6 Mayıs 2024 Pazartesi

'Sınırsız topraklar için mücadele ediyoruz'

Kobanê davasında savunmasına devam eden HDP eski MYK üyesi Parmaksız, "Sosyalistler içe kapanmacı değildirler" dedi ve sınırsız topraklar için mücadele ettiklerini kaydetti. 

IŞİD'in Kobanê'ye yönelik saldırılarına karşı 6-8 Ekim 2014'te yapılan eylemler gerekçe gösterilerek, Halkların Demokratik Partisi (HDP) eski Eş Genel Başkanları, Merkez Yürütme Kurulu (MYK) üyelerinin de bulunduğu 108 isim hakkında açılan Kobanê davasının 9. duruşması, verilen bir günlük aranın ardından 3. gününde görülmeye başlandı. Ankara 22. Ağır Ceza Mahkemesi tarafından görülen davanın duruşmasına, HDP milletvekilleri Muazzez Orhan, Abdullah Koç, MYK üyeleri, HDP Ankara İl Örgütü üye ve yöneticilerinin yanı sıra çok sayıda avukat katıldı.

Sincan Hapishanesi'nde tutulan siyasetçiler, duruşma salonunda hazır bulunurken, farklı hapishanelerde bulunan siyasetçiler ise Ses ve Görüntü Bilişim Sistemi (SEGBİS) aracılığıyla duruşmaya bağlandı. Bazı siyasetçiler duruşmaya mazeret bildirerek katılmadı.

Duruşmanın bir önceki oturumunda AKP'li vekillerin duruşma salonunda fotoğraf çekmesi tepki alırken, mahkeme başkanı duruşma öncesi CMK'nın 183. maddesi uyarınca salonda ses veya görüntü alınmasının yasak olduğunu hatırlatarak, uyarıda bulundu.

Kimlik tespitiyle başlayan duruşmada, savunması yarım kalan HDP eski MYK üyesi Bülent Parmaksız, savunmasına kaldığı yerden devam etti.

Geçtiğimiz iki gün içinde siyasal kimliğini anlattığını hatırlatan Parmaksız, Arap toplumunda devlet teorisi zayıf olduğunu belirterek, onlardan diğer halklara geçen şeylerin edebiyat ve kültür dili olduğunu ifade etti. Parmaksız, "Medine vesikası çok kısa bir belge ve ilkel bir metindir. Medeni olmak kavramının kökeni Medine'den geliyor çünkü orada bir hukuk var, sözleşme var, aidiyet var. Medeni olmak kavramının günden bugüne gelmesinin sebebi bu vesikadır. Medine Vesikası göreceli olarak eşitlikçi bir vesikadır. Birilerine zorla sen Türk'sün, Müslümansın demez kimlikleri kabul eder. Bir nevi anayasadır ve çok taraflı bir sözleşme, toplum sözleşmesidir İslamiyet kendinden önce gelen dinler gibi evrensel mesajlarla gelen bir dindir" diye konuştu.

Parmaksız, "Pragmatik bir toplum, ancak örneğin İslamiyet'le tanıştılar, teorik olarak hiçbir şey katamadılar, felsefi olarak zayıflar. Soyutlama yetenekleri gelişmemiş. Esas neden devletleşme, devlet bir yerde çok güçlüyse orada ot bitmez. Özgürlük de felsefe de teori de gelişmez" dedi.

"Sosyalistler içe kapanmacı değildirler" diyen Parmaksız, "Genişlikten, geçişkenlikten yanadırlar. Yerliler binlerce yıldan beri hiçbir tel örgüye takılmaksızın o topraklarda at koşturmuşlardı. Beyazlar geldi ve her yeri çitlere boğdular. O tel örgüler nasıl anomali bir durumsa bizim için de sınırlardaki duvarlar böyledir. Biz sınırsız topraklarda at koşturmak istiyoruz" diye belirtti.

'ESKİYİ DE AŞAN BİR ŞEKİLDE YENİDEN KURACAĞIZ YAŞAMI'
Farklı inanç ve dillerin kendini var etmesinde yaşanan zorlanmalara da değinen Parmaksız, sözlerine şöyle devam etti: "Kürtler Kürtçe konuşmaya korkuyor, Aleviler inancını yaşayamıyor. Kürtlük, Alevilik ve kadın sorunu tarihte çözülmüş olsaydı, yarın kuracağımız bir düzende bu sorunlar temel sorunlarımız olmayacaktı. Sınıf siyasetinde iktidarlaşacağız diye her şeyi reddetmek de yanlıştır. İnsan sadece emeğe indirgenemez. Sınıf siyaseti değil sadece kimlik siyaseti yapın diyor bize postmodernizm. Ancak biz sadece tarihsel dinamiklerle yetinmeyeceğiz. Hiçbir maddi çıkar beklemeksizin insanlar kendilerini feda ettiler. Onlarca arkadaşımız ölüm oruçlarında hayatlarını verdi. Çalmadık, çırpmadık. Biz maneviyatçıyız. Var mı AKP'nin bir tane Deniz Gezmiş'i? En iyi öğrenciler hayatlarını verdiler. Biz ahlaklı, vicdan sahibi, akılcı ve gerçekçiyiz. Olmayacak şeyler önermeyiz. Tarihte yaşanmış şeylerden bahsediyoruz. Eskiyi de aşan bir şekilde yeniden kuracağız."

