Kara: Kadın özgürlük mücadelesini hayatın her yerinde büyütelim
8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü'ne sayılı günler kala, genç kadınların yaşadığı sorunlar karşısında geliştirdiği mücadeleyi ÖGK Merkezi Koordinasyon üyesi Tanya Kara ile konuştuk. Kara, genç kadınlara 8 Mart günü alanlara çıkma ve 2 Nisan günü gerçekleştirecekleri konferansa katılım çağrısı yaptı.
Siyasi iktidarın ekonomik ve siyasi krizi derinleşirken, ülkenin dört bir yanında kadınlar, işçiler, liseliler, üniversiteliler ayağa kalkıyor. Genç kadınlar ise bu mücadelede en önde yer almaya devam ediyor. Toplumsal cinsiyet eşitsizliği ve erkek egemen devlet aklı, bugün pek çok farklı doğrudan ve dolaylı uygulamayla genç kadınları yoksulluğun pençesine itiyor.
Genç kadınlar mahkum edilmek istendikleri sefalete ve geleceksizliğe karşı kampüslerden fabrikalara her alanda isyanı yükseltmeye devam ediyor. 8 Mart'a giderken kadın özgürlük mücadelesinin en can yakıcı gündemlerine ilişkin, Özgür Genç Kadın (ÖGK) Merkezi Koordinasyon üyesi Tanya Kara ile konuştuk.
Son dönemde yükselen kadın hareketi dışında, işçi sınıfı ve öğrenci gençlik mücadelesinde de genç kadınların öne çıktığını görüyoruz. Peki genç kadınların gelişen hareketler içerisinde tuttukları yer ne?
Dünyada yükselen bir kadın hareketi gerçeği var ve bu kadın hareketi içerisinde en önde ve en aktif şekilde genç kadınları görüyoruz. Bu elbette genç kadınların cins bilinci, kadınların kurtuluşu ve özgürlüğü mücadelesine katılımıyla ilgili. Kadınların sadece kadın olmaktan kaynaklı, LGBTİ+'ların LGBTİ+ olmasından kaynaklı sorunlarının yanı sıra birçok bakımdan sınıfsal sorunları da var.
Çünkü biz genç kadınlar toplumsal mücadele ve toplumsal yaşam içinde birçok ezilmişlikle karşı karşıya kalıyoruz. Bunlar bugün yükselen direnişlerden, öğrenci gençliğin mücadelesinden, işçi sınıfının artan mücadelesinden bağımsız değil. Bunlara içkin ve dolayısıyla biz kadınlar hem erkek egemenliği tarafından baskı altında ve bir şiddet sarmalı içerisinde hem de sınıfsal, cinsel ve ulusal bakımdan ezilmişlik içindeyiz.
GENÇ KADINLARIN İSYANI TOPLUMSAL MÜCADELENİN ÖNEMLİ BİR PARÇASI
Biz genç kadınların yükselen isyanının, toplumsal mücadelenin önemli bir parçası ve dinamiğini oluşturması bundan kaynaklı. Genç kadınların hem öğrenci gençlik hareketi hem de kadın özgürlük mücadelesi içerisinde değişik pratiklerini geçtiğimiz dönemde gördük. Boğaziçi Üniversitesi direnişinde, bugün yükselen sınıf hareketi içerisinde, işçi sınıfının birçok grevinde kadınların, genç kadınların omuzladığı görev ve sorumluluklar, katılım düzeyleri bunun verisi.
Liseli, üniversiteli, işçi, işsiz genç kadınlar, aynı zamanda birer işçi. Hem üniversitede hem lisede kadınlar, hayatını idame ettirebilmek için çok erken yaşta çalışmaya başlıyor. Dolayısıyla bir genç kadın hem öğrenci olarak hem de işçi olarak toplamda erkek egemen kapitalist sistemin birçok saldırısıyla karşı karşıya kalıyor.
Biz de ÖGK olarak genç kadınları toplumsal yaşam içerisinde kendisini daha fazla var eden, özgürlüğü, hakları ve hayatları için mücadele eden birer özne olarak görüyoruz. Buradan da kadınların özgürlük mücadelesini hayatın her yerinde; okulda, sokakta büyütmeye çalışıyoruz. Toplam yükselen kadın hareketi içerisindeki genç kadınların pozisyonunu da buradan değerlendirmek gerekiyor. Buna uygun olarak da kadınların talepleri, sorunları zemininde örgütlenebileceği, genç kadınların kendisine uygun politik talepler ekseninde harekete geçebileceği zeminler yaratmamız gerekiyor. Biz de buralardan kendimize genç kadınlar olarak görev ve misyonlar biçiyoruz.
