Veysel gibi bir çocuk Kobanê için yapılacak kampanyaya katılırdı

Evdeki kimseye Kobanê'ye gideceğinden bahsetmedi. Ancak ablası Gülistan, Veysel'in gidişine şaşırmadı çünkü Veysel gibi bir çocuk, Kobanê için yapılacak bir yardım kampanyasına katılırdı. Herkesin derdine koşan Veysel, etrafında yaşananlara ve insanların maruz kaldığı haksızlıklara karşı duyarlıydı. Komsu olan yaşlıların ihtiyaçlarına koşar, halini hatırını sorardı.
33 düş yolcularını ölümsüzleştikleri Kobanê yoluna düşüren emekçiliği, özverisi ve devrimciliğiydi. 20 yaşındaki Veysel Özdemir, Suruç'ta katedildiğinde henüz 20 yaşındaydı. Ölümsüzleştiği gün doğum günüydü. Küçük yaşta savaşla mücadeleye başlayan devrim topraklarındaki çocuklara götürmek için alacağı kitapların parasını alın teri ile kazandı. "Hayır" yanıtını alma ihtimaline karşı ailesine tek kelime etmedi.
Veysel, yola çıkış tarihinden önce olan ramazan ayı boyunca çalıştı. Kazandığı parayla sadece bir bayramlık aldı, ancak yola eski kıyafetiyle çıktı. Ailesine ise "göle gidiyorum" dedi. Ailesine oldukça düşkün olan Veysel, ikiziyle birlikte Dersim Üniversitesini kazandı. Üniversiteye gittikten bir gün sonra ailesinin yanına Diyarbakır'a geri döndü. "Tekrar üniversite sınavına gireceğini" söyledi. Suruç katliamının ardından açıklanan sonuçlarda bir kez daha Dersim Üniversitesini kazandığı ortaya çıktı.
Gelecekte ne yapmak istediğine dair konuşmayan Veysel'in tek isteği üniversiteyi bitirmek ve meslek sahibi olarak babasına destek çıkmaktı.
Anne Rabia, Diyarbakır'da 5 Haziran'daki HDP mitinginde meydana gelen patlamanın tanıklarından. Oğluyla vedalaşamadı çünkü Veysel evden çıktığında taziye için köydeydi. Evdeki kimseye Kobanê'ye gideceğinden bahsetmedi. Ancak ablası Gülistan, Veysel'in gidişine şaşırmadı çünkü Veysel gibi bir çocuk, Kobanê için yapılacak bir yardım kampanyasına katılırdı. Herkesin derdine koşan Veysel, etrafında yaşananlara ve insanların maruz kaldığı haksızlıklara karşı duyarlıydı. Komsu olan yaşlıların ihtiyaçlarına koşar, halini hatırını sorardı.
Babası evden çıkan oğluna, "sakın göle girme, telefonun açık kalsın" diye tembihledi. Katliam günü defalarca Veysel'i aradılar, ulaşamadılar. Televizyondan Suruç'ta patlama olduğunu öğrendiklerinde, "Acaba yine kimin evine ateş düştü" diye akıllarından geçirdiler, sabır dilediler. Ancak ertesi sabah ateşin kendi evlerine düştüğünü öğrendiler.
Anne Rabia, oğluna özlemini Kobanê'ye Gitmek kitabında şöyle anlattı: "Hepsini çok zor büyüttüm. Veyselim başkaydı. Ben Veysel'den razıyım. Bana çok düşkündü. Beni çok seviyordu. Evde yanıma geliyordu, omuzlarımı ufalıyordu. Beni öpüyordu. 'Ana' diyordu, 'Ben seni çok seviyorum'. 'Ben de seni seviyorum Veysel' diyordum. Onun için hep dua ediyordum. Veyselim uzun boyluydu. Gece kalkıyordum, bakıyordum ona. Üzerini örtüyordum. Bir kere araba çarptı, bir kere ağaçtan düştü. O nedenle çok korkuyordum, başına bir şey gelecek diye. Çok özlüyorum Veyselimi. Göle gezmeye giderdik. Gezmeyi çok severdi. Eve geldiğinde bana hiç iş yaptırmazdı. Yemeğini alırdı mutfaktan yerdi, kendi işini yapardı."
*Portre dizimiz yarın Yunus Emre Şen ile devam edecek...
Kaynakça:
*Kobanê'ye Gitmek
*Hiçbir Düş Yarım Kalmayacak