Mervan Özdemir: Özgür basın halkların, ezilenlerin direnişin bir ayağıdır
Bir insan daha katledilmesin ve var olan direnişin aynası olabilmek için gazetecilik yaptıklarını aktaran Rojnews editörlerinden Mervan Özdemir, "Sıra bir başkasına gelmeden bu saldırıların, katliamların görünür olmasını sağlayan, özgür basın emekçilerine yönelik saldırıların önüne geçilmesi gerekiyor. Bir tepki ortaya koyması gerekiyor" dedi.
Güney Kürdistan'ın Süleymaniye kentine bağlı, Seyîdsadiq ilçesinde, 23 Ağustos'ta, özgür basın emekçilerinin bulunduğu araç, işgalci Türk devletine ait SİHA'lar tarafından bombalandı. Bombardıman sonucu Gülistan Tara ile Hêro Behaddîn yaşamını yitirirken 6 gazeteci yaralandı. Saldırı sonrası KDP'ye yakın basında, saldırıya maruz kalan özgür basın emekçilerini hedef alan haberler yer alırken işgalci Türk devletinin saldırılarını teşhir eden herhangi bir ifade yer almadı.
Bu saldırılar yeni değildi. Daha öncede gazetecilere dönük saldırılar, katliamlar gerçekleştirildi. Özgür basın emekçilerine dönük saldırılar Güney Kürdistan'da süren işgal saldırılarından bağımsız değil.
Yaklaşık 5 yıldır Güney Kürdistan'da gazetecilik yapan Rojnews editörlerinden Mervan Özdemir'le yaşanan saldırıları, baskıları konuştuk.
ÖZGÜR BASIN GELENEĞİ HALKLARIN DİRENİŞ SESİDİR
Güney Kürdistan'da son dönemde işgalci saldırılarda iki gazeteci katledildi. Bu saldırılar yeni değildi. Saldırılarla ne amaçlanıyor?
Bilindiği gibi Kürdistan'da 2015 yılından itibaren Kürt halkının soykırımını öngören büyük bir savaşın yapı taşları adım adım örülmeye başlandı. Bu savaşın zirveleştiği bir süreçten geçtiğimizi ifade edebiliriz. Türk devleti, Kürt halkının soykırımı üzerine kendisini var etmiş, işgalci, sermaye yanlısı iktidar güçleri bugün Kürt sorununu tarihe gömerek, Kürt soykırımını nihayete erdirerek bu defteri kapatmaya çalışıyor. Kürdistan'daki savaşın çok çetin bir aşamadan geçtiğine tanıklık ettiğimiz tarihi bir dönemeçten geçiyoruz.
Elbette ki bu katliamları gerçekleştirenler, bütün güçlerini seferber etmesine karşın, bu katliamlara maruz kalan kesimler, mazlum halklar da sessiz kalmayarak direniş örgütlüyor. Bu direnişin en önemli ayaklarından biri bana göre özgür basın çalışmalarıdır. Aslında özgür basın geleneği de buradan geliyor. İktidar güçlerinin, işgalci güçlerin, sömürgecilerin, emperyalistlerin sesini kısmaya çalıştığı, tarihin arka sokaklarında yok etmeye çalıştığı halkların sesi olabilmesinden geliyor. Bu anlamıyla özgür basının, halkların direnişinde önemli bir yeri var.
SAVAŞ TÜM YIKICILIĞIYLA SÜRERKEN, DİRENİŞ DE DEVAM EDİYOR
Halkların direnişinin sesi anlamına geliyor. Son 10 yıldır zirveleştiğini söylediğimiz bu savaş sürecinde, hiçbir yasa, hiçbir ölçü, kural, kaide, insanlık namına hiçbir değer tanımadan Kürt halkına karşı geliştirilen bu savaşta, özgür basın önemli görev ve sorumluluklar üstlendi. Cumhuriyetin kuruluşundan itibaren savaşın Kürdistan'da zirveleşmesi ile birlikte -bunun sebeplerinden biri de Kürt halkının kendi yok oluşuna karşı ortaya koymuş olduğu direniş geleneğiydi- bu direnişin de Kürdistan'da filizlenmesiyle birlikte özgür basın bu savaşın, direnişin en önemli ayaklarından biri oldu. Kürdistan'da yaşanan direnişin yanı sıra katliamların perde arkasını dünya kamuoyuna, topluma duyurma, gerçekleri topluma ulaştırma gibi önemli bir görevi üstlenmiş oldu.
