20 Nisan 2024 Cumartesi

Nehir Doğan yazdı | Erkek şiddeti ve siyasetin erkek hali

Mecliste siyaset yapmayı erkekten öğrenen AKP'li kadın vekillerin sadece politik duruşları değil dili, üslubu ve tarzı da erkekleşmiştir. Geçtiğimiz hafta bütçe görüşmelerinde AKP'li kadın vekillerin CHP'li kadın vekillerin üstüne yürümesi ve bir dönem Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı yapmış AKP'li belediye başkanı Fatma Şahin'in katıldığı programda Muharrem Sarıkaya'nın bir muhabire şiddet uygulamasına sessiz kalması tesadüf değildir.

Kadına, çocuğa, LGBTİ+'lara ve hayvanlara yönelik şiddet; erkeğin egemenlik kurma biçimi olarak ezilenlere yansımasıdır. AKP, erkek şiddetini kadınların, ezilen cinsel kimlikler ve yönelimlerin bastırılmasının bir aracı olarak kullanmanın yanında erkek tarzının, iktidar kuran biçiminin yöntemine dönüştürerek toplumsal yaşamın yozlaşmasının aracı haline getirdi. Öyle ki kadın düşmanı politikaların özünü kadınca olan ne varsa 'erkekçe' olanla değiştirdi. Üstelik bunu yarattığı kadın prototipi ile kadının kadına kırdırılması ile hayata geçirdi. Örneğin İstanbul Sözleşmesi'ne en fazla AKP'li kadın vekiller saldırdı. Üstelik de kadını dört duvara hapseden ve erkek şiddetinin en yaygın, en can alıcı küçük iktidar alanı olan ailenin korunması üzerinden yaptı. AKP'li kadın vekiller mecliste sözleşmenin kadınlar için ne kadar korkutucu, erkekler için ne kadar haksızlıkla dolu bir metin olduğunu anlatma yarışına girmişti. Tüm bunları sadece kendi cinsine yabancılaşma, erkekleşme, cins körü olma veya kişisel çıkarlarını korumakla açıklamak mümkün değil. Bu aynı zamanda yönetme işini erkeğe öykünerek yapmanın bir biçimidir. Mecliste halkın çıkarlarını korumayı erkeklerin çıkarını korumak olarak gören anlayışın ürünüdür, çünkü onlar için halk erkeklerdir. Kendisinin biyolojik kadın olması erkek cinsinin çıkarlarını korumaktan alıkoymaz onları. Çünkü egemen olan sermayenin çıkarlarını korumak olarak ilişkilendikleri siyaseti, erkek işi olarak gördükleri için erkek akıl ile yürütürler.

Mecliste siyaset yapmayı erkekten öğrenen AKP'li kadın vekillerin sadece politik duruşları değil dili, üslubu ve tarzı da erkekleşmiştir. Geçtiğimiz hafta bütçe görüşmelerinde AKP'li kadın vekillerin CHP'li kadın vekillerin üstüne yürümesi ve bir dönem Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı yapmış AKP'li belediye başkanı Fatma Şahin'in katıldığı programda Muharrem Sarıkaya'nın bir muhabire şiddet uygulamasına sessiz kalması tesadüf değildir. Bu iki olay erkek şiddetinin toplumsal dönüşümü sağlamak için üretilen bir politika olduğunun resmidir. Çünkü güç ve mevki sahibi olan erkeğin, ister toplumsal ister özel alanda, güçsüz olarak gördüğünü yönetme biçimidir erkek şiddeti. Üstelik AKP döneminde erkek şiddeti, sadece bir yönetme biçimi olmaktan çıkıp egemen olanın karakter özelliğine dönüşmüştür ki bu iki olay bunun somut örneğidir.

Sana benzemeyeni aşağılamak, bağırmak, kabadayılık, racon kesmek, kaba kuvvetle karşındakini sindirmek, gücü fiziksel bir öge zannetmek; dizilerde-filmlerde-mecliste-sokakta-işyerinde-evde her yaştan erkekte görmeye alışık olduğumuz erkek tarzıdır. Modern kültür bunu 'maço erkeklik' olarak yansıtır ve masküler erkekliği yüceltir. AKP ise erkekliği toplumsal yaşamın karakteristik özelliğine yani her türlü insan ilişkisinin, kadın-erkek, erkek-erkek, kadın-kadın, biçimine dönüştürüyor.

Örneğin mecliste kadın vekiller katılmadıkları fikirlere dair parmak sallıyor, hakaret ediyor, karşısındaki kadının üstüne yürüyor. Bu hareketleri siyaseti öğrendiği erkeğe öykünmek için yapmıyor sadece, siyaset yapmayı 'maço erkek' halleri zannediyor. Bir erkek, yanında çalışan bir başka erkeğe herkesin gözü önünde şiddet uyguluyor, Fatma Şahin hiçbir şey olmamış gibi şehrin çiçeğinden böceğinden, belediyecilik faaliyetinden bahsediyor. Onun için olağan şey bir erkeğin kendinden güçsüz olana şiddet uygulaması. Bir kadın olarak buna müdahale etmesi gerektiğini düşünmüyor. Çünkü patron işçiye, vekil halka, erkek kadına, çocuğa, LGBTİ+'ya, hayvana şiddet uygular. Erkek gücünü ancak böyle korur. Güçlü olmanın veya güçlü olanın yanında durmanın şartı kabul ediyor bunu.

Siyasete kadın renginin, dilinin, üslubunun ve tarzının hakim olması; derken tam olarak bunu kastediyoruz aslında. Biyolojik kadınlığın hakim olduğu bir siyaset de erkek şiddetinin, erkek aklının, kendinden olmayanın ezilip yok sayıldığı siyaset yapma anlayışına dayandığı için erkek siyasetidir. O yüzden eşitlikçi, kaba kuvveti kendinden güçsüz olanı ezmenin aracına dönüştürmeyen, politika üretmeyi bağırmak, parmak sallamak, racon kesmek olarak görmeyen bir tarz ile kadınlarla beraber siyaset yapmaktan bahsediyoruz. Bu kadının naif, kırılgan oluşu ile ilgili bir tarz değildir, aksine insan ilişkilerini ezen-ezilen, güçlü-güçsüz, hakim olan-olmayan denkleminde iktidar aracı olarak görmekten uzak bir tarzın ürünüdür. Çünkü bu denklemlerin hepsinin kökeninde kadının sömürülmesinin zeminini üreten erkek egemenliğinin olduğunun bilincinde olmayı getirir.

Ezilenin bilinci, ezene benzememek olarak gelişirse politik bir bilinçtir bu. Aksi durumda kendine, insana, topluma yabancı; erkekleşmiş insanlar yığını olarak erkek şiddeti sarmal bir döngüde ilerler ki bugün AKP'li vekiller tarafından yaşanan da budur. Bu da yozlaşmanın özetidir.