Sorunlarına karşı mücadeleyi ve taleplerini yükselten genç kadınlara yönelik iktidarın tutumu nasıl?
Bugün erkek egemen kapitalist sistemin kadınlara dönük ciddi bir politikasıyla karşı karşıyayız. Bunlar hayatımızda nasıl yer buluyor? Sonuçta AKP-MHP iktidarının kadın düşmanı bir iktidar olarak kendini var etme, sürdürme biçimini incelersek kadınlar olarak ne tipte saldırılarla karşı karşıya kaldığımızı ve bunların sebeplerinin neler olduğunu daha ayrıntılı bir şekilde görebiliriz.
ERKEK DEVLET DEVAMI İÇİN TEK TEK ERKEKLERİ KORUYOR
Bugün makbul kadınlar yaratmak isteyen, ailenin kutsallığını öne çıkararak kadınların özgürlüğünü sınırlandıran, hamile kadını sokağa çıkarmayan, kadın üniversiteleri ile kadınların tacize, tecavüze uğramasını önleyebileceğini söyleyenler kadınların toplum içerisinde özgür bir birey olarak yaşamasının önünde ciddi engeller oluşturmuş durumda. Kadınların eşit ve özgür yaşayabilme koşullarını sınırlayanlarla, kadına yönelik işlenmiş her suçu meşru gören ve tek tek erkekleri koruyan bir erkek yargı ve devletle karşı karşıyayız. Devletin, neden tek tek failleri koruduğunun, neden cezasızlık politikalarıyla kadına yönelik şiddeti arttırdığının çok özel bir cevabı olduğunu görmeliyiz. Bir devlet neden tek tek erkekleri korur? Bu aslında tek tek erkeklerle ilgili değil. Bunun erkek devletin kendini sürdürme, koruma yöntemi olduğunu görmemiz ve bizim bir bütün olarak isyanımızı ve öfkemizi erkek egemenliğine, erkek egemen devletin politikalarına karşı örgütlememiz gerekiyor.
Cinsiyetçi müfredatlar da, okul idarelerinin liseli genç kadınlar üzerinde uyguladığı baskı politikaları da, üniversitelerde CİTÖK'lerin kapatılması da, kadınların ve LGBTİ+'ların özgün kulüpler etrafında örgütlenmesinin, kendi sorunlarıyla taleplerini tartışmasının engellenmesi de bunun bir parçası. Erkek egemen devlet kadınların kendi sözüyle, rengiyle iradesiyle oluşturduğu hiçbir örgütlü yapıya tahammül edemiyor. Çünkü kadınların bir güç olarak karşılarında örgütlü bir duruş içerisinde olmasını istemiyorlar. Bugün gelmiş oldukları noktada erkek egemenliğinin kendi içerisinde yaşadığı krizlerle de karşı karşıyalar. Bunun birçok sonucu olduğunu görüyoruz. İşçiler grevde, üniversitelerde dinamik bir öğrenci hareketi var, bunlarının hepsinin hayatımız içerisinde somut gerçeklikleri var. Genç kadınlar da bu dinamik içerisinde çok özel bir yer kaplıyor.
Kadınlara dönük baskı politikalarını pek çok biçimde hayatımızda hissediyoruz. İşyerinde mobbing, evde, sokakta erkek şiddeti, cinsiyetçilik, homofobi; birçok biçimde hayatımıza giriyor. Biz de erkek devlet şiddetine karşı örgütlü bir biçimde özgürlüğümüz için mücadele eden ve bunu en yaygın ve güçlü biçimde örgütlemeye çalışan kadınlar olarak varolmaya çalışıyoruz.
Pandemi süreciyle derinleşen ekonomik ve siyasi kriz, genç kadınları nasıl etkiledi?