Bilindiği gibi Türk devletinin özellikle Güney Kürdistan topraklarını işgal etme girişimiyle birlikte savaşın bu topraklara kaydığına tanıklık ettik. Büyük direnişlerin bu topraklarda artık başladığına tanıklık ettik.
GÜNEY KÜRDİSTAN'DAKİ İŞGAL SALDIRILARINDA PEŞMERGE BİLE HEDEF
Bu savaş an itibariyle tüm yıkıcılığıyla devam ediyor. Bu savaş öyle bir aşamaya geldi ki; kadınlar hedefte, çocuklar hedefte, toplumun her kesiminden insanlar hedefte. Hatta ve hatta bu savaşın işbirliğini yapan güçlerin peşmergesi bile köyüne, topraklarına gittiğinde, bağ ve bahçesini ziyaret ettiğinde katledilebiliyorlar. Bu katliamlara karşı büyük bir sessizliğin satın alındığına tanıklık ediyoruz. Hem Güney Kürdistan toprakları içerisindeki güçler arasında hem de Irak'taki güçler arasında büyük bir sessizliğin satın alındığına dikkatimizi çekiyor.
ÖZGÜR BASIN YAŞANANLARIN AYNASI OLUYOR
Özgür basın burada yaşanan savaş gerçekliğinin ne olduğunu yansıtan bir ayna görevi görüyor. Katliamların sesi oluyor, katledilenlerin, kadınların, gençlerin çığlığı oluyor. Güney Kürdistan coğrafyası içerisinde bir yaşama umudu kalmayıp, bir yaşam kırıntısı bulamayıp yönünü Avrupa ülkelerine çeviren ama bu göç yollarında da hayatını kaybeden insanların sesi oldu.
Güney Kürdistan'da savaşın farklı bir boyuta ulaştığını belirttim. Şehir merkezlerinde de 2019 yılı itibariyle insanlar katledilmeye başlandı. Güney Kürdistan'da on yıllardır katliamlar yaşanıyordu. Bunların birçok bilgi ve belgesi kamuoyuyla paylaşılıyor. Bizler de bunların haberlerini yer yer paylaşıyoruz, yeniden güncelliyoruz. Örneğin yılbaşından bu yana hava saldırılarıyla, suikast saldırılarıyla Güney Kürdistan'da 20'yi aşkın insan katledildi. En son bir baba, 12 ve 15 yaşlarında iki çocuğuyla alçakça katledildi. Biradost'ta bir sivil yurttaş katledildi. Kendi toprağında, kendi köyünde normal yaşamını sürdüren bir insan katledildi. Hemen öncesinde de elbette ki bizim çok değer verdiğimiz iki -gazeteci- arkadaşımız katledildi Seyit Sadık ilçesinde.
TARA VE BEHADDÎN, İŞBİRLİĞİNİ YANSITTIKLARI İÇİN HEDEF OLDU
Arkadaşlarımızın hedef alınması bizi şaşırtmıyor. Çünkü özgür basın geleneği ifade ettiğimiz gibi direnişin önemli bir saç ayağını oluşturuyor. Gerçeğin, hakikatin sesi ve çığlığı oluyor. Özgür basın emekçileri, Güney Kürdistan'daki işbirlikçiliğin, işgalin, savaşın, katliamların ulaştığı boyutu, savaşın hiçbir ahlaki ve değeri gözetmeksizin ulaştığı boyutu dünya kamuoyuna, Kürt halkına, ezilenlere ulaştıran bir konumdaydı. Bu nedenle iki özgür basın emekçisi hedef alındı ve katledildi. Bugün Güney Kürdistan'daki işbirlikçiliğin ne olduğunu, nasıl geliştiğini saklamak isteyenler bu katliamların, sivillerin katledilişlerinin ne anlama geldiğinin dünyayla paylaşılmasını, halkın gerçeklerle yüzleşmesini istemeyenler arkadaşlarımızı hedef aldı. Bizim için büyük bir kayıptı. Anıları önünde saygıyla bir kez daha eğiliyorum. Ve onların mücadelelerine bir kez daha bağlılığımı ifade ediyorum. Onların çizmiş olduğu yolda, sonuna kadar mücadele edeceğimizi ifade etmek istiyorum.
