Devrimci Parti Genel Başkanı Öneren: Egemenlerin çizdiği sınırları reddediyoruz
Birleşik Mücadele Güçleri bileşeni Devrimci Partisi Genel Başkanı Elif Torun Öneren, "Egemenlerin çizdiği meşruiyet sınırlarını reddediyoruz. Sokağı örgütleyeceğiz" dedi.
Birleşik Mücadele Güçleri'nin 4 Şubat günü Kadıköy'de yaptığı basın açıklamasında gözaltına alınarak "ev hapsi" kararıyla serbest bırakılan devrimcilerden biri de Devrimci Partisi Genel Başkanı Elif Torun Öneren.
Öneren, Birleşik Mücadele Güçleri'nin kuruluşu, mücadele perspektifi ve gözaltına alınarak haklarında verilen ev hapsi kararına ilişkin ETHA'nın sorularına yanıt verdi.
Artık 4 Şubat'tan bu yana Birleşik Mücadele Güçleri mevziisi var. Siz Birleşik Mücadele Güçleri'ne nasıl bir anlam yüklüyorsunuz?
Faşizmin çizdiği tüm sınırlara karşı güçlerimizi birleştirmek zorundaydık. Sürekli artan ve üzerimize gelen şiddet karşısında birleşik bir güç oluşturma hattı kurduk. Bunun çeşitli yapıları, direnen halkları, işçileri, gençliği, LGBTİ+'ları, tümünü kapsayacağı inancıyla bu yola çıktık. Çünkü herkesin çözüm bulacağı, aynı platformda bir arada mücadele edeceği bir hat olduğunu düşünüyoruz.
Deklarasyon ve BMG adına yapılan konuşmalarda fiili meşru mücadele vurgusu özellikle dikkat çekiyordu. İçinde bulunduğumuz siyasi koşullarda fiili meşru mücadele vurgusu ne anlama geliyor?
Yan yana gelen 7 yapının ortak özelliği egemenlerin çizdiği meşruiyet sınırlarını reddetmesi. Bu reddiye bize yaratıcılık kazandıracaktır. Biz meşruiyetimizi iktidarın dahi uygulamadığı yasalardan değil, halkların taleplerinden, özlemlerinden, itirazlarından alıyoruz. Çünkü biz "yapılamaz" diye bir şeyi asla kabul etmiyoruz. Bu bakış açısı ile yola çıktık. Faşizme karşı mücadelenin her türlüsünü meşru görüyoruz. Buna vurgu yapmakta yarar var. Bu noktadan baktığımızda da yaratıcı, ezber bozan bir yapı olacağız. Yeri geldi mi esnek ama yeri geldi mi de korkusuz duruyoruz. Uygun koşullar yaratacak her eylem tarzı bizim eylem tarzımız olacaktır. Sokağın eylem çağrısını oluşturmak istiyoruz. Coğrafyamızda sokağa çıkmamız yasaklandı. Ankara, İstanbul'da eylemlerimizi partilerin, binaların içinde yapmaya zorluyorlar. Oysa biz bunları sokakta yapmak istiyoruz. Bu noktada ezilenlerin tüm sorunlarına değen, sokakta var olan, gücünü dayanışmayla büyüten bir eylem tarzı izleyeceğiz.
Deklarasyonda antifaşist mücadelenin merkezileşmesi vurgusu da yer alıyordu. Ne demek bu?
Toplumda bu isyan ve itirazların dalga dalga çoğaldığını ve ivme kazandığını görüyoruz. Kürt'ünden kadınına, işçisinden çiftçisine, LGBTİ+'sından Alevi'sine, esnafından gencine kadar herkesin bir itirazı, bir isyanı var ve bu itirazı olanlar içinden örgütlü güçlerin tekrar kendini örgütlemesi gerek diye düşündük. Yani bizler örgütlü yapılarız, güçleriz. Ama biz bu bileşimle bu mücadeleyi oluşturarak tekrar kendi kendimizi örgütlüyoruz ve bu örgütlenme ile kampüslere, fabrikalara, şantiyelere, kadınların olduğu her alana girmek istiyoruz. Buradan baktığınızda birbirinden farklı kulvarlarda ilerleyen farklı itirazların bir odağa ihtiyacı olduğunu gördük. Bir odakta toplanmak ve aynı ihtiyaç üzerinden hareket etmek gerek.
Farklı hatlarda yürüyen antifaşist güçlerin ortak bir hatta yürümeye ihtiyacı olduğunu düşündük. Faşizm hepimizin birden karşısına çıkarken herkesin kendi mecrasında kendi alanında ayrı ayrı yürümesi başarıya ulaştıramayacaktı. Bu nedenle bir araya geldik. Antifaşist mücadelenin bir merkeze ihtiyacı olduğunu, bu merkezden hareketle eylemlerini koyması, güç birliği yapması gerektiğine karar verdik. Bu merkez inşası ancak devrim hedefi doğrultusunda olacak. Ana hedefimiz. Devrimci bir odağın kendisini inşa etmesiyle bunun gerçekleşebileceği görüşündeyiz. Faşizme karşı mücadelede farklı alan ve çalışmalar bu 7 yapı üzerinden ortak bir akılda buluştu. Birleşik Mücadele Güçleri ile başarılı olacağımıza inanıyoruz. Buna inandığımız için 4 Şubat'ta bu kadar saldırıya uğradık, faşizmi bu kadar korkuttuk.
