23 Nisan 2025 Çarşamba

Azze Deniz Akşar yazdı | Kadınlar açısından esnek çalışma ne anlama geliyor?

Şef tipi aile modeliyle, "3 yetmez 5 çocuk doğurun" dayatmaları altında kadınların istihdama katıldığı ara formüller aranıyor. İktidar bu ara formüller aracılığıyla yönetemediği yoksullaşma krizinden kutsal ailesini koruyarak ve aile ekonomisini güçlendirerek çıkmayı umuyor.

Faşist şeflik rejiminin "aile yılı" olarak ilan ettiği 2025'te esnek çalışma modelinde yeni bir sömürü projesi yürürlüğe konuldu. Türkiye Gazetesi tarafından "ev hanımlarına müjde" başlığıyla duyurulan İş Gücü Uyum Programı (İUP) esnek çalışma modeli kadınlar açısından ne anlama geliyor? Peki uzaktan ve esnek çalışma modelleri kadın istihdamını artırma ve kadınların ev, iş yaşamlarını kolaylaştırma işlevi görebilir mi?

Çalışma Bakanı Vedat Işıkhan, "Yurt dışında da var" diyerek İUP benzeri projelere övgüler düzerken, Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, "Aile Yılı Tanıtım Programı"nda yaptığı konuşmada, "Esnek ve uzaktan çalışma modelleriyle kadınların ev ve iş hayatını rahatlatacak yeni imkanları hayata geçireceğiz" demişti. Işıkhan'ın ve Erdoğan'ın söylemlerinden de açıkça anlaşılacağı gibi İUP, AKP-MHP'nin kadın düşmanı "aile yılı" vizyonunun bir tezahürü olarak görülebilir. İktidarın İUP ile kadın emeğini sınırsızca sömürüye açmayı, güvencesiz, sigortasız ve en önemlisi de inşa etmeye giriştiği şef tipi aileyle uyumlu bir istihdam alanı yaratmayı hedefliyor. Ayrıca şef tipi aile modeline uyumlu bir kadın prototipi oluşturma amacıyla 2022 yılında taslak proje olarak hazırladığı kreşlerin kapatılması ve "komşu annelik" modelini uygulamaya başlaması da dönemin özgün kadın düşmanı pratikleridir. Bir yandan kadınlar ev içinde çalışırken, bir yandan da devlet çocuk bakım sorumluluğunu üzerinden atıyor ve kreşleri kapatarak "komşu annelik" uygulamasıyla çocuk bakımını topyekun kadınların omzuna yüklüyor. Böylece "şef tipi aile" güçlendiriliyor. "Komşu annelik" modeli ve diğer esnek çalışma modelleri, toplumsal cinsiyet eşitsizliğini ve kadın emeğinde ücret eşitsizliğini derinleştirecek, "kutsal aileyi" göklere çıkaracak politikalardır ve bunlar puzzle'ı tamamlayan parçalardır.

Esnek ve uzaktan çalışma, kapitalizmin gelişimine paralel olarak toplumsal üretime katılan ve kamusal alanla buluşan kadının yeniden ev içine çekilmesinin ve aynı zamanda emek gücünün maksimum artı değer üreteceği esnek bir sömürü aracıdır. Bu esnek modeller aracılığıyla sermaye ve erkek egemenliği arasındaki çelişki daralır. Başka bir ifadeyle kadın ev içinde bakım emeğiyle ücretsiz, çalışma zamanı belirsiz bir "evsel köleliğe" ek olarak yine güvencesiz, kayıtsız biçimde emeğini pazara sunar, fakat bu sefer evden çalıştığı için kamusal alanla bağı tamamen koparılır. Kabaca ifade edersek, esnek çalışmanın bir yönü kadınların yeniden ev içine çekilmesiyken, diğer bir yönü kadın emeğinin görünmez kılınmasının derinleştirilmesidir.

Kadın özgürlük mücadelesi tarihinin temel taleplerinden biri olan "eşdeğer işe, eşit ücret"i bir madalyon olarak düşünelim. Madalyonun bir yüzünde toplumsal üretim içinde proleter emeğini erkek proleter emeğine denk kılma, diğer yüzündeyse kadının ev içi emeğini görünür kılma çabası bulunur. Bu iki yüzün birbiriyle olan bağıntısı kadının omuzlarına yüklenen ev-aile ve iş yaşamı arasındaki uyumu sağlama yükümlülüğü üzerinden açımlanabilir. Kadının omuzlarına yüklenen bu ödev, tarihsel olarak kapitalizm ve erkek egemenliğinin çelişkili birliğinin çıktısıdır. Bu çelişki erkek egemenliğinin kadını toplumsal yaşamdan soyutlayarak ev içine çekilmesi, sermayenin ise kar güdüsüyle ucuz iş gücü olarak kadını toplumsal üretime katmasında düğümlenir. Esnek çalışma bu açıdan düğümü çözme ve çelişkiyi eritme hamlesi olarak görülebilir.

