Yüksekdağ: Süreç herkese sorumluluk yüklüyor

HDP eski Eş Genel Başkanı ve Kobanê dava tutsağı Figen Yüksekdağ, devletin ve AKP'nin adım atmadığına dikkat çekerek, sürecin yasal güvenceye kavuşturulmasının önemine dikkat çekti. Demokratik siyasetin demokratik toplum dinamiklerini harekete geçirmek ve örgütlemek gibi temel bir görevi var" diyen Yüksekdağ, "süreç"in yeni aşamasını bu görevin hangi düzeyde icra edildiğinin belirleyeceğini söyledi.
Kürt halk önderi Abdullah Öcalan'ın 27 Şubat tarihli çağrısının ardından başlayan "süreç" devam ediyor. PKK'nin silah bırakması sonrası, gerekli adımın atılması için gözler devlete çevrildi. Öncelikle Meclis'te kurulması planlanan komisyona dair yapılacak yasal düzenlemelerin somutlaştırması beklentisi var.
Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (HDP) eski Eş Genel Başkanı ve Kobanê dava tutsağı Figen Yüksekdağ, "süreç"e ilişkin Yeni Özgür Politika'dan Gülcan Dereli'nin sorularını yanıtladı. Kandıra 1 Nolu F Tipi Hapishanesinde 9 yılı aşkın süredir tutsak olan Yüksekdağ, Öcalan'ın çağrısının ardından PKK'nin fesih kararı ve silah yakma töreniyle ilerleyen "süreç"in merkezinde hala Kürt halk önderliğinin ve hareketinin bulunduğunu kaydetti.
'ÜZERİNE DÜŞENİ YAPMA GÖREVİ DEVLET VE DEMOKRATİK SİYASETTEDİR'
Mecliste komisyon kurulması gibi adımlar atılsa da asıl sorumluluğun ve yükün Kürtlerde olduğunun altını çizen Yüksekdağ, "Bu, sorumluluk da eşit olmayan bir durum ortaya çıkarıyor. Çelişki, halkta güvensizlik, toplumsal kabul ve katılımda ciddi yetersizliklere yol açıyor. Halihazırda Kürt halkını, hatta genel Türkiye demokratik kamuoyunu sürece bağlayan tek işlevsel kanal sayın Öcalan'ın liderlik kapasitesi ve güven artırıcı rolüdür. Bu tek sağlam bağ, eğer güçlendirilmez ve siyasi iktidarın sorun çözücü adımlarıyla karşılığını bulmazsa kaçınılmaz tıkanmalar yaşanabilir. Elbette bütün çabamız kritik bir tıkanma ve akamet hali yaşanmaması için olmalıdır. Gelinen bu aşamada sayın Öcalan ve PKK tarafından atılması gereken adımların atıldığı, söz ve sorumlulukların yerine getirildiği düşünülürse, şimdi üzerine düşeni yapma görevi devlet siyasetinin ve demokratik siyasetin önündedir" dedi.
İktidarın ve temsil ettiği devlet yapısının Kürt sorununun demokratik çözümü ve politik özgürlüğün sağlanması konusunda hevesli ve kararlı olmadığının altını çizen Yüksekdağ, demokratik siyasetin kararlılığı ve basıncıyla toplumsal yaşam ile üretim alanlarının içeriden örgütlemesi gerektiğini kaydetti. Yüksekdağ, "Sürece toplumsal katılım çeperinin genişlemesi, niteliğin güçlendirilmesi hem amaca uygunluk hem de reel politik bakımından en geçerli yoldur" dedi.
'TOPLUM DİNAMİKLERİNİ HAREKETE GEÇİRMELİYİZ'
DEM Parti'nin ev toplantıları, halk buluşmaları üzerinden sürecin politik kitle katılımını artırma çabalarının önemli olduğunu kaydeden Yüksekdağ, temel demokratik taleplerin somut hedeflere bağlanarak ilerlenmesi gerektiğini vurguladı. "Zira asıl yükü İmralı'ya yıkmak ve süreci bu tutumla kilitleme ya da durağanlaştırma hesapları yapmak siyasi iktidarın işine gelebilir. Ama bizlerin buna alan açma, riskleri görmeme gibi bir lüksümüz yok. Demokratik siyasetin demokratik toplum dinamiklerini harekete geçirmek ve örgütlemek gibi temel bir görevi var" diyen Yüksekdağ, "süreç"in yeni aşamasını bu görevin hangi düzeyde icra edildiğinin belirleyeceğini söyledi.
