19 Mayıs 2024 Pazar

Van'da binlerce kişi 'barış yaşatır' mitinginde buluştu

HDP ile DBP, Van'da Musa Anter Parkı'nda "Barış Yaşatır" şiarıyla 1 Eylül Dünya Barış Günü Mitingi düzenlendi.

Van'da Halkların Demokratik Partisi (HDP) ile Demokratik Bölgeler Partisi (DBP) tarafından "Barış Yaşatır" şiarıyla 1 Eylül Dünya Barış Günü Mitingi dazenledi. Musa Anter Parkı'nda düzenlenen mitinge katılmak için çevre il ve ilçelerden gruplar halinde yola çıkan çok sayıda kişi, miting alanına ulaştı. Rengârenk süslenen miting alanına iki koldan giriş yapıldı.

TECRİDE TEPKİ
PKK lideri Abdullah Öcalan'a uygulanan tecrite karşı "Toplumsal barış için tecride dur de", "Savaşa karşı barış" ve "Barış yaşatır", "Cezaevlerine ses ol", "Açlık grevlerine ses ver" yazılı pankartlar asıldı. Gruplar halinde miting alanına giriş yapan halk, "Bijî Serok Apo", "Bijî berxwedana zindana", "Barış hemen şimdi", "Jin jiyan azadî" sloganları attı. Miting alanında bir araya gelen binlerce kişi, çalınan müzikler eşliğinde halay çekti.

KİTLESEL YÜRÜYÜŞ
HDP il binası önünde bir araya gelen yüzlerce kişi, HDP Eş Genel Başkanı Pervin Buldan ile DBP Eş Genel Başkanı Keskin Bayındır'ın katılımıyla miting alanına yürüyüş gerçekleştirdi. Yürüyüş kolu, miting alanında sloganlar ve zılgıtlarla karşılandı. 

'TEK YOL BARIŞ'
Koma Aryen'in seslendirdiği ezgilerle başlayan konserde açılış konuşmasını yapan Tertip Komitesi Başkanı Ömer Işık, Kürt sorununda denenmiş yöntemlerin tekrar edilmesiyle çözümsüzlüğün sürdürüldüğünü belirterek, tek yolun barış olduğunu söyledi. Çözümsüzlük siyasetinde ısrarın çatışmaları derinleştirdiğini ifade eden Işık, "Bu anlayışla kaybedecekler. Bizler hep birlikte barışı haykıracağız ve bunu umut olmaktan mücadele biçimine dönüştüreceğiz. Barış ancak böyle inşa edilir" dedi.

TECRİDE KARŞI MÜCADELE
Işık'ın konuşmasının ardından sanatçı Nurcan Değirmenci sahne aldı. Mitinge katılan halk, Değirmenci'nin şarkıyalarıyla bir süre halay çekti. Ardından konuşan HDP İl Eşbaşkanı Handan Karakoyun, onurlu bir barış çağrısı için toplandıklarını belirterek, "Barışın en çok sizin hakkınız olduğunu biliyoruz. Ancak erkek egemen devletler hiçbir zaman barışı istemiyorlar. Barışta ısrar etmeye devam edeceğiz. Tecrit ve baskıyı dayatanlara karşı mücadele yürütüyoruz. Bölgede ve Orta Doğu'da devam eden savaşın son bulması için tüm aktörleri göreve çağırıyoruz. Kürt halkı başta olmak üzere tüm halklara barışı armağan etmek için mücadele etmeye devam edeceğiz. Savaş politikasında ısrar edenler tecridi bir yöntem olarak kullanıyorlar. Toplumsal barışın önünde en büyük engel tecrittir. Tecride karşı direnen zindan direnişçilerine ses vererek barışı yaşatabiliriz. Toplumsal tecridi dayatan, halkları düşmanlaştıran tüm politikalara renklerimizle karşı duruyoruz" dedi.

İNKAR SİYASETİ
Emek ve Demokrasi Platformu Sözcüsü İbrahim Çelik, iktidarın Kürt sorununda barış yerine "imha ve inkar siyasetinde" ısrar ettiğini söyledi. Kürt sorununda çözümün günlük çıkarlara heba edildiğini ifade eden Çelik, "İnadına barış diye haykırıyoruz" diye kaydetti.

BARIŞ GÜVERCİNİ UÇURULDU
DBP Eş Genel Başkanı Keskin Bayındır ve HDP Eş Genel Başkanı Pervin Buldan ile milletvekilleri, sahnede barış güvercinleri uçurdu.

