27 Nisan 2024 Cumartesi

Müsilaj'da işçi güvenliği ve sağlığı

Müsilaj krizine karşı kıyı/deniz temizliği ve teknik değerlendirme yapan emekçilerin sağlığı bakımından uygun koşulların oluşması gerektiğinin altını çizen Polen Ekoloji aktiviste Çevre Mühendisi Gülsün, "Bir yanda emekçilerin daha fazla sömürüldüğü diğer yanda biyotik ve abiyotik ağların tahrip edildiği yaşam alanlarımızı çevre bilimi ve etiğinden bağımsız çözmek imkansız" dedi.

Marmara Denizi'nde ölüm noktasına getiren ve yayılarak ilerleyen müsilaj krizi sürüyor. Karadeniz ve Çanakkale Boğazı çevresiyle Bozcaada ve Gökçeada'da görülmeye başlanan müsilajlar Yunanistan'a ait Limni ve Bozbaba adalarına ulaştı. 

Kapitalist sistemin doğa düşmanı politikaları sonucu oluşan müsilajın zararları saymakla bitmiyor. Deniz ekosistemine doğrudan ve dolaylı olarak zarar veren müsilaj, aynı zamanda virüs ve bakterilerin de taşıyıcısı. Polen Ekoloji aktivisti Çevre Mühendisi Sultan Gülünsün, müsilajın temizlenmesinde ve analiz etmesinde görev alan emekçilerin sağlık koşullarına uygun şekilde çalışması gerektiğini vurguladı.

'MÜSİLAJN BERTARAFINDAKİ TÜM SÜREÇ BOYUNCA GÖZ ÖNÜNDE BULUNDURULMALI'
ETHA'ya bilgi veren Gülsün, kıyı/deniz temizliği ve teknik değerlendirme yapan; laboratuvar analizlerini yürüten emekçilerin uyguladığı temizleme yöntemleri ve aldığı kontrol önlemleri aynı zamanda onların sağlık risklerine maruziyetlerini de belirlediğini söyleyen Gülsün, "Cilt yoluyla emilim, soluma veya yutma, boğulma; yüzeyde kayma, yüzeye takılma ve düşme akabinde zorlanma ve burkulmalar; biyolojik risk etmenlerine maruziyet, yetersiz dalış koşulları, yalnız çalışma, eğitim eksikliği, kişisel yüzdürme cihazlarının olmaması veya kullanılmaması, olası balık dişlerinden veya dikenlerinden kaynaklanan delikler veya kesikler, viral patojenlerle temas, gerekli kişisel koruyucu ekipmanların sağlanmaması veya kullanılmaması, doğru kullanım konusunda işçilerin eğitilmemesi gibi işçi sağlığı ve iş güvenliği riskleri müsilajın bertarafındaki tüm süreç boyunca göz önünde bulundurulmalıdır" diye konuştu.

'TEKNİK PERSONEL FİZİKSEL VE ZİHİNSEL OLARAK SAHA ÇALIŞMASI YAPACAK DURUMDA OLMALI'
Gülsün, "2 saatlik kompozit numunelerin analizi için, son numune toplama noktasından iki saatlik sürüş mesafesinde olmalıdır. Laboratuvarların çalışma saatleri dikkate alınarak bakteri numunelerinin hemen işlenmesi sağlanmalıdır. Mikrobiyolojik güvenlik dolapları, toz ve aerosol azaltıcı önlemler, numunelerin güvenli bir şekilde taşınması, uygun kişisel koruma ve hijyen önlemleri, dökülmeler için dekontaminasyon ve acil durum önlemleri, biyogüvenlik etiketi oluşturulmalıdır. Enfeksiyonlar ve alerjiler, kazara dökülmelerden, sağlığa zararlı olabilecek mikroorganizmalar, bitkiler, algler veya kabuklu deniz ürünleri gibi hayvanlardan kaynaklanan biyolojik kirlenmelerden dolayı gerçekleşebilir. Numune alma sırasında karşılaşılabilecek riskler kontrol edilmelidir. Örnekleme yapan teknik personel fiziksel ve zihinsel olarak saha çalışması yapabilecek durumda olmalıdır. Eğitim, temel bir risk yönetimi yaklaşımıdır ve çevresel tehlikeleri, numune alma protokollerini, ekipman kullanımını, güvenlik prosedürlerini, ilk yardımı ve araç kullanımını kapsamalıdır. Risk azaltma planları tüm tehlikeler tanımlandıktan sonra saha görevlileri ve yöneticileri ile geliştirmelidir. Uygun risk azaltma önlemleri belirlendikten sonra bunlar bir güvenlik planında belgelenmelidir. Plan ayrıca, planın uygulandığından ve eksikliklerin zamanında belirlenip ele alındığından emin olmak için bir denetim veya gözden geçirme çizelgesini içermelidir" ifadelerini kullandı.

'ÇEVRE BİLİM VE ETİĞİNDEN BAĞIMSIZ ÇÖZEMEYİZ'
Bu tür süreçlerde ilk yardım malzemelerine ve ilk yardım konusunda eğitimli insanlara gereksinim duyulduğuna dikkat çeken Gülsün, şöyle devam etti: "Deniz ortamında oluşan kesik ve çiziklere uygun ilk yardım uygulanmalı ve yalnız çalışılmamalıdır. İşçilerin, deniz altında çalıştıktan sonra kişisel arınmalarını sağlamak için uygun alanlara erişmeleri sağlanmalıdır. Bir yanda emekçilerin daha fazla sömürüldüğü diğer yanda biyotik ve abiyotik ağların tahrip edildiği yaşam alanlarımızı çevre bilimi ve etiğinden bağımsız çözmek imkansız."