Bu merkez bir taban inisiyatifi, halk inisiyatifi açığa çıkartabilecek mi? Ya da bunu hangi araçlarla yapacak?
Şimdiden aslında bunun yansımasını gördük. Birleşik mücadele üzerine konuştuğumuz insanlarla yaptığımız değerlendirmelerde, bölgelerde, heyecanın arttığını, bir hareketin geldiğini izledik. İçinde bulunduğu durumun bu şekilde gitmesini istemeyen fakat nasıl değişeceğini bilmeyenlere bir yöntem sunmuş olduk. Her alanda üreten, ortak fikre önem veren, birlikte çalışan, güven veren organik bir yapı öncelikle çekim gücü olacaktır. Bunun akabinde ise siyasal alanların örgütlenmesi, aynı hedefe çok farklı alanlarla yönelmek, faşist ittifakı geriletip yenmek için ortak güç ortaya koymak. Elbette, mutlaka ortaklaşarak bu kararları almak çok önemli.
Öncelikli siyasi gündeminiz ne olacak?
Öncelikli olarak biz bir çekirdek oluşturduk. Bu oluşturulan çekirdek ve yapı her bileşenin kendini aştığı ve ortaklaştığı bir çekirdektir. Burada temel hedefimiz yarattığımız bu hareketin sokakta ve sokak zeminlerinde büyümesini sağlamak. Belki daha sonra bu yapıya dahil olanlar olacaktır. Bileşenlerin eşit ilişkiler kurduğu bir zeminin yaratılması, hiyerarşik işleyişin olmaması önemli. Aksi halde bu tarz çalışmayı zedeleyecektir. Bu çalışma ile zafere ulaşacağımız inancıyla yola çıktık. İlk hedeflerimizden biri de Birleşik Emek Cephesi'ni oluşturmak. 6-7 ay önce başlayan çalışmayla Birleşik Gençlik Meclisleri kuruldu. Onların ardılı, benzer bir modeliz zaten biz. Birleşik Gençlik Meclisleri de başarılı bir şekilde çalışmalarını sürdürüyor. Ayrı ayrı yapılar olarak çalışıldığında saldırıları püskürtmekte zorlanan gençlik şu an var olan güçlerini birleştirip meclislere dönüştürerek başarılı çalışmaların, direnişlerin altına imza atıyorlar.
HDK-HDP ile ilişkiyi hangi zeminde kuracaksınız?
HDK ve HDP'nin bileşenleriyiz. Ama farklı zeminlerdeyiz. Örgütsel yapısıyla siyasete müdahale tarzıyla aynı düzlemdeyiz diyemeyiz. Ama bu çalışmaların tamamının birbirini bütünleyen, birbirini besleyen ve güçlendiren çalışmalar olduğunu ve olacağını düşünüyoruz. Hem HDP hem HDK faşizmin halkı tamamen teslim almasının önünü kesen, engelleyen odaklardır. Birleşik mücadele güçlerinin de sokağı ve temel perspektifi hepimiz için direnişi daha öteye taşımak. Bu anlamda ortaklaşacağımız noktalar olacaktır.
"Ev hapsi" kararıyla serbest bırakıldınız. Ev hapsinin, hapis olmadığı fikri oluşturulmaya çalışılıyor. Sizin yorumunuz nedir bu konuda?
Aslında hapis demek tam yerinde. Buradaki temel amaç özellikle örgütlü yapıların, bizlerin sokağı zapt etmeye çalışan, sokakta sesini duyurmaya çalışanların kadroların önünü kesip sokaktan alıp evlere hapsetmek. Bir nevi hapis ve bu aldıkları kararlar tesadüf değil. Ev hapsi verilen biz 24 kişiydik, 10 kişide Boğaziçi direnişinden var. Avukatlarımız gereken girişimlerde bulunacaklar. Ayrıca biz de buna karşı mücadele etmeliyiz. Buna izin vermemeliyiz asla. Çünkü biz siyaseti alanlarda yapmak için yola çıktık. İşçiler, öğrenciler, kadınlar, LGBTİ+'larla hareketi yürütmek. Pandemi döneminde de evde durmadık, sokaklarda çalışmalarımızı sürdürdük.
Son eklemek istediğiniz bir şey var mı?
Faşizmin korkusu 4 Şubat'ta Kadıköy'de birebir hissedildi. O kadar korkuyorlar ki, daha biz yürümeden olanca güçleriyle binlerce polisle, barikatlarla yollara çıktılar ve açıklaması yapılmasına izin vermek bir yana yürümeye bile izin vermek istemediler. Ben yüzlerce eyleme katılmış biriyim. Bu kadar baskı, şiddet, bulunduğumuz aracın içine sıkılan gazlar ve boğulma tehlikesi ile karşılaşmadım. Bunu vurgulamak istiyorum ve bununla ilgili de girişimlerimiz olacak.
DBP Eşbaşkanı Saliha Aydeniz: Faşizmi yenmek için bir araya geldik
Mücadele Birliği Platformu'ndan Karabulut: Önceliğimiz faşizme karşı sokağı örgütlemek
Partizan Temsilcisi Okay: Toplumdaki dipten dalga ile buluşmak istiyoruz
ESP Eş Genel Başkanı Tümüklü: Savunmayı değil, saldırıyı hedeflediğimiz mücadele sürecini başlattık