3 Mayıs 2024 Cuma

Almanya'da devrim ve karşı devrim 100. yılında

Yeni devrim dalgası Rosa'nın, Karl'ın ve nice ölümsüz kahramanın ayak izlerine basarak ilerleyecektir.
Büyük savaşlar, ekonomik ve siyasi krizler dönemlerinde, başlangıçtaki hava her ne kadar tersine akıyormuş gibi görünse de krizlerin kendiliğinden bilinci ve sezgileriyle zamanla devrime yüzlerini döndüklerini 19. ve 20. yüzyıllarda pek çok örnekleri yaşandı. Latin Amerika'dan Ortadoğu'ya ve Nepal'den Rojava'ya, açlık isyanları, ayaklanmalardan devrimci durum ve devrimlere yeni yüzyılda yaşadıklarımız bunun çok da değişmediğini gösteriyor.
 
Almanya emperyalist savaşa girdiğinde başlangıçta yükselen şovenist dalganın yarattığı olumsuz havanın aksine 1918'de Kasım devrimine çıktı yolun sonu.
 
1914 yılında emperyalist paylaşım savaşı başladığında bir çok ülkede olduğu gibi yükselen milliyetçi duyguların etkisiyle milyonlarca Almanyalı savaşa gönüllü gitti. Birçok kentde asker adayları coşkulu kutlamalarla uğurlandı. Ancak savaşın işçiler ve emekçiler için büyük yıkım, yoksulluk, sefalet; burjuvazi ve egemenler için daha çok kar, şan ve şatafat dışında bir şey getirmediği kısa sürede anlaşıldı. Karşı cephede savaşan askerlerin de kendileri gibi işçi ve emekçiler olduğunu, kendileri gibi bu savaştan hiç bir çıkarları olmadığını anladıkça savaş karşıtı tepkiler de yükselmeye başladı. Savaşın her iki kamp içinde emperyalist yağma, işgal ve daha fazla sömürü amacı taşıdığını gördükçe milliyetçi duygular yerini başka arayışlara bıraktı.
 
KASIM DEVRİMİ
 
Ekim devrimi Almanya işçi, köylü ve esnafın umut ve özlemlerini canlandırdı. Halkın ve üniformalı emekçilerin ilham kaynağı oldu. Ayaklanan işçi ve köylü, esnaf ve askerler sovyet modelinden esinlenerek Konseyleri kurdular.
 
Almanya'da savaşın başlamasının üzerinden bir yıl daha geçmeden canlanmaya başlayan işçi hareketi kendiliğinden biçimde ve yer yer komünistlerin müdahaleleriyle büyüyüp militanlaşarak polislerle çatışmaların yaşandığı politik gösterilere ve grevlere evrildi. Savaş karşıtı eğilim güçleniyordu. Almanya'nın yenilgisi kesinleşmesine rağmen savaşı sürdürmede ısrar eden yönetime karşı Kasım devriminin fitilini denizci askerler ateşledi. 3 Kasım 1978'de ayaklanıp subayları silahsızlandırdılar. Gemilerin yönetimine el koyarak kızıl bayrak çektiler. Bir gün sonra Kiel'li işçilerle birleşerek İşçi ve Asker Konseyini kurdular. Ayaklanmalar dalga dalga yayılarak devrime dönüştü.
 
SOSYAL DEMOKRASİNİN (SPD VE USPD) İHANETİ
 
Emperyalist savaş kredilerine onay vererek, 2. Enternasyonal'in daha önce aldığı kararları çiğneyen, proleterya enternasyonalizme, devrim ve sosyalizm davasına ihanet eden SPD, Kasım devrimi sırasında ihanet çıtasını daha da yükseltti. Daha devrimden bir ay önce monarşist hükümette yer almıştı. Ayaklanmaların kontrol altına alınması, devrimin önünün kesilmesinde rol üstlenerek karşı devrimci karakterini pekiştirdi. İmparatorla anlaşarak çekilmesini sağlayıp, burjuva parlamenter cumhuriyet ilan etti. Böylece İşçi ve Asker Konseyleri iktidarına alternatif burjuva iktidar organı kurarak ikili iktidar oluşmasını sağladı.
 
