25 Kasım 2024 Pazartesi

Zonguldak grev ve direnişinden genel greve

Bugün ekonomik krizin faturasını ödemeye, işten atılmalara, ücretsiz izinlere, iş kazalarında ölmeye karşı çıkarak hemen her fabrika ve işyerinde işçi meclisleri, işçi komiteleri, işçi direniş komiteleri, dayanışma komiteleri veya kent, ilçe ve havza düzeyinde platformlar kurarak işçi inisiyatifi daha da geliştirebilinir ve kalıcı örgütlülüklere dönüştürülebilir. Zonguldak grev ve direnişinin bugüne mesajı, işçi inisiyatifini açığa çıkartacak örgütlülükler kurmak ve bin bir yolla mücadeleyi günlük yaşamın rutini yapmaktır.
Mali-Ekonomik kriz derinleşiyor. Krizin faturası yine işçi ve emekçilere ödetiliyor. Yoksulluk ve açlık sınırında yaşayan işçi ve emekçilerin oranı yükseliyor. Küçük esnaf iflasa sürükleniyor. İşsizler ordusuna her gün yenileri ekleniyor.
 
İşçi ve emekçiler eli kolu bağlı oturmuyor. Tek tek hak alama mücadeleleri ve direnişler yayılıyor. DİSK ve KESK'in eylem programları sokakların daha da ısınacağını gösteriyor. Mali-Ekonomik krizin faturasını burjuvaziye ödetmenin mücadeleyi yükseltmekten başka yolu yok. İşçi ve emekçi hareketimizin tarihi mücadeleyi yükselterek haklarını koparıp almanın sayısız başarılı örnekleriyle doludur. 27-28. yıldönümünde Zonguldak maden işçilerinin mücadele deneyimlerinden öğreneceğimiz çok şey var.
 
GREV YEREL DİRENİŞE DÖNÜŞÜYOR
 
Kısa süre önce OHAL'i, grevleri yasaklamakla övünen, bulduğu her bahanede sokağa çıkan ve çıkmaya hazırlananları tehdit eden, 3. havalimanı eylemine katılan işçileri hedef gösteren politik İslamcı şef gibi, 12 Eylül darbesinin kurmayı Kenan Evren'de grev çadırlarını söktürerek işçi eylem ve direnişlerini yasakladı. Patronlar '80'ler boyunca karlarını kat be kat arttırırken işçi ve emekçilerin maaşları yüksek enflasyon ve ek vergiler karşısında sürekli eriyerek onları sefalet ücretine mahkum bıraktı. 1990 yılına gelindiğinde Zonguldak maden işçilerinin durumu farklı değildi. Genel Maden iş Sendikası'nın (GMİS) örgütlü olduğu TTK ve MTA işletmelerinde çalışan işçilere TİS'de yine sefalet ücreti dayatılınca greve giderek mücadeleyi yükseltme kararı alındı.
 
Öncesinden taleplerini dile getirmek için miting düzenlemek, grev eğitimi seminerleri örgütlemek, başka kentlerdeki işçi eylem ve direnişlerine dayanışma ve deneyimlerinden öğrenme amacıyla katılmak, sendika yayınının temel şiar ve içeriğinde emeğin evrensel değerleri doğrultusunda değişikliğe gitmek vb. hazırlık çalışmaları yürütüldü.
 
On binlerce maden işçisi grevin ilk günü olan 30 Kasım'da ilçelerden trenle Zonguldak'a gelmek için yola çıktılar. Jandarma ve polisin müdahaleleriyle trenlerin durdurulması üzerine işçiler kent merkezine kitlesel biçimde yürüyerek kararlılık ve coşkularını daha da bilediler. Çocuklarını bir günlüğüne okula göndermeyerek boykot ettiler. Ailelerin de katılımıyla grev kitlesel bir gösteri ile başladı. Her gün madenci anıtı önünde toplanarak "işçiler burada esnaf nerede" sloganlarıyla kent halkını dayanışmaya çağırdılar.
 
