15 Ocak 2025 Çarşamba

Deniz Boran yazdı | Canavarın kalbinde pıhtı atıyor

Filistin halkının antisömürgeci, demokratik talep ve haklarını sahiplendiği, birleşik bir zeminde ilerlediği ölçüde savaşı durduracak, bölgede halklar arasında barışı teminat altına alacak güç olma potansiyelini taşıyan bu hareket, her şeyden önce öncü bir program ve önünü açacak birleşik kuvvetin eksikliği nedeniyle İsrail'in "beka"sına takılıp geri çekiliyor. Ve yine ortadaki öncü, ancak ve ancak keskinleşen siyasi saflaşmalar içerisinde bir devrimci seçenek haline gelecektir. Filistin'de, Türkiye'de ve her yerde!

Cumartesi günü, Tel Aviv sokakları: Binler Savunma Bakanlığını kuşatıyor. Batı Kudüs ve Hayfa'da da eşzamanlı eylemler düzenleniyor. Mitingde konuşanlar arasında Filistin direniş güçlerinin 7 Ekim hamlesinde esir alınanların yakınları da var. Binler, tek ses olarak haykırıyor: Hepimiz, bu kanlı hükümetin esirleriyiz!

Politik dinci, ırkçı Netanyahu hükümetinin Filistinlilere, bölge halklarına uyguladığı soykırım, tehcir ve inkar savaşına karşı gelişen, kitleselleşen kitle hareketi savaşın taraflarını korkutuyor. Dünya basını suskun, eylemlere yer vermiyor. Ortadoğu'nun "örnek demokrasisi"nde eylemciler işkenceyle gözaltına alınıyor.

Hamas'ın bir esirin ateşkes ve esir takası için hükümete çağrısını içeren bir video yayımlamasıyla ivme kazanan protestolar, farklı kesimleri içerse de "ateşkes ve müzakere, hemen şimdi" talebinde ortaklaşıyor. Gazze'de, Batı Şeria'da, Lübnan'da, Suriye'de, Yemen'de sınırsız faşist terör estiren, halkların başına bombalar yağdıran Netanyahu şefliğindeki rejim, "içte", başkent Tel Aviv'de yükselen itirazları susturamıyor.

7 EKİM: CANAVARIN KALBİNE HÜCUM
7 Ekim 2023 Filistin tarihi kadar Ortadoğu bakımından da bir eşiktir. Emperyalistlerin onayı ve denetiminde Filistin topraklarının siyasi ilhakıyla kurulan siyonist İsrail devleti, seksen yıla yakındır Filistin halkına, Araplara karşı ırkçı apartheid (ayrımcılık) ile, sınır tanımaz saldırganlıkla var oldu. 90'lı yıllarda ABD'nin tek kutuplu hegemonyasına dayanarak Ortadoğu'da Filistin ulusal direnişi ve varlığına tehdit saydığı rejimleri ortadan kaldırma stratejisini önceledi. TC bu stratejinin temel bir dayanağı ve sadık ittifak gücüydü. Oslo görüşmeleriyle resmiyet kazanan Filistin burjuva hükümetini, onun iradesini dahi tanımayan siyonist İsrail devleti, Birleşmiş Milletler'in "iki devletli çözüm"ünü kendi lehine parça parça bozdu.

Ukrayna savaşıyla yoğunlaşan emperyalist rekabet, keskinleşen bloklaşmalar koşullarında önceki Trump yönetiminin İsrail siyonizmiyle beraber "Yüzyılın Anlaşması"nı ilan etmesini ve "Kudüs İsrail’in bölünmez başkentidir" demesini takiben, İsrail'in saldırı ve katliamları katlanarak arttı.

Köleleştirilmiş, kuşatılmış, parça parça yok oluşa sürüklenen Filistin'in antisiyonist, antisömürgeci birleşik direnişinde bir sıçramayı ifade eden 7 Ekim hamlesi, Filistin ulusunun varoluş yanıtıydı.

Irkçı, faşist, politik dinci Netanyahu şefliğindeki siyonist rejim de Gazze'de, Filistin'de ve bölgede tasfiyeyi ve işgali limitine kadar vardıracak savaş planını yürürlüğe koydu, saldırganlığını Lübnan, Suriye, Yemen, Irak ve İran'ı da içine alacak tarzda yaygınlaştırdı.

SAVAŞI KİM DURDURACAK?
İsrail tarafından işgal edilmiş Filistin topraklarında Netanyahu'ya karşı kitle hareketleri dalga dalga gelişip çekiliyor. Boğazına kadar demagojiye, manipülasyona ve devlet yönetiminde yolsuzluğa batmış Netanyahu rejimine karşı eylemler hükümet kuruluşu ve boyunca dinmedi. Ne var ki savaşın yoğunluğu ve seyrine bağlı olarak gündem ve biçim değiştirdi.

7 Ekim 2023 moment olarak kabul edilirse kış 2023/24, yaz 2024 ve Ocak 2025'de üç dalga olarak gelişen kitle hareketi, savaş esirleriyle ilgili müzakere ve ateşkes talepleriyle ivme kazandı.

