24 Aralık 2024 Salı

Limter-İş Başkanı Saygılı: Yaşam hakkı için grev tercih değil zorunluluktur

Korona salgınına karşı yaşam mücadelesi veren işçi ve emekçiler, 1 Mayıs'ı karşılıyor. Salgın nedeniyle iktidarın "çarklar dönecek" diyerek işçileri "ölümle açlık arasında" tercih yapmaya zorladığını belirten Limter-İş Genel Başkanı Kanber Saygılı, "İşçiler çalıştıkça toplumun virüsten korunması mümkün değil" dedi. Saygılı, açlık, sefalet ve ölümün dayatıldığı bu koşullarda yaşam hakkı grevi ve direnişin tercih değil zorunluluk olduğunu vurguladı.

İşçi Sınıfının Uluslararası Birlik, Dayanışma ve Mücadele Günü olan 1 Mayıs'a günler kaldı. Dünya genelinde can almaya devam eden korona salgınına karşı yaşam mücadelesi veren işçi ve emekçiler, bunu fırsata çeviren iktidarlara karşı da hak mücadelesi veriyor.

Türkiye'de "evde kal" çağrısı yapan iktidar, diğer taraftan da "çarklar dönecek" diyerek milyonlarca işçi ve emekçiyi çalışmak zorunda bıraktı. Ekonomik zorluklarla mücadele eden işçiler, bir de salgına karşı yaşam mücadelesi veriyor.

AKP iktidarının işçilere "açlık ya da ölümü" dayattığını belirten sendikalar, demokratik kitle örgütleri ve siyasi partiler "yaşam grevi" çağrısıyla 1 Mayıs'a gidiyor.

DİSK'e bağlı Limter-İş Sendikası, iş cinayetleri ile gündemden düşmeyen tersanelerde günlerdir yaşam grevi çağrısını sürdürüyor. 1 Mayıs'a çağrı için basın açıklaması yapmak isteyen sendikanın Genel Başkanı Kanber Saygılı ile sendikanın yöneticileri polis tarafından gözaltına alındı.

ETHA'ya konuşan Limter-İş Sendikası Genel Başkanı Kanber Saygılı, salgın günlerinde işçilere dayatılan gak gaspları ve hukuksuzlukları değerlendirdi, yaşam grevi çağrısı yaptı.

'İKTİDAR SALGINI FIRSATA ÇEVİREREK, HAK GASBINI SÜRDÜRÜYOR'
"Siyasi krizin üzerine oturmuş bir ekonomik kriz var, şimdi bunların üzerine bir de salgın geldi" diyen Saygılı, AKP'nin iktidara geldiği günden beri işçi ve emekçilerin haklarını gasp ettiğini belirterek, "Ama özellikle ekonomik kriz ve bu salgın sürecinde çok daha özel davrandı" dedi. İktidarın, işçi ve emekçilere işsizliği, sefaleti dayatırken, diğer taraftan teşvik paketleriyle patronların kasalarını doldurduğuna, vergi afları getirdiğine dikkat çeken Saygılı, ekledi: "Bu siyasal iktidar salgını da fırsata çevirerek, aynı yolda yürümeye devam ediyor. İşçi sınıfının haklarını gasp etmeye devam ediyor."

'İŞÇİLER ÇALIŞTIKÇA TOPLUMUN VİRÜSTEN KORUNMASI MÜMKÜN DEĞİL'
"Evde kal" çağrısı yapan iktidarın her defasında "çarklar dönecek" diyerek, işçileri ölüme mahkum ettiğini söyleyen Saygılı, "İşçilerin tümünün çalıştığı koşullarda, toplumun salgından korunması mümkün değil. İşçi sınıfının ailelerini de hesapladığımızda bu toplumun yarısını oluşturur. İşçiler çalıştıkları koşullarda virüsü evlerine, yaşadıkları alanlara taşır. Bunu da yaşıyoruz" şeklinde konuştu.

Saygılı, "İşçiler, 'evde kal' çağrısından muaf tutuluyor çünkü, patronların kasaları dolsun diye bunu yapıyorlar" diye de vurguladı.

Sokağa çıkma yasağına rağmen birçok iş yerinin bundan muaf tutulduğunu, bazı yerlerle gizli gizli çalışmanın sürdüğünü ifade eden Saygılı, Gebze gibi sanayi bölgelerininde ise özel izin çıkarılarak üretimin sürdüğünü hatırlattı. Saygılı, Sedef Tersanesi'nin de buna örnek olduğunu kaydetti ve ekledi: "Hafta sonunu yasakla geçirmeyi düşünüyorlar ama tersane patronları yasak ilan edilen tüm günlerde işçileri çalıştırmayı planlıyorlar. Diğer taraftan 'evde kal' diyorlar ama evde kalmanın koşullarını da yaratmıyorlar. Milyonlarca işçi ekonomik sorunlarla mücadele ediyordu, salgınla bu daha da arttı. İşçilerin temel ihtiyaçları, faturaları ve tabi ki yaşayabilecekleri ücretleri karşılanması gerekiyor. Milyonlarca insan, açlıkla ölüm arasında sıkıştırılmış bir halde."

