5 Mayıs 2024 Pazar

Kobane davasında faşist provokatörler hakkında suç duyurusu talebi reddedildi

Kobane davasının 3. duruşmasının 3. oturumu sürüyor. Mahkeme sırasında koridorda toplanan faşist bir grup sloganlarla provokasyon yaratmaya çalıştı. HDP'liler, "Koridorda bize saldırıyorlar, böyle mi yargılama yapacaksınız" diyerek mahkemeye tepki gösterdi. Provokatörler hakkında suç duruyurusu talebi reddedildi. Duruşmaya yarın devam edilecek. 

IŞİD'in Kobane'ye yönelik saldırılarına karşı 6-8 Ekim 2014 yılında gerçekleştirilen eylemler gerekçesiyle Halkların Demokratik Partisi (HDP) eski Eş Genel Başkanları, Merkez Yürütme Kurulu (MYK) üyeleri ve yöneticilerinin de aralarında bulunduğu 24'ü tutuklu 108 kişi hakkında açılan davanın üçüncü duruşmasının üçüncü oturumu, Ankara 22'nci Ağır Ceza Mahkemesi'nde başladı. Sincan Hapishane Kampüsü Salonu'nda görülen duruşmaya, HDP milletvekillerinin yanı sıra yöneticileri ve çok sayıda kişi katıldı.

HDP eski Eş Genel Başkanları Figen Yüksekdağ ve Selahattin Demirtaş, Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi eski Eşbaşkanı Gültan Kışanak, HDP eski Merkez Yürütme Kurulu (MYK) üyesi Meryem Adıbelli, tutuklu bulundukları hapishanelerden Ses ve Görüntü Bilişim Sistemi (SEGBİS) ile bağlandı. Tutuklu yargılanan Demokratik Bölgeler Partisi (DBP) eski Eş Genel Başkanı Emine Ayna ve HDP eski milletvekili Gülser Yıldırım mazeret bildirerek, duruşmaya katılmadı.

Tutuksuz yargılanan İmralı Heyeti üyesi Sırrı Süreyya Önder, Ahmet Türk, Gülfer Akkaya ve Altan Tan da mazeret bildirerek duruşmaya katılmadı.

Demokratik Bölgeler Partisi (DBP) eski Eş Genel Başkanı Sebahat Tuncel, Kürt siyasetçi Ayla Akat Ata, HDP eski Sözcüsü Günay Kubilay, HDP Radyo Televizyon Üst Kurulu (RTÜK) üyesi Ali Ürküt, eski milletvekili Emine Beyza Üstün, İbrahim Binici, HDP Dış İlişkiler Komisyonu üyesi Nazmi Gür, HDP yeni dönem MYK üyesi Alp Altınörs, HDP eski saymanı Zeki Çelik, HDP eski MYK üyeleri Pervin Oduncu, Ayşe Yağcı, Bircan Yorulmaz, Zeynep Ölbeci, Bülent Parmaksız, İsmail Şengül, Dilek Yağlı ile Sibel Akdeniz, duruşma salonunda hazır bulundu.

PROVAKASYON GİRİŞİMİ: DEMİRTAŞ BUGÜN YARGILANACAK
Duruşmanın başladığı sırada, ırkçı bir grup ellerinde bayraklarla duruşma salonlarının bulunduğu koridorda HDP aleyhine sloganlar atarak yürüdü. Polisler grubu engellemezken, sloganlar duruşmanın görüldüğü salondan da duyuldu. Grup sık sık "Demirtaş bugün yargılanacak" sloganı attı.

AYKAN BİLGEN DURUŞMAYA KATILDI
Dün tahliye edilenlerden HDP eski MYK üyeleri Berfin Özgü Köse, Cihan Erdal ve Can Memiş, duruşmaya İstanbul'dan SEGBİS ile katılırken, yerine kayyum atanan Kars Belediye Eş Başkanı Ayhan Bilgen de duruşmada hazır bulundu.

