5 Ekim 2024 Cumartesi

Politik yabancılaşmaya karşı mücadele

Kitlelerin sorunlarına, yaşamdaki çelişkilerine, özlem ve taleplerine dokunmak, onlar ve sorunları ile hemhal olmak dışında bir şans yok. Bu öyle sihirli bir formül değil, insanları kuşatamıyorsanız, sorunların çözümünün muhatabı ya da aracı değilseniz, kitleleri ve onlardaki eğilimi örgütleyemezsiniz.

Kitlelerle bağın zayıflaması bir gerçek olarak önümüzde duruyor. Kitle bağlarının zayıflaması ile politik yabancılaşma iç içe geçen bir durumdur. Devrimci mücadele yürütenler bakımından nesnel ve de öznel yanlarıyla temel bir sorun durumundadır. Nesnel yanından bakılırsa, 2015'ten beri faşist şeflik rejiminin yürüttüğü geniş çaplı tasfiyecilik saldırısının yarattığı çok boyutlu etkiler var. Bu tasfiyeciliğin bir boyutunda dünyadaki kitle eğiliminin belirgin etkilerini görmek de mümkündür, en karakteristik eğilim olarak bugün artan mültecilik meselesidir. Aynı şekilde sosyalizm deneyimlerinin başarısızlığı ve neoliberal, postmodernist kuşatmanın yarattığı ideolojik etkinin bilgi ve teknolojideki değişimle birleşmesiyle, tasfiyeci eğilimleri durmaksızın üretiyor. Bu politik, ideolojik tasfiyecilik ve ona bağlı eğilimler hiç kuşkusuz tüm mücadele kesim ve dinamikleri bakımından örgütsel daralmaları koşulluyor. Popülist, reformist ve düzen içi eğilimler bu tasfiyecilik toprağından besleniyor.

Kitle bağlarının daralmasındaki öznel yanlarına baktığımızda ise yaşanan tasfiyecilik eğilimiyle ortaya çıkan politik ve örgütsel daralmanın etkisi belirgindir. Aynı zamanda yapısal sorunlar da kendini gösterir. Bu daralmada hiç kuşkusuz; örgütsel ve politik alışkanlıklar, benzeşmeler ile örgütlü yapılar ve kadrolarda iddia ve ufuk yitiminin etkisi de vardır. Bunlarla birlikte yürüyen, halka ve kendine güven gibi ideolojik sorunlar da kitle çalışmasının sürekliliğinde, kitlelerdeki değişimin örgütlenmesinde temel sorunlar olarak duruyor.

Bütün bu öznel ve nesnel yanlar kitleden kopuşu yaratarak politik yabancılaşmaya zemin hazırlıyor, onu besliyor. Politik yabancılaşma kendini çok farklı şekillerde gösterebilir; sürüklenme, seyredicilik, kaydedicilik, analizcilik, beklemecilik gibi birçok şekilde yansır, ancak en tipik olanı kanıksama ve durumu idare etme şeklinde gerçekleşenidir.

Politik yabancılaşmayı bu dönemde besleyenlerden en öne çıkanı ise zamanın ruhu diyebileceğimiz bilgi hızının değişimi, onun bombardımanı örgüt ve kadrolardaki etkisidir. Herhangi bir mahalle, okul ya da fabrikada bilginin yayılması ve hakimiyeti, bundan önceki zamanda devrimci örgütlü yapıların müdahalesiyle gerçekleşiyordu. Gelinen zamanda bilgi o kadar hızlı akıyor ve değişiyor ki, bu artık fark yaratan unsur olmaktan çıkmış olarak düşünülebilir. Bunu düşündürecek kimi somut pratik ve eğilimler de bunu besliyor. Kendiliğinden gelişen kimi hareketlerin yarattığı tartışmalar buna işaret ediyor.

