgeci Türk burjuva devletinin gündüz kabusudur. Tam da bu nedenle İmralı'nın kapısını çalmıştır. Ortadoğu'daki gelişmelere karşı İmralı üzerinden bir inisiyatif göstermeye girişmiştir. Sürecin denetimini elinde tutmaya dönük stratejik bir hamle yapmıştır. Sömürgecilik, bu politikasını içeride ve dışarıda etkili bir biçimde sürdürmek için tüm etki edebilecek politik kuvvetleri denklem dışında tutmaya ya da kendi politikasına eklemlemeye çalışıyor.

Birinci İmralı görüşmeleri ve müzakere sürecinin derslerinin de açıkça ortaya koyduğu gibi, bu tür kritik ve stratejik politika momentleri sömürgeci rejimin siyasi kırım saldırılarıyla baş başa yürütülmüştür. Birinci müzakere döneminin öncesinde yapılan kapsamlı KCK operasyonları tarihsel deney olarak bunu gösteriyor. Bugün halihazırda bir müzakere süreci başlamamış olmasına rağmen bir irade kırma ve olası bir süreci tümüyle AKP-MHP faşist iktidar bloku denetiminde yürütmek istiyor. Bu durum, sömürgeci devletin ne denli sıkışmış ve kırılgan olduğunu gösterdiği gibi aynı zamanda sorunun politik toplumsallaşmasının önünü kesiyor. Teslimiyetçi bir anlaşmayı Kürt halkına ve önderliğine dayatmak için tüm olanakları derleyip topluyor ve hızla uyguluyor.

Politik islamcı faşist şeflik rejimi, başta emekçi sol hareket gelmek üzere tüm politik ve toplumsal muhalefeti sindirmeyi amaçlayan yeni bir faşist terör konseptiyle saldırıyor. Normalleşme, yumuşama ve İmralı görüşmelerinin eşlik ettiği bu yeni saldırı dalgası, topyekun savaş karakterine bürünüyor. Tutuklama terörünün kapsamı burjuva muhalefet partilerine doğru genişletiliyor. Burjuva düzen partisi CHP'ye yapılan operasyonlar ve ırkçı faşist Ümit Özdağ'ın tutuklanması yeni politik konjonktürün burjuva siyasal saflaşması ve kapışmasını da somutluyor.

ESP, SKM ve SGDF'ye yönelik siyasi kırım tutuklamaları faşist tasfiyeci saldırı ve kuşatma stratejisinin yeni bir merhalesini ifade ediyor. Devrimci sosyalistlerin bir siyasi kırım saldırısıyla omurgasının kırılıp örgütsel ve siyasal bakımdan tasfiye edilmeye çalışılması, elbette özel bir yerde duruyor. Cari siyasal konjonktürle bağı içinde ele alındığında devrimci sosyalistlerin Kürt özgürlük hareketiyle stratejik ittifakının hedeflendiği açıktır. Devrimci sosyalistler Rojava Devriminin bir bileşeni ve en güçlü enternasyonalist koludur. Bu yüzden tüm geride kalan dönemler boyunca sömürgeci faşist rejimin en öncelikli hedefi durumunda olagelmiştir. 33 düş yolcusunun bir filiz kıran fırtınasıyla biçilmeye çalışılması da bu hakikati anlatır. Rojava'da marksist leninist komünist kuvvetlerin SİHA saldırılarıyla hedeflenmesi, seçilmiş komünist önder ve kadroların katledilmesi bu hakikatin diğer bir veçhesini gösterir.

Faşist saray rejimine karşı fiili meşru mücadele çizgisinde mücadele yürüten ESP, SKM ve SGDF başta olmak tüm emekçi sol hareket bu yeni saldırı konseptinin hedefindedir. Çünkü faşist saray rejimi yeni bir işgal savaşına hazır ve tetikte bekliyor. İç cephede hiçbir aykırı ses istemiyor. İç cepheyi faşist terör marifetiyle sağlamlaştırma yolunda yürüyor. Faşist terörle korku salarak bir kez daha ya benden yanasın ya düşmansın saflaştırmasını dayatıyor.

Politik islamcı faşist şeflik rejimi toplumsal rıza ve meşruiyetini üretme kapasitesini her geçen gün daha fazla yitiriyor. Uyguladığı ekonomik ve politik terör politikaları toplumsal sınıfların en geniş kesimlerinde sürekli büyüyen siyasal öfke ve hoşnutsuzluk biriktiriyor. Toplumsal patlayıcı maddelerin ve siyasal öfke birikiminin tümüyle farkında olan ve egemen sınıf sezgisi ve yönetme deneyiyle bunu derinden kavrayan saray rejimi, bu nedenle işçi sınıfı ve ezilen toplumsal sınıfların öncü kuvvetlerine saldırıyor. Gezi ayaklanması korkusu ve sendromuyla tüm toplumsal muhalefet kesimlerini tehdit ediyor. Saray rejimi düne göre daha güçsüzdür. Tüm emekçi sol hareket saray faşizmine karşı yeni bir cüret kuşanarak birleşik mücadele cephe ve mevzilerini hızla örgütlemelidir. Tüm birleşik mücadele cephe ve örgütlenmeleri yeni saldırı konseptine karşı daha yüksek düzeyde bir politik akıl ve mücadele birliği yaratmak için derhal harekete geçmelidir. En yaygın biçimde bir araya gelerek yeni mücadele örgütleri kurmalı ve mücadeleyi yükselterek haramilerin saltanatını ezilenlerin kahredici kuvvetiyle yerle bir etmelidir.

*İşçi Sınıfı ve Ezilenlerin Sesi ATILIM gazetesinin 31 Ocak tarihli 204. sayısında yayımlanan başyazısı.