2 Mayıs 2024 Perşembe

Rojhat Rüzgar yazdı | Özerk Yönetim 'Türk SİHA'sıyla tehdit ediliyor

Rusya, kriz içindeki ilişkilerine rağmen, Türk devletinin saldırılarını Özerk Yönetime karşı bir koz olarak kullanıyor. Bir yandan Şam hükümetiyle görüşmeleri teşvik eden Rusya, bir yandan Türk devletine ait SİHA'ların hava sahasına girmesine izin vererek Özerk Yönetime şantaj uyguluyor. Deyim yerindeyse, Türk SİHA saldırılarıyla Özerk Yönetimi Şam hükümetinin dayatmalarını kabul etmeye zorluyor.

Kürt halkına karşı inkar ve imha siyaseti sürdüren sömürgeci faşizm, saldırganlık siyasetini sürdürüyor. Faşist şef, işgal alanlarını genişletmek istiyor. Bunun için her fırsatta Rojava-Kuzey ve Doğu Suriye topraklarına yönelik işgal tehditlerinde bulunuyor.

Erdoğan'ın "artık bardağın taştığı ve gereken adımların atılacağı" sözlerinin ardından, her an yeni bir işgal harekatı başlatılacakmış havası yaratıldı. Sınır bölgesine askeri sevkiyatlar yapılırken, yandaş kalemler saldırı için gün saymaya başladı. Türk devleti, "sınır güvenliği" bahanesiyle diplomatik atağa girişti. Sömürgeci Türk devleti, saldırı için onay istediği Rusya ve ABD ile görüşmeleri sürerken, sahadaki askeri hareketliliğiyle de basınç yaratmaya çalıştı. Karşıdan hiçbir saldırının gelişmediği Kuzey ve Doğu Suriye topraklarını, "saldırılara karşı tampon bölge oluşturmak istiyoruz" bahanesi altında işgal etme çabasını sürdürdü.

Erdoğan'ın kabine toplantısı sonrası yaptığı konuşmanın tarihi 11 Ekim'di. Üzerinden bir buçuk aylık zaman geçti. Açıklama, her an saldırmak üzerine değil, yeni bir işgal saldırısının zeminini kurmaya odaklanmıştı. Geçen zaman, yeni bir saldırı olmayacağı, tehdidin boşa çıktığı anlamına gelmiyor tabi ki. Siyaset merkezine sınır ötesi operasyonları yerleştiren AKP-MHP faşist koalisyonunun emperyalist güçlerden özellikle hava sahası için onay alamayarak süreci yavaşlattığı görülüyor. Hava desteği olmadan, devrim güçlerine karşı kazanamayacakları bir savaşa da girmek istemiyorlar.

ABD, Türk devletinin Suriye'deki yeni bir askeri hareketliliğine karşı açıklama yaparken, Rusya Til Temir ve Ayn İsa bölgelerine yönelik olası saldırılara mesaj mahiyetinde tatbikatlar gerçekleştirdi. Türkiye ile Rusya arasında İdlib üzerinden başlayan krizin boyutu, Rusya'nın tatbikatına karşı Türk devletinin karşı tatbikat yaparak yanıt vermesiyle daha iyi anlaşılmış oldu.

Türkiye ile Rusya arasındaki gerilimin bir ayağı İdlib'te kurulurken, diğer ayağı Türkiye'nin Rusya ile sorunlar yaşayan Ukrayna'ya SİHA satması ve bakım üssü için anlaşma yapması gerilim yaratmıştı. Ukrayna'nın Türkiye'den aldığı SİHA ile Donbas'ta gerçekleştirdiği saldırıyı Rusya, işgal altındaki Efrîn'de Türk devleti ve çetelere ait askeri üsleri uçakla vurarak yanıtlamıştı.

Rusya, kriz içindeki ilişkilerine rağmen, Türk devletinin saldırılarını Özerk Yönetime karşı bir koz olarak kullanıyor. Bir yandan Şam hükümetiyle görüşmeleri teşvik eden Rusya, bir yandan Türk devletine ait SİHA'ların hava sahasına girmesine izin vererek Özerk Yönetime şantaj uyguluyor. Deyim yerindeyse, Türk SİHA saldırılarıyla özerk yönetimi Şam hükümetinin dayatmalarını kabul etmeye zorluyor.

Burjuva devletler, söz konusu ezilen halkların mücadelesi olduğunda, kendi aralarındaki sorunları bir başka yol bularak çözebilir. Türkiye ile Rusya arasındaki ilişki, dönemsel olarak inişli çıkışlı durumda. Yarın ne getirir hep birlikte göreceğiz. Rus güçler, Türk devletinin ısrarla istediği Kobanê saldırısına engel olduklarını söylerken; Rusya ile Türkiye arasında yapılan bir toplantıda Kobanê'de ÖSO'yu istemedikleri, sadece Türk askerlerinin olmasını kabul edebileceklerini söyledikleri bilgisi sızdırıldı.

