26 Aralık 2024 Perşembe

Fatma Edemen yazdı | Arjantinli kadınlar kürtaj hakkını kazandı

Arjantin'de kürtajın yasallaşması yalnızca Arjantin için değil, diğer Latin Amerika ülkeleri ve kıtanın dışındaki Katolik ülkeler için de oldukça önemli. Arjantin, Latin Amerika'daki önemli ülkelerden biri ve orada yaşanacak değişimin kıtadaki başka ülkelere ve hatta başka kıtalara da sıçraması mümkün.

Kadınların kürtaj hakkı mücadelesi bir o kadar eski, ancak bir o kadar da güncel. 2020 yılı yalnızca küresel bir salgının değil, kadın direnişinin de yılı oldu diyebiliriz. Özellikle Arjantin'de ve Polonya'da kürtaj hakkı mücadelesi bu yıla damgasını vurdu diyebiliriz. Her ikisi de Roma Katolik kilisesine bağlı ülkeler ve kilise etkisi oldukça güçlü. Biri "efsane papa" 2. Jean Paul'ün, diğeri ise günümüzde görevde olan "ilerici papa" Francis'in memleketi. Halihazırda Avrupa'nın en katı kürtaj yasasına sahip olan Polonya'da kadınlar kürtajın daha da derinleştirilmesine ve neredeyse tamamen yasaklanmasına karşı direnirken, Arjantin'de kadınlar Latin Amerika'da kürtajın yasal olduğu ilk büyük ülke olabilmek için direndi ve kazandı. Latin Amerika'da yalnızca Katolik kilisesinin etkisinin oldukça az olduğu Küba ve Uruguay'da kürtaj kadınlara bir hak olarak tanınıyor. Eyalet sistemiyle yönetilen Meksika'da ise yalnızca başkent Meksiko Şehri'nde ve Oaxaca eyaletinde kürtaj yasal bir hak.

Yalnızca iki yıl önce, 2018'de Arjantinli kadınlar yine kürtaj hakkı için sokaktaydı. Ni Una Menos (Bir Kişi Daha Eksilmeyeceğiz) hareketinin gittikçe güçlendiği ülkede, 2018'de sunulan kürtajın yasallaşmasına ilişkin tasarı senato tarafından reddedilmişti. Bu yıl yeşil bandanalı kadınlar tekrar sokakları aynı taleple doldurdu ve 11 Aralık'ta Meclis'ten geçen tasarıyla kürtajın yasallaşması için ilk adım atıldı. 29 Aralık'taki senato görüşmesinde ise kürtaj hakkı onaylandı.

Arjantin'de kürtaj yalnızca iki şart sağlanırsa yasal olarak gerçekleştirilebiliyordu. İlk şart, yetkili bir doktor tarafından hamile kadının hayatının ciddi şekilde tehlikede olduğunun ve kürtaj dışında bir çözümün olmadığının raporlanması, ikinci şart ise gebeliğin tecavüz sonucu gerçekleştiğinin kanıtlanmasıydı. Gebeliğin tecavüz sonucu gerçekleşmesi halinde kürtaja verilen izin ise yalnızca bir yıldır, Aralık 2019'dan bu yana yürürlükteydi. Kürtaja Güvenli Erişim Ağı'na göre; yalnızca 2016-2018 yılları arasında yaşları 10 ila 14 arasında değişen yedi bin kız çocuğu, gebeliklerin ezici çoğunluğu tecavüz sonucu oluşmasına rağmen doğum yapmaya zorlandı. Ülkede yasadışı kürtaj, hatta kürtaj şüphesi dahi kadınların ve sağlık çalışanlarının cinayetle suçlanarak yıllarca hapse girmesine sebep olabiliyordu. Yasanın geçişiyle kürtaj oldukları için hapiste olan kadınların da serbest bırakılması bekleniyor.

