28 Nisan 2024 Pazar

Suruç'un parolası: Direniş

Bu yılki Suruç adalet mücadelesi, gençlik öncülüğünde faşist şeflik rejimine karşı birleşik mücadelenin, devrimci yoldaşlık pratiklerinin nasıl olması gerektiğini de gösterdi. Gönül ferahlığıyla söyleyebiliriz ki; 20 Temmuz muharebesinin kazananı, faşist şeflik rejimine karşı gençlik örgütleri ve devrimci yoldaşlık olmuştur. Rejim, Gezi ayaklanmasından bu yana gençliğin fiili meşru mücadele çizgisinde gelişecek eylemler örgütlemesinden ölesiye korkuyor. Bu yüzden durmadan saldırıyor, biat ettirmeye çalışıyor. Direnerek; birleşik, kararlı ve militan mücadele hattından yürüyerek faşizmi yeneceğiz!

2023 seçimlerinin kitlelerde oluşturduğu ağır yenilgi ve umutsuzluk havasının bir türlü dağılmadığı, ezilenlerin geriye çekildiği, emekçi sol hareketin iç tartışma süreçlerinin devam ettiği, 12 Mart tarihinden itibaren Sosyalist Gençlik Dernekleri Federasyonu (SGDF) Eşbaşkanları, MYK ve üyelerinin mütemadiyen gözaltına alındığı ve tutuklandığı bir siyasi atmosferde 20 Temmuz Suruç katliamının 8. yıl politik çalışmalarına başlandı. Fakat bunun da ötesinde özellikle adalet talepli mücadelelerin sokağa taşan yanları sistematik olarak faşist saldırılara maruz kaldı. Cumartesi aileleri eylemine her hafta faşist şiddeti de giderek artan boyutta saldırı gerçekleşti. Kayıplar mücadelesinin bu inatçı damarı ve kararlı iradesi kırılmak istendi, isteniyor. Ailelerin Galatasaray'daki irade çarpışmasına Dersim'den verilen desteğin de yine faşist saldırganlıkla yanıtlanması, faşist rejimin, adalet mücadelesinin sokakla buluşmasından duyduğu korkuyu yansıtıyor. Yine Şenyaşar ailesinin adalet mücadelesi görmezden gelindi. Sesleri duyulmak istenmedi. Seçim sonrası örgütlenen birçok basın açıklaması ya yasaklandı ya da polis saldırısı gerçekleşti. İşkence her gözaltı saldırısının doğal bir eklentisi oldu. 4 Temmuz günü Urfa'da görülen Suruç katliamı mahkemesinde bombacı katil Alagöz'ün katliamdan sadece birkaç saat önce emniyetin sisteminden isminin iki kere sorgulandığı ortaya çıktı. IŞİD'li Kasım Güler mahkemede "Saldırıyı devlet yaptı" itirafında bulundu. Yeni deliler eklenmesine rağmen davada bir türlü yol alınamadı. Mahkeme katillere koruma kararı alırken, Suruç yaralıları, aileleri ve avukatları adalet istediği için tutuklandı. Kısacası 20 Temmuz'a, faşist şeflik rejiminin devrimci sosyalistleri, mücadeleci toplumsal kesimleri susturmaya, biat ettirmeye, adalet mücadelesini hem sokaklarda hem mahkeme salonlarında boğmaya çalıştığı koşullarda girildi.

Suruç katliamının protesto eylemlerine son iki gün kala Kadıköy'de Suruç için adalet bildirisini dağıtan gençlik örgütlerinden 44 kişi polis işkencesiyle gözaltına alındı. Gözaltına alınırken SGDF MYK üyesi Gamze Toprak'ın "Hesap vereceksiniz" diye haykırması, polis şiddeti karşısında gençliğin kararlı ve militan duruşu, altı gencin tutuklanması sonrası sahiplenmenin gücünün yüksekliği sürecin hangi yönde ilerleyeceğinin işareti oldu. Bu saldırılarla rejim başta gençlik örgütlerine, emekçi sol harekete 20 Temmuz günü adalet mücadelesi açıklamalarına ve yürüyüşlere izin vermeyeceğini gösterdi. Bütün bunlar, faşist saray rejimiyle adalet mücadelesi yürütenler arasındaki savaşın, geçtiğimiz yıllardan daha yüksek düzeyde bir irade savaşına dönüşeceğinin de işareti oldu.