Eş, çocuk, aile ve iş arasında denge kurma yükünde, kadınlar öncelikle iş yaşamını değil ailenin yani babanın, kocanın ve çocukların gereksinimlerini- öncelemekle yükümlüdür. Bu uyumu sağlayamayanların ücretli iş gücüne katılmaması beklenir, aksi durumda "kötü anne, kötü eş" olarak ötekileştirilir. Dünyada yaşanan ekonomik dalgalanmaları ve coğrafyamızda ağırlaşan yoksulluk krizini hesaba kattığımızda, kadınların toplumsal üretime katılmadığı bir denklemden bahsetmek güçleşiyor. Yine sermayenin de artı değer elde edeceği potansiyel iş gücünden vazgeçeceğinden, emperyalist küreselleşme evresinde kadınların üretim dışı bırakılmasından bahsetmek neredeyse imkansız. İşte şef tipi aile modeliyle, "3 yetmez 5 çocuk doğurun" dayatmaları altında kadınların istihdama katıldığı ara formüller aranıyor. İktidar bu ara formüller aracılığıyla yönetemediği yoksullaşma krizinden kutsal ailesini koruyarak ve aile ekonomisini güçlendirerek çıkmayı umuyor.

Kadının toplumsal üretime doğrudan katıldığı durumda dahi erkek proleterle eşdeğer işe eşit ücret alamadığını görüyoruz. Kadın proleterin emek değeri hala erkek proleterin emek değerine denk değil. Kadın istihdam verilerine yansımayan, ezici çoğunluğu yarı zamanlı, kayıtsız veya sigortasız çalışan kadınların emeğinin ücretlendirmesinde ise durum çok daha vahimdir.

Esnek çalışmanın kadınlar açısından bir diğer zorluğu da belirli bir saat aralığına denk düşen çalışma sınırı olmayan bu sömürüyle kadının bir başına kalmasıdır. Diğer işçilerle bir arada olmama ve aynı ortamda bulunmama; sınıfsal çelişkilerin paylaşıldığı dayanışma, örgütlenme, sendikal faaliyetle buluşma olanaklarını da ortadan kaldırmaktadır. Böylece işçi, güçlükleri tek başına göğüsleyerek bireyselleştiği ve örgütsüzleştiği bir çizgiye çekilir. Bu durum aynı zamanda kadını kendi yaşam alanına yabancılaştırmaktadır. Mekansal faktör işte bu yabancılaşma mefhumunda devreye girer. Kadının ücretsiz köleliğine varan ev içi emeğinin yanında bir de işgücünü değerinin altında sermayeye satmasıyla kadının evsel sömürüsü katmerlenir. Ev kadın için iki kere sömürüldüğü bir fabrikadır artık.

İUP kapsamında çalışanlara günlük 1083 lira ödeniyor ve bu miktar asgari ücrete dahi denk gelmeyen bir ücret. Üstelik on aylık süresini dolduran işçiler için kalıcı istihdam sağlanmıyor ve işçiler aynı programa tekrar giremiyor. Bütün bunların üstüne tazminat hakkı da bulunmuyor.

İstanbul Büyükşehir Belediyesi Bölgesel İstihdam Ofisleri (BİO) ve Bahçeşehir Üniversitesi Ekonomik ve Toplumsal Araştırmalar Merkezi'nin (BETAM) ortak hazırladığı "İstanbul İşgücü Piyasası ve Kadın İstihdamı" araştırma raporunda, çocuk sahibi ve çift gelirli hanelerde kadınların yaklaşık yüz saat çalıştığı tespiti yapılıyor. Ayrıca rapora göre; İstanbul'daki genç evli çiftlerin yüzde 93'ünde kadınlar ev içinde daha fazla sorumluluk yükleniyor. TÜİK'in verilerine göre ise; istihdama katılan üniversite mezunu işçi erkekler ve kadınlar arasındaki ücret farkı yüzde 17,4. Tüm bu verilerde de, kadınların ister ev içinde isterse iş yaşamında daha fazla çalıştıklarını, daha az ücret aldıklarını, kabaca daha fazla sömürüldüklerini görüyoruz. Kadınların doğrudan istihdamında dahi en fazla sömürülen işgücü olduğu bir gerçek. Bundan kaynaklı esnek çalışma, sömürüyü artırmaktan öte bir sonuç getirmeyecektir.

Tüm bu tartışmalar ışığında esnek çalışmanın kadınların ev ve iş yaşamını daha da zorlaştıracağını ve kadın emeği açısından ücret eşitsizliğini derinleştireceğini söyleyebiliriz. Tüm kadınları, kadını eve itmeyi ve şef tipi ailenin kölesi yapmayı hedefleyen "aile yılı"na karşı mücadeleyi yükseltmeye; esnek ve uzaktan sömürü modellerinin tehlikelerine karşı tetikte olmaya çağırıyoruz.