19 Aralık katliamının tanıkları anlatıyor: Enternasyonali söyleyerek direndik
19 Aralık katliamında Uşak Hapishanesinde TİKB dava tutsağı olarak kalan Mürüvet Küçük ile katliamı ve görkemli direnişi konuştuk. Küçük, saldırılara enternasyonali okuyarak direndiklerini söyledi ve ekledi: "Yan hücrede ölüm orucunda olan parti cepheden arkadaşlar vardı. Berrin Bıçkılar ve Yasemin Camcı bedenini tutuşturdu ve bizde aynı anda barikatları tutuşturduk."
Hapishanelerin devrimciler için okul olduğu, kolektif yaşamayı, dayanışmayı, direnişi ve mücadeleyi zindanlarda büyütme mekanları olduğu somut bir gerçektir. 90'lı yıllarda yolu hapishaneden geçen birçok genç devrimcinin iradesinin bilendiği yerler olarak sıklıkla anılır. 19 Aralık katliamı devletin otorite sağlayamadığı ve teslim alamadığı hapishanelerdeki otorite kurma ve örgütlü duruşu tasfiye etme amacı da taşıyordu. Hapishanelerde tecrit giderek ağırlaşırken 19 Aralık katliamının yıldönümünde katliamın tanıkları ile yaptığımız son röportajımızı yayınlıyoruz.
O dönem Uşak Hapishanesinde TİKB dava tutsağı Mürüvet Küçük ile 19 Aralık katliamını, dönemin hapishane gerçeğini ve bugünkü tecrit politikasını konuştuk. Küçük'ün sorularımıza verdiği yanıtlar şöyle:
19 Aralık katliamında hangi hapishanedeydiniz ve o gün yaşananları biraz anlatır mısınız?
19 Aralık'ta Uşak Hapishanesindeydim. Burdur Hapishanesinden sürgün olarak getirilmiştim. Ulucanlardaki kanlı katliamın ardından Burdur katliamı olmuştu. Ulucanlar ve Burdur katliamı 19 Aralık'ın provasıydı. Uşak'a getirildikten 8 ay sonra 19 Aralık katliamı oldu. Uşak, siyasi tutsak kadınların kaldığı bir cezaeviydi. Politik tutsaklar için özel tasarlanmıştı. Ben oraya gittiğimde Uşak'ta 3 devrimci örgüt ölüm orucundaydı. Biz de 10 günlük açlık grevine başlamıştık. Yaygın tutuklamalar, dışarıda toplumsal hareketin zayıflaması ve IMF anlaşması ile birlikte düşündüğümüzde kapsamlı bir saldırı bekliyorduk ama bu kadar ağır silahlarla ve sinir gazı gibi değişik kimyasal silahlarla vahşice saldıracaklarını beklemiyorduk.
ENTERNASYONAL İLE DİRENDİK
Uşak'ta sabaha doğru geldiler. Ramazan ayıydı ve Kürt annelerden biri sahur için kalkıp ocağı açtığında gazın kesilmiş olduğunu görmüş. Bize haber verdi ve biz de saldırı olacağını anladık. Kapıya gidip neden gazın kesildiğini sorduk gardiyanlara. "Açacağız" dediler. Sonrada kapıyı açıp uzun namlulu silahlarla saldırdılar. Gidebildiğimiz kadar geri gidip ölüm orucundaki arkadaşların koğuşuna gittik. Orada hızla barikatlar kuruldu ama çok derme çatma barikatlardı bunlar. Barikatları yıkmaları hızlı oldu. Önce ölüm orucu direnişçilerini bizden koparıp aldılar, onları hastaneye bizi de aşağıya havalandırmaya götürdüler. Havalandırmada saatlerce yağmur altında beklettiler. İşkence ile bizi birbirimizden kopararak ve vahşi bir aramadan sonra tecrit hücresi denilen yere götürdüler. O arama süreci devletin irademizi kırmaya yönelik saldırıları ve bizim direnişimizle iç içe geçen bir aramaydı. Bizi 20'şer kişi olarak ayırıp tecrit hücresine koydular. Orada adli tutuklulardan aynı anda 20 hapishaneye saldırdıklarını ve çok fazla arkadaşımızın katledildiğini öğrendik. Onun üzerine sayım vermeme kararı aldık, barikatlar kurduk tekrar. Aradan 3 gün geçtikten sonra alay komutanı koğuşa geldi ve sayım vermeyi dayattı, biz de sayım vermeyeceğimizi söyledik. O sırada tekrar saldırdılar.