'TEK BİR GERÇEK VAR, ANLATMAM LAZIM'
Kimlik tespiti ile başlayan duruşmada savunmaya yapan HDP eski Merkez Yürütme Kurulu (MYK) üyesi Bircan Yorulmaz, 20 Mayıs tarihinde tahliye talebinde dava eklerinin kendine ulaşmadığını aktardığını kaydetti. Dava eklerinin kendine ulaşmadığını söyleyen Yorulmaz, eklerin gönderilmesini istedi. Yorulmaz, "Avukatlarımla savunmama ilişkin yaptığım konuşmada, savunma konuşmalarında farklı nasıl anlatabileceğimi endişe içerisinde sorduğumda tekrardan kaçınılmaz olduğunu belirttiler. Sonuçta toplu dava ve arkadaşlarımla aynı şeyi anlatacaktır. Zira tek bir gerçek var, bu gerçeği anlatmam lazım. 20 Mayıs'taki konuşmalarımı anlatacağım" dedi.

Kobanê direnişinden 6 yıl 3 ay sonra kabul edilen iddianameyle binlerce yıl hapis ve müebbet hapis cezasıyla yargılandığını dile getiren Yorulmaz, savcılığın suçlamalarda kendisini konumlandırdığı yerin kimliğiyle örtüşmediğini kaydetti. Yorulmaz, "İddianame ile ilgili HDP yargılanıyor. Tweetler yargılanıyorsa, AİHM buna ilişkin karar verdi. AİHM kararı sonrası sözü geçen tweetlerin iddianameden çıkması gerekiyor. Ama HDP'yi yargılıyoruz. Savcılık nasıl göstermek isterse istesin, bazı gerçekler değişmez. HDP'nin seçim barajını aşan, 6 milyon oy alan ve Meclis'in üçüncü partisi olduğu gerçeğini değiştiremez. Ne kadar illegalize edilmek için suçlar icat edilmeye çalışılsa da HDP hiçbir zaman şiddet çağrısı yapmamıştır" ifadelerinde bulundu.

'IŞİD'İN YAPTIĞI BİNLERCE KATLİAM NEDEN İDDİANAMEDE YOK'
IŞİD'in gerçekleştirdiği saldırıları hatırlatan Yorulmaz, Türkiye'de o dönemin siyasi atmosferi anlattı. Kobanê direnişi başlamadan önce Türkiye'de çözüm süreci için görüşmelerin yapıldığını anımsatan Yorulmaz, "Binlerce katliam yapan ve saldırı düzenlenen bu örgüt neden iddianamede yok? Yüzbinlerce insan IŞİD'in vahşetine dur demek için sokak eylemleri gerçekleştirdi. Avrupa Birliği (AB) Kobanê'de direnenlere duyarlılık çağrısında bulundu. Türkiye'nin IŞİD'e karşı adım atmaması ve Türkiye'nin IŞİD'e destek verdiği algısını kırmak için dönemin Başbakanı Ahmet Davutoğlu ve HDP arasında sürekli görüşmeler gerçekleştiriliyordu. Dönemin Başbakanı Ahmet Davutoğlu, HDP ile yaptığı görüşmede, Türkiye'nin IŞİD'e destek olduğu algısını kırılması gerektiğini belirtti" diye belirtti.

'ERDOĞAN'IN SÖZLERİNDEN SONRA ŞİDDET OLAYLARI BAŞLADI'
Yorulmaz, savunmasına şöyle devam etti: "Sadece Suriye'de bir insanlık dramı yaşanmamış, kadınlara toplu tecavüz edilmiyormuş gibi, orada bir şey yokmuş da HDP'nin çağrısı ile insanlar sokağa çıkmış algısı yarattılar. Bunlardan önce insanlar IŞİD'e karşı yürüyüşler ve açıklamalar yapıyordu. HDP'nin çağrısı ile değil, Erdoğan'ın 'Kobanê düştü düşecek' sözlerinden sonra şiddet olayları başladı. Özellikle iddianamede temel teşkil eden HDP tarafından atılan tweet. Ben o dönem MYK üyesi değildim ve sözü geçen toplantıya da katılmadım. Suçlamalar 6 Ekim'de atılan MYK toplantıları üzerine kurulduğundan, bunu ifade etmek istedim. HDP'nin kuruluş döneminde özellikle iletişim faaliyetlerinde ben bulunuyordum. İletişim meselelerini ben takip ediyordum. Dün Can Memiş'e soruyordunuz ama bendim o. Daha sonra bunu profesyonel arkadaşlara devredinceye kadar sürdürdüm görevimi. Partiden iş nedeniyle istifa ettiğim dönemde de adminliğini yaptığım sayfalar oldu.

