4 Mayıs 2024 Cumartesi

Diyarbakır T Tipi Hapishanesi'nde organize ve sistematik işkence 

ÖHD Amed Şube Eşbaşkanı Özüm Vurgun, Diyarbakır 3 Nolu T Tipi Hapishanesi'nde Cihan ve Uğur isimli işkenceci gardiyanların da olduğu 6 gardiyanın A Blok zemin katta kameraların olmadığı "akvaryum" denilen alanda tutsaklara sistematik işkence uyguladığını belirtti. İşkenceci müdürün tutsaklar için "kendilerini duvardan duvara vuruyorlar" dediğini aktaran Vurgun, işkenceye rağmen revir doktorunun da "darp yoktur" raporu verdiğini kaydetti. ETHA'ya konuşan Vurgun, işkencecilerin "cezasızlık politikası"ndan güç aldığını vurguladı ve şu çağrıyı yaptı: "İşkenceye sessiz kalmayın biz sizin sesiniz oluruz."

İşkence haberleriyle sık sık gündeme gelen Diyarbakır 3 No'lu T Tipi Hapishanesi'nde soy isimleri gizli tutulan Cihan ve Uğur isimli gardiyanların başında bulunduğu işkenceci ekip, tutsaklara "Akvaryum" denilen kamerasız bölümde sistematik işkence yapıyor.

3 Şubat 2022 günü Abdülaziz Tektaş ailesi aracılığıyla, Cihan ve Uğur isimli gardiyanların 31 Ocak günü koğuştaki tüm tutsaklara yönelik işkencesini ajansımıza aktarmıştı. Tutsaklardan Serxwebun ve Fırat Güzel'in annesi de ajansımıza ulaşarak işkencenin boyutunu anlatmıştı. Anne Güzel'in aktarımına göre, koğuştan sorgusuz sualsiz kardeşi Serxwebun'un götürülmesine karşı çıkan Fırat Güzel, Cihan ve Uğur isimli işkenceci gardiyanların saldırısına uğramış, koğuştaki diğer tutsaklar da Fırat Güzel'e siper olmuştu. Bunun üzerine koğuşa 50'ye yakın özel tim getirilmiş tutsaklar ters kelepçeli halde kamerasız alana götürülmüş, sistematik işkenceye uğramıştı. Hastaneye götürülen tutsaklar darp raporu aldıkları için "intikam amaçlı" tekrar işkenceye maruz kalmış, müdürün "revire götürmeyeceksiniz" talimatı üzerine de revire çıkarılmamışlardı.

İŞKENCECİLER KORUNUYOR
Diyarbakır 3 No'lu T Tipi Hapishanesi'nde 31 Ocak günü yaşananlar ilk işkence saldırısı değil. Özgürlük İçin Hukukçular Derneği (ÖHD) Amed Şubesi, işkenceci gardiyanlar Cihan ve Uğur, hapishane müdürü ve hipokrat yeminini yok sayarak tutsakları muayene etmeyen, yalan rapor düzenleyen hapishane doktoru hakkında suç duyurusunda bulundu. Fakat "kovuşturmaya yer yoktur" kararıyla sonuçlandı.

'CİHAN VE UĞUR İSİMLİ GARDİYANLARIN SOYİSİMLERİNİ ÖĞRENEMİYORUZ'
ETHA'ya konuşan ÖHD Amed Şube Eşbaşkanı Özüm Vurgun ile Diyarbakır 3 No'lu T Tipi Hapishanesi'nde işkencecilerin nasıl korunduğunu, buna karşı tutsakların ve tutsak yakınlarının direnişini konuştuk. "Diyarbakır 3 No'lu Ceza İnfaz Kurumu'nda bu işkence vakalarına ilişkin üç başvurucumuz var" diyen Vurgun, yakın zamanda yaşanan bir işkence olayında birçok tutsağın Diyarbakır Barosu ve İHD Diyarbakır Şubesi ve ÖHD Amed Şubesi başvurusu olduğunu aktardı. Vurgun, "Aynı cezaevinde 2020 yılının başında Mehmet Sıddık Meşe isimli mahpus ve 2020 yılının yaz aylarına doğru Kurbani Özcan isimli başvurucunun başvurusu üzerine CPT (Avrupa İşkencenin Önlenmesi Komitesi) ve Uluslararası Af Örgütü'ne iç hukuk yollarını tükettikten sonra başvuru yaptık. Öncelikle şunu belirtmek istiyorum Cihan ve Uğur isimli gardiyanlardan biri başgardiyan. Soy isimlerini biz de bilmiyoruz çünkü güvenlik nedeniyle soy isimlerini vermiyorlar" dedi.

