'Enflasyon ve düşük ücretlere isyan etmekte haklıyız'
Fransa'daki Devrimci Gençlik Birliği Ulusal Bürosu, ülkedeki ekonomik krize karşı bir kampanya başlattı. İşçi ve emekçilerin ücretlerinin artırılması, sürekli artan temel ihtiyaç malzemelerinin fiyatlarının dondurulması, proleter mahallelerdeki kiraların dondurulması, boş konutlara el konulması, toplu taşımanın ücretsiz olması ve yozlaşmış devlet politikacılarının halk yoksullukla boğuşurken lüks içinde yaşamasının sonlanması, onların da asgari ücret alması taleplerinin yer aldığı kampanyaya ilişkin örgütlenme ve birlikte mücadele çağrısı yapıldı.
"Bugünkü hayat pahalılığı, bir avuç kapitalistin eşi benzeri görülmemiş zenginleşmesinin yanı sıra, işçilerin yoksullaşmasının, mahvolmasının ve yağmalanmasının mevcut (kapitalist) biçiminden başka bir şey değildir" V.I Lenin
Mücadele ettiğimiz kapitalist sistemin en önemli yönlerinden biri, genellikle "satın alma gücü" olarak adlandırılan şeydir. Sermaye ne kadar gelişirse, mallar da o kadar hızlı ve seri üretilir hale gelir. 1930'lardaki bir işçinin sömürü düzeyini (artı değer gasbı) 2023'teki bir işçiyle karşılaştırırsak, bugünün işçisi çok daha fazla sömürülmektedir. Bu da onun, kendi ürettiğinden burjuvazinin bundan aldığından çok daha küçük bir pay aldığı anlamına gelir. Bunu açıkladıktan sonra büyük resmi görebiliriz: üretim yoğunlaşır, genişler, çeşitlenir ve piyasaya durdurulamaz bir mal akışı olur; öte yandan kitlelerin ücretleri durgunlaşır, gerçek ve göreli ücretleri katlanarak düşer.
EKONOMİK KRİZİN NEDENLERİ
Tüm sorunun özü budur: emperyalist krizler böyledir, göreli "aşırı üretim" krizleridir, çünkü kitleler sunulan malları satın alamazlar. Öte yandan kapitalistler ellerindeki stokları satamazlar, bu da ekonomik krize neden olur.
FRANSA'DA TEKELLERİN GENEL KRİZİ DERİNLEŞİYOR
Bugün dünyanın her ülkesinde olduğu gibi Fransa'da da yaşadığımız şey özetle budur. Tekellerin genel krizi gelişiyor ve bununla birlikte her şey cehenneme dönüyor, borç sorunu, Ukrayna'ya yönelik emperyalist savaş; gezegenler aynı hizaya geliyor ve fiyatlar yükseliyor, bu da proleterlerin büyük bir kısmı için zaten dayanılmaz. Sistem bu şekilde devam ettikçe fiyatlar daha da patlayacak - bu kaçınılmaz bir yasa. Fransa'daki kitlelerin, emperyalizmin devasa karları sayesinde, ezilen halkların acımasız kapitalist sömürüsü yoluyla elde ettikleri tüm küçük konforları kaybedecekleri bir zaman gelecektir, tabii eğer o zaman henüz gelmediyse.
Emperyalist sistemin bu ekonomik çelişkisi karşısında nasıl hareket edeceğimizi anlamak için olaya sınıf mücadelesi açısından bakmalıyız. Marksizmin bize öğrettiği İktidar ve devlet sorununa bakmamız gerekiyor. Bir bakalım:
SINIF MÜCADELESİNİN GÜÇ KAZANMASI ANLAMI
Dünya, kapitalizmin 1930'lardan bu yana en büyük krizi olan ikinci genel krizine giriyor. Sonuç, şimdiye kadar krizden etkilenmeyen kesimlere (orta sınıflar, küçük burjuvazi) yayılan kitlesel yoksullaşma olmuştur; bu da, emeklilik reformuna karşı toplumsal harekette gördüğümüz gibi, ülkede sınıf mücadelesinin ve dolayısıyla siyasetin yeniden güç kazanması anlamına gelmektedir.
Fransa'da iki ana stratejik alan var: Krizin vurduğu proleter mahalleler ve işçilerin enflasyon nedeniyle ücretlerindeki gerçek düşüşe karşı giderek daha fazla mücadele ettiği üretim sahaları. Zenginler krizin bedelini kitlelere ödetmek istiyorlar ve enflasyon bunu başarmanın en iyi yolu, ancak kitleler aptal değil, kendilerine ödetilmesine izin vermeyecekler. Gerici hükümet tarafından krizin çok şiddetli hale gelmesini önlemek için alınan çeşitli önlemler, devletin artık krizin büyüklüğünü gizleyecek mali araçlara sahip olmayacağı o kader gününü ertelemektedir yalnızca.
