20 Eylül 2025 Cumartesi

Erkekliğin gölgesinde devrim: Sosyalist erkeklerin sınavı

Sosyalist erkeğin temel görevi; beynine, ruhuna, bedenine sinmiş erkekliği parçalamak, gölgesi gibi peşinden gelen bu tahakkümü silkeleyip atmaktır. Kendini altüst etmeyen bir erkeğin toplumu altüst etmesi beklenemez. İç devrimini tamamlamayan bir erkeğin, kapitalist erkek egemenliğini ortadan kaldırması imkansızdır. Bugün sosyalist erkeklerin önünde ertelenemez bir görev vardır: Toplumsal erkeklikle yüzleşmek, ayrıcalıklarını sorgulamak, insanlaşmak. Erkeklikle yüzleşmek politik bir tutum, devrimci sorumluluk ve erkekliğin tasfiyesinin ilk adımıdır.

Sosyalist erkekler, kadın devrimi programının zorunlu ittifak güçlerinden biridir. Ancak kritik bir soru kendini dayatmaktadır: Kadın devrimi programını sahiplenmeyen, onun politik, örgütsel, pratik çalışmalarda gereklerini yapmayan bir erkek gerçekten sosyalist olabilir mi? Elbette bütün parti örgütleri ve kadroları tereddütsüz "hayır" diyecektir. Sosyalist kadınlara, "Sosyalist erkekler, programımızın ilkelerini ve yükümlülüklerini yerine getiriyor mu" diye sorulduğunda, yanıtları yine güçlü bir "hayır" olacaktır.

Devrim, yalnızca sınıfsal eşitsizliklerin değil, erkek egemen cinsiyetçi tahakkümün de yıkılmasıdır. Ancak sosyalist erkekler, kapitalist sistemin yaşam tarzının ve değerlerinin zincirlerine olduğu kadar kendi erkekliklerinden kaynaklanan ayrıcalıklarına da sıkı sıkıya tutunmaktadır. Kadın özgürlük mücadelesinden yana olduklarını söyleseler de bu çoğu kez söz düzeyinde kalmaktadır. Gündelik örgütsel pratiklerde, yoldaşlık ve duygusal ilişkilerde, ev içi sorumlulukların paylaşımında erkekliğin sağladığı konfor alanlarını son limitine kadar kullanırlar. Erkeklik, ruhlarına, bedenlerine, zihinlerine ve davranışlarına sinmiştir.

Toplumsal erkekliğin sökülüp atılması öyle kolay değildir. Bireysel iradeyle de gerçekleşebilecek değişim sınırlıdır, erkeklik, ancak kadın örgütünün müdahaleleri, eleştirileri ve politik iradesiyle geriletilebilir, parti yaşamında sınırlanabilir. Fakat toplumsal erkeklikle köklü bir yüzleşme olmadan erkeklik tasfiye edilemez. Zira kapitalist üretim ilişkileri, devlet mekanizmaları ve aile kurumu erkek egemenliğini sürekli üretir; erkeklerin "egemenlik hastalığına" yeniden ve yeniden yakalanmasına yol açar. Bu nedenle toplumsal erkeklik, devrimci-sosyalist örgütlerde de çeşitli formlarda yeniden üretilmektedir.

Sosyalist erkekler, sınıflı düzenin sağladığı ayrıcalıklardan vazgeçmek istemedikleri için çoğu kez bilinçli bir şekilde yüzleşmekten kaçarlar. Buldukları her fırsatta erkekliğin ilk "sürümüne" hemen geri dönerler. Bu durum parti içinde "erkeklik krizi" yaratır. Çoğu zaman kadın yoldaşların sabrını zorlayan bu kriz, erkeklerin kendilerini daha politik, teorik, yetkin ve deneyimli görmeleriyle açığa çıkar. Toplantılarda, tartışmalarda kadınların sözleri kesilir, değersizleştirilir. Teoriyi tekelinde tutan erkekler ise panelleri, eğitimleri, yazı yazma görevlerini kendi "doğal görevi-hakkı" gibi görür. "Fedakar ve emekçi bir yoldaş" rolüyle bu devrimci görevleri sahiplenir. Kadınların bu işlerde başarılı olamayacağı düşüncesi zihinlerinin bir köşesinde saklıdır. Parti örgütlerinde bu örgütsel işlerde öneri istendiğinde erkek yoldaşlar erkeklerin isimlerini net biçimde zikrederken, kadın yoldaşların isimleri flu, çoklu ve belirsiz önerilerle geçiştirilir.

