Ayşe Altun yazdı | Artvin halkı yenilmez!
Artvin'in alnı sayılan bir mevki olan Cerattepe'deki herhangi bir madencilik, doğal yaşlı ormanın yok olmasından su kaynaklarının kirlenmesine, çıkarılan cürufun taşınmasının yaratacağı trafik ve tozlanmadan dolayı kent yaşamının etkilenmesine kadar çok boyutlu etkileri söz konusu. Bu yüzden Anayasa Mahkemesi Cerattepe'deki maden faaliyeti için "yürütmeyi durdurma" kararı vermiştir. Bu yüzden Artvinliler baştan beri "Ya Artvin, ya maden" diyor.
Her şey nasıl başladı?
Artvin'de madencilik faaliyeti Cengiz Holding'den önce denenmek istendi, ama yapılamadı. 1990'ların başında Cominco adlı şirket, burada bakır, altın, gümüş ve çinko çıkarma ruhsatı aldı, fakat buna karşı açılan davalar nedeniyle bölgeden ayrıldı. 1998 yılında bölgeye başka bir Kanadalı şirket geldi, fakat aynı süreçler yaşanınca, bunun sonucunda o şirket de gitti. Dolayısıyla Artvin'in, Artvinlilerin altın madenciliğine karşı mücadelesi Cengiz Holding'den önce başladı. Nitekim bu şirketlerin, bölgeden çekilmesinin ardından Eti Bakır yani Cengiz Holding Cerattepe'de altın madenciliği yapmak için bölgeye geldi.
Cengiz Holding, Haziran 2015'te projede değişiklik yaparak yeniden "ÇED olumlu" raporu aldı. Bu kararın ardından bölge halkı Cengiz Holding'i ve iş makinalarını bölgeye sokmamak için müthiş bir direnişe başladı. Kolluk kuvvetlerinin sert müdahalelerine rağmen mücadelelerini sürdürdüler. Bergama'da yaşanan altın madenciliğine karşı o direnişten/mücadeleden sonra yaşanan en uzun soluklu direniş olarak belirtebiliriz. Cerattepe'de halk ve çevre/ekoloji aktivistleri 245 gün boyunca nöbet tutarak altın madenine karşı (Cengiz Holding'e) o coğrafyanın şartlarında önemli bir direniş gösterdi.
Temmuz ayında Rize İdare Mahkemesi, Artvin-Cerattepe'deki madencilik faaliyetleri için 2015'te verilen "ÇED olumlu" raporuyla ile ilgili "hak ihlali" tespitinin ardından kararı iptal etti. Bu karar doğrultusunda bölgedeki madencilik faaliyetlerinin durdurulması ve bir ay içinde alanın boşaltılması gerekiyordu. Nitekim bu karar, hem yerelde mücadeleyi sürdüren insanlar için hem de çevre/ekoloji hareketi için önemli bir kazanım olmuştur.
Fakat sermaye, kanunların esnetilebildiği ülkelerde her zaman kendine bir çıkış yolu bulabildiği için Cengiz Holding de yeni bir yol bularak, doğanın talanı için altın madenciliğini yapabileceği bir başka proje için başvuruda bulundu. Aynı mevkide bakır madenine kırma eleme tesisi ve teleferik hattı kurmak için ÇED süreci başlattı. Cengiz Holding'in Cerattepe'de altın madeni çıkarmaktan vazgeçip bakır madeni çıkaracağım demesinin iki boyutu var.
Birincisi; yalan boyutu. Cerattepe'de kompleks bir maden sahası var. Yani bakır, altın vb. karışık halde bulunuyor. Dolayısıyla ben sadece bakır çıkaracağım demek, halkı kandırmaktan başka bir şey değil. Yeraltından çıkarılan cüruf ayrıştırılarak bakır, altın vb. elde edilecek.
İkincisi ise; gerçek boyutu. Cengiz Holding, bir süredir, bakır madenciliğinden kobalt üretmeye geçiş yaptı. Cengiz Holding, Kastamonu Küre'de, Artvin Murgul'da çıkarılan bakır cevherini Samsun'daki Eti Bakır İzabe ve Elektroliz Tesisi'nde ayrıştırarak bakır ve fosfat gübresi üretiminden geriye kalan "pirit"i Mardin Mazıdağı'ndaki 5 ana fabrika, 17 yardımcı tesisten oluşan Metal Geri Kazanım ve Entegre Gübre Tesisi'ne nakledip, burada da kobalt üretmeye başladı. Mazıdağı'nda üretilen kobaltın, 2020 yılında satın alınan, İngiltere'de Manchester-Liverpool arasında bir bölge olan Widnes'te kurulu "ICoNiChem" fabrikasına ihraç edilerek burada nikel, sodyum ve magnezyumdan ayrıştırarak yüzde 99.99 saflıkta kobalt üretiliyor. Kobaltın kilo başına değeri 70 dolara denk geliyor. Kobalt, akıllı telefonlar, tabletler, bilgisayar ve elektrikli araçlar gibi birçok teknoloji ürününü çalıştıran bataryaların ana maddelerinden. Ayrıca otomobil hava yastığı, enerji türbin kanatlarında, diş protezlerinde ve özel çeliklerde kullanılıyor.