Nİ UNA MENOS HAREKETİ
Arjantin'de kadın mücadelesinin tarihi çok daha eski olsa da günümüzde güçlenerek yoluna devam eden Ni Una Menos hareketi gücünü 2015'teki eylemlerden alıyor. Ni Una Menos adını Meksikalı şair ve aktivist Susana Chavez'in Meksika'nın Ciudad Juarez kentinde 1993-2005 arasında katledilen 370'ten fazla kadın için kurduğu cümleden alıyor. Susana Chavez'in kendisi de 2011'de katledildi. Arjantin'de 2015'te feminicido'ya (kadın kıyımı) karşı sokaklara dökülen kadınlar o günden bugüne sokakları bırakmadı, geçen beş yılda hareketin büyüyüp güçlendiğini söylemek mümkün. Ni Una Menos aslında pek çok kadın örgütünün bir araya geldiği bir çatı örgütü. Ni Una Menos kendisini, "erkek egemen şiddete karşı kolektif çığlık" olarak tanımlıyor. Hareket, sosyal medyada #NiUnaMenos tagının 3 Haziran 2015'teki kitlesel eylemlerde öne çıkmasıyla ulusal tanınırlık kazandı. 3 Haziran'daki bu kitlesel eylemin tetikleyicisi, 14 yaşındaki Chiara Paez'in katledilmesi olmuştu. Chiara'nın cansız bedeni 11 Mayıs 2015'te erkek arkadaşının evinin altına gömülü bulundu. Adli tıp raporuna göre, Chiara birkaç haftalık hamileydi ve dövülerek öldürülmüştü. Erkek şiddetine karşı büyüyen eylemler Arjantin'den Uruguay, Peru ve Şili gibi diğer Latin Amerika ülkelerine de sıçradı. Ni Una Menos, 3 Ekim 2016'da Polonya'da gerçekleşen kadın grevi ve Siyah Pazartesi'nin izinden 19 Ekim 2016'da 16 yaşındaki Lucia Perez'in tecavüz edilerek katledilmesine karşı ülkenin ilk kitlesel kadın grevini örgütledi ve eylemlere Siyah Çarşamba adı verildi. Arjantinli ve Polonyalı kadınların öncülüğünde 28 ülkeden kadınların katıldığı bir online toplantıyla 2017'deki Uluslararası Kadın Grevi örgütlendi. Bu girişimlerin sonucunda 8 Mart 2017'de Uluslararası Kadın Grevi 50 ülkede gerçekleşti.

YEŞİL DALGA EYLEMLERİ
2018'de ise Arjantinli kadınların temel gündemi kürtajı yasallaştırmak oldu. Yeşil Dalga olarak da bilinen kürtaj eylemleri boyunca kadınlar yeşil renkli mendiller taşıdı. Kürtajın yasallaşması için sokağa çıkan kadınların karşısında ise mavi mendilleriyle yaşam destekçisi olduklarını iddia eden kürtaj karşıtı eylemciler ve Katolik kilisesi bulunuyordu. 2018'de yoğun bir kürtaj kampanyası düzenleyen kadınların çalışmaları sonucu 14 haftaya kadar kürtajı yasal kılacak olan yasa tasarısı meclise sunuldu. Arjantin'de, yasanın başkanın imzasına sunulabilmesi meclisten sonra bir de senatodan geçmesi gerekiyor. 2015-2019 arasında iktidarda olan sağ hükümet her ne kadar kürtajın yasallaştırılmasını istemese de Başkan Mauricio Macri, kürtaj karşıtı olsa da kongrenin talebini reddetmeyeceğini bildirmişti. Meclisten geçen kürtajın yasallaştırılmasına ilişkin yasa, senatoda 38'e 31 oyla reddedildi. Kürtaj karşıtı hareket ve Katolik kilisesi Haziran 2018'deki gelişmelere zafer gözüyle baksa da kadın hareketi için kürtaj mücadelesi elbette bitmedi.

Aralık 2019'daki genel seçimlerle iktidara gelen merkez sol iktidar ve Başkan Alberto Fernandez'in yaptığı ilk değişikliklerden biri, öncesinde yalnızca kadının sağlığının ciddi tehdit altında olması sonucu gerçekleştirilebilen kürtajın tecavüz durumlarında da gerçekleşmesi için yasayı genişletmek oldu. Başkan Fernandez, 31 Aralık 2019'da, 2020'de kürtajın yasallaşması için tartışmayı başlatacağını duyurdu. Ancak Covid-19 salgının Arjantin'de de baş göstermesiyle kürtajın yasallaştırılmasına yönelik çalışmalar askıya alındı.

