18 Nisan 2025 Cuma

Nadiye Gürbüz yazdı | Cinsel işkence nedir, neyi amaçlar

Cinsel işkence denilince herkesin aklına ilk tecavüz saldırısı ya da cinsel organlara yönelik herhangi bir saldırı geliyor. Fakat cinsel işkencenin kapsamı bununla sınırlı değil. Bir gerillanın kıyafetlerini çıkarıp bedeninin teşhir edilmesinden gözaltında saçınızın okşanmasına, çıplak aramaya kadar bedenimize rızamız dışında yönelen geniş skalada bir saldırıdan bahsediyoruz. Cinsel işkence, burjuva devletin, bugün özgülünde AKP-MHP saray rejiminin, sömürülen ve ezilen halklara, direnen kadınlara ve gençlere karşı yürüttüğü sınıf savaşımının siyasal bir aracıdır. Bir devlet politikası olarak uygulanmaktadır. Hedefi ise, kişiliğin aşağılanması, mücadele iradesinin kırılmasıdır.

Kadınlara, LGBTİ+’lara ve çocuklara dönük bir şiddet biçimi olan cinsel şiddet, erkek egemen sistem içinde sıklıkla başvurulan ve çoğunlukla da cezasızlıkla ödüllendirilen bir saldırı biçimi. Kadına dönük şiddet; karşısındakini ezme, yok etme, sindirme, kişiliksizleştirme amacı taşıyan, şiddet uygulayanı güçlü gösterme çabası içindeki saldırı biçimlerinden biri. Cinsel şiddet de bu amaçlar doğrultusunda gerçekleştirilen şiddet biçimlerinden biri. Erkek cinsinin egemenliğini sürdürmek, sağlamlaştırmak için kullandığı bu saldırı yöntemi, egemen sınıfın zor aygıtları eliyle de sıklıkla kullanılıyor. Fakat bu saldırı, erkek cinsinin ağırlıkla kadına, LGBTİ+’lara ve çocuklara dönük bir saldırı biçimi olarak yaşanan cinsel şiddetten farklı olarak, devletin askeri ve polisi tarafından hem kadınlara, hem erkeklere karşı gerçekleştiriliyor.

Peki cinsel şiddet ile cinsel işkenceyi ayıran nedir? Cinsel şiddet bireyseldir, hedefinde birey vardır. Cinsel işkence ise hem bireysel hem toplumsaldır. Yani cinsel işkence sadece kişiyi değil, onun öznesi olduğu toplumsal kesimleri, hareketleri, isyanları, direnişleri hedefler.

İşkencenin tarihi ne kadar eski ise cinsel işkencenin tarihi de o kadar eskidir diyebiliriz. Cinsel işkence Türkiye ve Kürdistan özgülünde baktığımızda, özellikle 90’lı yıllarda devrimcilere ve Kürt özgürlük mücadelesi yürüten kadın ve erkeklere sıkça uygulandı. Benzer bir şekilde cinsel işkence saldırısının 15 Temmuz 2016 tarihindeki darbe girişiminin ardından gözaltına alınanlara uygulandığını gördük.

En zor dile getirilen, açıklanan işkence olageldi cinsel işkence. 90’lı yıllarda ve 2016’da darbe girişiminin ardından tecavüz yaygın bir cinsel işkence biçimi olarak uygulanırken, bu saldırıya uğrayanlar açıklamaktan çoğu zaman imtina etti. Erkek egemen gerici değer yargıları bir cinsel işkence biçimi olan tecavüz işkencesine maruz kalanların bunu açıklamalarını zorlaştırdı. Ta ki Emekçi Kadınlar Birliği’nin 10-11 Haziran 2000 tarihinde örgütlediği Uluslararası Gözaltında Cinsel Taciz ve Tecavüze Hayır Kurultayı’na kadar. Bu başka bir yazımızın konusu olduğu için kurultay deneyimini ve sonuçlarına değinmeyeceğim.

Cinsel işkence denilince herkesin aklına ilk tecavüz saldırısı ya da cinsel organlara yönelik herhangi bir saldırı geliyor. Fakat cinsel işkencenin kapsamı bununla sınırlı değil. Bir gerillanın kıyafetlerini çıkarıp bedeninin teşhir edilmesinden gözaltında saçınızın okşanmasına, çıplak aramaya kadar bedenimize rızamız dışında yönelen geniş skalada bir saldırıdan bahsediyoruz.