'SÜREÇ HUKUKİ GÜVENCEYE ALINMALI'
Öcalan'ın olünü oynayabilmesi için Meclis'in ve iktidarın adım atması gerektiğini belirten Yüksekdağ, "Öcalan'ın sürecin başlatılmasındaki inisiyatifini ve sürdürülmesindeki rolünü bir taraftan tanıyıp diğer taraftan hukuksal ve siyasal güvenceden, kurumsal ihtiyaçların temininden yoksun bırakmak ciddi bir çelişki ve tutarsızlıktır. Kurulan Meclis komisyonu sürecin birçok hukuki ve siyasi gereği ile birlikte bu çelişkinin çözümünü önüne koymak durumundadır" dedi. Gazetecilerin, siyasilerin, demokratik kurum ve kamuoyunun tutuklanma riski olmaksızın İmralı'ya gidişinin sağlanması gerektiğini dile getiren Yüksekdağ, "Süreç bütün boyutlarıyla hukuki güvence altına alınmalı. Hem yasalarda demokratik düzenlemeler hem siyasi fikir ve faaliyet hakkının hukuki güvence alınması boyutlarıyla gerçek bir ilerleme sağlanabilir. Verili aşamanın siyasi iktidar bakımından bütünsellikten uzak ve siyasi ihtirasların menzilinde ele alındığı görülüyor" diye belirtti.
'HERKESİN ÜZERİNE DÜŞEN SORUMLULUKLAR VAR'
CHP'li belediyelere dönük operasyonlara, demokratik hak ve özgürlüklerin kullanımına karşı tahammülsüzlüğe değinen Yüksekdağ, "Siyaset alanı ve halk iradesinin tecellisi iktidar güçleri için hala bir operasyon alanı. Elbette Barış ve Demokratik toplum hedefine, anlamına uygun, tutarlı ve bütünsel gerçekleşecek olan Türkiye ezilen halkları, emekçileri; kadınlar ve gençlerdir" diye vurguladı.
PKK'nin silahları yakma törenine değinen Yüksekdağ, "Türkiye halklarına savaş ve ölüm isteyen tarafın Kürtler olmadığı yönünde güçlü beyan ve çağrıydı. Barışı, asıl öznesi olan halklar arasında kurmanın ve demokratik toplumun kaldıracı yapmanın fırsatını, zemini sundu. Bu fırsatı değerlendirmek için herkesin payına özgün sorumluluklar düşüyor" dedi.
'PERSPEKTİF METNİNİN ELEŞTİRİLERDEN GÜÇ ALMASI ÖNEMLİ'
Öcalan'ın yazdığı perspektif metnine değinen Yüksekdağ, "Sürecin gidişatına ışık tutması, fikirsel yön tayini ve amaç açıklığına hizmet etmesi bakımından belirleyici önem taşıyor. Perspektiflerin bugün ve yakın gelecekte epeyce tartışıldığına ve tartışılacağına şüphe yok. Zaten sürecin anlamına, ruhuna uygun ilerleyebilmesi için tartışma zeminin oluşması, perspektiflerdeki fikirsel üretimin hem katkılardan hem eleştirilerden güç alacak bir esnekliğe sahip olması önemlidir" diye kaydetti.
Metne dair başat olanın "sosyalizm ufku ve kendi deneyimi yaratma konusundaki istek" olduğunu belirten Yüksekdağ, "Devrim ve sosyalizmin güncelliği penceresinden okudum ve okuyorum. Bu yanıyla da değerli ve önemli buluyorum. Dünya ve bizim politik coğrafyamız sayısız toplumsal mücadeleler, sınıf hareketleri, devrim ve sosyalizm deneyimlerinin ürünüdür. Tarihi, diyalektik felsefesinin yöntemiyle bir süreklilik olarak anlıyorsak, hepimiz bu tarihin şimdisi, kendisiyiz. Yeni bir toplumsal düzene, kadından, emekten, doğadan, özgürlük ve eşitlikten yana bir yaşam kurma ufkunu gözümüze diktiysek öz deneyimlerimizi yaratma konusunda da ısrarcı olmak durumundayız. Özgürlük, demokrasi ve sosyalizm tarihinin olumlu değerlerine, birikimlerine yaslanarak yeni bir tarihsel deneyim yaratabiliriz" dedi.