'KÜRTLER DE EN AZ BİZİM KADAR BU TOPRAKLARA BAĞLI'
Kimsenin kendisine yurtseverliği öğretemeyeceğini kaydeden Parmaksız, öğrencilik yıllarında icatçıları İsrailliler olan Filistin askısına alındığını belirtti. Parmaksız, "İşkenceyi Filistin askısından öğrenen işkenceciler bana yurtseverliği öğretemez. Ben yurtseverliği bunlardan öğrenmedim. Bir sosyalist olarak bu toprakların kültürlerine bağlıyım. Bu halka olan sevgimden ve bağlılığımdan dolayı hiçbir yere gitmeyeceğim. Kürtler de en az bizim kadar bu topraklara bağlı" dedi.

'KÜRTLER NE KADAR ÖZGÜRSE TÜRKLER DE O KADAR ÖZGÜR'
Parmaksız, tarihsel gerçeklik ve örgütlülük bilinciyle HDP'de yer aldığını ifade ederek ve şöyle devam etti: "Kürtler ne kadar özgürse Türkler de o kadar özgürdür. Eğer bir erkek kadını eziyorsa kadının özgür olmadığı apaçık ortadadır ama erkek de özgür olamaz. Dolayısıyla erkeğin özgürlüğü kadının özgürlüğü kadardır. Eğer ilişkinin biçimini gönüllülük değil de zorunluluk oluşturuyorsa o ilişkide özgürlük aranamaz. Tekil anlamda kadın ve erkek arasındaki ilişkiden yola çıkarak göstermeye çalıştım, özgürlüğün halklar arasındaki ilişkisine de değineceğim. İki halk arasında zorunluluklar temelinde değil gönüllülükten yana bir ilişki oluşursa o zaman özgürlükten bahsedilebilir. İki halk arasında gerçek anlamda özgür süren bir ilişki var mıdır, bunlar tartışmalıdır. Önemli olan devletin ne söylediği değil halkın ne söylediği ve hissettiğidir. Kürtler ne kadar özgürse Türkler de o kadar özgürdür. Kürtler ne kadar acı çekiyorsa, Türkler de o kadar acı çekiyordur. Kürtler ne kadar mutluysa Türkler de o kadar mutludur. Birinin özgürlüğü diğerinin özgürlüğü, birinin özgürlük yoksunluğu ise diğerinin özgürlük yoksunluğu anlamına gelir."

'TARİH KÜRTLERİ YAZIYOR'
Ulusların kendi kaderini tayin hakkının Kürt halkı dahil her ulusun hakkı olduğunun altını çizen Parmaksız, "Kimse buna müdahale edemez. Kürtlerin talepleri bir çatışma ve gerilim kaynağı olarak görülüyor. Kürtler Ortadoğu'nun en kadim halklarından biridir. Kendileri ve geleceklerine dair karar alma hakları vardır, beraber ya da ayrı yaşama hakları vardır. Onların özgür iradelerine saygı duymak gerekiyor. Kürtler sadece acı yaşamadı aynı zamanda büyük bir direniş de sergiledi. Ayrı bir halk olduklarını tüm dünyaya kabul ettirdiler. Birçok kazanım elde ettiler. Kobanî gibi yerlerde ise IŞİD işgaline karşı savaşarak yeni bir yaşam inşa ettiler. Kasr-ı Şirin Antlaşmasından bu yana geçen 400 yıllık tarihe baktığımızda Kürtlerin tarihini yazdığı söylenebilir. Kürtlerin özgür iradeleri ve talepleri kabul edilmiyor ve asimile edilmeye çalışılıyor" diye konuştu.

Parmaksız şöyle devam etti: "Binlerce yıldır Anadolu ve Mezopotamya'da yaşayan Kürtler ile bin yıl önce Orta Asya'dan gelen Türkler arasında olacak bir kardeşlik ilişkisi ancak eşitlik ve özgürlük koşuluyla gerçekleşir. Birinin özgürlük yoksunluğu diğerinin de özgürlük yoksunluğu anlamına gelir. Bu tezin somut sonuçlarını görmek zor değildir. Hem Kürt illerinde hem de batıdaki illerde demokrasi ve hukuksal güvence ortadan kalkmıştır. Şiddetli bir mutsuzluk hali yaşanıyor. İntiharlar, psikolojik rahatsızlıklar arttı. Eğitimli veya eğitimsiz her birey işsizlik korkusu yaşıyor. Türkler ve Kürtler arasındaki kutuplaşma arttı ve toplumsal yozlaşma derinleşti."

Duruşmaya yarına kadar ara verildi.