Filistin direniş güçlerinin, özellikle de Hamas'ın elindeki esirlerin İsrail'in Gazze'de yürüttüğü soykırımcı savaşına rağmen yaşadığını gösteren video mesaj, son protestoların ateşleyici gücü oldu. Sokağa çıkan binler, Netanyahu rejimine soykırımcı savaşın arkasında olmadıklarını gösterdi. Bizzat 7 Ekim esirlerinin yakınları tarafından gerçekleştirilen konuşmalar, aynı zamanda kitle hareketinin zayıflatıcı yönünü açığa vurdu.

Kendi tabirleriyle "aşırı sağcı", "soykırımcı", "yolsuz" Netanyahu hükümetine karşı tepkiler hayat bulsa da, Filistin ulusal sorununun özünü oluşturan siyonist ilhaka karşı tutarlı demokratik ve özgürlükçü bir çizgi, kitle hareketi içerisinden gelişmiyor. ABD'de, İngiltere'de güçlü bir hareket olan antisiyonist Yahudiler hareketi, İsrail devletinin işgali altındaki Filistin'de damar bulamıyor. Kuşku yok ki İsrail devletinin varoluşsal ideolojik temeli olan siyonist şovenizm bunda belirleyici rol oynuyor. Filistin'de ve işgal altındaki topraklarda, Arap ve Yahudi halkları içerisinde birleşik bir halk hareketini örecek devrimci öncüler de siyasi mücadelede ortaya çıkmayınca kitle hareketleri siyonist öncellere, "devletin bekası"na takılıyor.

İsrailli esir Avrham Munder'in yeğeni Shahar Mor, Donald Trump'a hitap ederek, "Gazze'deki intikam savaşını silahlandırmayı bırakması" çağrısında bulundu. Mor, Gazze'deki İsrailli esirlerin serbest bırakılmasını sağlayacak anlaşmanın bir an önce imzalanması gerektiğini vurgulayarak, Biden yönetimine atfen, "Eski yönetim fena halde başarısız oldu. Siz daha iyisini yapabilirsiniz" ifadelerini kullandı. İsrail ile Hamas arasında 2023 yılının Kasım ayında yapılan karşılıklı esir takasında serbest bırakılan Yochaved Lifshitz de, Trump'a seslenerek, "Bu lanet savaşı hemen bitirin" dedi.

Halbuki Biden yönetimi de, Trump ABD'sinin "Yeni Yüzyıl Antlaşması”yla yürürlüğe koyduğu konsepti devralmış ve yürütmüştü. Netanyahu'yu kapsamlı savaş ve bölgesel saldırganlığa cesaretlendiren de Trump'dı. Suriye'de HTŞ'yle bu temelde ilişkiler geliştiren, İsrail'in kalıcı işgalini meşrulaştıran, ABD'nin ve İsrail'in himayesinde yönetilmeyen Arap ülkelerinin bir bir tasfiyesi amacıyla savaşın bölgeselleşmesine göz yuman da ABD'dir. Trump da bu çizgiyi sürdürecek.

Siyonizmin egemen düşünüş ve siyasi sınırlarını aşamayan kitle hareketinin Trump'dan "iyimser beklenti"ye girmesi anlaşılır. Halbuki savaşı kalıcı olarak durduracak tek güç kitle hareketinin kendisidir. Yeter ki Filistinlilerle, bölge halklarıyla birleşik mücadele kanallarını açsın ve demokratik taleplerini sahiplensin. Ki bu da sömürgecilikten, "kendi hükümeti"nden gerçek kopuş anlamına gelir ve bölgede demokratik, halkçı bir geleceğin kapılarını açar.

PIHTIDAN KRİZE
Bütün sınırlılıkları ve zayıf yönleriyle birlikte savaşın tam ortasında, Filistin için bir varlık-yokluk savaşına dönüşen İsrail saldırganlığının tüm hızıyla sürdüğü -her ne kadar Doha'da ateşkes görüşmeleri için girişimler olsa da- Gazze'de soykırımın yürürlükte olduğu, Suriye'de, Yemen'de bölgesel savaş dinamiklerinin ayakta olduğu koşullarda Netanyahu'nun savaşına karşı gelişen kitle hareketi İsrail devletinin bunalımını ifade eder.

Faşist demagoji, manipülasyon ve her türden şoven histeriye rağmen savaş, her daim bunalım yaratarak gelişir.

Canavarın kalbinde atan pıhtı, İsrail devletinin, sömürgecileri ve emperyalistleri en fazla korkutan "iç dinamik"tir, devlet krizinin itici kuvvetidir.

Filistin halkının antisömürgeci, demokratik talep ve haklarını sahiplendiği, birleşik bir zeminde ilerlediği ölçüde savaşı durduracak, bölgede halklar arasında barışı teminat altına alacak güç olma potansiyelini taşıyan bu hareket, her şeyden önce öncü bir program ve önünü açacak birleşik kuvvetin eksikliği nedeniyle İsrail'in "beka"sına takılıp geri çekiliyor. Ve yine ortadaki öncü, ancak ve ancak keskinleşen siyasi saflaşmalar içerisinde bir devrimci seçenek haline gelecektir. Filistin'de, Türkiye'de ve her yerde!