DEVRİMCİLERİN ROLÜ KİTLELERİ POLİTİKLEŞTİRMEK VE ÖRGÜTLEMEKTİR
Devrimcilerin tüm bu süreçteki rolü, karşılaşacağımız kitleleri harekete geçirmek, politikleştirmek ve örgütlemektir. Politikleştirmek, iktidar sorununu, devletin yapısı sorununu, başka bir deyişle Devrim sorununu gündeme getirmek demektir. Bu hedefi her zaman aklımızda tutmalıyız, bu tek doğru siyasi çizgidir, çünkü oportünizme batmamızı engelleyen budur.
Bugünkü görevlerimizi daha iyi anlamak için büyük Karl Marx'tan (F. Bolte'ye Mektup, 23 Kasım 1871) şu çok önemli alıntıyı inceleyelim: "...işçi sınıfının egemen sınıflara bir sınıf olarak karşı çıktığı ve onları dışarıdan baskı yoluyla sınırlamaya çalıştığı her hareket siyasi bir harekettir."
(...)
"Örneğin, şu ya da bu fabrikada ya da sanayi dalında grevler vb. yoluyla kapitalistleri çalışma saatlerini azaltmaya zorlama girişimi tamamen ekonomik bir harekettir; aksine, amacı sekiz saatlik bir yasanın çıkarılması vb. olan hareket siyasi bir harekettir."
SİYASİ MÜCADELE SADECE EKONOMİK ALTYAPIYA DEĞİL SİYASETİN DE PARÇASI
Dolayısıyla, siyasi mücadelenin sadece ekonomik altyapıya değil, (siyasetin de bir parçası olduğu) üstyapıya dokunduğumuz zaman olduğunu görüyoruz. Dolayısıyla, sadece ekonomik mücadelelerin aracı olan ve bu çerçevenin ötesine geçmeyen sendikaların sınırlarını anlıyoruz. Ekonomik bir mücadeleden embriyonik bir siyasi mücadeleye dönüşen Sarı Yelekliler hareketine dahil olmamaları, sendikaların siyaseti reddettiğini ortaya koymuştur. Bu harekete katılmamalarının yegane nedeni budur. Somut siyasi tedbirler için harekete geçmeden ve örgütlenmeden sadece "hayat pahalılığına karşı" mücadele edersek, siyaset değil ekonomik mücadele, sendikacılık yapmış olacağımızı anlamalıyız.
"Ve böylece her yerde işçilerin yalıtılmış ekonomik hareketleri siyasi bir harekete, yani sınıfın çıkarlarını genel bir biçimde, genel bir toplumsal bağlayıcı güce sahip bir biçimde gerçekleştirme hareketine yol açar. Eğer bu hareketler belirli bir ön örgütlenmeyi gerektiriyorsa, aynı zamanda bu örgütlenmeyi geliştirmenin de araçlarıdırlar."
İşçi sınıfı, örgütlenmesinde kolektif güce, yani egemen sınıfların siyasi gücüne karşı kararlı bir kampanya yürütecek kadar ileri gitmemişse, her halükarda egemen sınıfların siyasette gözettiği bize karşı düşmanca tutuma karşı sürekli ajitasyonla bunun için eğitilmelidir.
Aksi takdirde, bu sınıfların elinde oynanacak bir top olarak kalır.
KİTLELER ÖRGÜTLENİYOR
Şu anki tüm işçi grevlerine bakalım: Kitleler örgütleniyor! Sarı Yelekliler de kendiliğinden örgütlendi. Emeklilik reformuna karşı mücadelenin bu ilk aşamasının sona ermesinin ardından, örneğin Vertbaudet'de gördüğümüz gibi, hayat pahalılığına, enflasyona karşı ve ücretler için sektörel ve yerel grevler hızla ve çok farklı şekillerde ortaya çıkacaktır.
1932 yılının ortalarında Komünist Enternasyonal Yürütme Komitesi şu açıklamayı yapmıştı: "İhtiyaç duyulan şey, belirli bir şirketteki işçilerin en temel günlük ihtiyaçlarından başlayarak, en basitleri de dahil olmak üzere tüm biçimleri kullanarak kitleleri harekete geçirmektir. Bazı durumlarda bir saatlik grevler, diğer durumlarda atölye grevleri ya da iş yavaşlatmalar ya da gösteriler, protestolar söz konusu olsa da, bu hareketlerin kesintisiz bütünü, mevcut koşullar nedeniyle kısmi hareketlerin çok hızlı bir şekilde dönüşebileceği büyük ekonomik savaşlar için mükemmel bir hazırlık işlevi görecektir."
