18 Mayıs 2024 Cumartesi

İktidar ekonominin çarklarını döndüreceği için Kanal'da ısrarcı

Kuzey Ormanları ve İstanbul Kent Savunması üyesi Cihan Uzunçarşılı Baysal iktidarın Kanal İstanbul konusunda ısrarını ETHA'ya değerlendirdi. Proje boyunca akıllı kentler inşa edileceğini belirten Baysal, bu projenin emlak ve inşaat rantı dışında, dijital, ileri teknoloji sermayesinin de kaynağı olacağını kaydetti. Baysal, toplumsallıktan uzak, isteyenin giremeyeceği 'akıllı' diye tanımlanan kentler inşa edilirken büyük bir emek sömürüsü de yaşanacağının altını çizdi.

Rant ve sermaye odaklı politikalarını sürdüren iktidar; bilim insanlarının, uzmanların ve başta İstanbullular olmak üzere Türkiye'nin karşı çıktığı Kanal İstanbul Projesi'nde ısrarcı.

İktidar halktan, sağlıktan ve doğadan yana değil sermayeden yana olduğunu bu "çılgın projesiyle" bir kez daha gösterirken; Kanal İstanbul Projesi İstanbul ve Karadeniz bakımından büyük bir ekolojik yıkım ortaya çıkaracak.

Projeye karşı eylem ve etkinlikler devam ediyor. Tüm karşı çıkışlara kulağını tıkayan iktidar Kanal İstanbul'un ilk etabı olarak sunulan köprü yapımının temelini 26 Haziran'da atacağını duyurdu. Projenin ilk köprüsünü son yıllarda devletten toplam değerleri on milyarlarca lirayı aşan çok sayıda ihale alan Rönesans üstlendi.

KANAL İSTANBUL'DAKİ ISRARIN NEDENİ NE?
Peki iktidar neden Kanal İstanbul Projesi'nde bu kadar ısrarcı? Yalnızca emlak ve inşaattan mı rant elde edecek? Kanal İstanbul Projesi'yle kurulmak istenen "akıllı kent" ile iktidar neyi amaçlıyor? AKP'nin çevre-kent politikalarını ve yerel yönetim beyannamesini, kent-konut hakkı, mega projeler ve kent hareketleri üzerine çalışan, Kuzey Ormanları ve İstanbul Kent Savunması üyesi Cihan Uzunçarşılı Baysal ile konuştuk.

26 Haziran'da temeli atılacağı duyurulan projenin Kuzey Marmara otoyolunun bir parçası olduğunu, Kanal İstanbul'un temelinin atıldığı yanılsamasına kapılmamak uyarısında bulunan Baysal, "İktidarın bu ısrarı neden" sorusunu şöyle yanıtladı: "Bir rant projesi; emlak rantı, inşaat rantı. Çünkü Türkiye'nin gayri safi milli hasılasının çok büyük bir yüzdesi emlak ve inşaattan geliyor. Onun da ayrıca yan sektörlerini düşündüğümüzde yüzde 30'u bulan birikimlerden bahsediliyor."

'TÜRKİYE'NİN EKONOMİSİNİN ÇARKLARINI ÇEVİRECEK PROJE'
Rant denildiğinde ilk bakılan noktanın emlak ve inşaat sektörü olduğuna dikkat çeken Baysal, "Aslında bu projenin dibinde görünür olmayan bugüne kadar çok dile getirilmeyen, gerek Cumhurbaşkanının gerek de iki bakanın da söylemleri açık etmese de ipuçlarını yakaladığımız başka bir süreç var. Biraz küresel bakmak gerek bu akılı şehir, ekoşehir, teknoşehir vs. denilen varlığa. Türkiye'nin ekonomisinin çarklarını çevirecek bir birikimle ilgili olarak proje devam ettiriliyor. Birikim sadece inşaat, emlak rantı değil. Akıllı şehir vs. baktığımızda ileri teknolojileri, dijital teknolojileri sektörü sermayesinin dünya üzerine yayılmasını görüyoruz" diye konuştu.

'BU KENT MODELİ TAMAMEN RASYONEL, TOPLUMSALA YER YOK'
Akıllı şehirlerin çok sinsi olduğunun altını çizen Baysal, şöyle devam etti: "Yenilenebilir enerji var, iklim krizine karşı ve buna göre elektrikli arabalar vs. olacak, ulaşım daha rahat ve konforlu olacak gibi tamamen teknolojik yenilikler üzerinden sürdürülebilirliğin, gezegenin iklim krizine karşı gidişatını tamamen teknik yenilikler üzerinden kazanılacağını düşünen bir kent modeliyle karşı karşıyayız. Bu kent modeli tamamen rasyonel, toplumsala yer yok.

Kent modelleri, kendilerine yönelik lüks bir konut alanı, herkesin giremediği kapalı siteler gibi inşa edilecek. Bu dijital teknolojilerin kullanıldığı, ileri teknoloji sermayesinin çeşitli teknoloji gruplarının rant sağladığı bir bölge olacak."

