28 Mart 2024 Perşembe

Gelecek direnenlerindir

İşçi sınıfı ve ezilenlerin kalplerinde büyüyen "Artık yeter-êdî bese" çığlığını sokaklara taşırmak, dört bir yanda çoban ateşleri tutuşturmak, büyük bir devrimci yangını hazırlamak iddiası, savaşım içinde çelikleşen güçlerin hedefi ve andı olarak yükseliyor. Bunun öncüden ve tek tek tüm komünistlerden daha büyük bir özveri, daha güçlü bir disiplin ve daha yüksek bir cesaret gerektirdiği kuşkusuzdur.
Atılım gazetesinin bu haftaki "Gündem" köşesinde; AKP/Saray faşizmine karşı geleceğin direnenlerin olacağı belirtiliyor.
 
Atılım Gazetesi'nin Gündem yazısı şöyle:
 
Değişik veriler, 2019'un, öncü güçlerinden başlayarak, işçi sınıfı ve ezilenlerle faşist şeflik rejimi arasında kıyasıya bir mücadele yılı olacağını, bu savaşımın, bölgesel etkenlerle birleşerek, devrim ve karşı devrim için stratejik sonuçlar yaratma olasılığının yüksek olduğunu gösteriyor. Halklarımızın faşist ve sömürgeci düşmanları 2019'u katliamla, tutuklamalarla ve umutsuzluğu hakim kılarak kesin başarı yılı ilan etme planıyla hareket ediyorlar. Devrimci ve ulusal demokratik güçler ise kitle seferberliğinde adımlar atarak, öncü kuvvetlere dayalı savaşımı yükseltip yayarak, 2019'u tarihe onur ve özgürlük yılı olarak nakşetmeye, faşist şefin ve rejiminin tahtını sallamaya hazırlanıyorlar.
 
Boğazına kadar kana ve yalana batmış diktatörlük için, umut, korkuyu diri tutmakta, yasakta, gözaltı makinasında, işkencede, gözaltında kayıp provalarında, copta, dipçikte, mahkemede, hapishanede, İHA'larda, SİHA'larda, hava ve kara bombardımanında, işgaldedir. Günümüze kadar bu doğrultuda tüm güç ve imkanlarını seferber etti.
 
Başka türlü yönetemiyor. Öyle ki, saray darbesinin üzerinden üçbuçuk yıl geçtiği halde, savaş ve sıkıyönetim rejiminden vazgeçemiyor. Hala, manevra olanaklarını artıracak bir "demokrasicilik" sahnesi kurmaya bile cesaret edemiyor. Çünkü, "mevzubahis olan devletin beka sorunudur." "İçişleri Bakanlığı" adlı, işçilere ve ezilenlere saldırı bakanlığı, Aralık'ta bir hafta içinde ikibin beş yüz "operasyon" yapmakla, bir gecede iki binin üzerinde ev basmakla, binlerce gözaltı ve yüzlerce tutuklamaya girişmekle övünüyor. Kentlerden dağlara, meydanlar, caddeler, sokaklar, köyler, fabrikalar, okullar, hapishaneler gün yirmi dört saat kameralı gözetim altında tutuluyor. "Kimlik kontrolü", "arama tarama" adı altında korku yayma, sindirme, irade kırma terörü estiriliyor.
 
Fakat olmuyor. Bir türlü, "son terörist" öldürülemiyor. İstihbarat teknolojisi, sınırsız bombardıman ve lojistiği yok etme saldırıları, kır gerillasının insanüstü direnişini ve mücadele azmini kıramıyor. Dağların isyanı bastırılamıyor. Şehirlerin, kent gerillasını bağrına basması önlenemiyor. Devrimcilerin, Cengiz Holding'in kapısını çalması engellenemiyor.  Faşist yasaları ve sıkıyönetim düzenini çiğneyen yeraltı pratiklerinin önü alınamıyor. İşkencehanelerde ve hapishanelerde direnişin sesi bastırılamıyor. Ölümsüzlerin sahiplenilmesi engellenemiyor. Emekçi sol kitleler saflarından koparılamıyor, köleci bir boyun eğişe razı edilemiyor. Kalplerdeki yangın ve özlemlerdeki canlılık küllendirilemiyor. Ondandır ki, 25 Kasım Taksim direnişi tüm ezilenlerin haykırışına dönüşüveriyor. İşçi direnişlerine gösterilen kitle sempatisi ve dayanışma arzusu aynı ruhun, eğilimin aynası oluyor. Emekçi köylülerin çevre eylemleri ya da onurlu bir sanatçının, aydının faşist şeflik rejiminin şu veya bu uygulamasına karşı yükselttiği bir itiraz, bir direniş korosunun yankısı olarak kucaklanıyor. Eylem biçimi olarak etkisi onca tartışılmış açlık grevi, bir namlu gibi ışıldıyor.
 
'71 devrimci atılımının öncülerinin, faşist 12 Mart cuntasına karşı direnişlerinin, '80'de 12 Eylül  cuntası karşısında uğradığı kırılma, 20 Temmuz 2015 faşist saray darbesine karşı direnişle aşılıyor ve yeni bir düzeye çıkarılıyor. Örgütlü mücadele yok edilemiyor. Mücadeleyi büyütme kararlılığı yeniden ve yeniden örgütleniyor. Başta genç kadın ve erkekler olmak üzere, her yaştan devrimci, en ağır bedelleri ödemek pahasına tekrar ve tekrar öne atılıyor. Direniş güçleri kitlelerden yalıtılamıyor. Özgürlük, adalet, halklara eşitlik özlemi içindeki işçi ve ezilenlerin yeni kesimleri, yüzlerini emekçi sola dönmeye devam ediyorlar.
 
Faşist şefin korkusu, sarayını bir askeri üsse ve sığınağa dönüştürmesi bundandır. Sık sık, Gezi Haziran ayaklanması ve 6-8 Ekim Kobane serhildanı kabusuyla yaşadığını gösteren açıklamalar yapması bundandır. Savaştan ve katliamdan başka bir çözüm görememesi, faşist terörün en insanlık dışı, en kanlı biçimlerine dört elle sarılması bundandır.  Mezarlıkları bombalatacak, ölü bedenleri mezarlarından çıkartacak kadar hayvanileşmesi, çukurlaşması, zavallılaşması bundandır.
 
Ne var ki, çare olmayacaktır. Direniş, yaşama yeteneği göstermiştir. Ulusal demokrat hareket ve emekçi solun kendini adama netliği içindeki devrimci güçleri, 2019'a göğüs göğüse çarpışma ruhu ve kararlılığıyla giriyorlar. İşçi sınıfı ve ezilenlerin kalplerinde büyüyen "Artık yeter-êdî bese" çığlığını sokaklara taşırmak, dört bir yanda çoban ateşleri tutuşturmak, büyük bir devrimci yangını hazırlamak iddiası, savaşım içinde çelikleşen güçlerin hedefi ve andı olarak yükseliyor. Bunun, öncüden ve tek tek tüm komünistlerden daha büyük bir özveri, daha güçlü bir disiplin ve daha yüksek bir cesaret gerektirdiği kuşkusuzdur.