24 Kasım 2024 Pazar

Cumhuriyet Davası: Savcı tutukluluğun devamını istedi

Cumhuriyet gazetesi davasının 6'ncı duruşması başladı. Duruşma öncesi yapılmak istenen açıklamaya izin vermeyen jandarma, DİSK Genel Başkanı Kani Beko'yu gözaltına almak istedi. Duruşmada aleyhte ifade veren tanıkların çelişkili ifadeleri dikkat çekti. Av. İlkiz, yazıları nedeniyle Cumhuriyet'ten atıldığını söyleyen tanık Namık Kemal Boya'nın kadın muhabire şiddet uygulamaktan atıldığını açıkladı.
Ahmet Şık, Murat Sabuncu ve Akın Atalay'ın tutuklu olarak yargılandığı Cumhuriyet Gazetesi davasının 6. duruşması Silivri Kampüsü'nde başladı.
 
Duruşma öncesi Silivri Cezaevi kampüsü önünde jandarma ekiplerinin peş peşe kurduğu iki kontrol noktası nedeniyle uzun araç kuyruğu oluştu. Duruşma ve açık görüş için gelen onlarca kişi araçlardan inerek kampüse yürüyerek ulaşmaya çalıştı.
 
KANİ BEKO GÖZALTINA ALINMAK İSTENDİ
 
Duruşma salonu önünde yapılmak istenen basın açıklamasına askerlerce izin verilmedi. CHP Milletvekilleri Sezgin Tanrıkulu, Utku Çakırözer, DİSK Genel Başkanı Kani Beko, Genel Sekreter Arzu Çerkezoğlu, DİSK Basın-İş Başkanı ve Cumhuriyet çalışanı Faruk Eren'in de aralarında olduğu bir grup duruşma öncesi basın açıklaması yapmak istedi. Ellerinde Cumhuriyet gazetesiyle basın açıklaması yapmak isteyen gruba polis izin vermedi. Kani Beko, polis engellemesine rağmen açıklama yapmak istedi. Polis Beko'yu gözaltına alınmak istedi ancak bu girişim CHP'liler tarafından engellendi.
 
GAZETECİLER UZAK KÖŞEYE YERLEŞTİRİLDİ
 
Mahkeme heyeti salonda yerini aldı ve duruşma başladı. Silivri'deki büyük duruşma salonunda gazeteciler, yargılanan meslektaşlarına yakın sıralar boş olmasına rağmen en uzak köşeye yerleştirildi. Gazeteciler, "Mahkeme heyetini, yargılananları, tanıkları, kimseyi göremiyoruz. Neden boş sıralara gazeteciler değil de jandarma görevlileri oturuyor" diye itiraz etti.
 
ÇOK SAYIDA KİŞİ DURUŞMAYI İZLİYOR
 
Tutuklu Cumhuriyet gazetesi İcra Kurulu Başkanı Akın Atalay, gazetenin Genel Yayın Yönetmeni Murat Sabuncu, gazeteci Ahmet Şık ve "Jeansbiri" Twitter kullanıcısı Ahmet Kemal Aydoğdu'nun hazır bulunduğu duruşmaya, tutuksuz yargılananlar da katıldı.
 
DİSK Genel Başkanı Kani Beko, Halkların Demokratik Partisi (HDP) Milletvekili Garo Paylan, Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) milletvekilleri Mahmut Tanal ve Sezgin Tanrıkulu, çok sayıda yabancı basın ve Türkiye'de bulunan sendikaların izleyici olarak katıldığı duruşma kimlik tespitiyle başladı. Duruşma, mahkeme heyetinin bir önceki duruşmalarda istenen belgelerin gelip gelmediğinin okunmasıyla başladı.
 
KHK İLERİ SÜRÜLEREK AVUKAT SINIRLILIĞI KALDIRILMADI
 
Mahkeme heyeti, duruşmada gazeteci Leyla Tavşanoğlu, 78'ler Girişimi yöneticisi Namık Kemal Boya ve Aydınlık gazetesi yazarı Mehmet Faraç'ın tanık olarak dinleneceğini söyledi. Her üç isim salonda hazır bulundu. Avukatlar adına söz alan Leyla Han Tüzel, mahkeme heyetinin dün aldığı bir kararla, her sanık için duruşmada en fazla 3 avukatın bulunabileceğine yönelik kararına tepki göstererek, hukuksuz bir uygulama olduğunu ve adil yargılama hakkını ihlal ettiğini dile getirdi. Tüzel, mahkeme heyetinin ara kararından vazgeçmesini istedi.
 