Türk devletinin özellikle Kobanê üzerinde yoğun keşif faaliyeti sürdürmesi ve sızan bu bilgi, Rusya'nın özerk yönetime yönelik şantajlarından biri. Rusya, mümkün olan en geniş alanda Şam rejim güçlerinin varlığının artırılmasını, Ayn İsa, Til Rıfat ve Kobanê gibi alanlarda yönetimin devredilmesini teklif etmişti. Rusya benzer bir dayatmayı Efrîn işgalinden önce gerçekleştirmişti. Özerk Yönetim, bu dayatmalara tarihi bir direnişle yanıt vermişti.

İŞGALCİ SALDIRILAR HER GÜN VAR
Burada dikkatlerden kaçırılmaması gereken önemli nokta şu, Türk devletinin alan tutmaya yönelik saldırı tehdidi sürerken, işgal alanlarından devrim topraklarına yönelik saldırılarda herhangi bir kesinti yok. Özellikle cephe hattı durumundaki Şehba/Til Rıfat, Minbic, Ayn İsa ve Til Temir/Zirgan bölgelerinde saldırılar uzun süredir günübirlik bir hale dönüşmüş durumda.

Evet, yeni bir durum yok. Ancak, işgal güçlerinin süreklilik kazanan saldırılarında bir kesinti durumu da yok.

Türk devleti ve çeteleri, işgal altında tuttukları alanlardan her gün onlarca kez obüs, havan ve tank atışları gerçekleştiriyor. Türk devletine ait silahlı insansız hava araçları özellikle son iki aylık dönem içinde neredeyse her gün Kuzey ve Doğu Suriye semalarında keşif faaliyeti yürütüyor. Özellikle sınır hattındaki kentlerde yaşam SİHA tehdidi altında devam ediyor.

Son dönemde Kobanê ve Qamişlo kentlerinde üçer kez suikast niteliğinde SİHA saldırıları oldu, katliam gerçekleştirildi.

Erdoğan'ın yakın zamandaki bir konuşmasında geçen "Sınırlarımızın üzerine kurduğumuz güvenlik hatlarını da birleştireceğiz" sözleri, işgal altındaki Girê Spî ile Cerablus kentleri arasında kalan Kobanê'nin hedef alınacağı biçimde yorumlandı. Kente yönelik SİHA saldırılarının yanı sıra neredeyse bir aydır her gün keşif uçaklarının bölgede dolaşıyor olması, Kobanê'ye yönelik tehdidi ciddi kılıyor. Türk devleti, cephe hattı durumundaki Ayn İsa ve Til Temir'de dahi bu kadar yoğun keşif faaliyeti yürütmüyor.

İDLİB'TE SAVAŞ KIZIŞIYOR
Erdoğan'ın savaş tehditlerini yoğunlaşmasının bir diğer nedeni, İdlib'de kapıya dayanan savaşı mümkün olduğunca geciktirmek.

Rusya'nın "neye mal olursa mal olsun temizlenecek" diyerek hava operasyonlarını yoğunlaştırdığı İdlib çevresinde, Şam hükümet güçleri de yoğun bombardıman gerçekleştiriyor.

İlk etapta, İdlib'in güneyinden geçen Halep-Lazkiye yolu (M4) altındaki bölgenin çetelerden temizlenmesi amaçlanıyor.

Moskova Mutabakatı ile bölgede çete hamiliği pozisyonu yara alan Türk devleti, rejim ve İran güçlerinin yoğunlaşmasını gördü. M4 yolu üzerinde stratejik öneme sahip Cisr Şuğur ile Cebel el Zaviye bölgelerine zırhlı araç sevk etti. Bölgede uzun süredir kara harekatı hazırlıkları olması, Türk devleti ve çetelerini oldukça tedirgin ediyor. Şam ve Rusya'nın aralıksız bombardımanları karşısında çeteler de rejim noktalarına yönelik saldırılar gerçekleştiriyor.

2011 yılından bu yana savaşın aralıksız sürdüğü Suriye topraklarında, yeni anayasa yapımı ve siyasi çözüm tartışmalarından sonuç alınması yakın görünmüyor. Tüm tarafları kapsamayan Cenevre görüşmelerinden de istenen sonuç alınamıyor. Sahada geniş bir alanda hakim olan Özerk Yönetimin dışlandığı bu tür toplantılardan herhangi bir sonuç alınamayacağı da belli. Bu, bölgede yeni çatışmalara kapının açık tutulduğu anlamına geliyor.

Bölge üzerinde hegemonya mücadelesi ABD ve Rusya'nın, faşist şeflik rejiminin saldırılarına engel olmayacağı, sadece süreci kendi çıkarlarına göre yönetmek istedikleri net.

Bölge halkları üzerinde tehdit olan sömürgeci faşist saldırıları ancak ve ancak ezilenlerin mücadelesi durdurabilir. Kuzey ve Doğu Suriye halklarının tehditlere karşı birlik ruhuyla verdiği yanıt ve silahlı halk direnişinin gücü, Erdoğan faşizmine karşı durabilecek güçte. Bu direniş, dayanışmayla daha da güçlü olacaktır.