'FİGEN YÜKSEKDAĞ KONUŞMASINI MECLİS ÇATISI ALTINDA YAPTI'
İddianamelerde suç delili olarak sunulan ve benim mailime gelen Figen Yüksekdağ'ın kamuoyuna açık konuşmasının linki. Bu konuşma TBMM çatısı altında yapıldı. Başka bir link ise yine açık kaynaklarda yayınlanan sonuç bildirgesini basın mensuplarıyla paylaşmak da suç unsuru sayılmış. Başka bir mail ise iddianamenin temelini oluşturmuş. Bu mailin PYD'den geldiği belirtiliyor. Adıma konulan tüm deliller iç yazışmalar, haber linkleri... Ancak 6 Ekim 2014'te Nazmi Gür'e, sonra da Nazmi Gür tarafından MYK üyelerine gönderilmiş. Mailde şunlar yazıyor: Acil çağrı Kobanê' de binlerce sivil tehdit altında. Kürt savunma güçleri YPG güçleri IŞİD'in saldırısına karşı halkı savunuyor. Kobanê'de binlerce sivil halkın bir katliam tehdidi altında. Binlerce insan gözlerimizin önünde katlediliyor.

'SUÇ UNSURU NEREDE?'
Mail PYD'den geliyor ve ben gelen mailden sorumlu tutuluyorum, bu hukuken olabilecek bir şey değil. Mail kutularına her gün yağan kumarhane oyun maillerini ne yapacağız. Bilgilendirme amaçlı olarak birçok yere gönderilen içerik olan mailden söz ediyoruz. Sadece HDP'ye değil, genel her yere gelen bir mail. Kobanê'de binlerce sivile katliam tehdidi olduğu ve böyle giderse Türkiye sınırına ulaştığı bildirildi. Buradaki suç unsuru nedir? Türkiye IŞİD'in eline geçmesini mi istiyor? Bir bültenle ilgili içeriğinden kişiye özel olmamasında, benden gitmemiş toplu gidilmiş bir mail beni örgüt yönetici yapar. Savcılık makamı böyle bir maili suçlama konusu yapmış, heyetiniz de iddianameyi kabul ederek, bizi suçlu ilan etti. PYD Eş Başkanı Salih Müslim Türkiye'ye geldi ve hükümetle görüştü. O döneme ait her kaynaktan görülebilecek, Türkiye hükümeti ile Salih Müslim arasında görüşmeler gerçekleştirmiştir."

'KAPIDA FAŞİST PROVOKASYON YARATILMAK İSTENDİ'
Avukat Hürrem Sönmez, gerçeğin ortaya çıkmasının önemine dikkat çekti. Sönmez, "Bu iddianamede görünür bir gerçeklik bile ortaya konulmuş değil. 2 tweet, 1 mail, bir sosyal medya paylaşımı… Bütün bunlar düşünce ve ifade özgürlüğü kapsamında değerlendirilmelidir. Demokratik hakların kullanılması çağrısı yaptığı için HDP'nin yargılandığı mahkeme salonunun kapısında, faşist provokasyon yaratılmak istendi. Avukatlar ve sanıklar bu provokasyonların mahkeme üzerinde baskı yarattığına dair tepki göstererek engellenmesini istedi" dedi. 

