25 Aralık 2024 Çarşamba

Fatma Edemen yazdı | Polonya'da kadın mücadelesi

Polonya kadın hareketi günümüzde aşırı sağcı hükümetin politikalarına karşı durmadan örgütlenen ve eyleme geçen bir yapıya sahip. Gittikçe yükselen hareket elbette Polonya'da kadın mücadelesinin tarihine bakmayı bir ihtiyaç haline getiriyor. Çünkü Polonyalı sosyal hareketlerin çoğuna göre Polonya'da feminizmin ve toplamda kadın hareketinin tarihi ancak devlet sosyalizminin çöküşünün ardından 1989'dan itibaren başlıyor. Peki 1989 öncesi? Revizyonizmin çöküşünden önce bir kadın hareketi, siyaset sahnesinde kendi hakları için de çalışma yürüten kadınlar yok mu gerçekten?

Bugün Polonyalı kadınlar var olan kürtajın neredeyse imkansız kılınmasına karşı sokaklara çıktı. Hem Kilise'nin hegemonyasına gedik açtı, hem de aşırı sağcı hükümete geri adım attırdı. Tehlike henüz geçmiş değil. Ancak Polonya kadın hareketi günümüzde aşırı sağcı hükümetin politikalarına karşı durmadan örgütlenen ve eyleme geçen bir yapıya sahip. Gittikçe yükselen hareket elbette Polonya'da kadın mücadelesinin tarihine bakmayı bir ihtiyaç haline getiriyor. Çünkü Polonyalı sosyal hareketlerin çoğuna göre Polonya'da feminizmin ve toplamda kadın hareketinin tarihi ancak devlet sosyalizminin çöküşünün ardından 1989'dan itibaren başlıyor. Peki 1989 öncesi? Revizyonizmin çöküşünden önce bir kadın hareketi, siyaset sahnesinde kendi hakları için de çalışma yürüten kadınlar yok mu gerçekten?

SOSYALİST KADIN HAREKETİ DOĞUYOR
İkinci Dünya Savaşı'nın sona ermesiyle birlikte 1945'te Polonya'da sosyalizm inşası da başlar. Sosyalizm inşası sırasında pek çok adanmış kadın komünist de aktif yer alır ve yeni inşa edilen sistemin ihtiyaçlarının yanı sıra kadınların siyasete katılımıyla da özel olarak ilgilenirler. Izolda Kowalska-Kiryluk, Edwarda Orlowska, Eugenia Pragierowa ve Zanna Kormanowa gibi günümüzde unutulmaya yüz tutmuş pek çok kadın bu dönemin inşacıları arasında yer alır. İnşa sürecinde ilk kadın örgütü olarak karşımıza 1945 yazında kurulan Sosyal ve Sivil Kadınlar Birliği (Społeczno-Obywatelska Liga Kobiet, SOLK) çıkıyor. SOLK partiler arası bir oluşum olarak tasarlandı ancak o dönemki adıyla Polonya İşçi Partisi (Polska Partia Robotnicza, PPR), 1948 sonrası adıyla Polonya Birleşik İşçi Partisi (Polska Zjednoczona Partia Robotnicza, PZPR) örgüt içerisinde çok daha güçlü bir konumdaydı. Birliğin ilk başkanı ise Irena Sztachelska oldu. SOLK, faaliyetlerine üç temel birim organize ederek başladı: Şehirdeki ev kadınları, kırsal alandaki ev kadınları ve işyerindeki kadınlar için çalışma planı çıkardı. Bu üç birimin kurulmasının ardından ise sendikaların içlerinde ve Çiftçilerin Öz-Yardım Derneği içinde kadın birimleri ve konseyleri kuruldu.

