5 Mayıs 2024 Pazar

Serhat Rojavalı yazdı | Sivas'tan Deniz'e katliamların hesabı sorulacak

Cumhurbaşkanları, bakanlar değişse de katliamcı devlet politikası değişmedi.

Faşist Türk devletinin tarihi, katliamlar tarihidir. İllegal devlet örgütlenmesi olan kontrgerilla, Ermenilere, Rumlara, Süryanilere, Kürtlere, Alevilere ve halkın devrimci öncülerine yönelik onlarca saldırı ve katliam örgütledi. Sömürgeci devlet, kontrgerilla eliyle Kürdistan topraklarını ölüm tarlası haline getirdi. Batı'da devrimcileri, gazeteci ve aydınları katletti.

Türk devlet tarihindeki katliamlardan biri, 2 Temmuz 1993 tarihinde devrimci-demokrat-ilerici aydın ve sanatçıların, Madımak Oteli'nde yakılmasıdır. Kim yaptı, nasıl yapıldı tüm ayrıntılarıyla bilinen bir katliam. Talimatı verenler, katliamı örgütleyenler Maraş'ta, Çorum'da, Şırnak'ta, Lice'de katliamları yapanlardır.

Sivas katliamı, demokratik Alevi hareketinin kendini örgütlemeye başladığı ve Kürdistan'da halkın serhildanlara durduğu, devrimci hareketin gelişim evresinde olduğu bir dönemde yapıldı. Faşist devletin amacı, bu üç mücadele kanalının birleşmesini engellemekti.

2 Temmuz 1993 tarihinde, Pir Sultan Abdal Şenlikleri için Sivas'a buluşan aydın ve sanatçılar bizzat devlet denetimi altında yakılarak katledildi. Devlet güçlerinin koruması altında hareket eden saldırganlar, Madımak Oteli'nde bulunan 33 canı tekbir getirerek yaktı. Sonrasında yaşanan gelişmeler, saldırının ne kadar da  örgütlü olduğunu açığa çıkardı.

Sivas katliamı, DYP ve SHP'nin koalisyon hükümeti döneminde yapıldı. Yaşananları devlet yetkilileri açıktan savundu. Dönemin Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel "halk ile güvenlik güçlerini karşı karşıya getirmeyiniz" diyerek katillere müdahale edilmesini engelledi. Demirel daha da ileri giderek "Ağır tahrik var. Bu tahrik sonucu halk galeyana gelmiştir. Güvenlik kuvvetleri elinden geleni yaptı" şeklinde sözlerle katliamı bizzat savundu. 

Dönemin Başbakanı Tansu Çiller, "Çok şükür, otel dışındaki halkımız bir zarar görmemiştir" sözleriyle  iktidarın katliam politikasını savunurken, dönemin İçişleri Bakanı olan Mehmet Gazioğlu aydın ve sanatçıları hedef gösterdi. Gazioğlu, "Aziz Nesin'in halkın inançlarına karşı bilinen tahrikleriyle, halk galeyana gelerek tepki göstermiştir" sözleriyle katilleri değil anmaya katılanları suçlamaya çalıştı. 

Dönemin emniyet müdürleri "Ne yapalım?" diye soran polislere "müdahale etmeyin" diyerek, saldırının katliama dönüşmesinin önünü açtı.

Dönemin Refah Partili Belediye Başkanı Temel Karamollaoğlu, otel çevresinde toplanan katiller sürüsü tarafından "Mücahit Temel" diye karşılandı. Bugün Saadet Partisi'nin genel başkanı olan Karamollaoğlu yaptığı konuşmada "Bir defa şöyle bir fatiha okuyalım. Şunların ruhuna el-Fatiha diyelim" dedi. 

Pir Sultan Abdal Şenlikleri için Sivas'ta toplanan 33 aydın, yazar, sanatçı ve öğrenci, bizzat Özel Harp Dairesi eliyle örgütlenen saldırı sonucu Madımak Otel'inde yakıldı. Öncesinde yetkililerin yaptığı açıklamalarla katliama giden yol hazırlanırken, devlet görevlileri de durdurmak için hiçbir şey yapmadı.

Katliam sonrasında 190 kişi gözaltına alındı. Bunlardan 66'sı serbest bırakıldı, geri kalanlar "Anayasal düzeni değiştirme" iddiasıyla Devlet Güvenlik Mahkemeleri'nde yargılandı. Bir yıl süren yargılamada 37 saldırgan beraat ettirildi, diğerlerine göstermelik cezalar verildi. Sonraki yıllarda Yargıtay DGM kararını bozdu ve yeniden yargılama yapıldı. Yıllar süren Sivas davası, 2014 yılında zaman aşımına uğradı ve tüm dava kapatıldı. Sivas davasında yer alan sanık avukatlarının pek çoğu daha sonra milletvekili oldu, bakanlık pozisyonlarına kadar getirildi. 

Karardan memnuniyetini dile getiren dönemin Başbakanı Tayyip Erdoğan, davanın zaman aşımına uğratılmasının ardından "Milletimiz için, ülkemiz için hayırlı olsun" dedi. 

2 Temmuz, katliamcılarla hesaplaşmak ve adalet mücadelesini yükseltmenin önemli tarihlerinden biri haline geldi. Alevi örgütleri, devrimci-demokratik partiler her yıl Sivas Katliamı'nın yıldönümünde, yakılan Madımak Oteli'nin önünde bir araya geldi, 33 canı andı. Onbinler, katliamın sorumlularından hesap sormak için her yıl ısrarla bir araya geldi.

Bugün de, benzer katliamlara yönelik faşist iktidara karşı mücadele büyüyor. Cumhurbaşkanları, bakanlar değişse de katliamcı devlet politikası değişmedi. Daha geçtiğimiz haftalarda İzmir'de HDP binasına yönelik saldırıda Deniz Poyraz'ı katleden saldırgana yönelik uygulama, katillerin nasıl da korunduğunu bir kez daha gözler önüne serdi. Kürtlere, Ermenilere, Süryanilere, Alevilere yönelik dönük katliamların sorumluları doğru düzgün yargılanmadı bile. Halklarımızın, adalet, özgürlük ve eşitlik mücadelesi aynı zamanda katliamlardan hesap sormanın mücadelesi oldu. Sivas'ın hesabı birleşik devrim mücadelesinin bayrağı daha da yükseltilerek sorulacak.