TARİHİ DURUŞ
Binlere seslenen DBP Eş Genel Başkanı Keskin Bayındır, Kürtlerin direniş ve mücadelelerinin halkların geleceğini belirlediğini ifade eden Bayındır, "Kürdistan ve Türkiye'de barış mitingleri yapmak istiyorduk ama engel çıkardılar. Burada da çıkarmak istediler ama halkımız alanları doldurdu. Biz 1 Eylül Dünya Barış Günü'nde barıştan söz etmek isterdik ama egemen güçler halklar üzerinde imha politikalarını sürdürüyorlar. Özellikle de Kürt halkının üzerinde bir imha politikası sürdürülüyor. Egemen güçler Ortadoğu'nun her alanında savaş politikalarını devreye soktular. Ama Kürtler buna karşı çok büyük bir mücadele sergiliyor. Halkımız bu politikalara karşı çözüm iradesini, özgürlük ve barış taleplerini büyük bir duruşla haykırıyor. Bu duruş tarihi bir duruştur. Bizim bu duruşumuz Ortadoğu'daki egemenlerin politikalarına bir cevaptır. Bu egemen güçler savaşı Kürtlerin kaderi haline getirmek istiyorlar. Bu savaş politikaları asla Kürtlerin kaderi olmayacak. Kürtler bu politikalara karşı mücadeleleriyle tanınıyor. Biz her yerde söylüyoruz; bu yüzyıl Kürtlerin yüzyılı olacaktır. Kürtler, Kürdistan ve Ortadoğu'da barışın öncülüğünü her zamankinden daha güçlü yapacaktır. Bunun için herkesin bu mücadele alanına girmesi gerekiyor" dedi.

SAVAŞ POLİTİKALARI
AKP-MHP'nin savaş politikalarında ısrarla Kürtlerin birlikteliğini parçalamak istediklerini dile getiren Bayındır, "Onların bu politikasına karşı Kürt halkı yüzyıldır nasıl mücadele ettiyse, bundan sonra da mücadelesini sürdürecektir. Biz şuan halk olarak kritik bir süreçten geçiyoruz. İktidar, Kürdistan'daki savaş politikasını Sayın Öcalan üzerinden yürütüyor. Eğer bu ülkede çözüm politikalarını devreye koymak istiyorsanız, tecridi kaldırmaktan başka çareniz yoktur. Halkımızın da talebi budur. Halkımız direniş ve mücadelesiyle demokrasi ve barışı mutlaka getirecektir. ABD 40 yıl Afganistan'da bir politika yürüttü ve en sonunda çekildi. Hiçbir güç, savaş politikasıyla başaramadı ve başaramayacaktır. Hele hele Kürt halkına karşı yürütülen savaş ve asimilasyon politikası, asla başarılı olamayacaktır. Çözüm tecridin kaldırılması, kayyumların geri gitmesidir" diye konuştu.

BÜYÜK DEĞİŞİMLER OLACAK
Kürtlerin direniş ve mücadelesiyle Türkiye'de büyük değişimlerin olacağını kaydeden Bayındır, "Gün Kürtlerin özgürlük, Kürt sorunun çözüm günüdür" diye belirtti.

Sanatçı Murat Demir'in seslendirdiği şarkıların ardından HDP Eş Genel Başkanı Pervin Buldan halk seslendi.

'BARIŞIN KENDİSİ YOLDUR'
Buldan konuşmasında "Bugün 1 Eylül Dünya Barış Günü, halklara kutlu olsun. Sevgili halkımız, değerli Van halkı, hepinizin 1 Eylül Dünya Barış Günü'nü yürekten kutluyorum. 1 Eylül'ün bu ülkede barış adına atılacak bütün adımlara vesile olmasını yürekten temenni ediyorum. Barışa susamış bu topraklarda, kalbi yüreği, beyni, barışla vuran, barışla yüreği atan milyonların 1 Eylül Dünya Barış Günü'nü, HDP olarak kutluyoruz. Türkiye ve Ortadoğu halklarının ihtiyaç duyduğu bir zamanda, barışa ne kadar özlem duyduğumuz zamandan geçiyoruz. Evet, barış sadece bir isim olarak barış değil. Elbette barış adalettir, özgürlüktür, emektir, alın teridir, aynı zamanda hakça yaşamdır. Gandhi'nin dediği gibi, barışa giden bir yol yoktur, barışın kendisi bir yoldur" dedi.