Bunun, sınıfın atomize olduğu, sermaye tarafından çeşitli şekillerde tahakküm altına alındığı ve "kendisi için bir sınıf" olarak yeniden bileşiminin henüz başında olduğu zamanımızda daha da doğru olduğu açıktır. Karl Marx bize siyasallaşmanın zamanımızda ne anlama geldiğini tam olarak anlatıyor: Sınıfı burjuvazi hakkındaki gerçeği göstererek eğitmek, tarihsel antagonizmayı hissettirmek. Kısacası, aynı sınıf çıkarlarına sahip olmadığımızı göstermek ve kanıtlamak. Ekonomik mücadeleyi ele almanın, yani "ev kadınının iradesini" kavramanın amacı, onu merkezinde iktidar mücadelesi olan siyasi bir mücadeleye dönüştürmektir.
PROLETER MAHALLELERDE KİRALAR DONDURULSUN
Bu çeşitli şekillerde gerçekleşiyor: Proleter mahallelerde, esas olarak kiraların dondurulmasını ve ücretlerin enflasyona endekslenmemesini talep ediyoruz, çünkü kiralar aldığımız kötü hizmete göre çok yüksek. Sefil konutları, konut şirketleri tarafından yapılan dolandırıcılıkları ve insanları küçümsemelerini lanetliyoruz. Aynı şekilde, kiralar/ücretler ve yaşamla ilgili tüm maliyetler, emlak ve inşaat tekellerinin elde ettiği devasa karlara oranla çok yüksektir. Boş/boşaltılmış konutlara derhal el konulmasını talep ediyoruz.
ÜCRETLERİMİZ MİLİTAN MÜCADELEYLE ARTIRILMALIDIR
Ücretlerimiz çok düşük: Sadece kolektif ve militan bir mücadele yoluyla artırılmalıdır. Düşük ücretler/yükselen fiyatlar ile ekonomik tekellerin rekorlar kıran devasa karları arasında bağlantı kurmalıyız. Burjuvazi ceplerini doldururken bizim için ücret artışlarını reddetmek nasıl kabul edilebilir? Bu soruyu sormak çok önemli, çünkü sistemin kalbine iniyoruz ve sorunu çözmek için sistemin işleyiş biçimine meydan okumamız gerekiyor. Ayrıca, sürekli artan temel ihtiyaç maddelerinin fiyatlarının da ücretlerle paralel olarak dondurulması çağrısında bulunuyoruz.
TOPLU TAŞIMA ÜCRETSİZ OLMALI
Milyonlarca Fransızın işe gitmek için ihtiyaç duyduğu toplu taşıma araçlarının ücretsiz olması çağrısında bulunuyoruz. Ücretler çok yüksek ve bütçelerimizi eritiyor. Dahası, tüm ulaşım şirketlerinin bilançoları düşünüldüğünde cezalar çok fahiş. Ücretsiz toplu taşıma, her yerde ve şimdi!
DEVLETİN YOZLAŞMIŞ POLİTİKACILARI DA ASGARİ ÜCRET ALSIN
Son olarak, eski devletin yozlaşmış politikacılarına çok fazla kaynak aktarılıyor: Ödenekleri, büyük resepsiyonları vs... Bu politikayı sürdürmeyi kategorik olarak reddediyoruz. Bizden kemerlerimizi sıkmamızı isteyen, bizi yöneten insanların lüks yaşam tarzını finanse etmeye devam etmeyi kategorik olarak reddediyoruz. Herkes asgari ücretle çalışsın, hayat pahalılığına karşı mücadele etmeye çok daha meyilli olacaksınız!
Bu hayati konuda bizimle birlikte mücadele etmek isteyen tüm bireyleri, grupları ve kuruluşları bizimle iletişime geçmeye davet ediyoruz. Zaman pratik, mücadeleci ve örgütlü eylem zamanıdır, bu nedenle daha fazla beklemeyin ve bizimle birlikte mücadele edin!
Yüksek hayat pahalılığı, enflasyon, düşük ücretlere isyan etmekte haklıyız!
*Devrimci Gençlik Birliği Ulusal Bürosunun Kampanyası ETHA Çeviri Grubu tarafından Türkçe'ye çevrilmiştir.
*Çevirmen notu: Ligue de la Jeunesse Révolutionnaire (LJR) Ulusal Bürosu'ndan hayat pahalılığına karşı bu kampanya notunun kısaltılmış versiyonu ICOR üyesi UPML'nin haftalık bülteninde yer aldı. Kampanya notu güncel durumun yanı sıra ekonomik krizin teorik temellerine dair ksımları da içeriyor. Türkiye'de faşist saray rejimi ekonomiyi seçim sonrası tam da burjuva restorasyon blokunun savunduğu ekonomik programa benzer bir çizgiye oturtacağının emareleri arttıkça halkın sefaletinin burada da yükseleceğini ve bunun gibi çeşitli fili meşru mücadele biçimlerinin geliştirilmesi gerektiğini şimdiden öngörebiliriz.