HDP Milletvekili Garo Paylan da, "Burada bir güvenlik yok, mahkeme koridorlarında milletvekillerine saldırılıyor. Böyle mi yargılama yapacaksınız? Biz bir açıklama dahi yapamıyoruz" diyerek tepki gösterdi.

ARA VERİLDİ
Mahkeme salonunun kapısında provokasyon devam ederken duruşmaya 13:30'a kadar ara verildi. HDP'liler "HDP susmadı susmayacak" sloganları ile salondan ayrıldı.

'KAPININ ÖNÜNDE OLANLAR SİZİ İLGİLENDİRİYOR'
Duruşma aranın ardından HDP eski Merkez Yürütme Kurulu (MYK) üyesi Bircan Yorulmaz'ın avukatı Atilla Bahçıvan ile devam etti. Bahçıvan, müvekkilinin savunmasını yaptığı esnada dışarıda sloganlar atıldığını söyledi. Provokasyon girişimlerine engel olmayan mahkeme heyetinin, "Duruşma salonu dışındaki olay beni ilgilendirmez" sözlerini eleştiren Bahçıvan, "Ama burası adliye salonu ve salonun kapısının önünde olanlar da sizi ilgileniyor. Bugün koridorda olanlar, bizim savunma görevimize dair bir fiil oluşturanların bulunmasını istiyoruz. Bu kişilerin kayıtları yapılmıştır. Bir hukuki işlemin yapılmasını, suç duyurusunun yapılmasını istiyoruz. Mahkeme yine de 'benim sorumluluğumda değil' diyorsa, biz suç duyurusunda bulunacağız. Giren çıkanların kaydı yapılmıştır. Bu kişiler kimlerdir ve neler yapmışlardır? Mahkeme tarafından bu tespit edilerek işlem yapılmalıdır. Bizler de suç duyurusunda bulunacağız. Kamera kayıtlarının ve ses kayıtlarının bizlere verilmesini ve muhafaza edilmesini talep ediyoruz" dedi.

HDP MİLLETVEKİLLERİNİN BU DURUŞMAYA KATILMA ,SÖZ ALMA HAKKI VARDIR'
Yaşanan provokasyon sırasında alınan kayıtların gizli bir el tarafından kaybedileceği şüphesi duyduğunu ifade eden Bahçıvan, "Dışarıdaki grup bir kişiye müdahale de bulunmuşlar. Kendisi HDP Eş Genel Başkan Yardımcısı Garo Paylan'dır. Kendisi bu dosyada işlem başlatılmış biridir. Bu davayı izleyen biridir, sıradan biri değildir. Katılan olup olmayacağı belli olmayan, sadece iddianamede müşteki olarak yazılanlar salona girip soru sorabiliyorsa, ileride HDP'li milletvekillerinin de bu duruşmaya katılarak söz alma hakları vardır" diye belirtti.

'ÖNLEM ALINMAZSA PROVOKASYON BAŞKA BİR ŞEYE DÖNÜŞEBİLİR'
Mahkeme heyetinin provokasyona müdahale etmesi talebinde bulunan Bahçıvan, şöyle devam etti: "Siz 'Bizi ilgilendirmez' dediniz ve suç oluştu. Şimdi dönüp size diyebilir miyiz bunu ön göremediniz mi? Müvekkillerinin diğer savunmayı yapan arkadaşların tamamı yargılama konusu Kobanê olaylarında başka güçlerin sorumluluğu olduğunu vurguladılar. Biz diyoruz ki bir provokasyon var ve bu adil yargılama açığa çıkarılsın. Tam da kastettiğimiz buydu. Bugün provokasyon oldu ve önlem alınmazsa, başka bir şeye dönüşebilir. Bunu dikkate alın.

