13 Haziran 2025 Cuma

Siyasi kültür, mücadele yoldaşlığı ve birleşik mücadele 

Günümüzde PKK 12. Kongresi kararlarının ve bunlara yöneltilen ideolojik eleştirilerin, tartışmaların taşıdığı öneme karşın, mücadelenin değişik tipten politik ihtiyaçları bir adım öne çıkıyor. Faşist şeflik rejimi, tüm beyaz terör aygıtıyla, silahlı ve silahsız yüksek bürokrasi kurumlarıyla yerli yerinde. Kuzey Kürdistan'da inkarcı sömürgeci boyunduruk sürüyor. Erkek egemen sistem kendini tahkim etmeye çalışıyor. Hapishaneler tıka basa dolu. İmralı sistemi ayakta. Kirli savaş suçluları rejimin itibarlı vatanseverleri olmaya devam ediyor. Saray cuntası ateşkes ilan etmiş değil, tersine saldırılarını sürdürüyor. Ulusal demokratik talepler yönünde tek bir adım bile atılmıyor.

PKK 12. Kongresi, geride kalan mücadele dönemini, antisömürgeci, antifaşist strateji dahil değişik yönlerden ele aldı, tartıştı. Stratejik ve dönemsel kazanımları, başarıları, ulaşılan düzeyi, yaratılan değerleri, keza 90'lar sonrası stratejik ve dönemsel yetersizlik, hata ve gerilikleri saptadı ve temel yönleri halklarımızla paylaştı. Bundan sonra ulusal demokratik savaşımda silahlı mücadeleye ve illegal örgüt biçimlerine başvurmayacağını bu nedenle de PKK'yi ve askeri örgütleri feshedeceğini; mücadeleye yeni araç ve biçimlerle devam edeceğini açıkladı. Güçlerine ve yurtsever kitlelere 12. Kongre'de ortaya konulan değişim dönüşümü özümseme ve yeni stratejiye ve taktiklere hayat verecek çalışmaları yoğunlaştırma, mücadeleyi bu temelde yükseltme çağrısı yaptı. Ulusal demokratik basın bu kapsamda çok sayıda değerlendirme yayınladı.

Kongre, vurgulananlarla birlikte, faşist sömürgeci devlet, devrimci strateji, örgüt ve mücadele biçimleri kapsamında PKK'yle sınırlı kalmayan, genel ve ilkesel değerlendirmeler yaptı. "Sosyalizm", "ulusal sorun" ve "siyasi demokrasi" başlıklarındaki güncellenmiş bakış açısını kavramsal tarzda halklarımızla paylaştı. Tüm bunları aynı zamanda, silahsız, yasal, barışçıl, fiili meşru örgüt ve mücadele biçimlere dayalı yeni stratejinin haklılığının, doğruluğunun, hatta kaçınılmazlığının ideolojik-teorik gerekçeleri olarak sundu. Kongre delegelerinin de ifade ettiği gibi, ilkesel ve stratejik nitelikteki kararlar PKK 12. Kongre'sine tıpkı 1. (veya Kuruluş) Kongresi gibi tarih içinde özel bir önem veya anlam kazandırdı.

Gerek PKK'nin mücadelede tuttuğu yer, gerekse de mevcut bölgesel ve uluslararası koşullar nedeniyle etki ve sonuçları Kürdistan'ı aşması kaçınılmaz olan 12. Kongre kararlarının devrimci ve reformcu kesimleriyle emekçi soldan parti ve örgütlerin değerlendirmelerine konu olması da kaçınılmazdı. Keza dünya burjuvazisinin çeşitli kurumlarının, sözcülerinin ve burjuva düzen partilerinin silahlı mücadeleye son verilmesi, PKK'nin feshi hakkında görüş beyan etmesi de durumun doğasına uygundu.
Silahlı mücadeleye son verildiği, yasal örgüt biçimlerinin esas alınacağı kararı ve bunun ilkesel biçimde gerekçelendirilmesi dünyanın dört köşesinden burjuva devletler ve kurumlar tarafından övüldü ve alkışlandı. Keza, Türkiye ve Kuzey Kürdistan zeminli, kendini ve amaçlarını genel bir ifadeyle "sosyalist" olarak niteleyen reformcu partilerin ("haklılığımız görüldü" vurgusu eşliğinde yaptıkları) destek açıklamaları ve övgüleriyle karşılandı. Devrimci partilerin bir bölümü her iki meseleyle bağlı eleştirilerini paylaşırken, bazıları ise düşünce açıklamaktan imtina etti.

Bu aşamanın kendi zemininden kopmayan sağlıklı tartışmalarla aşılması, eleştiri ve uyarıların hiç değilse bazı yönlerinden bir kuvvet çıkarılması gerekirdi. Öyle olmadı. Marks ve Lenin'den Stalin ve Dimitrov'a; sosyalizmin inşa deneylerinden III. Enternasyonal ve Kominform'a değin her şeyin en kolay, en yüzeysel, en keyfi, en üslupsuz, en içeriksiz olanlar dahil eleştiriye boğulduğu bir "dönemde", eleştirilerle tepkisel ve nesnellikten uzak bir tarzla ilişkilenildi. Ulusal demokratik basında veya internet bataklıklarında yazan kimi bireylerin iddiaları ve işlevleri ise konumuz dışındadır. Onlar ayrıca ele alınmayı gerektiriyor.