'BİRLEŞİK MÜCADELE BU DÖNEM DAHA DA ÖNEMLİ'
"Bu sistemde sorunlar bazen kamuda çalışanları, bazen özel sektörde çalışanları, bazen doktorları, mühendisleri ilgilendiren sorunlar oluyor. Ama korona salgını yüzde birin dışında kalan tüm kesimleri ilgilendiren bir sorundur. Dolayısıyla, milyonların yaşamının tehlikede olduğu bir süreçte, sendikaların, konfederasyonların, odaların, siyasi partilerin ortak bir hareket planı uygulaması gerekiyor" diyen Saygılı, bu dönem bakımından birleşik mücadelenin çok daha önemli olduğunu altını çizdi.

'PATRONLARIN KASASINI DOLDURMAYA DEVAM ETTİĞİMİZ SÜRECE VİRÜSTEN KORUNAMAYIZ'
Ekonomik talepler ekseninde grev ve direnişlerin her zaman yapıldığını, yapılabileceğini belirten Saygılı, "Ama yaşam hakkı söz konusu olduğunda, doktorların, işçilerin, sağlıkçıların, mühendislerin yaşamını yitirdiği bir durum söz konusu olduğunda total hareket edilmeli. Bu sadece bir basın açıklaması ya da bazı sözler söyleyerek olmaz. Bizatihi, yaşam hakkı için bir grev, direniş ve boykot örgütlememiz gerekiyor. Bu çarkı durduramadığımız durumda, patronların kasasını doldurmaya devam ettiğimiz sürece virüsten korunmamız söz konusu değil" şeklinde konuştu.

'BU BİR TERCİH DEĞİL, ZORUNLULUKTUR'
İşçi ve emekçilerin, toplumun tüm kesimlerinin yaşamı ve geleceği için yaşam hakkı grevini örgütlemesi gerektiğinin altını çizen Limter-İş Genel Başkanı Kanber Saygılı, şunları söyledi: "Evde kalmanın koşulları yaratılmadığı, çarklar durmadığı, ücretli izin uygulanmadığı koşullarda yaşam hakkı grevi, toplumsal direniş bir tercih değil, zorunluluktur."

'KOŞULU BUGÜN YOKSA YARIN HİÇ OLMAYACAK'
Saygılı, "Bunun koşulları var mı?" diye soranlara ise şu yanıtı verdi: "Bugün de yoksa yarın hiç olmayacaktır. İşçiler bunu kabul eder mi gibi kaygılara girilmemeli. Hak-İş, Türk-İş işçi konfederasyonu olduğunu söylüyor. İçinde bazı sendikaları tenzih ederek söylüyorum. Türk-İş bugün adım atmayacaksa, ne zaman atacak? Hak-İş adım atmayacaksa ne zaman atacak? DİSK olarak bu konuda bir çabamız var ama bunu büyütmek gerekiyor. İşçilere de yaşamlarını savunmaları için bu anlamda büyük görev düşüyor."

İktidarın çıkardığı yasalarla süreci fırsata çevirdiğini ve hak gasplarını yoğunlaştırdığını, patronların da bu fırsatı değerlendirdiğini vurgulayan Saygılı, "Dolayısıyla bu süreci biz de fırsata çevirebiliriz. Süreci fırsata çevirmek demek aynı zamanda yaşam hakkı grevini örgütlemektir. Bunu örgütlemek demek, işçilerin yüzlerini sendikalara dönmesi demektir, sendikal örgütlenmenin güçlenmesi anlamına gelir. Eğer karşı koymazsak, önüne geçmezsek, işçilere önümüzdeki dönemde çok daha esnek koşullarda yaşam dayatılacak" değerlendirmesinde bulundu.

TALEPLER
Saygılı, 1 Mayıs'a şu taleplerle yürüdüklerini belirtti:
-Zorunlu işler dışında çarklar durdurulsun.
-Ücretli izin uygulansın.
-Zorunlu çalışanlar için salgından korunacak çalışma koşulları yaratılsın.
-İşsizlik sigortası fonundaki para işçiler için kullanılsın.
-Elektrik, su, doğalgaz ve temel gıda ihtiyaçları ücretsiz olarak karşılansın.

'1 MAYIS'TA GREVE'
Saygılı, "Tüm bu talepler yerine getirilmediği koşullarda yaşam hakkı grevi ve toplumsal direniş haktır. Bunun için harekete geçmeliyiz. Bu tercih değil, zorunluluktur" diyerek, tüm işçileri, emekçiler ve ezilenleri 1 Mayıs'ta greve, direniş ve boykota çağırdı.