İddianame tel tel dökülüyor. Birçok müşteki şikayetçi olmadığını dile getiriyor, muhtemelen buradan gerçek sorumluların yargılanmadığını düşündükleri için şikayetçi olmuyorlar. Sizin açınızdan da dökülüyor. Dün kurduğunuz kararda suç vasfının değişmesinden bahsettiğiniz. Oysa bütün bu sorgu denilen şeyde müvekkillerimiz tutukluluk incelemesinde ve sonrasında aynı şeyi söylediler. Dolayısıyla, önceki taleplerimin baki kalması kaydıyla, müvekkil açısından 2-3 temel problem vardı. Kendisi bunu iyi ifade etti. Mevcut deliller ve ulaştığımız aşama itibariyle müvekkilin özgürlük hakkının ciddi ihlal edildiği kanaatindeyiz. Hepimiz aynı hukuk fakültelerinde okuduk ama sonrasında farklı kaynakları okuduğumu sanırım. O yüzden farklı değerlendiriyoruz. Gelen aşamada müvekkilimin tahliyesini talep ediyorum."

ÇELİK: GÖREV SÜREMİN BİTTİĞİ GÜN TUTUKLANDIM
HDP eski Saymanı Zeki Çelik ise savunmasını 3 bölüme ayırdığını dile getirdi. Çelik, savunmasının ilk bölümünün HDP'de görev aldığı bir buçuk yıla, ikinci bölümünün Kobanê direnişi dönemine ve üçüncü bölümünün ise sanal medya paylaşımlarına ilişkin olduğunu söyledi. Hayatı boyunca kanuna aykırı hiçbir eylemde bulunmadığını belirten Çelik, "Tam tersine kanunlara riayet eden biriyim. Ben 22 Haziran 2014 tarihinde HDP'nin emek, barış, eşit, kadın özgürlükçü, ekolojik programına sahip olduğundan her vatandaşın hakkı olduğu gibi 22 Haziran 2014'te gerçekleşen HDP Olağan Kongresinde yönetimine seçildim. Yine 15 Ağustos 2015 tarihinde HDP Genel Saymanı olarak resmen göreve başladım. Ancak 20 Ocak 2016 tarihinde saymanlık faaliyetlerim nedeniyle gözaltına alınıp, tutuklandım. Tutuklandığım gün HDP'nin kongresi vardı. Görev süremin bittiği gündü. O gün kongrede kendi çalışmalarımı sunmam gerekirken, İstanbul Adliyesi'nde savcıya ifade vermekle meşguldüm. Daha sonra tahliye oldum" diye anlattı.

IŞİD'in saldırılarına tüm kamuoyunun tanıklık ettiğini kaydeden Çelik, "Ben de bu paylaşımları görmüş ve duyarlı biri olarak yorumsuz bir şekilde paylaştım. Yaşanan vahşete karşı insani tepkimdir. Kaldı ki söz konusu 2014-2015 tarihlerinde YPG henüz Türkiye tarafından 'terör örgütü' olarak tanımlanmamıştı. O süre de ayrıca PYD yetkileri Türkiye'deki yetkililerle de görüşmeler yapmıştır. Eğer YPG 2014-2015 yılında terör örgütü sayılsaydı, eş başkanları gelip Türkiye'de görüşmeler yapabilir miydi?" diye sordu.

'PAYLAŞILAN FOTOĞRAFLAR SUÇ OLAMAZ'
Savunmanın ardından Çelik'in çapraz sorgusu yapıldı. Ardından söz alan Zeki Çelik'in avukatı Fikret Aktaş, müvekkiline isnat edilen iki eylem olduğunu, birinin HDP tarafından atılan ve iddianamenin temelini oluşturan tweet olduğunu vurgulayan Aktaş, "Tweetin içeriği konusunda AİHM'in net kararı var bunun suç unsuru olmadığına yönelik. İkinci suçlama ise 4 adet fotoğraf paylaşımı. Bu paylaşımların ikisi 2014'te, 2'si de 2015'te yorumsuz bir şekilde paylaşılan YPG'ye ait olduğu iddia edilen görüntüler. 2014-2015 yılında PYD Eş Genel Başkanlarının Türkiye'ye defalarca geldiği ve üst düzey devlet yetkilileri ile görüşmeler yaptığı biliniyor. En son 2015 yılı itibariyle değerlendirildiğinde Asya Abdullah, TBMM'de günün siyasal konjonktürü konusunda basın mensuplarının sorularını yanıtladı. Demek ki bu tarihlerde Türkiye tarafından YPG yasa dışı bir örgüt olarak tanımlanmıyordu. Bu nedenle paylaştığı bu fotoğraflar suç olamaz" dedi.