İKTİDARIN SİYASİ KRİZLERİ
Bu topraklarda büyük acıların yaşandığını, büyük bedellerin ödendiğini, barış için mücadele edildiğini, her zaman için barış adına, demokrasi adına, özgürlükler adına, büyük mücadeleler verildiğini vurgulayan Buldan, "Kaybettiğimiz canlarımız, yaşadığımız yıkımların bir nedeni var. Halkımızın tercih etmediği, onay vermediği savaş politikalarıdır. Ülkemiz son 6 yıldır bu savaş politikalarına prim veren, savaş politikalarının birebir içerisinde olan, halkımızı bu politikalarla ekonomik krizin, sosyal krizlerin, siyasi krizlerin içerisine sürükleyen bir hale getiren bir iktidar var karşımızda. O da AKP ve MHP iktidarıdır" diye kaydetti. 

HALKLARIN ÖZLEMİ
Buldan konuşmasını şöyle sürdürdü: Çözüm ve barış olmadığı için Türkiye'nin her gün başka bir yere savrulduğu bir zamandan geçiyoruz. Oysa biliyoruz, tanıklık ettik, gördük ve yaşadık: 2013 yılı hepimizin hafızasında, yüreğinde önemli bir tarih. 2013'te başlayan diyalog ve müzakere süreci, görülme süreci, Türkiye ve Ortadoğu'nun kaderinin tarihi olarak değiştirecek olan bir adımdır. Bunu bizler Türkiye halkları olarak önemle takip ettik, üzerinde durduk. Sadece barış ve müzakere süreci değil, onun arkasında atılan adımlar da vardı. 28 Şubat'ta Dolmabahçe'de okunan mutabakat metni, bu ülkenin barışa adım adım gitmesi için atılan adımlardan bir tanesiydi, o da kıymetli bir adımdır. Ancak bu ülkeyi yönetenler çözüm yerine çözümsüzlüğü tercih ettiler, savaş politikalarını tercih ettiler, halkların ortak geleceğine darbe yaptılar. Bunu yaparken tecridi derinleştirdiler, Türkiye halklarına barışı unutturmaya çalıştılar. Türkiye halkları 2013 yılında barışın geleceğini özlemle bekliyordu, o iklim Türkiye'ye yayılmıştı.

"Çözüm ve barış olmadığı için Türkiye'nin her gün başka bir yere savrulduğu bir zamandan geçiyoruz. Oysa biliyoruz, tanıklık ettik, gördük ve yaşadık: 2013 yılı hepimizin hafızasında, yüreğinde önemli bir tarih. 2013'te başlayan diyalog ve müzakere süreci, görülme süreci, Türkiye ve Ortadoğu'nun kaderinin tarihi olarak değiştirecek olan bir adımdır. Bunu bizler Türkiye halkları olarak önemle takip ettik, üzerinde durduk. Sadece barış ve müzakere süreci değil, onun arkasında atılan adımlar da vardı. 28 Şubat'ta Dolmabahçe'de okunan mutabakat metni, bu ülkenin barışa adım adım gitmesi için atılan adımlardan bir tanesiydi, o da kıymetli bir adımdır. Ancak bu ülkeyi yönetenler çözüm yerine çözümsüzlüğü tercih ettiler, savaş politikalarını tercih ettiler, halkların ortak geleceğine darbe yaptılar. Bunu yaparken tecridi derinleştirdiler, Türkiye halklarına barışı unutturmaya çalıştılar. Türkiye halkları 2013 yılında barışın geleceğini özlemle bekliyordu, o iklim Türkiye'ye yayılmıştı."