Talep ardından mahkeme heyeti iddia makamına söz verdi. İddia makamı, 3 avukat sınırlamasının kaldırılması yönündeki talebin reddini talep etti. Mahkeme başkanı ise Kanun Hükmünde Kararname'ye (KHK) atıfta bulunarak, avukatların taleplerini reddetti.
 
'KISKANÇLIKLA BANA OPERASYON DÜZENLEDİLER'
 
Daha sonra duruşma, tanıkların dinlenmesi ile başladı. Duruşmada, ilk olarak Aydınlık gazetesi yazarı Mehmet Faraç'ın tanıklığı dinlendi. Mehmet Faraç, tanık başvurusunda bulunmadığını, savcılığın talimatıyla tanık olarak duruşmaya katıldığını söyledi. Cumhuriyet gazetesindeki çalışmalarıyla ilgili konuşan Faraç, Cumhuriyet davasında yargılananlar tarafından Cumhuriyet'ten çıkarıldığını söyledi. Faraç, Cumhuriyet'teki yazarlığının sona ermesinde tutuklu bulunan yöneticilerin de payı olduğunu anlattı, "Gazeteden sonra partide de altımı oydular. Can Dündar'ın çektiği Mustafa filmi Atatürkçüler arasında infiale dönüştü. Ben de filme bakıp 'Bu filmle Atatürk'ün başına çuval geçirilmiştir' dedim. Ertesi gün köşem kapatıldı. Çok ilginç olan ise o dönem yayın yönetmeni İbrahim Yıldız'dı. O köşe o gün kaldırıldı ve çok ilginçtir, sonra Can Dündar gazetenin başına geldi" dedi.
 
Av. Tora Pekin ise Faraç'ın tanıklığını 'rezillik' diye tanımladı. Pekin, iddiaları ileri dönemde hangi gazetede çalıştığı sorusuna ise Faraç, "Aydınlık" diye yanıtladı. Pekin'in sonraki sorularından kurtulmak isteyen Faraç, "Saçma sapan konuşmalarla bölmeyin" dedi.
 
Faraç, avukatların sorularına yanıt vermekte zorlandı. Avukatlar, Faraç'ın birçok beyanını çürüttü.
 
TANIK TAVŞANOĞLU: ALGI YARATILDI
 
Ardından Leyla Tavşanoğlu tanık olarak dinlendi. Mehmet Faraç, Tavşanoğlu'nun Cumhuriyet yönetimi kararıyla Pensilvanya'ya gönderildiğini iddia etmişti.
 
Mahkeme başkanı Tavşanoğlu'na Cumhuriyet'ten ne zaman ve nasıl ayrıldığını sordu.
 
Tavşanoğlu, "2014'te Gazeteci ve Yazarlar Vakfı beni ve başka gazeteci ve akademisyenleri davet etti. Vakıf ve gazete yönetiminde olan İbrahim Yıldız'dan izin aldım. Gülen de oradaydı. Sonra yazmaya değer haber görmedim ondan yazmadım. Can Dündar'ın gelmesinin ardından gazetenin ideolojisi sulandırıldı gibi bir izlenim yaratılmaya çalışıldı" dedi.
 
AYDIN ENGİN TANIK BOYA'YA YANIT VERDİ
 
Tanıklardan Namık Kemal Boya ise gazete satışlarının artırılmasıyla ilgili çalışmalar hakkında bilgi verdi. Çalışmalarıyla gazetenin tirajını artırdıklarını söyleyen Boya, İlhan Selçuk ve Türkan Saylan'ın gözaltına alınması sürecinden kendisini de nasibini aldığını söyledi. 2013 tarihinden itibaren yönetim değişikliğiyle okuyucu arasında değişim olduğunu belirtti.
 