Toplantılarda tablo ise daha da netleşir. Kadın bir yoldaş stratejik bir öneri sunduğunda çoğu kez "detaycılık", "yeterince derin analiz yapamama" ya da "gereksiz uzatma" eleştirisi alır ve küçümsenir. Aynı öneri bir erkek yoldaştan geldiğinde ise "stratejik bakış açısı" veya "derin analiz" olarak övgüyle karşılanır. Erkeklerin yaptığı öneriler sahiplenilir, fikirlerine katıldıkları söylenir. Kadın yoldaşlar fikirlerini dile getirirken kaygı taşır, erkekler ise partinin ve dünyanın sahibi edasıyla konuşur. Kadınların fikirleri "önemsiz", erkeğin fikirleri "çok önemlidir". Erkeklik parti içinde, kadın örgütünün iradesini çeşitli söylem ve kurnazlıklarla zayıflatmaya çalışır.

Kadın örgütünün kararlarının küçümsenmesi, değersizleştirilmesi en açık örneklerdir. Sosyalist erkekler, kadın yoldaşların eleştirileri karşısında öfke ve bağırma yoluna giderler ya da "öğretici" bir tavırla kadınların sözünü boşa düşürmeye çalışırlar. Kadınların öfkesi "kişisel", "aşırı tepkisel", "gergin", "duygusal" olarak damgalanırken, erkeklerin öfkesi "politik refleks", "kolektifi düşünen", "bağıran değil konuyu tartışan" olarak meşrulaştırılır. Bu çifte standart, erkekliğin parti ortamlarında hegemonik hale gelmesini sağlayan durumlardır.

Gündelik ilişkilerde kadınlarla ciddiyetsiz ilişki kurma, samimiyet ve yakınlık adı altında bu ciddiyetsiz ilişki biçimlerini meşrulaştırmaya çalışma, kadınların tek tek ve kolektif iradesini zayıflatan bir tutuma dönüşmektedir.

Dolayısıyla sorun, basit bir "kişisel zaaf" meselesi değildir. Parti içindeki erkekliğin politik ve ideolojik bir mesele olarak varlığını sürdürmesidir. Erkek ayrıcalıklarının devamı, yalnızca bireysel bir zafiyet değil; politik bir sapma, örgütsel bir zaaf ve ideolojik bir sorundur. Erkekliğin yeniden üretimi ve hegemonyası, sosyalist erkeğin devrimci niteliğini aşındırır, geriye çeker.

Dolayısıyla, sosyalist kadınların tarihsel görevi, yalnızca erkeklerin sürekli "yanlış" davranışlarını düzeltmekten ibaret değildir. Görev, erkeklerin ayrıcalıklarının yapısal niteliğini açığa çıkarmak, teşhir etmek, hegemonik erkek tutumlarını, erkek işbirliğini açığa çıkarmak ve devrimci müdahale ile bu tahakkümü geriletmektir. Panellerde, eğitimlerde, yazı yazma görevlerinde, parti içi tartışmalarda aktif görevler üstlenmek, erkeklerin öfke krizlerine, hegemonik konuşma pratiklerine doğrudan politik müdahaleler geliştirmek bu görevin bir parçasıdır.

Mesele yalnızca "erkekliğin devrimciliği kirletmesi" değil, çok daha derin, yapısal ve tarihseldir. Erkeklerin ayrıcalıkları sorgulanmadığında, söz ve karar hakkı eşitlenmediğinde, kadın örgütünün iradesi, aklıyla buluşulmadığında, duygusal emeğin yükleri ortaklaşmadığında sosyalist söylem, radikal iddialarına rağmen boş bir retorikten öteye gidemez.

Bu nedenle erkeklikten kopuş, yalnızca kadın devrimi için değil, toplumsal devrim için de tarihsel bir zorunluluktur. Unutmayalım; erkekliğe tutunularak devrimcilik tüketilir; erkekliği altüst ederek ancak devrimcilik üretilir. Bu nedenle sosyalist erkeğin temel görevi; beynine, ruhuna, bedenine sinmiş erkekliği parçalamak, gölgesi gibi peşinden gelen bu tahakkümü silkeleyip atmaktır. Kendini altüst etmeyen bir erkeğin toplumu altüst etmesi beklenemez. İç devrimini tamamlamayan bir erkeğin, kapitalist erkek egemenliğini ortadan kaldırması imkansızdır.

Bugün sosyalist erkeklerin önünde ertelenemez bir görev vardır: Toplumsal erkeklikle yüzleşmek, ayrıcalıklarını sorgulamak, insanlaşmak. Bunlar, devrimci kişiliği, sosyalist yeni insanı tamamlayan temel unsurlardır. Erkeklikle yüzleşmek politik bir tutum, devrimci sorumluluk ve erkekliğin tasfiyesinin ilk adımıdır. Erkek ayrıcalıklarını teşhir ve tasfiye etmek, ancak bu politik tutumla mümkündür.

*İşçi Sınıfı ve Ezilenlerin Sesi ATILIM gazetesinin 19 Eylül tarihli 236. sayısında yayımlanan Özgür Kadın yazısı.