1 Mayıs 2024 Çarşamba

Kadınlar olarak Rojava devrimine borçluyuz

Ve unutmayalım; Rojava devrimi herşeyden önce kadınlara, bizlere bir hayat verdi. Bu nedenle bu devrime borçluyuz.
2013 yılının Eylül ayıydı. 19 Temmuz Rojava devriminin üzerinden henüz bir yıl geçmişti. Serêkaniyê'de cihatçı El Nusra çetelerine karşı verilen savaş kazanılırken, bölgeden gelen fotoğraflarda silahlanan kadınların varlığı dikkat çekiyordu. O günlerde sınırdan Efrîn'e geçmeyi başardım. Efrîn, daha sonra YPJ adını alacak olan ilk kadın taburunun kurulduğu yerdi. 15 gün kaldığım kentin her yerinde hummalı bir çalışmaya tanık olmuştum. Tam bir eğitim seferberliği hali vardı. İşin dikkat çeken yanı, öğretmenlerin de öğrencilerin de ezici çoğunluğunun kadın olmasıydı.
 
Bu okullardan birine girdiğimde hayli ilginç bir öğrenci profili karşılamıştı beni. Bir grup Kürt kadını, çocukları ve torunları ile beraber aynı sınıfta anadillerinde okuma yazma öğreniyorlardı. Yaşı diğerlerine göre geçkin olan birine sormuştum o zaman; "Neden bu yaşta okuma yazma öğrenmek için uğraşıyorsun?" diye. Yanıtı bana hayat dersi olurken, devrimin yarattığı değişimi anlamıştım: "Devrimi anlamak ve katılmak istiyorum."
 
 
Esad rejimi günlerinde kaymakamın evi olarak kullanılan bir bina, Kadın Akademisi haline getirilmişti ve burada da hummalı bir çalışma vardı. Binanın güvenliği ise kadınlardaydı. Kapıda yaşı haylice geçkin bir kadın, elinde kalaşnikof silahı ile nöbet tutuyordu.
 
Çok somut ve netti. Rojava devrimi kadınların hayatına dokunmuştu ve kadınlar hayatlarını değiştiren "bu yeni şeyi"n bir parçası olmak istiyordu. O günlerden bu yana, kadından yana bir yaşam için ekonomiden anayasaya kadar her alanda çokça değişiklik yapıldı.
 
"Rojava devrimi neden kadın devrimidir?" sorusuna verilecek yanıt çok fazla. Ancak bu devrime "kadın devrimi" karakterini veren en temel nokta; kadınların bir devrimden alacakları ne varsa onu alacak ve koruyacak silahlı/silahsız örgütlülüklere sahip olmasıdır.
 
Bu ne demek?
 
Hiç kimse, yarın, kadınları, "Buraya kadar" diyerek eve gönderemez, haklarını ellerinden alamaz. Buna giriştiği anda karşılarında örgütlü bir gücü bulacaktır.
 
Kadınlar neden bu kadar hızlı örgütlendi?
 
Birinci neden genel. Bu hız ve değişim devrimlerin karakterinde var. Eskisi gibi yaşamak istemeyen kadınlar, devrimin verdiği güvenle hayatlarını değiştirerek, politikleşiyorlar. İkinci nedene geçmeden önce Rojava'da devrimle birlikte kadınların hayatında nelerin değiştiğini hatırlayalım.
 
Rojava devrimi, öncelikle "çok eşlilik", "kumalık", "berdel", "çocuk yaşta evlilik" adı altında kadınları erkeklerin cinsel saldırısından kurtardı. Bu, kadınların, erkekler ve erkek devlet karşısında bir "nesne" olarak görüldüğü bir coğrafyada büyük bir adımdır. Kadınları bu şiddetten kurtarırken, onların örgütlülüklerini de yarattı. Örneğin, devrimle birlikte hızla kurulan kadın merkezleri -Rojava'daki adıyla Mala Jin- kadınlar için cankurtarandı.
 
Özsavunma, anayasada bir hak olarak tanımlandı. Ayrıca cinsiyetçilik ve ayrımcılığa karşı mücadele etmek her bir Rojava vatandaşına bir sorumluluk olarak yüklendi. Tüm bunların yasal düzenlemeleri de yapılırken, pratik olarak örgütleri de inşa edildi. Örneğin, kadın asayişi kuruldu. Kadına yönelik şiddette muhatap olan bir kurumdu. Kadınların toplumsal üretime katılması için ayrı kadın kooperatifleri kuruldu, kadın ekonomileri oluşturuldu.
 