HUKUK, YASALAR, EZİLENLERİN DEĞİL EGEMENLERİN HAKLARINI KORUYOR
Irak Anayasası ve Federe Kürdistan Bölgesel Yönetimin yasaları, özgür basın çalışmaları bakımından ne tür sorunlara yol açıyor?
Güney Kürdistan ve Irak'ta, dünyanın geneline hakim olan, halkları, kadınları katleden, emekçileri sömüren, çocukları istismar eden sistemden bağımsız bir sistem yok. Dolayısıyla demokrasinin gelişmediği, diktatörlüklerin var olduğu -ki biz buna en çok Türkiye'de tanığız- her yerde, insan hakları, gazetecilerin haber yapma hakları göstermeliktir. Biz bunu burada da çok kısa sürede tecrübe ettik.
Gülistan Tara ve Hêro Behaddîn bu anlamıyla katledilen ilk gazeteciler değildi. Güney Kürdistan'da, özgür basının seslerinden olan Roj News'in 2016 yılında Duhok'ta Vedat Hüseyin adlı muhabiri işkence ile katledildi. Daha öncesinde de insanlar KDP'yi, YNK'yi iktidar güçlerini eleştirdiği için katledildi. Irak'ta da benzer bir manzarayla karşı karşıya olduğumuzu ifade edebilirim. Dolayısıyla bugün, yasaların, hukukun kurallarının hiçbir şekilde ezilenler, gerçeği savunanlar, özgürlük yanlıları için olmadığını bizler burada da görüyoruz. Bu yasalar ve hukuk normları sermayedarların, iktidarların çıkarlarını gözetiyor. Dolayısıyla çok kulak astığımız bir şey de değil, bu devlet sisteminin bize hangi hakları tanıdığı. Öyle inanıyorum ki sizler de dahil birçok özgür basın emekçisinin kurum ve kuruluşunun hiçbir zaman gündeminde olmadı.
YASALAR ALDATMAK, MANİPLE ETMEK İÇİN VAR
Çünkü biz bu yasaların ne olduğunu biliyoruz. Sadece insanların zihinleriyle oynamak, aldatmak için, manipülasyon amacıyla ortaya konulan normlardır, hukuk yasalarıdır. Bu yasaların bizleri korumadığını, aksine katilleri koruduğunu, bu yasaların bizi katletmelerinin meşrutiyetini taşıdığını yüzyıllardır ezilenler olarak biliyoruz. Bunun şahitliğini güncelde yapıyoruz. Bu anlamda Kürdistan bölgesinde de, Irak'ta da gazeteci yasalarını koruma altına alan bazı yasalar olsa da bunlar katledilmemizin önüne geçebilecek güçte değil. Bizim katillerimizi yargılayacak düzeyde de değil. Böyle bir hukuki tabloyla karşı karşıyayız.
ÖZGÜR BASIN HALKLARIN DİRENİŞİYLE PARALEL GELİŞTİ
Güney Kürdistan'da özgür basın geleneği nasıl oluştu?
Gelinen aşamada, özgür basın bütün canlılığıyla dinamiğini koruyarak Kürdistan'ın dört parçasında olduğu gibi Güney Kürdistan'da da varlığını sürdürüyor. Özgür basının Güney Kürdistan'daki tarihçesini okuduğumuzda heyecanlanıyor insan. Çünkü bir şeye sıfırdan başlamak ve bir fidanı sıfırdan ekip, her gün sulayarak, özenle bakarak büyütmek ve buna tanıklık etmek büyük bir heyecan uyandırıyor. Bizler elbette ki bu geleneğe biraz geç katıldık.
2019-20 yılları itibariyle Güney Kürdistan'da katıldık. Fakat özgür basının varlığının tarihçesi halkların direniş tarihçesiyle eş değerdir, paraleldir. Dolayısıyla Güney Kürdistan'da ne zaman bir özgürlük mücadelesi başladıysa özgür basın da bununla birlikte var oldu. Yani belki kurumsallaşmamıştır, belki bir isim taşımamıştır, belki bir çatının altında toplanmamıştır, ama kulaktan kulağa fısıldamış da olsa, halkların direnişinin başladığı her yerde özgür basın kendi direniş tarihini ortaya koymuş ve gelişmiştir.