Grevin üçüncü günü kentte açık dükkan kalmadı. Trafik tamamen durdu. Dördüncü gün belediye işçileri de sokağa döküldü. Ulaşım çalışanları kontak kapattı, esnaf kepenk indirdi, öğrenciler o günde okula gitmedi. Grev, sadece maden işçilerinin grevi olmaktan çıkarak yerel halk direnişine dönüştü.
 
ANKARA YÜRÜYÜŞÜ VE 3 OCAK GENEL GREVİ
 
Sendika, TİS görüşmelerinde bir sonuç alamayınca otobüslerle Ankara'ya kitlesel gitme kararı aldı. 4 Ocakta madencileri  Ankara'ya götürecek otobüslerin Zonguldak'a girişi Vali ve İçişleri bakanı tarafından yasaklanınca GMİS yönetimi yürüme çağrısı yaptı. Bu engelleme girişimi işçilerde, aileleri ve halkta yürüyüşe katılma isteğini büyüttü. Ankara yürüyüşüne katılanların sayısı yüz bini aştı.
 
Ankara'ya gitme hazırlıkları sürerken Körfez Krizi çıktı. Cumhurbaşkanı Turgut Özal "bir koyup üç alacağız" diyerek ABD'nin yanında savaşa dahil olma planları yapıyordu. Nasıl ki günümüzde politik İslamcı Şef 'terör' demogojisiyle sömürgeci savaş çığırtkanlığı yapıyor, yine aynı bahaneye sığınarak grevleri ve işçi eylemlerini yasaklıyorsa, Özal ve zamanın hükümeti de "Milli güvenliği" bahane ederek grevi yasaklamaya hazırlanıyordu.
 
Halklarımız bir çok kentte on binlerin katıldığı mitinglerle Zonguldak maden işçileri de yaptıkları hemen her etkinlikte savaşa karşı olduklarını haykırıyorlardı.
 
GMİS ve işçiler, hükümet üzerindeki baskıyı artırmak için Türk-İş'ten genel grev çağrısı yapmasını istiyorlardı. Maden işçilerinin büyüyen eylemlerinin basıncı, taban ve kamuoyunun baskısına daha fazla dayanamayan Türk-iş yönetimi, genel grev yasak olduğundan aynı anlama gelmek üzere "Genel Uyarı Eylemi" çağrısı yapmak zorunda kaldı.
 
3 Ocak genel grevi '80 sonrasının en büyük genel grev eylemi oldu. Genel grev, hükümetin -Ankara yürüyüşünü yasaklasa da- daha ileri saldırılarının önünü kesti. Yürüyüş aralıklarla asker ve polis barikatlarıyla ve gözaltılarla engellenmeye çalışıldı. Ancak işçilerin kararlılığı halklarımızın büyüyen dayanışması bu barikatların tek tek aşılmasını sağladı. Sendika başkanı sarı sendika ağası Şemsi Denizer işçilerin yürüme istek ve kararlılığını hiçe sayarak Mengen'de geri dönme kararı aldı.
 
İŞÇİ İNİSİYATİFİNİN ÖNEMİ VE BİÇİMİ
 
Grev boyunca GMİS üst yönetimi ve başkanıyla işçilerin tabandan gelen inisiyatifi arasında üstü örtük bir sürtünme vardı. Başlangıçta işçi inisiyatifi kendiliğinden biçimde gelişmeye devam etti. Grev kararı bütün işletmelerden işyeri temsilcileri ve grev komitelerinin katıldığı, işçi meclisine denk düşen bine yakın katılımın olduğu kurultayda alındı. Mengen'den dönüş sonrası işçi kurultayı yeniden toplanarak mücadele istek ve kararlılığı teyit edilerek, olası moral bozukluğu ve tereddütlerin önüne geçildi. Bu kurultaylar işçilerin istek ve eğilimlerinin örgütlü bir forma kavuşturulduğu bugün de ihtiyaç duyulan işçi meclisleri niteliğindeydi. Keza işçiler grev boyunca kendiliğinden her gün toplanarak hem coşku ve moral depolayacak etkinlikler yapıyor hem de politik gelişmeleri ve mücadeleyi geliştirmenin sorunlarını tartışıyordu. Grev komiteleri her gün toplanıyor, politik gelişmeleri ve işçi kitle toplantılarında hükümetin ve cumhurbaşkanının grevlerle ilgili açıklamalarını tartışıyor, sloganlar üretiyor ve ertesi gün eylemlerde öne çıkarılacak simgeleri belirliyorlardı.
 