Öcalan'ın perspektifini bu idealin mümkünlüğüne işaret etmesi bakımından önemli bulduğunu vurgulayan Yüksekdağ, "Farklı görüşler ve katılımları da içerecek ama esas olarak toplumun bağlarında, doğrudan halk katılımıyla gerçek yönünü, niteliğini bulacak bir süreç ön görülebilir" diye belirtti.
'POLİTİK MÜŞTEREKLERDE BULUŞMA ÇAĞRISI'
Yüksekdağ, "Bu tarihi süreçte her politik öznenin, başta Kürt halkı olmak üzere haksızlık, yoksulluk, savaşla sınanan bütün halkların katacağı güç kadar alacağı güç ve imkan da vardır. Farklılıklar, özgünlükler ne olursa olsun barış ve demokratik toplum mücadelesinin paydaşı olmak herkese taze bir nefes ve rejim krizinin sıktığı mengeneden kurtuluş olanağı sağlar. Sosyalistler, devrimci, demokratik güçler varlık misyonlarını Kürt sorununun demokratik çözümü mücadelesi ve kazanımları üzerinden ileriye taşıyabilir. Demokrasi, özgürlük ve sosyalizm iddiası taşıyan bütün kuvvetlerin, hareketlerin politik müşterekler zemininde süreci sahiplenmesi ve doğrudan katılımı toplumsal mücadeleler tarihinin bir çağrısı olarak görülmelidir" diye konuştu.
'ORTADOĞU EMPERYALİST KUŞATMADA'
Ortadoğu'daki gelişmelere ve 3. dünya savaşı emarelerine değinen Yüksekdağ, "Ortadoğu'da yayılan savaşın karakteri emperyalistler arası rekabet ve hegemonya kurma amacına bağlıdır. Bölge halklarının, kadınların, ezilen ve statüsüz bırakılan ulusların, inançların haklarının tesis edilmesi gibi bir kaygıları yok. Aksine Filistin halkının soykırımcı bir saldırıya ve sürgüne tabi tutulması, Suriye'de ise başta Kürt halkı olmak üzere bütün ulus ve inançların kaderinin IŞİD bozması halk onayına dayanmayan bir yönetime teslim edilmeye çalışması durumun vahametini gözler önüne seriyor. Sömürü ve ticaret savaşları, yayılmacı, işgalci çizgi Ortadoğu halklarının gelişim ve gelecek dinamiklerini yok etmeye hizmet eden kuşatmayı pekiştiriyor" diye kaydetti.
"Ortadoğu, demokratik ve ilerici, devrimci halk hareketlerinin galebe çalmadığı her koşulda ve zamanda emperyalist ve gerici savaşların hedefi oluyor. Bu savaş çemberi var olan ve gelişme potansiyeli taşıyan halk hareketlerini de boğmaya, kazanımlarını tırpanlayıp sönümlendirmeye odaklıdır. Kuzey ve Doğu Suriye- Rojava tam da böyle bir örnektir. Bugün savaşın bütün yakıcılığına, taşıdığı saldırı, yıkım operasyonlarına rağmen Kuzey ve Doğu Suriye'deki halk demokrasisinin savunulması, kazanımların yasal siyasal güvence altına alınması oldukça hayati ve tarihsel önem taşır" Yüksekdağ, Rojava devriminin önemine dikkat çekti.
'ROJAVA MODELİ ÖRNEKTİR'
Yüksekdağ, "Suriye'de öz güçlere ve kapsayıcı demokratik programa dayanan bir model ortaya çıktı. Bu model savaş cehennemine atılıp, üzerine bütün kapılar kilitlenen Ortadoğu halkları için çıkışın anahtarı olmuştur. Barış ve demokratik toplum sürecinin bölge ayağıyla da başarıya ulaşması bütün bölge halklarının savaş cehenneminden çıkması ve dünya medeniyetlerinin beşiği Ortadoğu Mezopotamya topraklarında yeni özgürlükçü bir toplumsal düzenin kurulabilmesi açısından tarihi önemdedir" dedi.