Faşist rejimin şiddeti, tutuklama saldırıları karşısında gençlik örgütleri "Suruç biziz her yerdeyiz" şiarıyla boyun eğmeyeceğini, sessiz kalmayacağını, korkmadığını 20 Temmuz'da sokakta, her yerde olacağını beyan etti. Altı gencin tutuklanmasından sonra sokakta, sosyal medyada örgütlenen ajitasyon ve propaganda çalışmaları, pankartların asılması, yazılamaların yapılması, hapishanelerden gelen mesajlar Suruç'un gündem olmasını sağladı. Bu andan itibaren gençlik örgütlerinin örgütlediği "Suruç Biziz" kampanyası emekçi solun çeşitli bölüklerini ve değişik toplumsal kesimleri harekete geçirdi. Suruç anmalarının ve eylemlerinin sahiplenilmesini sağladı. Birleşik direniş çizgisini öne çıkarma pratiğinin örgütlenmesi kararlılığını oluşturdu. Faşist iktidarın yasaklarına, tutuklama saldırılarına  rağmen 20 Temmuz'da gençlik örgütleri ve anti faşist güçler Türkiye ve Kürdistan'da 33'lerin mezar başlarında anmalar örgütleyerek, örgütlü olduğu her yerde sokak direnişiyle faşizme gerekli yanıtı verdi. Amara'dan Kadıköy'e, Elazığ'dan Ankara'ya, Hopa'dan İzmir'e, Antalya'dan Fındıklı'ya, Samsun'dan Mersin'e, Antakya'dan Bursa'ya, Dersim'den Adana'ya kadar sokaklar; direnişe, militanlığa, faşist şeflik rejiminin yasaklarını, polis işgali ve kuşatmasını tanımayan gençlik örgütlerinin cüretine ve Suruç katliamının hesabını sorma andına tanıklık etti. İstanbul, Ankara ve İzmir'de gençliğin kararlılığı, iradesi ve militanlığı, Antakya'da gençlik örgütlerinin kitlesel yürüyüşü öne çıktı. Faşist AKP-MHP'nin adalet mücadelesini durdurmaya yönelik tutuklama saldırısına, mahkemede katillerin korunmasına, SGDF'yi tasfiye saldırısına, gençliği biat ettirme politikalarına karşı sokakta "Suruç biziz", "Suruç'un hesabı sorulacak" sloganları ile karşılık verildi. Örgütlenen birleşik gençlik eylemleri Suruç şehitlerinin düşlerine sahip çıkıldığını, asla unutulmayacağını ve adalet mücadelesinden de vazgeçilmeyeceğini bir kez daha gösterdi. Gençlik örgütlerinin özellikle 20 Temmuz gününü başından sonuna kadar planlanması, 33'lerin öfkesiyle sokakların direniş alanına çevrilmesi, yürüme kararlılığının gösterilmesi, gençliğin sokakları kuşatması karşısında polisin çaresizliği, Halitağa'daki oturma eyleminin kitlesel sahiplenilmesi, konuşmalarda verilen direniş mesajları, polisin gazına, ters kelepçe işkencesine rağmen direnilmesi, Bahariye'ye pankart asılması, gözaltındakileri görmek isteyen avukatların polis saldırısına direnmesi, ironik bir şekilde adliyeye 154 gözaltı içerisinde "33" kişinin seçilmesi, gözaltıların adliye önünde kitlesel sahiplenilmesi, gençliğin faşist rejime biat etmeyeceğini haykırması bu yılki pratiğin hafızalara kazınan anlarından bazılarıydı. Bu birleşik direniş çizgisi emekçi sol harekete moral ve güç taşımış, örgütlenen bu fiili meşru mücadele çizgisi kitlelere, emekçi sol harekete hangi mücadele hattından yürümesi gerektiğini bir kez daha hatırlatmış ve göstermiştir.

Bu yılki Suruç adalet mücadelesi, gençlik öncülüğünde faşist şeflik rejimine karşı birleşik mücadelenin, devrimci yoldaşlık pratiklerinin nasıl olması gerektiğini de gösterdi. 20 Temmuz 2015 Kobanê inşa kampanyası çalışmaları, tüm toplumsal kesimleri birleştiren, yoldaşlaştıran, grupçuluğu ortadan kaldıran, enternasyonal mücadeleyi ve beraber kelimesinin anlamını kavratan bir kampanyaydı. Gençlik örgütleri "Suruç ve SGDF biziz" diyerek tutuklama saldırılarından dolayı yerleri boşalan, SGDF'lilerin olmadığı Ankara, Adana gibi kentlerde SGDF önlüklerini giydi. Bayraklarını taşıdı. Devrimci dayanışmanın ve eylemi sahiplenmenin en güzel örneklerinden birini ortaya koydu. Gençlik bir kere daha Mahir'in yoldaşları olduğunu ve onların devrimci yoldaşlık çizgisini rehber edindiği gösterdi. Bu yüzden gönül ferahlığıyla söyleyebiliriz ki; 20 Temmuz muharebesinin kazananı, faşist şeflik rejimine karşı gençlik örgütleri ve devrimci yoldaşlık olmuştur.

Rejim, Gezi ayaklanmasından bu yana gençliğin fiili meşru mücadele çizgisinde gelişecek eylemler örgütlemesinden ölesiye korkuyor. Bu yüzden durmadan saldırıyor, biat ettirmeye çalışıyor. Bundan dolayı önümüzdeki dönem eş başkanları tutuklu bulunan SGDF'liler başta olmak üzere tüm tutuklu gençlerin özgürlüğü için bir kampanya örgütlenmelidir. Kampanyanın başarılı olması için gençlik örgütleri birleşik mücadele ve direniş hattını korumalı ve emekçi sol hareketi de bu kampanyayı güçlü sahiplenmelidir. 

Gün, toplumsal mücadelelerde, bugün olduğu gibi tarih boyunca da, kararlılığı ve militanlığıyla öncü damarı oluşturan gençliğin cüretini kuşanmanın, gençliğin bu kararlılığına ve cüretine yaslanarak faşizme karşı sokağa çıkmanın, birleşik mücadelenin ve eylemin gücüyle tutsak yoldaşlarımızı zindanlardan koparıp almanın günüdür. 

Direnerek; birleşik, kararlı ve militan mücadele hattından yürüyerek faşizmi yeneceğiz!