 
YPJ'yi zaten biliyorsunuz. Günümüzün en vahşi örgütü DAİŞ eğer bugün dünya üzerinde durdurulduysa bu YPJ'lilerin feda ruhu ve cesaretinin bir sonucudur. Eğer İstanbul'da İstikal Caddesi'nde yürürken ya da havalimanında beklerken, DAİŞ'in bir intihar bombacısının saldırısında ölmüyorsak bunu YPJ'lilere borçluyuz. Daha açık söyleyeyim; YPJ savaşçılar DAİŞ'i durdurmak için canlarını verdiği için biz nefes alıyoruz, yaşıyoruz.
 
Rakka, DAİŞ çetelerinin Suriye'deki başkentiydi. İşgal edilen yerlerden kaçırılan kadınların götürüldüğü bir yerdi. 2017 yılının Eylül ayında YPJ'lilerin kent merkezinde dalgalandırdıkları bayrak, hepimizin özgür yaşamını simgeliyordu.
 
Rojava devrimi, kadınların yurdu olduğu için kadınlar tarafından savunuldu. Kobanê savunması günlerinde bedenini bir silaha dönüştüren Arîn Mîrkan'ı hatırlayın. Savaşın kaderini değiştirmemiş miydi? Aynı günlerde "Buradayız, bir yere gitmiyoruz. Gerekirse de ölürüz" dedikten bir iki hafta sonra ölümsüzleşen MLKP'li YPJ savaşçısı Sibel Bulut'u unutmayın. Efrîn'deki Çağın direnişi günlerinde Arin'in izinden giden Avesta Xabûr'u, herkese anlatın.
 
Ve unutmayalım; Rojava devrimi herşeyden önce kadınlara, bizlere bir hayat verdi. Bu nedenle bu devrime borçluyuz.
 
Devrimin her kurumunda oluşturulan eşbaşkanlık sisteminden her yerde inşa edilmeye çalışılan kadın örgütlerine kadar kadın özgürlük mücadelesi, artık ulaştığı bu düzeyin altına düşemez. Rojava'da kadın aklı ve iradesinin ulaştığı düzey, dünyanın her yerindeki kadınlara yol gösteriyor. Bu nedenle de Rojava devrimine borçluyuz.
 
19 Temmuz 2012 tarihinden bu yana Rojava devrimi her türlü saldırıya maruz kaldı. Ancak Saray faşizmi, devrimin gelişimini engelleyemedi, halkların iradesini teslim alamadı. Bu durum, Türkiye ve Kuzey Kürdistan'daki saldırılarında Saray faşizmini dizginleyen bir etmen oldu. Bu nedenle de Rojava devrimine borçluyuz.
 
Rojava'da halkların, kadınların tüm kazanımları bir kez daha tehdit altında. 2018 yılını Efrîn işgali ile açan AKP/Saray faşizmi, yılı yeni savaş ve işgal planları ile kapatıyor. Minbic'e yönelik taciz saldırılarını sürdürürken, "Fırat'ın Doğusu" diye tabir dilen Cizîre bölgesine yönelik işgal planı da gündemlerinde.
 
Kobanê ve Efrîn savunmalarından çıkan sonuçlar ortada. Elbette savaş koşulları aynı değildi ancak şu bir gerçek ki; 6-8 Ekim serhildanı Kobanê savunmasının geleceği bakımından çok önemliydi ve direnişin kaderini değiştirdi. Ancak Efrîn direnişi, 6-8 Ekim Kobanê serhildanı gibi bir dayanışmadan yoksun kaldı. Bu sonuç, Rojava devrimini nasıl sahiplenmek gerektiğini gösteriyor.
 
Kadın özgürlük mücadelesi, hapishanede rehin tutulan HDP'nin önceki dönem Eşbaşkanı Figen Yüksekdağ'ın söylediği gibi; "sırtımızı Rojava devrimine, onun kazanımlarına" dayayarak güç aldı. Şimdi başta kadınlar olmak üzere tüm dünyaya, umut ve cesaret veren kadınların yurdunu koruma zamanı. Devrim, siyasetçi, gazeteci, aktivist, hekim, avukat, işçi, öğrenci; her bir kadının dayanışmasını bekliyor. Bunun yolu da Saray faşizmine karşı kadınların birleşik antifaşist cephesini oluşturmaktan geçiyor.