KADIN MÜCADELESİ ERKEK EGEMENLİĞİNE GERİ ADIM ATTIRDI
Kadın ölümlerinin durmak bilmediğine vurgu yapan kadınların baskısı ve salgının getirdiği hükümete güvensizliğin başlaması sonucu Fernandez hükümeti kürtaj konusunda hızlanmaları gerektiğini anladı ve Kasım ayıyla birlikte çalışmalarına hız verdi. 17 Kasım 2020'de, hükümet 1000 Günlük Plan adıyla bilinen, kürtajın 14 haftaya kadar yasallaşmasını sağlayacak olan kadınlara yönelik sağlık hizmetini düzenleyen tasarıyı duyurdu. 11 Aralık 2020 sabahı, 20 saat süren tartışmaların sonucunda 117 ret oyuna karşılık 131 kabul oyuyla tasarı meclisten geçti. Tasarının başkanın imzasına sunulabilmesi için bu sefer senatodan geçebilmesi gerekiyordu. Tasarı, senatoda 29 Aralık 2020'de süren tartışmalar sonucu 29 ret oyuna karşılık 38 kabul oyuyla onaylandı. Kürtaj artık Arjantin'de kadınların için yasal bir hak.

Arjantin'de kürtajın yasallaşması yalnızca Arjantin için değil, diğer Latin Amerika ülkeleri ve kıtanın dışındaki Katolik ülkeler için de oldukça önemli. Katolik kilisesinin başı Papa Francis'in memleketinde böyle bir değişimin yaşanması hızlıca diğer ülkeleri de etkileyebilir. Küba ve Uruguay'da kürtaj yasal olsa da hem bu iki ülkede Katolik kilisesinin büyük güce sahip olmayışı hem de küçük ülkeler oluşları, bölgedeki diğer ülkeleri pek etkileyememişti. Ancak Arjantin, Latin Amerika'daki önemli ülkelerden biri ve orada yaşanacak değişimin kıtadaki başka ülkelere ve hatta başka kıtalara da sıçraması mümkün. Senato görüşmelerinin hemen öncesinde Papa Francis'in Twitter paylaşımı karara müdahale çabası olarak da okunabilir. Papa Francis şöyle diyordu: "Tanrının Oğlu, doğan tüm kimsesiz çocukların Tanrı'nın çocuğu olduğunu bize söylemek için kimsesiz doğdu. O, her çocuk gibi zayıf ve savunmasız dünyaya geldi ki biz de kendi zayıflıklarımızı şefkatle kabul etmeyi öğrenebilelim." Ancak bu sefer Katolik kilisesinin yürüttüğü kürtaj karşıtı kampanya değil kadınların hak mücadelesi kazandı. 

KADIN KATLİAMLARINA KARŞI MİLİTAN EYLEMLER
Geçtiğimiz günlerde kürtaj mücadelesinin yanı sıra Arjantin'den gelen bir haber de kadın katliamlarına karşı Mendoza kentinde eylem yapan kadınların adliye sarayını ateşe vermesi oldu. Aslında adliyelere ve kiliselere yönelik bu tarz eylemleri Arjantin'de sık sık görmek mümkün. Mendoza'daki eylemleri tetikleyen yine bir kadın cinayeti oldu. 14 yaşındaki Florencia Romano'nun bir erkek tarafından işkenceyle katledilmesi ve polisin ihmalkarlığı eylemleri başlatan olay oldu.

12 Aralık 2020'de arkadaşının evine giden Florencia'dan ailesi uzun süre haber alamayınca polise kayıp başvurusunda bulundu. Polisin kayıp başvurusunu dikkate almadığı, Florencia'nın cansız bedeni bulunduktan sonra ortaya çıktı. Florencia'nın katledildiği evin yakınında oturan bir kadın ise polisi arayarak şiddet ihbarı yaptı ve çığlıklar duyduğunu söyledi. Acil ihbar hattında çalışan polis ise adresi tespit edemeyince ihbarı yapan kadının suratına telefonu kapattı. Polisin Florencia'yı aramayı reddetmesi sonucu ailesi Ni Una Menos'a ulaştı ve kadınlar yaygın sosyal medya eylemleri başlattı ve Florencia için arama çalışmaları düzenlendi. Florencia'nın cansız bedeni 17 Aralık 2020'de bir sulama kanalında bulunabildi. Ni Una Menos'un Mendoza'ya yaptığı kitlesel eylem çağrısı sonucu on binden fazla kadın kentte buluştu ve eylemler esnasında adliye sarayı ateşe verildi. Devlet, Florencia'nın cinayetindeki payını reddetse de kadınlar erkek egemenliğinin ve polis sisteminin birincil sorumlular olduğunu söylüyor. Arjantin'de kürtaj hakkı kazanıldı, kadın kırımına karşı mücadele ise sürüyor.