Direnişin Zonguldak halkıyla buluşması, genel kamuoyunda yarattığı siyasi etki, işçi inisiyatifinin, yaratıcılığının ve kararlılığının sonucuydu. İşçilerin bu kararlılığı direnişi geliştirerek büyüttü. Sendika başkanı Şemsi Denizer ise işçilerin kararlılığına ve iradesine ipotek koyan bir sendika ağasıydı. Sendika üst yönetimiyle birlikte mücadelenin sertleştiği kritik eşiklerde, işçilerin kararlılığından güç alarak meydan okuyan açıklamalarının yanı sıra, işçilerin mücadele kararlılığını Mengen'de olduğu gibi yürüme isteğini hiçe sayarak geri çekici bir rol oynadı. Direnişin sonlarına doğru geri çekici rolü belirleyici hale geldi.
 
BUGÜNE MESAJ
 
Atılan geri adımlardan cesaret bulan hükümet "milli güvenliği" gerekçe göstererek grevi 60 gün erteledi. Kısa süre içinde de TİS imzalandı.
 
İmzalanan TİS'le 12 Eylül sonrası kayıpları karşılamasa da ücretlerde işverenin en başından beri dayattığının 3-4 katı üzerinde artış sağlayarak önemli oranda iyileştirildi. Grev ve direnişin önemli kazanımları ise işçilerin talepleri etrafında toplumun saflaştırılması, yerel düzeyde halk direnişine dönüşmesi coğrafya genelinde halk dayanışmasının önünü açması ve genel grevin yasak olduğu bir zamanda kısmi-politik grevin yolunu açması oldu.
 
Zonguldak maden işçileri, kararlılıkla sürdürdükleri grevle yerel direnişe ve genel greve öncülük ettiler. Yasaklara boyun eğilmedi. Fiili meşru mücadele yoluyla yasaklar bir bir aşılarak işlevsiz kılındı. Her gün yaptıkları yürüyüş, miting ve kitle gösterileriyle, iki gün çocuklarını okula göndermeyerek, kentte başkaca iş kollarında çalışan işçileri greve, esnafı kepenk kapatmaya, sokağa çıkmaya ikna ederek, kitlesel Ankara yürüyüşüyle birçok mücadele biçimini ve yolunu pratikleştirdiler. Cumhurbaşkanı Özal'ı ve hükümeti hedef alan yaratıcı ve ilgi uyandıran şiarlarıyla genel politik gündeme etkide bulundular. Her biri işçi meclisi işlevi gören işçi kurultayları, her gün yapılan işçi kitle toplantıları ve yine her gün düzenli toplanan grev komiteleriyle işçi inisiyatifini açığa çıkartan örgütlülükleriyle kazandılar.
 
Bugün ekonomik krizin faturasını ödemeye, işten atılmalara, ücretsiz izinlere, iş kazalarında ölmeye karşı çıkarak hemen her fabrika ve işyerinde işçi meclisleri, işçi komiteleri, işçi direniş komiteleri, dayanışma komiteleri veya kent, ilçe ve havza düzeyinde platformlar kurarak işçi inisiyatifi daha da geliştirebilinir ve kalıcı örgütlülüklere dönüştürülebilir. Zonguldak grev ve direnişinin bugüne mesajı, işçi inisiyatifini açığa çıkartacak örgütlülükler kurmak ve bin bir yolla mücadeleyi günlük yaşamın rutini yapmaktır.