25 Kasım 2024 Pazartesi

Adalet Sivas'a uğramadı

Sivas katliamının ardından 25 yıl geçmiş olmasına rağmen acılar unutulmadı. Bu toprakların yetiştirdiği aydın ve sanatçı birikimini devletin elbirliği ile örgütlediği katliamda kaybedildi. Sivas katliamı davası zaman aşımına uğratılarak katiller aklandı. Sivas'ta adalet talebi hala yakıcılığını koruyor.
Sivas'ta 2 Temmuz 1993'te aralarında aydın, yazar, sanatçı, ozan ve semah ekibinin de aralarında bulunduğu 33 kişinin ölümüyle sonuçlanan Madımak Katliamı'nın ardından 25 yıl geçti. Ne katliamı planlayanlar ve gerçekleştirenler ne de sorumluları açığa çıkarıldı. Halkın adalet talebi halen karşılanmadı. Katliamın yapıldığı ve ateşe verilerek insanların diri diri yakıldığı Madımak Oteli yangın yeri olmaya devam ediyor. Hala yüreklerden kan damlamaya devam ediyor. İnsanlık tarihinin en vahşi ve korkunç katliamları arasında yer alan Sivas Madımak Oteli katliamı yanıtlanmayan bir dizi sorunun cevabını arıyor. Devlet, adalet talebini karşılamak bir yana Sivas katliamı davası zaman aşımına uğratılarak vicdanları sızlattı.
 
SİVAS KATLİAMINA NASIL GELİNDİ
 
Katliamın gerçekleştiği tarihlerde Çiller hükümeti iş başındaydı. DYP'den Tansu Çiller Başbakan, ANAP'tan Mesut Yılmaz ve SHP'den de Erdal İnönü başbakan yardımcılarıydı. Demirel Cumhurbaşkanıydı. Kürt halk hareketine ve devrimci harekete karşı 1993 yılında kirli savaş politikası yürürlüğe sokulmuştu. Kürt halk hareketinin ezilmesi kararı temel bir devlet politikasıydı. İşkencelerin, gözaltında kayıpların, infazların yaygın olduğu yıllar...
 
Tüm bunlara karşın Kürt halk hareketinin gelişimi durdurulamıyordu. Kürtleri tecrit etmek, yalıtmak, Alevilerle Kürt halkının yakınlaşmasını engellemek istediler. Devletin bu katliamı örgütlemesine asıl olarak bu düşünce yön veriyordu.
 
HAZIRLIK KATLİAMDAN ÖNCE YAPILDI
 
Pir Sultan Abdal Kültür Derneği (PSAKD) tarafından 30 Haziran 1993'te anma etkinliklerinin 4'üncüsüne katılmak için yüzlerce aydın, sanatçı ve ozan Ankara'dan Sivas'a hareket etti. Sivas'a ulaşılmasıyla başlayan etkinliklerin ilk günü planlanan şekilde geçerken, "Şeytan'ın Ayetleri" adlı kitabı Türkçe'ye çeviren ve etkinliklere katılan Aziz Nesin üzerinden etkinliğin ikinci günü kentte provokasyonların düğmesine basılmıştı.
 
Camilerde ve çevresinde bazı gruplar toplanmaya başlarken, anma etkinliği için gelen gruba saldırı olabileceği söylentileri şehirde yayılmaya başlandı. "Müminlere öz canlarından daha ileri olan Allah Resûlü'ne (S.A.V.) ve O'nun temiz zevcelerine, Allah'ın beytine (Kâbe'ye) ve kitab'ı Kur-an'a alçakça küfredilmekte ve müminlerin izzet ve namuslarına saldırılmaktadır" gibi halkı kışkırtan ilanlar evlere bırakıldı. Yerel gazeteler katliam ve lince çağıran manşetlerle çıktı.
 
SALDIRI İÇİN CUMA NAMAZI ÇIKIŞI BEKLENDİ
 
Şenlikler kapsamında Can Şenliği oyuncuları davul eşliğinde bir gösteri yapmak için yaptığı çağrıyı Çifte Minare etrafında Cuma namazı için toplanan grup, "Ezanı bastırmak istiyor zındıklar" diyerek provoke etti. Ardından "Sivas laiklere mezar olacak", "Cumhuriyet Sivas'ta kuruldu, Sivas'ta yıkılacak", "Sivas Aziz'e mezar olacak" sloganları atarak Cuma namazından çıkan gruplar anma etkinliğinin yapıldığı Kültür Merkezi'nde bulananlara saldırdı.
 