Gazete yönetiminin CUMOK'a savaş açtığını söyleyen Boya'ya soru yönelten üye hakim, "Aydın Engin'i İlhan Selçuk'un uzaklaştırdığı söyleniyor" dedi. Boya ise "Ben bir kaç kişiden kapıdan içeri girmeyecek dediğini duydum" şeklinde yanıtladı.
 
Bunun üzerine Aydın Engin müdahale etti. Davanın tutuksuz sanıklarından Engin, "Ben İlhan Selçuk döneminde yazıişleri müdürlüğü yaptım, anlaşarak içeride çalışmak istemediğim için ayrıldım. 2002'de İlhan Selçuk herkesi toplayarak 'Artık milliyetçi çizgi izleyeceğiz' dedi. Ben de 'milliyetçi değilim' dedim ve istifa ettim" dedi.
 
Av. Tora Pekin tirajlarla ilgili "Görgüye dayalı tanıkların olup olmadığı hususunu tiraj meselesinden görebilirsiniz. 8 bine indi sonra 100 bine çıktı dendi. Ama Basın İlan Kurumu'na bakın. Ne 8 bine indi, ne 100 bine çıktı. Bu tanık beyanıyla nasıl değişebilir?" dedi. Boya, avukat Pekin'in "Fakirhaneme Malikhane Dediler' haberinde bir siyasetçinin Gülen'i ziyaret ettiği anlatılıyor. O siyasetçinin adını söyler misiniz?" sorusuna ise yanıt veremedi. Yanıtı Pekin verdi: O kişi Berat Albayrak.
 
Duruşmaya öğlen yemeği için ara verildi.
 
RIZA TÜRMEN'İN TANIKLIĞI KABUL EDİLMEDİ
 
Aranın ardından dava, savunmanın dinlenmesini istediği tanık beyanları devam etti.
 
Altan Öymen, Cumhuriyet gazetesinin Gülen Cemaati'ne yakınlığıyla ilgili sorulara "Yöneltilen iddialar akıl alacak gibi değil. Cumhuriyet öncelikle Atatürk'e bağlıdır. 1924'ten beri zaman içinde çok şey olmuştur ama bu değişmemiştir. Ben örgütün birçok eylemini Cumhuriyet'ten öğrendim. Hikmet Çetinkaya'nın yazılarından, Ahmet Şık'ın 'İmamın Ordusu' kitabından. Cumhuriyet öncelikle demokratik değerlere, Atatürkçülüğe, laikliğe bağlıdır" yanıt verdi.
 
Öymen'in ardından DİSK Başkanı Kani Beko kürsüye geldi. Beko, "Bu utanç verici bir dava. Cumhuriyet bu ülkenin bağımsız demokratik hukuk devleti ilkesini savunan bir gazetedir. FETÖ suçlamarını kesinlikle kabul edemem anlamam. FETÖ'yü öven bir gazete DİSK'in kapısından bile giremez. Biz Cumhuriyet ile ilgili böyle bir şey duymadık bilmiyoruz. Cumhuriyet bu ilkeleri savunduğu müddetçe biz de Cumhuriyet'i savunmaya devam edeceğiz" dedi.
 
Rıza Türmen'in tanık olarak dinlenmesi talebiyle ilgili mahkeme başkanıyla avukatlar arasında tartışma yaşandı.
 
Türmen'in yargılama açısından açıklık gerektirecek beyanları olabileceğini belirten avukatlar, mahkeme başkanı "İki tanığınızın da meslek ve konumları nedeniyle çok değerli şeyler söyledi. Rıza [Türkmen] bey bundan daha fazlasını yapacaksa amennah. Yargılamanın geldiği bu aşamada toplanacak daha fazla delil kalmadı. Heyetimizle adli tıbba giden Çetinkaya ve Engin'e ait SIM kartlara ait çözümleme gelmedi. Tanık dinleme olayı bitmiştir. Gelinen aşamada fazla da yapılabilecek bir şey kalmadı. Rıza Türmen'den vazgeçilmesi bizim için rahatlatıcı olur. Böylece biz de adli tıptaki bilgileri davayı uzatıcı aşama olarak görmeyiz. Artık bir sonraki aşamaya ilerlememiz gerekiyor" dedi.
 