Müvekkili ile ilgili toplanacak herhangi bir delil kalmadığına dikkati çeken Aktaş, tahliye talebinde bulundu. Çelik'in avukatı Turgut Gerçek de müvekkiline yönelik hangi delillerin konulduğunun belirtilmediğini söyledi.

KUBİLAY: HDP MYK YASAL VE MEŞRU BİR ORGANDIR
Savunma yapan HDP eski Parti Sözcüsü Günay Kubilay da gözaltına alındıkları andan itibaren, "MYK toplantısına katılanlar-katılmayanlar" denilerek psikolojik savaş ile karşı karşıya kaldıklarını söyledi. Kubilay, "Sanki HDP illegal bir toplantı organize ediyormuş algısı oluşturuluyor. HDP MYK yasal ve meşru bir organdır. Ölüm ile yaşam arasındaki ince çizgiye sıkışmış Kobane'nin insanlığa açılan tek kapısı Mürşitpınar'dı. Ne var ki, Türkiye hükümeti Kobane'ye 'insani yardım koridoru' açılmasına izin vermiyordu. IŞİD, artık elindeki ağır silahlarla, yalnızca Irak'ta ve Suriye'de değil, Türkiye'yi de içine alacak şekilde bölge ölçeğinde yıkıcı ve öldürücü barbar bir güç olarak öne çıkıyor, IŞİD karşıtı dünyanın öncelikli gündemi haline geliyordu. IŞİD saldırılarından doğrudan etkilenen Türkiye'de AKP hükümeti Suriye iç savaşının doğrudan bir tarafıydı. Esad'ın devrilmesini istiyor, Esad rejiminin yıkılması için ÖSO adı altında savaşan radikal İslamcı grupları destekliyordu. HDP MYK çağrıyı yapmadan iki ay önce neler yaşanıyordu" dedi. 

'HDP İKTİDAR DEĞİL Kİ SORUMLU TUTUYORSUNUZ'
Tecavüzcü, barbar IŞİD'in insanlık suçlarını hatırlatan Kubilay, "Kaotik bir ortamda Kobane'den yükselen çığlığı duymak, sadece büyük bir trajediyle yüz yüze kalmış Kobane'li Kürtlere elini uzatmak, yüreğini açmak değildi. IŞİD karşısında 'ya insanlık, ya barbarlık' ikilemi arasına sıkışmış herkesin insanlığı seçmesiydi. HDP sadece Kobane'de yaşanacak bir vahşetin önlenmesini değil, aynı zamanda çözüm sürecinin de kesintiye uğramadan sürdürülmesini istiyordu. Bu duyarlılık, çağrı sonrasında da gösterilmeye çalışılmış, dengeli bir politika izlenmiştir. Sosyo-psikolojik bir teste tabi tutalım. İnsanları sokağa HDP'nin çağrısı mı dökmüştür, Erdoğan'ın 'Kobanî düştü düşecek' sözü mü? 'HDP çağrısı' sonucu çıkarsa ben alacağım cezaya razıyım. Çağrıda bırakınız şiddeti, şiddetin iması dahi yokken, barışçıl eylemlere ve demokratik protestolara şiddet bulaşmış olmasının sorumlusu sokağa çıkan insanların güvenliğini sağlamayan siyasi iktidardır. HDP iktidar değil ki sorumlu tutuyorsunuz" ifadelerini kullandı.