ASKERLER OTELDEN ÇEKİLDİ KATLİAM BAŞLADI
 
Gittikçe kalabalıklaşan ve sayıları onbinleri bulan saldırganlar Hükümet Konağı'nı taşlamaya başladı. Ardından Hükümet Konağına 500 metre mesafede olan Madımak Oteli'ne saldırdı. Linç grupları ile görüşen emniyet ve ordu güçleri Madımak Oteli'nin çevresinden ayrıldılar. Saldırganlar oteli, önündeki arabaları ters çevirip, araçlardan aldıkları benzinle tutuşturdu. Yangını söndürmek için gelen itfaiye ekiplerinin de su hortumlarını parçalayan saldırganlar yangının büyümesi için otelin kırık camlarından içeri benzinle ıslatılmış bez parçaları attı.
 
YARDIM ÇAĞRILARI YANITSIZ KALDI
 
Bu sırada otel içinde kalanlar dönemin başbakan yardımcılarını, bakanları dahil tüm devlet yetkililerini aradı ve oteldeki çığlıkları dinleterek yardım istedi. Yetkililerin "Korkmayın her türlü önlem alındı" demesine rağmen bahsedilen önlem bir türlü alınmadı. Otelde mahsur kalanların aradığı SHP Genel Başkanı ve Başbakan Yardımcısı Erdal İnönü, "Gereken önlemleri alacağız, merak etmeyin" demişti. Katliamdan sonra görevden alınan Sivas Emniyet Müdürü Doğukan Öner'e olayların büyüdüğü haberi verilmiş ancak Öner'den "Müdahale etmeyin" emri alınmıştı.
 
Yaklaşık 12 saat sonra saldırgan gruba "müdahale edildi" ve yangın söndürüldü. İkisi otel görevlisi olmak üzere anma için gelen 35 kişi yaşamını yitirdi. Otelde kalan 51 kişi kendi olanaklarıyla otelden kurtuldu.
 
BU TOPRAKLARIN BİRİKİMİNİ YAKTILAR
 
Alevileri hedef alan katliamda, yazar, şair, sanatçı, felsefeci, ozan ve çocuk yaşta insanlar katledildi. Katledilenlerin her biri sadece Alevi toplumunun değil aynı zamanda Türkiye'nin de yetişmiş önemli değerleriydi.
 
Ozan Muhlis Akarsu ve eşi Muhibe Akarsu, araştırmacı-yazar Asım Bezirci, halk ozanı Nesimi Çimen, ozan ve sanatçı Hasret Gültekin, şair ve yazar Metin Altıok, karikatürist Asaf Koçak, şair Behçet Sefa Aysan, gazeteci Mehmet Kaynak, şair Uğur Kaynar, sanatçı Edibe Sulari'nin de aralarında bulunduğu aydınlar, 12 ve 15 yaşında olan Koray ile Menekşe Kaya kardeşler, 16 ve 17 yaşında olan Asuman ve Yasemin Sivri kardeşler ile misafirleri Hollandalı üniversite öğrencisi Carina Cuanna, yaşamını yitiren 33 can arasındaydı.
 
HEPSİ ORADAYDI
 
Sivas katliamı MİT, Kontrgeilla ve faşist çeteler eliyle gerçekleştirildi. Dönemin devlet yetkililerinin açıklamaları katliamın önceden devlet tarafından planlandığı ve örgütlendiğini gösteriyordu.
 
Dönemin Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel ise katliam yaşanırken "Halkla güvenlik güçlerini karşı karşıya getirmeyiniz" diyerek katliamın gerçekleşmesini bekledi. Demirel, katliamdan sonra "Olay münferittir. Ağır tahrik var. Bu tahrik sonucu halk galeyana gelmiş... Güvenlik kuvvetleri ellerinden geleni yapmışlardır... Karşılıklı gruplar arasında çatışma yoktur. Bir otelin yakılmasından dolayı can kaybı vardır" açıklaması yaptı.
 
24 Haziran seçimleri öncesinde Erdoğan'ın Yenikapı mitinginde boy gösteren dönemin Başbakanı Tansu Çiller, "Çok şükür, otel dışındaki halkımız bir zarar görmemiştir" diyerek klatliamı açıkça savunmuştur.
 
Dönemin Başbakan Yardımcısı Erdal İnönü ise olaylar sırasında telefonla Aziz Nesin ile konuşup "En kısa zamanda takviye güç göndereceğiz" demesine rağmen katliamdan sonra "Ne yapayım, yetkim yoktu" şeklinde açıklama yaptı.
 
Sivas Emniyet Müdürü Doğukan Öner, polislere "Müdahale etmeyin" emrini verdiği iddiaları tartışıldı ve katliamdan 8 gün sonra görevden alındı.
 
Sivas Valisi Ahmet Karabilgin ise 9 Temmuz 1993'te görevden alındı. Görevden alınmasının üzerine Karabilgin, "Birçok yerden yardım istedim. Yardım iş işten geçtikten sonra geldi. Taleplerimi dikkate almayanlara dokunulmadı" açıklaması yaptı.
 