SAVCI TUTUKLULUĞUN DEVAMINI İSTEDİ
 
Duruşmaya verilen 15 dakika ara ardından duruşma savcısı Rıza Türmen'in dinlenmesi talebinin reddini istedi. Mahkeme de aynı yönde karar verdi.
 
Savcı mütalaasını sundu, "Soruşturmanın genişletilmesi talebimiz yoktur. Dosyanın kapsamı, toplanan deliller açısından esas hakkında mütalaa için tarafımıza dosyanın tebliği, tutuklu sanıkların tutukluluk durumlarının devamına karar verilmesi mütalaa olunur" dedi.
 
'BOYA, YAZISINDAN DEĞİL KADINA ŞİDDETTEN CUMHURİYET'TEN ATILDI'
 
Bunun üzerine Av. Fikret İlkiz mütalaa üzerine söz aldı. Aleyhte tanıklık yapan isimlerin beyanlarıyla ilgili konuşan İlkiz, Namık Kemal Boya'nın Cumhuriyet'ten atılmasıyla ilgili açıklama yaptı. Namık Kemal Boya'nın Aydınlık yazarı olduğunu ve CUMOK koordinatörü ismini kendisinin atadığını söyleyen İlkiz, "(Boya) 'Kubilay yazım nedeniyle beni attılar' diyor. Cumhuriyet'te çalışmasına son verilmesinin nedeni yazısı değil, bir kadın muhabiri saçından sürüklemesidir. Açılan hukuk davasının temelsiz kaldığı ortaya çıktı. CHP'ye seçilmek için Cumhuriyet'in 1 döneminde CHP Genel Başkanı'nın elini öptüğü için. Kubilay yazısı iş akdinin feshinden sonradır. Kaldı ki iş akdinin feshinden sonra Cumhuriyet'te çalışmayan birinin yazısı yayınlanmaz. Binaların ayrılması konusunda Tora beyin söylediği buydu" dedi.
 
İlkiz, daha önce tanık olarak beyanda bulunan Alev Coşkun'la ilgili de "Bizi buraya sürükleyen tek şey, Alev Coşkun'un seçilememiş olmasıdır. Geldiğimiz noktada Alev Coşkun seçilme imkanı elde edinceye kadar seçimlerin tekrarına kani olacak, seçileceğinden emin olunca gelip oyunu kullanacaktır. Bu vakıf ile oynamaktır. Bunun tutukluluk sebebi olarak sürdürülmesi de uygun değildir" dedi
 
DURUŞMADA HATALI KARAR TARTIŞMASI
 
Duruşma avukatların savunmalarıyla devam etti. Av. Tora Pekin'in "Şu Silivri Cezaevi'nde kimsenin kalmasını istemem. Doğru düzgün bir cezaevi sistemi kurarsınız, o zaman suçu olan gelsin çeksin. Ama Silivri öyle bir yer değil. Toplum barışını tehdit eden, yoksunlukla insanı topluma küstüren bir yer burası. Bugün ara karar verdiniz, bundan sonraki kararlarınızda bu ara kararlarınızı dikkate almanızı istiyoruz" sözleri üzerine duruşmada karşılıklı konuşma oldu.
 
Mahkeme Başkanı, "Bu üslup ve telkin doğru değil. Biz nasıl kararlar vereceğimizi size soracak değiliz. Şöyle bir şey yok. Bu duruşmada diğer emsal duruşmalara göre bir çok kuralı esnetiyoruz. Ama herkes gelecek mahkemeye giydirecek, böyle bir şey yok" dedi. Tora Perin, "Bu benim görevim" yanıtı verdi.
 
Av. Tora Pekin, mahkemenin hatalı kararlar verdiğinde ısrar etti ve şu örnekleri verdi: "Burada iki hatalı karar. Emre İper'in ve Turhan Günay'ın tutukluluk kararı. Sizin kararınıza daha dikkatli bakmanızı istemekten daha doğal ne olabilir? İşin özünü nasıl savunabilirim? Bilirkişiler geldi ve Emre İper'in telefonunda ByLock yüklü değildir dedi. Bu bizim için şanstı tahliye kararı çıktı, sizin için şanstı. Eğer uzmanların raporlarını kuvvetli suç şüphesi bağlamında tartışsaydık Emre İper daha erken çıkacaktı."