12 Mayıs 2024 Pazar

Baro başkanı mı diktatörlerin emireri mi?

Erdoğan faşizminin tetikçisi bir Baro başkanı olmaz, olmamalı. Demokratik hak ve özgürlüklerden yana olan avukatların Feyzioğlu'na "istifa" çağrısı yerindedir. Feyzioğlu, avukatları öldüren, zindana atan, TBB dahil meslek odalarını kendisine biat etmiyorlar diye kapatmaya çalışan, seçilmiş temsilcileri zindana atan bir diktatörün emirerliğini benimsemiş ve yerine getiriyor.
Türkiye Barolar Birliği (TBB) Başkanı Metin Feyzioğlu yapacağını yine yaptı. Rize Barosu'nun toplantısında yaptığı konuşmada, Kürt ve devrimci düşmanlığını kusarak diktatör Erdoğan'ın arkasında kenetlenmek gerektiğini vurguladı:
 
"Türkiye çok ağır bir travmadan geçiyor. …Milli birlik ile atlatıyoruz… yüzde yüz ile atlatıyoruz… hain PKK'lıları ve onların tetikçisi hain DHKP-C'lileri, her türlü terör örgütünü Allah'ın izni ile kahredeceğiz, ama yüzde 100 birlikte yapacağız Bizim cumhurbaşkanımıza, bakanımıza yurt dışından bir saldırı varsa, 'O devletimize saldırıdır' deriz. Arkasında kenetleniriz.! (www.haberler.com, 30.01.19)
 
Feyzioğlu, adalet arayışında savunman/avukatların örgütünün başında ve onların temsilcisi olması gerekiyor. Erdoğan ise diktatörlüğünü inşa ederken, burjuva demokrasisindeki hukuk kurallarını tamamen çöpe atmış. İki dudağı arasında çıkan her sözü kanun, her emri faşizmin sözümona yargısı tarafından ceza kararları olarak uygulanıyor.
 
İşçi sınıfı, halklar ve ezilen tüm kesimler, Erdoğan faşizmi altında, ekmek su kadar hukuk alanında hak ihtiyacı içindelerken, Feyzioğlu, Erdoğan faşizmine biat etmekle kalmıyor. Kitleler nezdinde başkanı olduğu kurumu Erdoğan faşizminin destekçisi ilan ediyor.
 
Bununla da kalmıyor, herkesi diktatörün arkasında kenetlenmeye çağrı yapıyor. Başta kendisinin politik aidiyeti olan ulusalcı etki altındaki halk kesimi olmak üzere, halkı Erdoğan faşizmi arkasına bağlamaya, Erdoğan'ın faşizmi inşasına harç taşıyarak zafer kazanmasını sağlamaya çalışıyor.
 
Öncelikle belirtelim, bu, Feyzioğlu'nun Erdoğan faşizmine katkısındaki ilk günahı değil. Daha önce, 15 Temmuz sonrası diktatörün Saray'ına ilk koşanlardan oldu. Ve, halüsinasyon görmüş gibi olamayan "milli kurtuluş savaşı"nın lideri olarak Erdoğan'ı kutsadı. Yetinmedi TBB genel kurulunu diktatörün Saray'ında yapmak istedi, bu yolla TBB'yi Erdoğan faşizminin kullanışlı bir aleti yapmaya çalıştı. Avukat camiasının sert tepkisiyle Saray'da genel kurul toplamaktan vazgeçmek zorunda kaldı. TBB'nin büyük şubelerinden biri olan Amed Baro Başkanı Tahir Elçi'yi polisler Sur'da kameralar önünde katletti, fakat TBB Başkanı Feyzioğlu, sessiz kalarak onay verdi. Davasını biçimsel olarak bile takip etmedi.
 
Şimdi yapmak isteyip de yapamadığını tamamlamak, TBB'yi diktatöre kenetlemek, halkı da diktatörün arkasına bağlamak istiyor ve bunu açıkça yapıyor.
 
TBB delegesi avukatlar, Feyzioğlu'nun Erdoğan faşizmine hizmet etmesine haklı ve demokratik tepki gösteriyorlar. Daha doğrusu AKP-MHP-VP faşist blokunun çizgisindekiler, Feyzioğlu'nun Erdoğan destekçiliğini övgüye boğarlarken, demokratik hak ve özgürlüklerden yana olanlar "istifa" çağrısı yapıyorlar.
 