'DEVLET KAĞITTAN BİR ŞATO MUDUR Kİ POLİTİK ELEŞTİRİ DE BÜTÜNLÜĞÜ BOZULSUN'
Kubilay, şöyle devam etti: "MYK olarak Kobane'ye insani yardım koridoru açılması için çağrı yaptığımızda yasama, yürütme, yargı kendisini tehlike altında mı hissetti? Et ve Süt Kurumu, bakın siz gelmişsiniz müşteki olarak, siz tehlike altında mı hissettiniz kendinizi? Şiddetin iması dahi bulunmayan bir çağrı söz konusuyken, devlet 'kağıttan bir şato mu'dur ki, politik bir eleştiri yapıldığında, demokratik bir protesto rüzgarı estirildiğinde birliği ve bütünlüğü bozulsun?  Her şeyi istemek nedir? Biz gazeteci Hafız Esad'la röportaj yapıyor diyor ki; 'yüzde 96 ile seçildiniz. Bir devlet başkanı bundan başka ne ister?' Hafız Esad diyor ki; 'Geriye kalan yüzde 3,37'nin isimlerini ister.'

'IŞİD TÜRKİYE'DE TOPLU KATLİAMLARA YÖNELDİ'
Kobane'den 6-7 ay gibi kısa bir zaman diliminden sonra, IŞİD Türkiye'de de toplu katliamlara yöneldi; 5 Haziran 2015'te Diyarbakır'da HDP mitinginde 5 kişi, 20 Temmuz 2015'te Urfa-Suruç'ta 33 kişi, 10 Ekim 2015'te Ankara Gar Meydanı'nda 103 kişi, 12 Ocak 2016'da İstanbul-Sultanahmet'te 12 kişi, 19 Mart 2016'da İstanbul-Beyoğlu'nda 4 kişi, 28 Haziran 2016'da İstanbul Atatürk Havaalanı'nda 45 kişi, 20 Ağustos 2016'da Antep-Şahinbey'de 40'ı çocuk 56 kişi, 1 Ocak 2017'de İstanbul-Beşiktaş'ta 39 kişi yaşamını yitirdi, 12 Ocak 2016'da İstanbul-Sultanahmet'te 12 kişi, 19 Mart 2016'da İstanbul-Beyoğlu'nda 4 kişi, 28 Haziran 2016'da İstanbul Atatürk Havaalanı'nda 45 kişi, 20 Ağustos 2016'da Antep-Şahinbey'de 40'ı çocuk 56 kişi, 1 Ocak 2017'de İstanbul-Beşiktaş'ta 39 kişi yaşamını yitirdi. Bu olayları HDP'yi karalamak için kullananların döktükleri timsah gözyaşlarını bir kenara bırakacak olursak; hepimiz acılarla yoğrulmuş bu topraklarda doğduk. Gerçek olan şudur; 'ateş düştüğü yeri yakar.' Gerisi hamasetten ve siyasi istismardan başka bir şey değildir.

'6,5 YIL GEÇTİĞİ HALDE KAÇ KİŞİNİN ÖLDÜRÜLDÜĞÜNÜ BİLMİYORUZ'
Acıları biraz da olsa hafifletecek olan, bu zamana kadar hamaset yerine olayların bütün yönleriyle aydınlatılmış, hakikatin açığa çıkarılmış, gerçek sorumluların yargılanmış ve adaletin yerini bulmuş olması. 6,5 yıl geçtiği halde bu olaylarda kesin olarak kaç kişinin öldürüldüğünü bile bilmiyoruz. Erdoğan konuşmalarında 53 diyor. Hükümet Demirtaş başvurusunda AİHM'e 50 bildirmiş. Bu davanın iddianamesi 37 diyor. Hangisi doğruyu söylüyor? Biz hangisine inanalım!"

PROVOKATÖRLER HAKKINDA SUÇ DUYURUSU TALEBİ REDDEDİLDİ
Kubilay'ın savunmasının ardından mahkeme heyeti provokatörler hakkında suç duyurusu talebini reddetti. Kobane davasının 3. duruşmasının 3. oturumu yarın 09:30'da devam edecek.