Güney Kürdistan'da da bu anlamda 1990'lı yıllardan itibaren özgür basın geleneğinin geliştiğine tanıklık ettik. Sadece Kürt özgürlük hareketinin kurum ve kuruluşlarıyla bağlantılı değildi. Güney Kürdistan halkının direnişine tanıklık eden özgür basın gelenekleri vardı. Onların çıkarlarını esas alan özgür basın gelenekleri vardı. Bizler de bugün aslında bir yandan onlarla ortaklaşarak bir yandan onların ortaya koymuş olduğu direnişin mirasının üzerinde kendimizi yeniden yapılandırarak günümüze kadar bu çalışmaları ulaştırmış bulunuyoruz.
ÖZGÜR BASIN KÜRDİSTAN TARİHİNE GEÇECEK HAZİNEDİR
Fakat 2013-14-15 itibariyle Güney Kürdistan'da özgür basın geleneğinin gelişti. Rojnews haber ajansı ile Chatter, prodüksiyon şirketleri -ki kendileri son dönemdeki saldırıların hedefidir- özgür basın geleneğini 2014-15 yılı itibariyle farklı bir boyuta taşıdılar. Bugün Güney Kürdistan'daki tüm kesimlerin, ezilenlerin, dün katledilenlerin, bombardımana tabi tutulan köylerde yaşayan halkların sesi oldular. Bu büyüyerek devam ediyor.
1990'lı yıllardan itibaren de gazeteler çıktı. Kürtçe'nin Behdînen lehçesinde, Soranca lehçesinde Aramî alfabesiyle gazeteler basılmış ve en çok satılan gazeteler arasında yer almıştır. Tabi özgür basın çağımızın gereklerine ayak uydurarak gazete basımına bir süre sonra ara vermiştir. Buna biz Kuzey Kürdistan'da çok tanıklık ettik. Nasıl ki Azadîya Welat'ın satılmasının önüne geçildiyse bu gazetelerin de önüne geçilmeye çalışıldı. Fakat dergi çalışmaları, broşür çalışmaları, özgür basının her anlamıyla devam etti. Edebiyat çalışmaları devam etti. Bu hala varlığını korumaya devam ediyor. Kürdistan tarihine geçebilecek bir hazine olarak güncelliğini koruyor. Hala çalışmalarını sürdürüyor.
SALDIRILARA TEPKİ GÖSTERMEK GÖREV VE SORUMLULUKTUR
Dört parça Kürdistan'da gelişen saldırılara karşı başta Kürdistan ve Ortadoğu'da gazeteciler, basın meslek örgütleri ne yapmalı?
Kürdistan'da yaşanan savaşın sesi ve çığlığı olan özgür basının susturulmasına yönelik saldırılara karşı kendisine insanım diyen herkesin itiraz etme görev ve sorumluluğu olduğunu düşünüyorum. Çünkü bugün bizleri katledenlerin yarın hakkını savunduğumuz insanları katletmesinin önüne hiçbir güç geçemez. Biz ezilenlerin tarihi, halkların tarihi bunun gibi sayısız örnekle dolu. Bugün bizler bir insan daha katledilmesin diye hem var olan direnişin aynası olmaya çalışıyoruz, hem de ezilenlerin yaşadığı katliamların, acıların çığlığı olmaya çalışıyoruz. Bu anlamda sıra bir başkasına gelmeden bu saldırıların, katliamların görünür olmasını sağlayan, özgür basın emekçilerine yönelik saldırıların önüne geçilmesi gerekiyor.
Söz konusu, Kürdistan'daki özgür basın emekçileri olunca, uluslararası insan hakları kurumları, gazeteci meslek örgütleri sessizliğe bürünüyor. Bazen halkların, ezilenlerin tepkileri üzerine açıklama yapmak zorunda kalıyorlar. Biz artık zorlama açıklamalar yapılmasını istemiyoruz. Bizim bundan sonra beklediğimiz şey, bu saldırıların önüne geçmesi için etkili eylem ve mücadeledir. Özgür basın kurum ve kuruluşlarıyla ve emekçileriyle etkili, anlamlı bir dayanışmanın geliştirilmesi gerekiyor. Bunun dışındaki göstermelik açıklamalar veya sessizliğe bürünme halleri var olan katliamların destekleyeni olmaktan öteye bir anlam taşımaz. Saldırıların önüne geçilmesi için Kürdistan başta olmak üzere Ortadoğu'daki tüm basın emekçilerini, uluslararası kurum ve kuruluşları bizimle dayanışma geliştirmeye davet ediyoruz.