'TÜRKİYE TÜM SAVAŞLARIN İÇERİSİNDE'
İktidarın inkar ve asimilasyon politikalarında ısrar etmesinin ülkeye hiçbir şey kazandırmadığını aksine bir yüzyıl daha geriye gitmesine yol açtığını belirten Buldan "Ortadoğu'da yaşanan tüm savaşların içine bu iktidar Türkiye'yi soktu. Atık savaşların içerisine sürüklenen bir Türkiye var. Bu savaşın maliyetini ekonomik ve sosyal olarak Türkiye halkları her gün ödemek zorunda kaldı. Kürt sorunuyla yüzleşemeyen bir ülke mafyanın, çetelerin, krizlerin ve bunların oluşturduğu düzenlere teslim oldu. Kürt sorunun çözümü için diyalog, müzakere, tecridin kalkması acil ve elzemdir. Çünkü çözümün olmadığı bir ülkede demokrasi olmaz, adalet, refah, istikrar ve güvenli bir yaşam asla olamaz. Bugün en önemli meselemiz tabi ki barıştır. Bir kez daha barışa ne kadar ihtiyaç duyulduğunu tartışmak istiyoruz. Çünkü artık yönetilemeyen bir ülke var. AKP-MHP'nin artık ülkeyi yönetemediğini iyi biliyoruz. Bu ülke artık yönetilemiyor. Bu ülkede: faşizm koşullarının olduğu, demokratik siyasete darbe yapıldığı bir ülke, açlığa, yoksulluğa, işsizliğe mahkum edilen milyonlar, geleceği çalınan gençler, her gün sokak ortasında katledilen kadınlar, çökertilen ekonomi, sömürülen alın teri, yakılan orman, kurutulan sular, nefret ve ırkçılık siyaseti var.  İnsanların artık kardeşçe bir arada yaşaması olanak bulmayan bir ortam yaratan iktidar var" diye belirtti.

'İKTİDAR HERKESE DÜŞMAN'
Barışı ancak acıları hissedenler, umudu da ancak cesareti olanların hissedebileceğini söyleyen Buldan, "Biz de milyonlarla birlikte bu cesareti; savaşa karşı barışı her alanda ısrarla savunmaya devam edeceğiz. Çünkü biliyoruz ki bu ülkeyi yönetenler Kürtlere, kadınlara, Alevi'ye, Sünni'ye, Ermeni'ye, Süryani'ye düşman. İşte bunlara karşı mücadele edenler, yine barış ve demokrasi için mücadele veren arkadaşlarımız şuan cezaevlerinde. Bu arkadaşlarımız annelerimizi artık gözyaşı dökmesin, gencecik insanlar toprağa düşmesin diye mücadele ettiler ama cezaevine atıldılar.  Biz barış istiyor ve bunda ısrar ediyoruz. Ama barışın sağlanması için Kürt sorunun demokratik yöntemlerle çözülmesi gerekiyor. Barış sorunu sadece HDP'nin sorunu değil, olmamalıdır. Bu sorun vicdanı olan herkesin sorunudur. Kürt sorunun çözümsüzlüğü 83 milyona mağduriyet olarak geri dönmektedir. Kürt sorunun demokratik olarak çözülmesini haykırmanın zamanı gelmiştir" dedi.

HDP'NİN DEKLARASYONU 27 EYLÜL'DE
27 Eylül'de HDP'nin "İlkelerimiz" başlığıyla bir deklarasyon yayımlayacağını söyleyen Buldan, "Bizler, siyasal ve toplumsal muhalefete, demokrasi güçlerine, vicdanlı olan herkese çağrıyı yapıyoruz. Kurulması gereken ittifak barış ittifakıdır. Herkes barış ittifakı üzerinde çalışmalı ve bu ittifakı hayata geçirmelidir. Türkiye'nin en acil ihtiyacı barıştır. Türkiye'nin barış ittifakını oluşturmak için çalışması gerekiyor. HDP olarak 27 Eylül'de ilkelerimizi açıklayacağız. Türkiye'nin tüm sorunlarının yanında Kürt sorunu ve diğer sorunların çözümüne dair ilkelerimizi Türkiye kamuoyuna açıklayacağız. Bu ilkeler açıklandıktan sonra Türkiye halkları HDP etrafında kenetlenecek, HDP büyüyüp genişleyecektir. Bu aşamadan sonra imha ve inkar siyasetine 'hayır' diyenler kendilerini belli edeceklerdir. HDP'nin Türkiye siyasetinde büyük bir umut olduğunu, çözüm gücü ve cesaret olduğunu bir kez daha göstereceğiz" diye konuştu.

Buldan'ın açıklamalarının ardından Grup Abdal sahne aldı. Konserin ardından dağılan kitle yine "Bijî Serok Apo" ve "Bijî berxwedana zindana" sloganları atarak yürüdü. Yürüyüş sırasında polis sık sık slogan atmamaları yönünde uyarılar yaptı. Milli Egemenlik ve Maraş caddelerine yürüyenlere polis saldırdı.