Kendiliğinden işçi hareketinin sendikal örgütlenme arayışı, ücret vb. eylemleri, üniversite gençliğinin barınma ve beslenme eksenli eylemleri, ekoloji mücadelesindeki platformların vb. çıkışı, hızla yükselip hızla ortadan çekilmesi bu türden hareketler olarak kendini gösteriyor. Bu kendiliğinden pratiğin çok öğretici yanları olduğu kuşku götürmez. Ancak genel bir harekete dönüşme, kitle eğilimini örgütleme bakımından etkisi sınırlı ve geçici oluyor. Bütün bu tartışma ve eğilimlere karşın her türden etkene rağmen kitlelerden uzaklaşma ve politik yabancılaşmayı kıracak şey devrimci örgüt ve kadroların kitlelerle ve kendisiyle kuracağı ilişkiyi değiştirmesine bağlıdır. Bu değişimi sağlayabilirse politik yabancılaşmanın önüne geçebilir. Bunun için de güçlü bir politik mücadele ile kitle çalışmasının diyalektik birliği zorunludur. Genelde örgütlenme denilince; dar anlamda salt örgütlenme anlamak ve politikayı tali görmek meseleyi yanlış kavramak olduğu kadar devrimci iddiadan kopuşu da getirir.

İçinde bulunduğumuz zamanın özelliklerine baktığımızda artık kitlelerin eğilimi düşünülünce kadroların gelişiminin yönetilmesi en temel halka durumundadır.

Kendindeki değişimi ıskalayan, kendi gelişimini yönetmeyen kadroların mücadelede yürüme sınırı olduğunu hep beraber görüyoruz. Bu değişimde hiç kuşkusuz kolektif ve bireysel eğitim en temel halkalardan biri. Esaslı biçimde yenilenmeyi başta ML yöntemi, felsefeyi kavrayışımızı yükselterek başlamalı, ancak gelişen hareketlerin ideolojik politik tartışmalarının ne olduğunu da bilmekle mükellefiz. Bugün herkesin her şeye benzeştiği, bulaştığı çağda ayırt edici yanları bulup ortaya çıkarmak, devrimci doğrultuyu ortaya koymak, parti kolektifinin çizgisinin derinleştirilmesi ve pratiğin yönünü çizmesinde, mücadelenin doğrultusunu belirlemede temel eksendir. Aynı zamanda ortaya çıkan kendiliğinden kitle hareketlerinin öncülüğüne geçmesini sağlayacak şey de o hareketlerin altında yatan gerçeğin ve çelişkilerin doğru kavranması, yön tayini, yöntemin ve anlayışın yenilenmesi ile mümkündür. Kuşkusuz mesele sadece teorik, felsefi birikimi sağlamakla olmuyor. Sözü tamamlayacak, teori ve yönteme hayat kazandıracak olan pratiktir. Artık kitlelerin bilgiye bu kadar hızlı ulaştığı bir yerde sizin ayırt edici bir yanınız olması gerekir, o da bu karmaşa ve kaos içinde oluşturduğunuz ya da oluşturacağınız çizgi ve yöntemdir, onun pratikte anlam bulmasıdır, o pratiğin diğer pratiklerin önüne geçerek onu sürüklemesidir, fark yaratarak sonuç üretmesidir.

Bugün değişim düsturunun gerektirdiği şey örgüt veya devrimci kadro olarak pratikte ortaya koyduğumuz, koyacağımız farktır. Filistin için Bin Genç, Almanya'daki ekoloji mücadelesindeki gençlik örgütleri, Türkiye'deki maden ve inşaat işçilerinin eylem biçimleri gibi pratikler bunu söylüyor. Bu farkın bugün için unsurlarına baktığımızda biçim, içerik ve tarzın geçmişle bağı içinde yenilenme gücünü de görürüz. Artık yasalarla ve alışkanlıklarla sınırlandırılmış pratiğin sonuç vermediğini hep beraber görüyoruz.

