16 Nisan 2024 Salı

Mayınlı yol: 2019

Diktatör referandumla pozisyonunu güvenceye almak bir yana bir belirsizlik iklimine yuvarlanmıştır. Mevcut tablo ve gidişat üzerinden 2019'a uzanan yol Saray bakımından çantada keklikten çok bir mayın tarlasını andırmaktadır. Bu gerçeğin bilincinde olan diktatör süreci belirli bir yol haritasından çok dengesini bozabilecek kimi hassas noktaları yönetmeye odaklanan hareket tarzına dayanarak geçmeye çalışmaktadır.
16 Nisan referandumu, Saray'ın rejimin reorganizasyonu stratejisinde kritik bir dönemeci temsil ediyordu. Amaç; fiilen başlatılan başkanlığa yasal bir çerçeve kazandırmak, toplumsal muhalefete siyasi bir yenilgi yaşatarak faşist saldırganlığa karşı direnci kırmak için uygun bir psikolojik iklim oluşturmak, Saray rejimine toplumsal bir meşruiyet üretmek ve bu zeminde yerli ve uluslararası egemenlik odakları karşısındaki pozisyonunu güçlendirerek etrafında daralan tecrit çemberini gevşetmekti. Sonuç YSK eliyle organize edilen bir hırsızlık operasyonu ile biçimsel olarak ters yüz edilse de gerçekte toplamda tam tersi oldu. Referandum toplumsal muhalefetin ezilmesi bir yana yeniden derlenip toparlandığı, moral ve mücadele isteği kazanarak sokağa daha güçlü bir biçimde yöneldiği bir iklime yol açtı. Dahası hırsızlık yoluyla elde edilen başkanlık mazbatası rejim krizini toplumsal meşruiyet kriziyle perçinledi. Ve nihayetinde ortaya çıkan sonuç egemenlerin iç çelişki ve gerilimlerini içte ve dışta derinleştirdi. Hayır hareketi, adalet yürüyüşü, adalet ve vicdan nöbetleri, CHP vekili Enis Berberoğlu'nun tutuklanması ve Kılıçdaroğlu'na dönük bizzat diktatör ağzından dile getirilen tutuklama tehditleri, 15 Temmuz ve 16. yıl kutlamaları, yeni devlet tartışması, AKP'de iç gerilimlerin belirgin biçimde su yüzüne vurmaya başlaması ve metal yorgunluğu-tasfiye tartışmaları, ABD ile Suriye-Rojava, AB-Almanya ile gazeteciler, üslerin denetime açılması ve darbecilere sığınma hakkı tanınması üzerinden ilerleyen ve ilişkileri tıkayan gerilimler gibi örnekler, bu genel tablonun çeşitli açılardan somutlaşma biçimleri olarak okunabilir.
 
Diktatör referandumla pozisyonunu güvenceye almak bir yana bir belirsizlik iklimine yuvarlanmıştır. Mevcut tablo ve gidişat üzerinden 2019'a uzanan yol Saray bakımından çantada keklikten çok bir mayın tarlasını andırmaktadır. Bu gerçeğin bilincinde olan diktatör süreci belirli bir yol haritasından çok dengesini bozabilecek kimi hassas noktaları yönetmeye odaklanan hareket tarzına dayanarak geçmeye çalışmaktadır.
 
Saray'ın mayın tarlasını sağ salim geçerek 2019'a varmasını zora sokacak, dengesini bozabilecek zayıf noktalarını beş başlık altında toplamak yanlış olmaz.
 
1-Sürecin hassas, karmaşık ve gerilimli karakteri Saray'ın iç bütünlüğü üzerinde basınç yaratmakta ve kırılganlığını arttırmaktadır. Bu süreci sağ salim atlatabilmek için AKP, iç bütünlüğünü korumak zorundadır. Son günlerde bizzat diktatör tarafından dile getirilen metal yorgunluğu-tasfiye tartışmalarının arkasında bu kaygı yatmaktadır. Diktatör, AKP'yi dizayn ederek yükselen basınç karşısındaki direncini arttırmak, kırılganlığı azaltmak istemektedir.
 
2-Aynı basınç ve kırılganlık devletin iç dengeleri bakımından da bir risk alanı yaratmaktadır. YAŞ düzenlemeleri ve iç-dış savaş siyasetiyle diğer bir dizi gerekçe yanında ordunun merkezkaç yönelimlerinin gemlenmesi de murat edilmektedir. OHAL ve KHK'lar toplumsal muhalefetin ezilmesi yanında devlet bürokrasisini dizayn etmek ve kırılma olasılığını bertaraf etmek için de değerlendirilmektedir. Havuç sopa siyasetiyle CHP hizaya çekilerek egemen siyaset denklemi yeniden kurgulanmak ve devlet aklındaki parçalı pozisyon giderilmek ve buradan yayılan gerilim hattının dengesini bozmasını engellemek istemektedir.
 