Kastamonu, Artvin dağlarından Mazıdağı'na oradan da Widnes'e bağlanan üretim ağının Küre, Murgul ve Mazıdağı ayaklarında emek ve doğa yıkımı varken Widnes'te "katma değer" var. Cengiz Holding'in "katma değer"i yüksek bu teknoloji atılımın bedeli değişmiyor.
Artvin Cerattepe ile ilgili gerek Artvin Çoruh Üniversitesi Orman Fakültesi'nin hazırladığı bilimsel raporlarda, gerekse de mahkemelerin belirlediği bilirkişi raporlarında, bu mevkide sadece "siyanürlü altın madenciliği yapılamaz" denmemektedir. "Her türlü madencilik yapılamaz" denmektedir. Çünkü, Artvin'in alnı sayılan bir mevki olan Cerattepe'deki herhangi bir madencilik, doğal yaşlı ormanın yok olmasından su kaynaklarının kirlenmesine, çıkarılan cürufun taşınmasının yaratacağı trafik ve tozlanmadan dolayı kent yaşamının etkilenmesine kadar çok boyutlu etkileri söz konusu. Bu yüzden Anayasa Mahkemesi Cerattepe'deki maden faaliyeti için "yürütmeyi durdurma" kararı vermiştir. Bu yüzden Artvinliler baştan beri "Ya Artvin, ya maden" diyor.
Şimdi de Cengiz Holding, "altın değil, bakır madenciliği yapacağız" hilesiyle, İliç'teki siyanürlü liç toprağın heyelanı ile hem 9 işçinin ölmesi hem de bütün Fırat havzasının ekolojik yıkımına neden olan felaket sonrası siyanürlü ölüme halkın gösterdiği tepkiden kurtulacağını sanıyor.
Elbette yöre halkı şirketin yeni "ÇED" başvurusuna karşı da "Ya Artvin, ya maden" demeye, mücadele etmeye devam edecektir. Bununla ilgili olarak bugün (08.01.2025) Ankara'da yapılacak İnceleme Değerlendirme Komisyonu (İDK) toplantısı için Artvinliler seferber olmuş durumda. Artvin'de altın madenciliğinin neden yapılmaması gerektiği, bunun nasıl çevresel sorunlara yol açacağı ve tüm türlerin yaşamına nasıl tehdit oluşturacağı ifade edilecektir.
Altın madenciliği sermayenin-iktidarın anlattığı/aktardığı gibi ne istihdam yaratmakta, ne doğaya zarar vermeden çıkarılmakta, ne de "kalkınma" sağlamaktadır. Bununla ilgili olarak Polen Ekoloji'nin hazırlamış olduğu "Altın madenleri kapatılsın! Siyanürle ölümün ekolojisi" adlı raporda; altın madenciliğinin ortaya çıkarttığı sorunlara yer verilmiştir. Ağaçlar kesilmekte, ormanlar tahrip edilmekte, aşırı su kullanılmakta, ekosistemler zarar görmekte, çevresinde yaşayan insanlar, hayvanlar, canlı türlerinin yaşamı/sağlığı üzerinde uzun vadeli ciddi riskler barındırmaktadır.
Sonuç olarak; Artvin'de 20 yıldan fazladır madenciliğe, altın madenciliğine karşı verilen mücadele bize şunu göstermektedir ki; daha bütünlüklü bir mücadeleye ihtiyaç vardır. Bu noktada geçtiğimiz Kasım ayında başlatılan, "Yaşam Altından Değerlidir" kampanyası ile yapılmak istenen/yapmak istediğimiz altın madenlerine/madenciliğine karşı tek tek proje bazlı değil de bütünsel bir yaklaşım ile mücadele edilmesi gerektiğini göstermektir. Cerattepe, Kazdağları, Bergama, İliç ve daha birçok yerde altın madenciliği yapılmakta ve bütünsel ekolojik mücadele olmazsa daha birçok yerde altın madenciliği yapılacaktır.
"Yaşam Altından Değerlidir" kampanyası yerellerdeki altın madenciliğine karşı mücadele eden çevre örgütleri/platformları/dernekleri ile ortak ve bütünsel bir hareket zemini oluşmasına olanak sağlayarak örgütlü ve tek bir mücadele alanı sunmaktadır. Kampanyanın amaçlarından biri, altın madeni işletmeleri ve projeleriyle mücadeleyi, Türkiye'de altın madenciliğinin ve siyanürle yapılan madenciliğin yasaklanması için çabalamak oluşturmaktadır. Özetle altın madenciliği furyasını hep birlikte ortak mücadele ile durdurabiliriz.
Reşit Kibar'ın ormanlar yok olmasın, ağaçlar kesilmesin diye canından olduğu bu coğrafyada, her ne olursa olsun madenciliğe karşı, sermayenin-iktidarın doğa yağmasına/talanına karşı mücadele sürecek ve elbet kazanan doğa ve yaşam savunucuları olacaktır.