1946'dan 1952'ye dek sosyalist kadınlar PZPR'nin Kadın Kolu'nda ve Kadın Birliği'nde çalışma yürüttü. Kadın Kolu ve Kadın Birliği'nde aktif görev alan kadınlar öncelikle kadınların işgücüne katılımına odaklandılar. Ayrıca Katolikliğin ve erkek egemenliğinin getirdiği pek çok başka problemle de gündelik olarak mücadele etmek durumunda kaldılar. Bu din ve cinsiyet temelli gerici bakış açısı dönemin Komünist Parti içerisindeki erkeklerde de ortaya çıkıyordu ve bu durum kadınların mücadele etmesi gereken sorunları daha da arttırıyordu. Bu dönemde Kadın Kolu'nun başında mücadele tarihi gençlik yıllarına, İkinci Dünya Savaşı öncesine dayanan bir kadın önder, Edwarda Orlowska bulunuyordu. Orlowska bu sorunlarla mücadele edebilmek adına kesişimsel işbirliğine dayalı kitlesel bir kadın hareketi oluşturmak için çalıştı. Komünist Parti, kadın örgütleri ve işçi sendikaları arasında bir işbirliğiyle güçlü bir kadın örgütü kurmayı istiyordu. Kadınların emekleri de sorunları da toplumsal sorunlar olarak ele alınıyor, kadınların omzuna yüklenen çeşitli iş yüklerini azaltabilmek adına kreş, kantin, anaokulu, sosyal çamaşırhaneler, anne-çocuk evleri, sosyal fırınlar gibi kurumsal mekanizmaların oluşturulması hedefleniyordu. Öte yandan söz konusu vaatlerin yalnızca kadınların işlerini kolaylaştırmaya odaklanması ve ev işlerine yönelik toplumsal algıyı değiştirmeyi hedeflememesi eleştirildi, eleştiriyi sunanlar kurulmak istenen mekanizmalara kökten karşı çıkmıyor ancak erkeklerin de ev işlerinden sorumlu tutulması gerektiğini vurguluyordu.

KİLİSE VE ERKEK EGEMENLİĞİNİN BASKISI
PZPR bir komünist parti olduğunu ileri sürse de toplumdaki gerici yaklaşımların yansımalarını içinde barındırıyordu. Özellikle Katolik Kilisesinin Polonya'daki ideolojik hegemonyası ve orta kademe parti yöneticileri kadın mücadelesinin önünde engel oluşturan unsurlardı. Kadın örgütlerinin kurulduğu tarihlerde "kadın faaliyeti" özellikle bahsi geçen orta kademeli parti çalışanları için çok yeni bir kavramdı ve Kadın Kolu'nun temsilcilerinin ücretlendirilmesi gibi konularda muhalefet ediyorlardı. Pek çok erkek, Kadın Kolu'nun yerel temsilcilerini kendi asistanları ya da sekreterleri gibi görüyordu, pek çok yerelde, Merkez Komite tarafından duyurulan "kadın faaliyeti" konusu görmezden geliniyordu. Polonya'da Katolik kilisesinin tartışılmaz hegemonyası, kadın mücadelesinin karşısındaki en önemli engel olduğunu vurgulamak gerekir. Halk demokrasisi inşa sürecinden günümüz Polonyası'na dek kilise, cinsel politika alanında sürekli söz söylemiş, kadınlara yönelik politika belirlemiştir. İnşa sürecinde kiliseyle Kadın Kolu'nun yerel birimleri arasında çok açık bir kavga görülmese de görece sessiz bir ideolojik mücadele sürer.

1952'ye dek parti içinde ve dışında süren mücadelenin de bir ürünü olarak PZRP'nin Kadın Kolu etkisizlikle ve partiyi tatmin etmemekle suçlanarak kapatılır. Dönemin parti yetkililerine göre Kadın Kolu'nun ilgilendiği sorunlar daha geniş ve önemli toplumsal sorunlarla kıyaslandığında çok dar ve önemsizdir. 1956'dan itibaren ise Polonya'da geleneksel aile yapısına ve milliyetçi fikirlere dönüş başlar. Örneğin, 1957'de kurulan Ev Ekonomisi Komitesi kadınlara nasıl ekonomik alışveriş yapılabileceğini açıklar, ev işi için gerekli malzemeleri tanıtır ve yeme alışkanlıklarıyla ilgili bilgiler verir. Edwarda Orlowska gibi Yahudi kökenli savaş öncesi komünistleri dışlanır ve marjinalleştirilir. Hatta bu yönelim aralarında çok sayıda komünistin de bulunduğu Yahudi Polonyalıların yargılanmasına ve/veya ülkeyi terk etmesine sebep olan 1968 yılındaki büyük antiseminist kampanyanın da temellerini oluşturur. Dönemin yöneticileri, bu yıllarda "Polonya'ya özgü sosyalizm", bir nevi "yerli milli sosyalizm" versiyonu arayışına girer.