Emekçi solun ve ulusal demokratik hareketin, devrimci mücadelenin, ulusal kurtuluş savaşımının, demokratik hak ve özgürlükler kavgasının en sıkı kuşatmaya alındığı; devrim ocaklarının söndürülmesi için sınır tanımaz bir faşist, emperyalist saldırganlığın yürütüldüğü günümüz dünyasında Türkiye ve Bakur'da devrimci hareketin '74-'80 döneminde şekillenmiş siyasi kültürüne kapılarını sıkıca kapatması gerekir. O siyasi kültür ki, Kızıldere'de en ileri örneğini yaratan, '96 ölüm orucunda, Kobanê direnişi ve Rojava devriminin savunulmasında yeniden ayağa kaldırılan devrimci yoldaşlığı dışlar. İdeolojik eleştiri adına politik yoldaşlığın dinamitlenmesi; eleştiride nesnellik başta olmak üzere asgari devrimci ölçülerin bir yana atılıp, keyfilik ve üslup bayağılaşmasının tarza dönüştürülmesi; çığırından çıkmış bir grupçu rekabet ortamında en yakınındaki partinin, grubun "faşist diktatörlüğün", "oligarşinin", "burjuvazi ve toprak ağalarının", "sömürgeciliğin" uşağı, ajanı vb. ilan edilmesi; birbirini faşizme, sömürgeciliğe, erkek egemen sisteme, kapitalizme ve emperyalizme karşı mücadele yoldaşı olarak değil de adeta düşmanı kollar gibi kollayan hasım partiler, gruplar zihniyetiyle, bir bakıma aşiret tarzıyla hareket edilmesi ve aralarında çok özel niteliklere sahip, boşlukları kolay doldurulmaz kadroların da bulunduğu yüzlerce insanın kanının dökülmesi toprağında boy veren o siyasi kültür büyük zararlar verdi, ideolojik bozulmalara, çeteci anlayışlara, provokasyonlara yol açtı. Cepheleşme bilincini tahrip etti. 12 Eylül 1980 askeri faşist darbesine karşı tarihin başka türlü yazılmasını sağlayacak bir birleşik cephe örgütlemek yerine silahlı çatışmalar biçimine varan "hakimiyet savaşları" üretti. Günümüzde aktif veya pasif tarzda bu kör grupçuluğu, küçükburjuva zihniyeti sürdüren parti ve gruplar yok değil, fakat hem sayıları az hem de cepheleşme, birleşik mücadele kültürü belirli bir yol aldı. Halklarımız bunu destekledi, ezenlere ve sömürenlere karşı kazanım olarak gördü.

Günümüzde PKK 12. Kongresi kararlarının ve bunlara yöneltilen ideolojik eleştirilerin, tartışmaların taşıdığı öneme karşın, mücadelenin değişik tipten politik ihtiyaçları bir adım öne çıkıyor. Faşist şeflik rejimi tüm beyaz terör aygıtıyla, silahlı ve silahsız yüksek bürokrasi kurumlarıyla yerli yerinde. Kuzey Kürdistan'da inkarcı sömürgeci boyunduruk sürüyor. Erkek egemen sistem kendini tahkim etmeye çalışıyor. Hapishaneler tıka basa dolu. İmralı sistemi ayakta. Kirli savaş suçluları rejimin itibarlı vatanseverleri olmaya devam ediyor. Saray cuntası ateşkes ilan etmiş değil, tersine saldırılarını sürdürüyor. Ulusal demokratik talepler yönünde tek bir adım bile atılmıyor.

Reformist emekçi sol kesimden silahsız mücadeleye ve yasal örgütlenmeye yapılan övgülerin de; övgüsü yapılan bu iki tutumun ilke düzeyinde savunulmasına yöneltilen devrimci eleştirilerin de; övgülerin ve eleştirilerin içeriğinden hareket etmek yerine yanlış zeminde, yanlış içeriklere dayalı tepkisellikler sergilemenin de politik mücadele görevlerinin yerine ikame edilemeyeceğini kanıtlamak gerekmez. Nihayetinde aslolan asgarisinden antifaşist, antisömürgeci, anti-erkek egemen siyasi pratiktir. Bu asgari zeminde birleşik mücadelenin hazır gücünü oluşturan marksist leninistler, devrimciler ve ulusal demokratik hareket, emekçi solun reformcu kesiminden tutarlı antifaşist, antişoven yapılarla birlikte bir an önce ulusal demokratik ve genel demokratik talepler etrafında bir kampanyaya girişmeli; halklarımızın en geniş kesimlerini bu kampanya etrafında birleştirip seferber etmelidir.

Beklemek, izlemek, seyretmek faşist şeflik rejiminin, inkarcı sömürgeciliğin yeni taktik imkanlar kazanmasını, yeni tavizler istemesini, yeni küstahlıklara girişmesini kolaylaştırır.

*İşçi Sınıfı ve Ezilenlerin Sesi ATILIM gazetesinin 12 Haziran tarihli 222. sayısında yayımlanan başyazısı.