Örnek verecek olursak, Myanmar’da 2021 yılı Şubat ayında yaşanan askeri darbenin ardından gözaltına alınan çok sayıda kadın tecavüz işkencesine maruz kaldıklarını anlattı. Bir gardiyan kadınlardan birini, serbest bırakılması karşılığında kendisiyle birlikte olmaya zorlarken, bir başka kadın gözaltında bir saatten fazla bir süre, üç parmağını kaldırarak direniş selamı vermeye zorlandığını, bu sırada bir gardiyanın saçını okşadığını anlatıyor.

Son yıllarda Türkiye ve Kürdistan’daki gözaltı merkezlerinde 90’lı yıllarda olduğu gibi sıklıkla gözaltında tecavüz saldırısına rastlamıyor olsak da, gözaltına alınırken ya da gözaltı merkezinde üstümüz aranırken mememizin sıkılması, vajina bölgemize sertçe dokunulması cinsel işkence yöntemlerinden biri olarak uygulanıyor. Hatta daha da öteye gidilerek hem gözaltı merkezlerinde hem de hapishanelerde çıplak arama işkencesi bir cinsel işkence olarak uygulanıyor.

Bir insanın bedeninin mahremiyetine dönük bu saldırı, “güvenlik” adı altındaki söylemlerle meşrulaştırılmaya çalışılıyor. Gözaltında ya da hapishaneye girişte kıyafetlerimizin çıkarılmak istenmesi tam da bu işkence biçimlerinden biri.

Bu konuda kafaları karıştıran pek çok uygulama söz konusu. Gözaltı merkezinde çıplak arama işkencesi daha aleni biçimde; yani üzerimizde baskı kurularak “rıza”mız varmış gibi ya da buna itiraz ettiğimiz için zorla kıyafetlerimiz çıkarılarak uygulanıyor. Fakat özellikle son dönemde hapishanelerde uygulanan çıplak arama cinsel işkencesi, farklı biçimlerde uygulanarak, bazen tanımlanması zorlaştırılıyor.

Hapishanede ya da gözaltı merkezinde polis ya da gardiyanın çıplak arama işkencesi genellikle üstümüzdeki kıyafetlerin çıkarılması ve bedenimize dokunularak yapılan arama olarak tanımlanıyor. Oysa ki bazen bu tam olarak bu şekilde yapılmıyor. Bedenimize dokunmadan yapılan çıplak arama işkencesine ilişkin sayısız örnek yaşadık. Gardiyanın arama yapılan odadan çıkarak kıyafetlerimizi çıkarmamızı, odadaki önlüğü giymemizi ve kıyafetlerimizi kendilerine teslim ederek arama yapmalarını sağladıkları yöntem de çıplak arama işkencesidir. Kıyafetlerini çıkarmana gerek yok, kazağını, tişörtünü kaldır, pantolonunu biraz aşağıya sıyır denilerek yapılan da çıplak arama işkencesidir.

Burada asıl amaç üstünüzde “zararlı” bir şeyin olup olmadığını anlamak değildir. Kıyafetlerinizi çıkarmadan da bunu anlamanın milyon yöntemi vardır.

Yazının girişinde söylediğimiz cinsel işkencenin sadece bireyi değil, onun öznesi olduğu toplumsal kesimleri, hareketleri, isyanları, direnişleri hedeflediğini bir kez daha hatırlatalım. Yani cinsel işkence, burjuva devletin, bugün özgülünde AKP-MHP saray rejiminin, sömürülen ve ezilen halklara, direnen kadınlara ve gençlere karşı yürüttüğü sınıf savaşımının siyasal bir aracıdır. Bir devlet politikası olarak uygulanmaktadır. Hedefi ise, kişiliğin aşağılanması, mücadele iradesinin kırılmasıdır. 19 Mart’ta başlayan halk isyanındaki eylemlerde gözaltına alınanlara dönük cinsel işkencenin amacı da bu isyanın temel gücü olan genç kadınların direnişini kırmak, bu tür eylemlere katılımlarını engellemektir. Gözaltı sırasında ve sonrasında cinsel şiddet biçimi olarak polisin ettiği küfürden, bedenimize dönük her tür cinsel işkencesine kadar gerçekleştirilen saldırılara karşı mücadele sadece kadın özgürlük mücadelesinin öznesi kadınların değil, tüm emekçi sol güçlerin, işçilerin, emekçilerin, ezilen halkların sorumluluğudur.