Erdoğan faşizminin tetikçisi bir Baro başkanı olmaz, olmamalı. Demokratik hak ve özgürlüklerden yana olan avukatların Feyzioğlu'na "istifa" çağrısı yerindedir. Feyzioğlu, avukatları öldüren, zindana atan, TBB dahil meslek odalarını kendisine biat etmiyorlar diye kapatmaya çalışan, seçilmiş temsilcileri zindana atan bir diktatörün emirerliğini benimsemiş ve yerine getiriyor. TBB başkanı olarak bunu yapamaz, elbette istifa etmeli. Etmiyorsa, demokratik hak ve özgürlüklerden yana olan avukatlar olağanüstü genel kurulu toplayarak Feyzioğlu'nu görevden geri çekmelidir.
 
Demokratik hak ve özgürlükler yanlısı avukatlar, Feyzioğlu'nun yaptığı birden fazla musibetten de ders almazlarsa, bu dersten hareketle kararlı davranmazlarsa, barolarının eli kanlı bir diktatörün, IŞİD, Nusra ve Sultan Tugayları gibi katil paramiliter çetelerin patronunun dayanağı haline getirildiğini acı içinde görecek ve birşey yapamamanın hüznünü yaşayacaklar. Mussolini İtalya'sı, Humeyni İran'ı benzeri, onyılların faşist karanlığına gömülecek bir Türkiye'ye barolarının harç taşımasına seyirci kalacaklar.
 
Ulusalcı diğer şefler gibi Feyzioğlu, ulusalcılığın etkisinde olup Erdoğan faşizmine tepki duyan halk kesimine şu demagojiyle aldatmaya, Erdoğan'ın arkasına bağlamaya çalışıyor:
 
"Devlet ayrıdır, hükümet ayrıdır." (www.olay53.com)
 
Komünist ve devrimci hareket, devlete karşı halkı savunur. Demokrasiden yana olan herkes, aynı tutarlılıkla olmasa da, baroların halkın demokratik hak ve özgürlüklerini devletin baskısına karşı savunması gerektiğini ister. Bu istek ortak paydadır.
 
Fakat Perinçek gibi, Feyzioğlu da, gözü Kürt ve devrimci düşmanlığından köreldiği için, halkların haklarını bir yana iterek Türk burjuvazisinin "güçlenmesi" histerisine kapıldığı için, ulusalcılık etkisindeki kitleye de yalan söyleyerek onları Erdoğan faşizmine bağlamak istiyor.
 
Hakikaten şimdi Erdoğan ayrı, devlet ayrı, hükümet ayrı devlet ayrı da değil. Hükümet zaten Erdoğan'ın atadığı emirerlerinden oluşuyor. Devlet de, Erdoğan'ın devleti. Ulusalcılıktan etkilenen kitle bilmeli ki, yanılgıyla çok övdükleri Kemalist devlet gitti, Erdoğan'ın neo Osmanlıcı, politik islamcı -Türkçü,- neo liberalist devleti geldi. Ulusalcı, Ergenekoncu, subaylar ve yargıçlar, kaldıkları kadarıyla Erdoğan faşizminin emrindeler ve inşasına harç taşıyorlar. Perinçek, Başbuğ ve Feyzioğlu'lar, ulusalcı etkideki kitleyi "devlet ayrı, hükümet ayrı" masalıyla aldatıp Erdoğan faşizmine bağlamanın işini üstleniyorlar.
 
Erdoğan faşizminden kurtuluşun tek doğru yolu demokrasi ve özgürlük programı etrafında tüm güçleri birleşerek mücadeleyi yükseltmesidir. Komünistlerden Kürt Özgürlük Hareketine, devrimci güçlerin faşizme karşı zorlu direnişiyle omuz omuza mücadele vermektir.
 
Demokratik hak ve özgürlükten yana avukatlar ve halk kesimi, Feyzioğlu'nun Erdoğan faşizmine emirerliğine karşı ayağa kalkmalı, tüm demokratik güçlerle omuz omuza Erdoğan faşizmine karşı direnişte onurlu yerini almalıdır.