Katliam gerçekleşirken Cumhurbaşkanı'ından başbakanına, bakanlarına ve emniyet yetkililerine kadar hepsi oradaydı. Devletin kolektif katliamına imza atmışlardı.
 
KATİLLER ÖDÜLLENDİRİLDİ, DAVA ZAMAN AŞIMINA UĞRATILDI
 
Katliamdan sonra tutuklanan 124 kişinin davası Sivas yerine Ankara 1 Nolu Devlet Güvenlik Mahkemesi'ne gönderildi.
 
Mahkemenin verdiği karara göre 22 sanık hakkında 15'er yıl, 3 sanık hakkında 10'ar yıl, 54 sanık hakkında 3'er yıl, 6 sanık hakkında 2'şer yıl hapis cezası, 37 sanık hakkında da beraat kararı verdi. Hatta mahkeme Aziz Nesin'in yazdığı kitabı ağır tahrik unsuru olarak görerek ceza indirimine gitti. Bunun üzerine katliama maruz kalan ailelerin avukatları davayı temyize gönderdi.
 
Yargıtay, 9. Dairesi DGM'nin kararını esastan bozarak yargılamanın yeniden yapılmasını talep etti ve yargılama yeniden başladı.
 
Ankara 1 Nolu DGM yeniden yaptığı yargılama sonucu ikinci kararını 28 Kasım 1997'de verdi. Verilen karara göre 33 sanığa idam cezası verildi. Karar sanık avukatları tarafından temyiz edildi. Yargıtay 9. Ceza Dairesi, Ankara 1 Nolu DGM'nin verdiği hapis cezalarını onaylarken, 33 idam cezasını "usul noksanlıkları" gerekçesiyle bozdu. Diğerlerine değişen düzeyde hapis cezaları verdi. İdam cezaları daha sonra müebbet hapse çevrildi.
 
ERÇAKMAK SİVAS'TAYMIŞ
 
Davanın 1 numaralı sanığı olarak belirlenen ve Sivas Belediye Meclisi'nin Refah Partili üyesi Cafer Erçakmak hiçbir zaman yakalanmadı. Hakkında İnterpol aracılığı ile kırmızı bülten ile arama kararı çıkarılan Erçakmak'ın yeri ancak öldükten sonra tespit edilebildi. 10 Temmuz 2011 tarihinde Sivas'ta kalp krizi sonucu öldüğü ortaya çıkan Erçakmak'ın gizlice Yukarı Tekke Mezarlığı'na gömüldüğü polise yapılan bir ihbar sonucunda öğrenildi.
 
Katliamın bir numaralı sanığı Erçakmak, arandığı süre içerisinde 27 Temmuz 1999'da Sivas Altınyayla Belediyesi'nde evlendiği, 22 Mayıs 1997'de askerlik görevine başladığı, ardından çocuğunu nüfusa kaydettirdiği ve 2000 yılında ehliyet aldığı ortaya çıktı.
 
Sivas Davası'nda Yargıtay'ın 1997'deki bozma kararından sonra tahliye edilen ancak daha sonra haklarında yakalama kararı çıkan 8 sanık halen yakalanamadı. Mahkeme'nin 13 Mart 2012 tarihinde verdiği karara göre sanıklar Cafer Erçakmak ve Yılmaz Bağ'ın ölmeleri; Şevket Erdoğan, Köksal Koçak, İhsan Çakmak, Hakan Karaca ve Necmi Karaömeroğlu yönünden ise zaman aşımı nedeniyle kamu davasının düşürülmesine hükmetti.
 
ERDOĞAN: HAYIRLI OLSUN
 
Dönemin Başbakanı Erdoğan ise 13 Mart 2012 yılındaki grup toplantısında çıkışta Sivas katliamı davasının zaman aşımından düşmesiyle ilgili sorularını yanıtlarken ''Milletimiz için, ülkemiz için hayırlı olsun" dedi. Katliam davasında katillerin avukatlığını yapan Hayati Yazıcı, Kemal Kurt, Mehmet Bulut, Bülent Tüfekçi, Zeyid Aslan, Ali Aşlık, Halil Ürün ve Hüsnü Turan, AKP'den milletvekili seçildi.
 
KATLAMI GERÇEKLEŞTİREN ZİHNİYET DEVAM EDİYOR
 
Katliamı gerçekleştiren zihniyet devam ediyor. Katliamın sorumluları ile mitinglerde boy gösteren, katliamda rol alanların avukatlığını yapanları milletvekili, bakan yaparak ödüllendiren, davanın zamanaşımına uğratılmasından sevinç duyan zihniyet bugün de devam ediyor.