KÜRTAJ HAKKI
1956 Polonyalı kadın hareketi için pek umut vadedici olmasa da kürtaj konusunda ilerlemelerin yaşandığı bir yıl olarak tarihe geçer. Günümüzde çok popüler bir yaklaşım olmasa da bu tarihte kürtaj yasasında iyileştirmenin kadınların yıllar süren çabalarının bir ürünü olarak görmek gerekir. Öncelikle kürtajdan konuşmak için biraz daha gerilere dönüp bakalım. Polonya'da kürtajın yasallaşmasına yönelik tartışmalar ilk olarak 1929-1932 arasında İkinci Dünya Savaşı öncesi ortaya çıkar. 1932'de güncellenen Ceza Kanunu ile birlikte öncesinde tamamen yasak olan kürtaj, hamileliğin bir suç sonucu ortaya çıktığı, hamile kadının sağlığının ve hayatının tehlike altında olduğu durumlar için yasallaştırıldı. 1939-1945 yılları arasındaki Nazi işgal döneminde sekteye uğrasa da 1956'ya kadar aynı yasa uygulamada kaldı. Nazi Almanyası'nın Polonya işgali sırasında ise kürtaj keskin bir şekilde yasaklandı. Özellikle "Aryan" kadınlar için kürtaj çok ağır cezalarla sonuçlanıyordu. Naziler tam da kendi ideolojilerine denk düşen bir şekilde kürtajı ancak fetüsün hasta ya da engelli olması durumlarında kabul ediyordu.

Sosyalizm öncesine, 1932'ye dayanan kürtaj düzenlemesi 1956 yılında Katolik çevrelerin protestolarına rağmen genişletildi. Yasadaki iyileştirmenin temel argümanı kürtaj yasağının yeraltı kürtajlarını arttırdığı ve bu uygulamalara bağlı olarak kadın ölümlerinin artması oldu. Yeni yasayla kadınların sosyal gerekçelerle kürtaj olmasının önü açıldı. 1956'daki bu yasa tamamen bir kürtaj serbestisi getirmiyordu ancak sosyal durumu elverişli olmayan kadınların iki farklı doktorun onayını aldıktan sonra kürtaj olmalarına izin veriyordu. Özellikle kadınların doktor onaylarından geçmesi, çeşitli bürokratik işlemlere takılması gibi durumlar kürtajın zor bir uygulama olarak kalmasına sebep oluyordu.

Polonyalı kadınlar için isteğe bağlı kürtaj ise hemen 3 yıl sonra 1959'da geldi. 1959'da Sağlık Bakanlığı'nın işleme koyduğu yeni uygulamayla kadınlar artık isteğe bağlı olarak kürtaj olabiliyordu ve kürtaj devlet hastanelerinden özel kliniklere dek uygulanabilen bir işlem haline gelmişti.

1990'lardaki kapitalizmin Polonya'daki restorasyon sürecine dek Polonya'daki bu yaygın kürtaj uygulaması yalnızca Polonyalı kadınlar için değil kürtajın yasak olduğu başkaca ülkelerdeki kadınlar için de bir seçenek haline gelmişti. Dönem kayıtlarına bakıldığında özellikle İsveçli kadınların yoğun bir şekilde kürtaj için Polonya'ya geldikleri görülüyor. 1990'larda sağ politikacıların ve yine kilisenin açtığı tartışmalar 1993'te başarılı oldu ve günümüzde de uygulamada olan kürtaj yasağını ortaya çıkardı.

Tanınması, görülmesi ve tartışılması çok istenmese de Polonya tarihinde sosyalist kadınların mücadelesi inkar edilemez bir gerçek. Keza yine güncel kadın hareketinin belirli kesimleri bu tarihi görmezden gelmek istese de kadın mücadelesinin bugününe etkilerini Polonya sokaklarında görmek mümkün. 1940'larda kilisenin ideolojik baskısına direnen kadınlara benzer şekilde genç kadın ve erkekler bugün sokaklarda ve hatta kilise önlerinde yalnızca kürtaj hakkı değil toplumsal bir değişim talebiyle eyleme geçiyor.

Kaynak
Grabowska, M. (2017). Bits of Freedom: Demystifying Women's Activism under State Socialism in Poland and Georgia. Feminist Studies 43(1), 141-168.
Grabowska, M. (2020). Stop Writing Communist Women Out of History. Jakobin, https://www.jacobinmag.com/2020/01/communist-women-poland-feminism-state-socialism. 
Nowicka, W. (2007). Poland The Struggle for Abortion Rights in Poland. Sexpolitics: Reports from the Frontlines, https://www.sxpolitics.org/frontlines/book/pdf/capitulo5_poland.pdf.
Jarska, N. (2018). A Patriarchal Marriage? The Women's Movement and the Communist Party in Poland (1945–1989). Kwartalnik Historyczny CXXV(2), 7-37.