29 Mart 2024 Cuma

Ivana Benario yazdı | Şili'yi bekleyen yol ayrımı

Ya burjuvaziye karşı köklü hamleler, yani sınıf mücadelesi temelinde iç savaş güzergahı, ya da halka verilen sözleri unutma, ihanet ve düzene teslim olma yolunda yavaş veya hızlı yuvarlanma. Kapitalizmin uzun bunalımı politik mücadeleyi bu kadar keskin kılıyor. Ekolojik çöküş ve ekonomik durgunluk karşısında sosyal demokrasinin yeniden diriltilmeye çalışılmasının son dönemde paket programı haline gelen yeşil soslu, serveti yeniden paylaştırma temelli reformları sahiplenen Boric'in önüne de bu yol ayrımı hızla gelecek. Onu düzen dışına itmek için Şili sokaklarının ateşinin sönmemesi gerekiyor.

Şili'de 2019'da ulaşım zammı sonrası devletin neoliberal politikalarına karşı gelişen büyük halk ayaklanmasının önemli bir kazanımı olarak 1980 Pinochet anayasasının yerine halkın katılımıyla yeni bir anayasa yazmak üzere 2020'de oluşturulan Anayasa Meclisi seçimlerinin üzerinden 1 yıl geçmeden 2021'in sonunda bu kez başkanlık seçimleri gerçekleşti. 2011'deki gençlik isyanında öğrenci hareketi liderlerinden olan ve 2014'ten bu yana milletvekilliğini sürdüren 35 yaşındaki Gabriel Boric, Geniş Cephe (Frente Amplio, FA) ve Şili Komünist Partisi'nin ana bileşenleri olduğu İtibarı Destekliyorum (Apruebo Dignidad) adlı seçim ittifakının adayı olarak girdiği seçimde ikinci turda, İspanya'dan ırkçı VOX ve diğer gerici güçlerin desteklediği, Şili'nin Bolsonarosu olarak anılan Cumhuriyetçi Parti adayı Jose Antonio Kast'ı oyların yüzde 56'sını alarak geçti ve Şili'nin yeni başkanı seçildi.

Boric'in seçim zaferi bölgede ve dünyada olduğu gibi Türkiye'de bir hayli ses getirdi. Emekçi solun büyük bölümü sonucu selamladı. Seçim sath-ı mailine girmiş Türkiye'de faşist saray rejiminin korkulan senaryolarından olan şey Şili'de gerçekleşmemişti: Hemen seçim günü, sonuçlar herhangi bir şaibeye yer verilmeksizin açıklanmış ve yenilen taraf zaman geçirmeden yenilgiyi kabul ettiğini duyurmuştu. Dahası, Şili halkının huzursuzluğunun patlayıcı gücü ayaklanmaların ardından seçimlerde de sonuç alınabildiğini göstermiş ve halk, sosyal ve ekonomik açıdan daha adil ve yaşanılabilir bir ülke umutlarını, sol bir söylemle kampanya yürüten Boric ile tazelemişti. Ancak Boric'in seçim zaferinin ardında halkın özlemlerini en iyi yansıtan seçim kampanyasını yürütmesinin ötesinde sebepler de bulunuyordu.

Önceki başkan Sebastian Piñera'nın Pandora belgelerinde ortaya saçılan yolsuzlukları onun işaret ettiği aday Sichel'e olan ilgiyi azaltmıştı. Kast ve Boric'in ikinci tura kalmasıyla Batı medyası, iki aşırı ucun seçimlerde öne çıktığını yazıyordu. Kast'ın kürtaj, LGBTİ+ ve kadın haklarıyla bezeli Pinochetismo'su Boric'ten daha "alışılmışın dışında" idi. Kast'ın seçim sloganı "Atrevete" (Kendinize meydan okuyun) sağın özgüvenine işaret ediyordu. Boric ise radikallikten uzak sosyal demokrat bir çizgiyi temsil ediyor. Ülkedeki emekçi solun pek çoğu Boric'i reformist bir ilerici olarak tarifliyor. Başarısındaki önemli bir pay ikinci turda Hıristiyan Demokrat ve Sosyalist Parti ile ülkenin eski başkanlarından ve şimdi BM İnsan Hakları Yüksek Komiseri konumundaki Michelle Bachelet'nin desteğini arkasına almasından geliyor. Bu seçimlerde bir bakıma Fransa'da Macron'un sağcı ya da açıktan faşist adaylar karşısında daha merkezdeki konumu nedeniyle ikinci turda seçilmesine benzer bir durum söz konusu oldu Şili için. Kadın isyanları, emeklilik fonlarını yöneten şirketlere karşı hareketler, yerli halkların tanınması mücadelesi, iklim krizine ve ekolojik açıdan "feda edilen bölgeler"e karşı mücadelede cisimleşen toplumsal hareketliliği arkasına alarak solun ortak adayı olan Boric'in zaferinde karşısındaki adayın "uç" görüşlerine karşı daha "dengeli" söyleminin ciddi bir payı oldu.