YOLDAŞLARIMIZIN BEDENİ VE BARİKATLARIMIZ AYNI ANDA TUTUŞTU
Yan hücrede ölüm orucunda olan parti cepheden arkadaşlar vardı. Berrin Bıçkılar ve Yasemin Camcı bedenini tutuşturdu ve bizde aynı anda barikatları tutuşturduk. 19 Aralık'tan daha vahşice saldırdılar bu defa. Boğulma tehlikemiz olduğu için bizi başka bir hücreye götürdüler. Bir yoldaşımız enternasyonali okudu ve biz de direnmeye devam ettik. Saldırıdan sonra bizi E tipindeki müşahade koğuşuna götürdüler. Önleri parmaklıklı birer kişilik hücreler burası. Buraya birer ikişer kişi olarak zorla koydular bizi. Bir hafta sora koğuşlara götürdüler. Yine sayım dayatması oldu. Biz direnişimizle bazı statüler elde ettik tabii. O süreç ölüm orucu ile iç içe geçen bir sürece dönüştü bizim için. Direnişimiz sonucu onur kırıcı dayatmalardan vazgeçtiler. Bugün bir kez daha tarihe bakınca şunu söyleyebilirim ki; 19 Aralık Türkiye devrimci hareketini tasfiye etme ve kapitalizmin tıkanma sürecini aşma saldırısıydı. Ama aynı zamanda çok görkemli ve büyük bir direnişti.
TECRİT FİİLİ DİRENİŞLE DURDURULDU
Aradan geçen bunca zamanda devletin hapishane politikasında sizce bir şey değişti mi?
19 Aralık'la yapılmak istenen ama o günün direnişi ile engellen saldırının nedenlerini hayata geçirmek için bugün yine hapishaneler devletin hedefinde. 19 Aralık'ın sebeplerine baktığımızda; politik tutsaklar olarak hapishanelerdeki dayanışmamızdan, yoldaşlığımızdan, kolektifimizden aldığımız güçten bizi tecrit ile birbirimizden koparmak ve siyasal kimliğimizden uzaklaştırmaktı. 19 Aralık direnişi dışarıda çok güçlü bir toplumsal hareket ile birleşmese de açlık grevi, ölüm orucu ve tutsakların fiili direnişi devletin tutsakların iradesini kırma politikasını bir yerde durdurdu. Ama şimdi çelişkilerin bu kadar derinleştiği koşularda tecridi daha kapsamlı saldırılarla ağırlaştırmak istiyor. F, S, T, Y tipi cezaevleri yapılıyor. Aileler çocuklarına para yatırdığı için tutuklanıyor, tutsaklar ailelerinden kilometrelerce uzağa ve mücadelenin de zayıf olduğu illere gönderiliyor, yani tecrit gerek maddi dayanışmanın engellenmesi, gerek mektup, görüş yasağı gibi moral gücümüzün zayıflatılması ve direniş ile kazandığımız hakların gasp edilmesi, idari gözlem kurullarının cezaları ile çok daha kapsamlı bir derinliğe ulaştırılmak isteniyor. Devrimci iradeyi, kazandığımız kolektif bilinci dumura uğratma ve çürütme politikası uygulanmaya çalışılıyor. Bu, gerek dünya gerek Türkiye özelinde kapitalizmin içinde bulunduğu krize dayanıyor.
HAPİSHANEDEN YOLU GEÇMEYEN YOK
Eskiden sadece devrimci hareket veya yurtsever hareketin yakın çeperiydi hapishaneler ile tehdit edilenler ama bugün bakıyoruz sesini çıkaran herkes için bir tehdit unsuru durumunda. 3. havalimanı işçileri, ardından atık kağıt işçileri, öğrenciler tutuklanıyor. Kadın hareketinin özneleri gözaltına alınıyor ve hapishane bir tehdit olarak kullanılıyor. Facebook'ta bir şey paylaşanlar bile tutuklanıyor. Devrimci hareket daralmış olsa bile toplumda direnen ve sesini çıkaran geniş bir muhalif kesim var. Bu kesimi tehdit etme ve hapishaneye girenin ezilmiş olarak çıkmasını istiyorlar. Eskiden hapishaneler okul gibiydi ama şimdi ezme mekanı haline getirmek istiyorlar.
BİRLEŞİK MÜCADELE ZORUNLU
Nasıl bir mücadele hattı önerirsiniz?
Bugün ne yapılması gerekiyor sorusu devletin 19 Aralık katliamını neden yaptığı sorusuna verilecek bir yanıtla anlam buluyor. Hapishanelerin tüm topluma dönük bir tehdit olduğu, tecridin, görüş- kitap yasağının, hasta tutsaklara uygulanan muamelenin hapishaneler özelinde uygulansa bile tüm topluma dönük olduğu gerçeği ile işçi sendikalarından kadın hareketine kadar bu tehdidin hedefinde olan tüm direniş dinamikleri ile birlikte mücadele etmek gerekiyor. Daha önce "İçeride dışarıda hücreleri parçala" diyerek bunu yapmaya çalışıyorduk. Hapishaneler, sadece tutsak ailelerinin veya duyarlı küçük bir kesimin değil tüm toplumsal ve direniş odaklarının gündemi olması gerekiyor. Bu görüş açısı ile birlikte mücadele etmenin zemini yaratılmalı.