İşçi ve emekçilerin bilinç geriliğinden yararlanarak USPD'yle (Kausky'nin önderlik yaptığı Alman Bağımsız Sosyal Demokrat Parti) birlikte İşçi ve Asker Konseyleri yönetimlerinde çoğunluğu sağladı. Yönetimlerde parti üye oranına göre temsiliyet kuralı getirerek taban insiyatifinin devre dışı kaldığı bürokratik bir yapılanmaya gidildi. Yanısıra örgütlülüğü henüz zayıf olan komünistlerin bu organlara seçilmesinin ve daha etkili rol oynamalarının önüne geçtiler.
 
Kausky'nin önderlik yaptığı USPD devrimle karşı devrim arasında yalpalıyormuş gibi görünse de hükümette ve konsey yönetimlerinde SPD ile birlikte yer alıp politikalarına destek vererek nihai olarak karşı devrim limanına demir attı.
 
SPD, bazı devrimci kazanımların önüne geçememiş olsa da eski hükümet yöneticileri ve ordu komutanlarıyla gizli anlaşmalar yaparak, proleter devrimi engelleyeceğini, monarşist-burjuva devlet yapısına ve bürkrasisine dokunmayacağını, komutanların görevlerinde kalmaya devam edeceği ve eski ayrıcalıklarını koruyacaklarının güvencesini vererek desteklerini aldı. Aynı şekilde patron örgütlerinin sözcüleri ve sendikalarla da gizli sözleşme imzalayarak grev ve direnişlerin sona erdirileceğini, konseylerin etkisizleştirileceği, sermayenin toplumsallaştırılmasını engelleyeceği tutanak altına aldı. Bunların karşılığında işletmelerde sendikalar tek muhattap alınacak ve sekiz saat iş günü resmileşecekti. 
 
İşçi ve emekçiler ise bilinç geriliğinden kaynaklı olarak, SPD'nin karşı devrimci yönelimlerini göremeyerek, sahtekarca ve iki yüzlü söylemlerine kapılarak, hileli taktiklerinin etkisiyle desteklerini büyük oranda sürdürdüler. Bu destek çelişkili bir destekti. Bir taraftan çıkar ve özlemleri için mücadele eğilimindeyken, diğer yandan bunların karşısına dikilen SPD'den kopamıyorlardı.
 
Komünistlerin önderliğinde Ocak 1919'da burjuva iktidarı devirme girişiminin ezilmesinden sonra Mart'ta üretiminin toplumsallaşma talebiyle yeniden ayaklandılar. Bu girişimin ezilmesiyle ikili iktidar sona erdi. Konseyler önce salt ekonomik sorunlarla ilgilenen kurumlara dönüştü, yıl sonuna doğru da etkisizleşerek dağıldılar.
 
KOMÜNİSTLERİN ROLÜ VE KPD'NİN KURULMASI
 
Emperyalist savaş kredilerine onay veren SPD'den ayrılan enternasyonalizmin kızıl bayrağını yükselten komünistler Karl Liebknecht ve Rosa Luxemburg önderliğinden yasak, baskı ve tutuklama terörü altında mücadelelerini yürüttüler. Kasım devriminin ilk günlerinde cüretkar ve etkili müdehalelerde bulundular. Ancak siyasal ve örgütsel etki düzeylerinin sınırlılığı, örgütsel dağınıklığı henüz aşmamaları, deneyim eksiklikleri devrime önderlik yapmalarına engel oldu. Diğer yandan devrim sürecinde büyüyüp örgütlülüklerini güçlendirerek KPD'yi kurdular.
 
Komünistler devrimi tamamlamak için Karl Liebknecht önderliğinde yeni bir ayaklanma hazırlığına giriştiler. SPD ise karşı devrimci güçleri örgütleyip birleştirerek devrimci merkezlere saldırıya geçti. Luxemburg ayaklanmayı zamansız bulsa da destek vermede tereddüt etmedi. Ocak ayaklanması bastırıldı. Liebknecht ve Luxemburg 15 Ocak günü işkence edilerek kurşuna dizildiler ve katledildiler. Devrimde ısrarın, sosyalizme bağlılığın ve eneternasyonal ruhun simgesi olarak ölümsüzleştiler.
 
Yeni devrim dalgası Rosa'nın, Karl'ın ve nice ölümsüz kahramanın ayak izlerine basarak ilerleyecektir. Güçlü devrimci geleneğine azımsanmayacak güncel devrimci dinamiklere dayanarak, Almanya yüzyıl önce yarım kalan umutlarımızı bu sefer niye tamamlamasın?