Pandemi süreciyle birlikte liseli ve üniversiteli genç kadınlar bakımından sınırlayıcı birçok karar ve genelgeyle karşı karşıya kaldık, kazandığımız haklara dönük saldırılar gerçekleşti. Mesela koronavirüs önlemleri adı altında liseler için bir kılık kıyafet yönetmeliği yayınlandı. Koronavirüsle kadınların tişörtlerinin kol boyunun hiçbir alakası yokken kadınlar tişörtlerinin boyu, pantolonlarının darlığı, eteklerinin boyuna müdahale edildi. Bunlar aslında AKP-MHP iktidarının politik islamcı temelde kendini örgütlemesinin ve bunların birer yasaya, genelgeye, kurala dönüşmesinin hayatlarımızdaki karşılığı oluyor. Kadınların nasıl giyineceğinden nasıl yürüyeceğine, nerede saat kaçta olacağına kadar her şeye karar vermek isteyen ve 'kutsal aile'yle kadınların özgürlüğüne doğrudan müdahale etmeye çalışan bir rejimle karşı karşıyayız. Biz kadınlar olarak elbette bunu kabul etmiyor, genç kadınlar olarak nasıl yaşayacağımıza kendimiz karar vermek istiyoruz. Bundan dolayı da AKP ve MHP iktidarının birçok saldırısına maruz kalıyoruz.
REGL ÜRÜNLERİNE ULAŞIM TEMEL BİR HAKTIR
Bugün genç kadınların barınma ve geçinme sorunu çok ciddi bir sorun olarak karşımızda duruyor. 850 TL gibi bir KYK bursuyla ailesinin yanında yaşamayan bir genç kadının hayatını sürdürmesi mümkün değil. Bunun yanı sıra kadınların ihtiyacı olan birçok ürünün fiyatları ciddi oranda artmış durumda. Kadınların hijyenik regl ürünlerine ulaşımı 850 TL gibi bir bursla mümkün değil. Regl ürünlerinin ücretsiz karşılanması gerekirken, 'lüks kullanım' olduğu öne sürülerek yüksek KDV uygulanıyor. Regl ürünlerinin ücretsiz dağıtılması talebini genç kadınlar olarak yükseltmeye devam ediyoruz. Çünkü regl ürünlerine ulaşım temel bir haktır ve bu temel hakkın sağlanması gerekir.
ANCAK ÖRGÜTLÜ OLDUĞUMUZDA GÜÇLÜYÜZ
ÖGK olarak bu sene 8 Mart'a nasıl bir perspektifle hazırlanıyorsunuz?
Bu sene 8 Mart çalışmalarımızı ekonomik krize ve erkek egemenliğinin saldırılarına karşı liselerde, üniversitelerde kadın özgürlük mücadelesini yükselterek örgütlemek istiyoruz.
8 Mart çalışmalarımız kapsamında kadınların çok can yakıcı sorunları olan, ekonomik krizin yarattığı genç kadınların yoksullaşması üzerinden bir çalışma örgütlüyoruz. Özellikle liselerde ve üniversitelerde genç kadınlarla buluşuyor, krizine, zammına, alayına isyan diyor ve kadınları özgürlük mücadelemize davet ediyoruz. Kadınlar olarak biliyoruz ki ancak örgütlü olduğumuzda güçlü olabiliriz.
Bunun yanı sıra artan ped fiyatlarına karşı ücretsiz pedin temel bir hak sayılması etrafında kadınları mücadeleye örgütlemeye çalışıyoruz. Bu seneki 8 Mart çalışmalarımızda artan erkek şiddeti karşısında kadınların örgütlü gücünü yaratmak istiyoruz.
2 NİSAN'DA GENÇ KONFERANSINDA BULUŞALIM
Bu kapsamda da 8 Mart'tan sonra Özgür Genç Kadın'ın belli aralıklarla gerçekleştirmiş olduğu konferanslarımızdan birini daha örgütleyeceğiz. Bu konferansta artan erkek şiddeti ve ekonomik kriz karşısında genç kadınlar olarak özgürlük mücadelemizi ve kendi örgütlenme formlarımızı, yükselen kadın özgürlük mücadelesi içerisinde genç kadınların durduğu yeri tartışacağız.
Bu konferansın genç kadınların yeni mücadelelere atılması ve yeni dönemi örgütlemesi bakımından özel ve önemli bir yere denk düştüğünü düşünüyoruz. Bütün genç kadınları da 8 Mart'ta sokağa, isyanı yükseltmeye; ardından 2 Nisan'da genç kadın konferansımızda buluşmaya çağırıyoruz.
Bu konferansın hepimize iyi geleceğini ve genç kadınların yolunu açacak nitelikte tartışmalar gerçekleştireceğimizi düşünüyor ve tüm genç kadınları 2 Nisan'da İstanbul'da gerçekleştireceğimiz konferansa davet ediyoruz.