Kapitalizmin varoluşsal kriz yaşadığı şu zamanda burjuvazinin hiçbir yasa, sınır ve kural tanımadan emeği, doğayı ve hakları yağmaladığı yerde, sizin alışkanlıklar, sınırlar, ezberlerle davranma hakkınız ve şansınız yok. Yasaların kağıt boyaları olduğu yerde fiili meşru pratiğin yasasına ihtiyaç var. Fili meşru mücadelenin temel olduğu, her türden araç ve biçimin kullanıldığı bir pratiği, biçimi bu zaman zorunlu kılıyor. Fark yaratan bir pratiğin örgütlenmesi ihtiyacı yakıcı hale geliyor. Buna uygun davranan Türkiye'deki inşaat ve maden işçilerinin pratiği önemli bir deneyim olarak yansıyor. Bu direnişler ve kazanımları, son dönemde bir eğilime dönüşme işaretleri veren işçi direnişlerine güçlü şekilde yansıyor, direnişler birbirinden öğreniyor. Hayati bir katkı olarak bu direnişler bize kitle eğilimini örgütleyecek pratiğin yaygınlaştırılmasına, "gösterilmesine" ihtiyaç olduğunu da gösteriyor. Sadece bu örnekler değil, bu zamanda bunun binlerce örneği var.

Temel mesele, devrimci örgüt veya kadrolar kitleler nezdinde pratik bir fark yaratamazsa kitleleri örgütleyemeyeceğini görmelidir. Bunun için önce hiç kuşku yok ki, örgütlenmeyi sağlayacak bir tarz ve yönelime, kendi rutinini, alışkanlıklarını, ezberlerini bozmaya ihtiyaç var.

Bu rutinler, alışkanlıklar en tipik biçimde mesai gibi belli parti işlerini yapma, basın açıklamaları ile örgüt işini yapmanın ve onu "göstermenin" verdiği rahatlama, bir görüşmeden sonra kendi özel işine gücüne bakmak vb. gibi. Sıradanlığı, alışkanlığı yıkmak için önce kendi bentlerinin yıkılması gerekir. O nedenle ne yaparsak yapalım, kitlelerin sorunlarına, yaşamdaki çelişkilerine, özlem ve taleplerine dokunmak, onlar ve sorunları ile hemhal olmak dışında bir şans yok. Bu öyle sihirli bir formül değil, insanları kuşatamıyorsanız, sorunların çözümünün muhatabı ya da aracı değilseniz, kitleleri ve onlardaki eğilimi örgütleyemezsiniz. İşçi direnişlerinde öne çıkan kimi bağımsız sendikaların bugün çok çeşitli alanlardaki direnişin muhatabı ve sözcüleri olmaları bu gerçeği gösteriyor.

Bugün devrimci sosyalistlerin dönem bakımından en temel stratejisi içe dönüklüğü yenmek ve kitlerle daha güçlü buluşmak olmalıdır. Buna bağlı biçimde güç biriktirme ve hazırlık perspektifinde temel halka, kitlelerin ve onların mücadele eğiliminin örgütlenmesidir. Bu ise çözümün muhatabı olan, kitlelerin bağrındaki çelişkilerde mücadele odağı ve onun pratik öncüsü olan, pratiğiyle onlara yol gösteren bir kendini yenileme kuvvetiyle mümkündür.

Bir örgüt veya kadro, gerçeğine kavuştuğu anda, yani kitlelerin çelişkilerinin çözüm gücü, adresi olduğu andan itibaren kitleleri örgütler, kendi içinde nesnel yanlarıyla politik yabancılaşmayı yener.

Kitlelere uzaklaşmanın, politik yabancılaşmanın önüne geçmenin en temel ekseni, dün de bugün de insanların hayatında, mücadelesinde, umutlarında tuttuğunuz yerdir.

*İşçi Sınıfı ve Ezilenlerin Sesi ATILIM gazetesinin 04 Ekim tarihli 187. sayısında yayımlanan Yapıdan köşesi.