Boric, ön seçimlerde Geniş Cephe içindeki krizli bir dönemin ardından Komünist Parti'den Daniel Jadue'yi geride bırakarak adaylık konumunu elde etti. Soğuk savaş tarzı "komünist kültürü" eleştiren ve insan haklarına odaklanmış yeni bir solu savunan Boric, Jadue ile atışmalardan birinde "Komünist Parti ileride Venezuela'yı desteklemesinden pişmanlık duyacak, tıpkı Neruda'nın Stalin'e desteğinden duyduğu gibi" diye belirtmişti. Siyasi pozisyonu itibariyle Allende'den çok Bachelet'e benzeyen Boric geçtiğimiz ay içinde ise 14 kadın ve 10 erkekten oluşan kabinesini açıkladı. Savunma Bakanlığına Allende'nin torununu, hükümet sözcülüğüne Boric'in ardından Şili Üniversitesi Öğrenci Birliği liderliğini devralan Komünist Partili 33 yaşındaki Camila Vallejo'yu, İçişleri Bakanlığına Ulusal Doktorlar Birliği eski Başkanı Dr. Izkia Siches'i, Spor Bakanlığına annesi MIR üyesi iken devlet tarafından öldürülen eski kadın milli takımı futbolcusu açık lezbiyen kimlikli Alexandra Benado'yu, Maliye Bakanlığına ise piyasalara göz kırpar tarzda eski bir üniversite profesörünü getirmesiyle "çeşitliliği" sağlayan Boric'in kabinesinin seçim öncesi onu popüler hale getiren yeşil ekonomik iyileşme, kadınlara işyerlerinde yeni haklar, vergi reformu, servetin yeniden dağıtılması, çalışma sürelerinin kısaltılması, emeklilik ve sağlık sisteminde iyileştirmeler gibi politikaları ne kadar taşıyacağı şüpheli.

Bolivya ve Arjantin'in ardından Şili'de devam eden bu yeni sol dalganın Latin Amerika'da sağcı gelişimin sonunu işaret ettiği ve 2022'de faşist Bolsonaro ve Duque yönetimindeki Brezilya ve Kolombiya'da da etkilerini göstereceği belirtiliyor. Ancak bölgede 2000'lerdeki "pembe dalga"nın ardından gelen bu "ikinci sol dalga" ilkinden daha heterojen. Yükselen bu yeni "sol popülizm"in bu daha çeşitlenmiş görünümünün, daha önceki dalgada ortak tema olan Bolivarcı projenin etik ve politik gerileyişine takılıp kalması olduğu belirtiliyor. Ezilenlerin taleplerini insan hakları temelinde ele alacağını söyleyen Boric, meselenin sınıfsal boyutunda tam da gerileyişin sebebi olan politik hatta olacağını ifade ediyor aslında.

Boric'in birleşik sol cepheyle gelen zaferi ve genç kentli nüfusa demokratik bilinç taşıması beklenen "çeşitliliğiyle" öne çıkan genç kabinesi, Yunanistan'daki Syriza örneğini anımsatıyor. Kaderinin Syriza gibi olup olmayacağı ise Boric'in seçim öncesi verdiği vaatlerin asgarisi için bile gerekli olan radikalliği gösterip gösterememesine bağlı olacak. Syriza bu radikalliği gösteremediği ölçüde adım adım sisteme entegre olma yoluna girerek halk desteğini kaybetti. Bir diğer demokratik halkçı yönelim örneği olarak Venezuela'da Chavez, küçük burjuva kesimlerle ittifakı temelinde bu ara reformlar yolunda ilerleme konusunda benzerlerine göre en uzun yolu kat edebilse de burjuvazinin üstüne yürümede tereddüt ettiği her an fosil yakıta bağlı ekonomisi onu kırılgan hale getirdi.

Ülkelerin mevcut sermaye birikim modellerine bağlı olarak bu modelin krize girmesi durumunda ara yollarla çıkış olanakları ne kadar genişse düzen içi reformlarla alınabilecek yol o denli uzun olabiliyor, halkçı reform söylemleriyle öne çıkan adaylar o denli başarı şansı yakalayabiliyor. Boric gibi sol reformist hükümetlerin bir dalgadan diğerine yükselip alçalan grafiklerinin arkasında bugün için kapitalizmin varoluşsal krizi koşullarında reformlarla alınabilecek yolun alabildiğine daralması yatıyor. Emperyalist küreselleşme evresinde Şili gibi neoliberal dönüşümle emperyalizmin mali-ekonomik sömürgesi haline getirilen ülkelerde, bu gibi ara duruşlar artık iflas etmeye yazgılı. Günün sonunda tıkanıklığın yol açtığı ekonomik bunalımda halkın öfkesi, mücadeleyle sermayeye çeşitli tavizler verdirse de demokratik halkçı hükümetlerin karşısına çok net bir yol ayrımı çıkıyor. Çünkü burjuvaziler isyan anlarında verdikleri tavizleri, hızla geri alarak azalan kar oranlarını toparlamanın telaşıyla emeğin daha azgın bir sömürüsüne girişiyor, doğa talanını katlıyor, burjuva hukukunu kendi sermaye birikim sürecine uygun olarak eğip büküyor. İşçi sınıfının her türden örgütlülüğün dağıtılıp baskılandığı bugünün koşullarında halk isyanları dar sendikal talepler için bile büyük bedellerin ödenmesinin gerektiğini gösterse de sınıfın çeşitli kamusal hizmetler ve siyasal, sosyal haklar gibi tarihsel kazanımlarının elinden alınması onu bu karşı devrimci tepkiye direnme gücünden mahrum bırakıyor.

Ya burjuvaziye karşı köklü hamleler, yani sınıf mücadelesi temelinde iç savaş güzergahı, ya da halka verilen sözleri unutma, ihanet ve düzene teslim olma yolunda yavaş veya hızlı yuvarlanma. Kapitalizmin uzun bunalımı politik mücadeleyi bu kadar keskin kılıyor. Ekolojik çöküş ve ekonomik durgunluk karşısında sosyal demokrasinin yeniden diriltilmeye çalışılmasının son dönemde paket programı haline gelen yeşil soslu, serveti yeniden paylaştırma temelli reformları sahiplenen Boric'in önüne de bu yol ayrımı hızla gelecek. Onu düzen dışına itmek için Şili sokaklarının ateşinin sönmemesi gerekiyor.