'YENİ ŞEHİRLER, TEKNOLOJİK ŞİRKETLERİN LABORATUVARI OLACAK'
Çevre ve Şehircilik Bakanı Murat Kurum'un, "Kanal İstanbul boyunca akıllı kentler inşa edeceğiz" açıklamasını hatırlatan Baysal, Kurum'un Güney Kore'nin akıllı şehri Songdo'yu inşa edeceklerini söylediğini anımsattı. Baysal, "Songdo'da dünya üzerindeki çok önemli akıllı, teknoloji kentlerinden biri. İncelediğimizde vahim bir durum var. İleri teknoloji, dijital teknoloji şirketleri çeşitli icatları ve inovasyonları satarak bir birikim elde ediyor ve bu kentler birer laboratuvar olarak kullanılıyor. Dijital ve ileri teknolojiler sermayesi bu kentlerde, günlerce yaşamın içinde ürünleri pazarlıyor. Teknolojik yeniliklere ve gerekliliklere göre inşa edilen bir mekan. Yani kentlilerin gereksinimleri doğrultusunda değil teknoloji şirketlerinin, yaşayan laboratuvar olarak kullandıkları kentlere yönelik talepler doğrultusunda mekanlar inşa ediliyor" ifadelerini kullandı.

Şehrin, 36 bin hektarlık alanı kaplayacağını söyleyen Baysal, "Onun doğuracağı bir sürü akıllı kenti dijital teknolojilerle yapılandırıp, bir kısmı yaşayan laboratuvar olarak kullanılacak" vurgusu yaptı.

'FİNANS SERMAYESİNİN BİR BİÇİMİNİ GÖRECEĞİZ KENTLERDE'
Baysal, "Cumhurbaşkanının tekno üs yapacağız ve buradan çok para kazanacağız söylemi de var. Sadece inşaat ve emlak rantı olarak değil; ileri ve dijital teknoloji sermayesinin birikim alanı olarak bu kentleri nasıl yağmalayacağını düşünmek lazım. Finans sermayesi bugün çok önemli, dünyayı yok oluşa sürüklüyor. Kentlerde de finans sermayesinin bir biçimini göreceğiz. Dünya üzerindeki bu kentlerin çoğu özel kentler, özel sermaye kentleri sebebiyle buralarda ulusal devletin yasalarından, çeşitli normlarından, düzenlemelerinden bağımsız hareket edebiliyor. Bu kentlerin bir kısmı borsada alınır satılır kentlere dönüşmüş vaziyette. Suudi Arabistan'ın kralı Abdullah'ın ekonomik kenti var Kaec. Borsada alınıp satılıyor, yani mekanın finansallaştırılmasını, borsada alınıp satılmasından görebiliyoruz. Tabii bu süreçte icatlar, inovasyonlar dolayısıyla yaratılacak patentten görebiliyoruz. Katmanlı bir birikimden bahsediyoruz ve bu yüzden de bir türlü Kanal'dan vazgeçilmiyor, Kanal bu yeni şehir için cazibe merkezi" diye konuştu.

Söz konusu kentlerin özel olmaları nedeniyle kendi yasaları ve normları olduğunu; bunların bir kısmının da devletten bağımsız olabileceğini söyleyen Baysal, Malezya'nın yeni başkenti Putrajaya'da inşa edilen akıllı kenti örnek gösterdi. Malezya'nın yüzde 60'ının Müslüman ancak akıllı kentin yüzde 90'ının Müslüman olduğunu söyleyen Baysal, "Malezya çok kültürlü çok dinli bir ülke. Akıllı kente köpek ve domuzların girmesi yasak, domuz eti yenmesi, içki yasak. Tamamen şeriat normlarıyla yapılandırılmış" dedi.

Baysal, şöyle devam etti: "1923'ün Cumhuriyetin rövanşı olarak 2023 diyorlar. Buralardaki kentlerin özel olmayacağının garantisi yok. Yeni şehirden önce zikredilen yeni İstanbul görsellerinde, mekan düzenlemesinin İslami normlara ve kültürüne göre olduğu görülüyor. Mimari yapısı ise şöyle, kapıların açılışı Mekke'ye bakacak, ortada ay yıldız şeklinde bir düzenleme, her yerde cami.

'BU KENTLERDE MÜTHİŞ EMEKÇİ KIYIMI VAR'
Dünya üzerindeki yeni şehirler düzenleme olarak ekonomik bakımdan özel ticaret ve ekonomi bölgelerine çok benziyor. Bu kentlerde müthiş emekçi kıyımı, emekçi haklarının ihlali ve emekçilerin çok zor koşullarda çalıştırılmasını görüyoruz. İşçi hakları ihlal ediliyor. Çok boyutlu bakıldığında bu sadece ve sadece inşaat ve emlak rantı değil, aynı zamanda dijital, ileri teknolojilerin, fikri mülkiyet patentleri üzerinden birikimin finans sermayesini bu kentlerin alınıp, satılır olabilmesinin önünü açılabilecek.

'KANAL YAPMAK İKTİDAR İÇİN ÇOK ELVERİŞLİ, VAZGEÇMEYECEK'
"İktidar bu yüzden vazgeçmiyor. En başta da kara para aklamak isteyenler, mafya düzeni var. En son ortaya dökülen lağım çukurundan anlıyoruz, böyle bir sürü neden var. Kanal yapmak iktidar için çok elverişli o yüzden vazgeçmiyor ve vazgeçmeyecek."

Kuzey Ormanları ve İstanbul Kent Savunması üyesi Cihan Uzunçarşılı Baysal, 26 Haziran'da temeli atılacak köprü için kurulacak şantiye çalışmasının İstanbul Büyükşehir Belediyesi tarafından durdurulduğu bilgisini de paylaştı, "Madem milletin iradesi söz konusu; millet Kanal'ı istemediğini iradesiyle beyan etti. İBB'de millet iradesi doğrultusunda hareket etti ve şantiyeyi durdurdu. Ki yasalara göre o şantiye zaten yasak" diye konuştu.