3-Saray bakımından bir diğer gerilim hattı toplumdaki Saray karşıtı tepkinin yoğunlaşmasından kaynaklanmaktadır. Saray bu tepki ve gerilim yoğunlaşması ile HDP başta gelmek üzere devrimci-demokratik direnç noktalarının buluşmasından doğabilecek yıkıcı enerjinin dengesini bozmasından kaygı duymaktadır. Adalet ve vicdan nöbetlerine dönük abluka ve Nuriye-Semih eylemlerine dönük saldırganlık bu bakımdan tipiktir. CHP'nin adalet yürüyüşü ve mitinginde kitlesel bir biçimde ama henüz düzen sınırları içinde görünür hale gelen Saray karşıtı mücadele isteğinin devrimci demokratik direnç noktalarıyla buluşmasının sonunu getirebilecek bir mayın rolü oynamasını engellemek için bir yandan kontrollü biçimde (CHP bünyesinde) dile getirilmesine yol verilirken, diğer yandan ise direnç noktaları ezilmek ya da tecrit edilerek buradan yükselen basıncın dengesini bozmasını engellemeye çalışmaktadır.
 
4-Saray'ı en çok zorlayan, dengesini bozan basınç unsurlarından biri de Suriye-Rojava meselesinin merkezinde durduğu Kürt devrimidir. Rojava devriminin Suriye devrimine doğru genişlemesi Saray cumhuriyetinin bölgede ve dünyadaki özgül ağırlığını azaltmaktadır. Dahası Bakur devriminin dayanaklarını arttırarak bir iç basınca dönüşmekte ve rejimi bir varlık yokluk ikilemine sürüklemektedir. Bakur'da gerilla eylemlerinin yoğunlaşması, Suriye ve Rojava'da devrim güçlerinin sahada ve uluslararası alandaki etki ve kabulünün artması Saray'ın üzerindeki basıncı ve kırılganlığını arttırmaktadır. Saray bu durumu yeni savaş maceraları yoluyla ötelemek dışında bir çıkış üretememektedir. Afrin ve İdlip'te yeni bir işgal için fırsat kolluyor. Böylece Kürt devrimini sınırlamaya ve bölgede ve uluslararası alandaki pozisyonunu yenilemeye, buradan doğru oluşan basıncı hafifletmeye çalışıyor.
 
5-Saray'ın bu süreçteki hassas noktalarından bir diğerini ise ABD ve AB-Almanya başta gelmek üzere emperyalist güçlerle yaşadığı sürtünmeler oluşturuyor. Bir tarafta ABD ve AB ile ekonomik, siyasi ve askeri olarak bağımlı ve yerleşik ilişkilerin değiştirilemez karakteri, diğer yanda ise çıkar ve yönelimlerinin farklılaşmasından kaynaklanan gerilimler egemenlerin iç birliğini zorlamakta, çok katmanlı bir basınç yaratmaktadır. Ve Saray'ın bu basıncı uluslararası güçler arasındaki çelişkilerden ve boşluklardan yararlanma ve ekonomik olarak daha fazla tavizkar olarak gevşetmek dışında bir çıkar yol üretememektedir.
 
Bu kırılma noktaları birbiriyle iç içe geçmekte ve yeni hassas noktalar yaratmaktadır. Bir hassas nokta diğerinde açmaza dönüşmekte, diğeri yeni bir açmaza vesile olmaktadır. Sözün özü 2019'a uzanan yol Saray bakımından belirsizliklerle dolu görünmektedir. Saray'a yakın kimi kesimleri erken seçim tartışmalarına iten nedenlerden birinin de bu belirsizlik olduğunu söylemek yanlış olmayacaktır. Bir mayının patlamasının diğerlerini de tetikleyebileceği korkusu yeniden bir denge kurma yolu olarak seçim seçeneğini düşünmeye zorlamaktadır. Ne var ki referandum deneyimi bunun da bir çözüm olmadığını yeterince çarpıcı bir biçimde göstermiştir. Hangi mayın patlayacak? Göreceğiz. Ama daha önemlisi bu patlama Saray'ın yıkımına ve devrimci bir atılıma vesile olabilecek mi? Devrimci siyasetin pratik olarak yanıtlamaya hazırlanması gereken esas soru budur.