'BU GARDİYANLAR İŞKENCECİ'
"Bu gardiyanlar işkenceci" vurgusu yapan Vurgun, hapishanenin müdürüyle birçok kez yaptıkları görüşmede müdürün işkenceyi kabul etmediğini söyledi. Av. Vurgun, "Daha da ileri gidip, mahpusların kendine zarar verdiklerini ve gardiyanları suçladıklarını iddia ediyorlar" diye konuştu.

'İŞKENCECİLER CEZASIZLIK POLİTİKASIYLA KORUNUYOR'
Mehmet Sıddık Meşe'nin çok ağır işkenceye maruz kaldığını kaydeden Vurgun, şöyle devam etti: "Falakaya yatırma, ayak altında morlukları olması, vücudunun birçok yerinde ekimoz olması bizim için en çok korkutucu olan kulağından kan gelmesi, gözlerinin içinde kan toplama ve göz çevrelerinin mor olması. Bunlara şahit olduk. Zaten zamanında Türkiye'de başvuru yolları tükendikten sonra gardiyanlar ve müdür hakkında suç duyurusunda bulunduk. Soruşturmayı etkin yürütmediği için cezaevi savcısı hakkında da HSYK'ya başvuruda bulunduk. Türkiye'de cezasızlık politikası izlendiği ve işkenceciler cezasızlık politikasına bağlı arttığı için bir sonuç alamadık doğalında."

Mehmet Sıddık Meşe'nin maruz kaldığı işkence sonrası yaptıkları başvuruda Uluslararası Af Örgütü'nün Adalet Bakanlığı'na acil eylem planı çağrısı hazırladığını dile getiren Vurgun, Türkiye'ye gelen CPT yetkililerinin Diyarbakır 3 No'lu T Tipi Hapishanesi'ne gelerek Mehmet Sıddık Meşe ve Kurbani Özcan ile görüştüğünü ifade etti.

'DİYARBAKIR 3 NO'LU T TİPİ HAPİSHANESİ İŞKENCEHANEYE DÖNÜŞTÜ'
31 Ocak günü tutsaklara yönelik saldırıda Barış Avşar, Emre Can Ergün, Abdülaziz Tektaş, Rıdvan Tonka, Fırat Güzel, Serxwebun Güzel, Servet Özçelik'in işkenceye uğradığını hatırlatan Vurgun, "Sadece bize gelen toplu şekilde işkenceye maruz kalan mahpuslar bunlar. Başvurularımızla ilgili 3 No'lu Ceza İnfaz Kurumu'nu ÖHD Amed Şubesi hapishane ve işkence komisyonları olarak bir ziyaretimiz olacak bugün. Abdülaziz Tektaş'ın avukatı, hapishaneye görüşmeye gittiğinde müvekkilinin hastanede olduğu gerekçesiyle kendisiyle görüştürülmediğini söyledi. Kendisi de şu an Covid temaslı olduğundan tekrar gidemedi. Böyle bir sürecimiz var. Diyarbakır 3 No'lu T Tipi Hapishanesi işkencehaneye dönüştü. Daha önce bu konuyla ilgili kamu denetçilerine de başvurduk ancak herhangi bir sonuç yok. Aynı müdürler işkenceye devam ediyor ve işkenceye göz yuman şekilde ilerliyor" diye konuştu.

'AKVARYUM DENİLEN ALANDA İŞKENCE YAPIYORLAR'
Vurgun, farklı tarihlerde hapishanelerde kalan ya da farklı zaman dilimlerinde işkenceye uğradıklarını dile getiren tüm tutsakların; Cihan ve Uğur isimli gardiyanların yanlarına aldıkları diğer gardiyanlarla A Blok zemin katta bulunan, "akvaryum" adını verdikleri kamerasız alanda işkenceye uğradıklarında ortaklaştıklarını aktardı. Vurgun, şöyle açıkladı: "Bu mahpuslar birbirinden farklı tarihlerde bu cezaevinde kalmış, yani birbirlerini görmeyen mahpuslar. Bizim başvuru aldığımız Mehmet Sıddık Meşe ve Kurbani Özcan aynı zaman diliminde aynı cezaevinde değil. Biri işkence sonrası tahliye oldu. Ama aynı şeyleri söylediler, A Blok zemin katta kamera olmayan 'akvaryum' denilen yerde altı gardiyanın işkencesine uğradıkları."

GARDİYANLAR: KENDİLERİNİ SÜNGERLİ ODADA DÖVÜYORLAR
Başvurucu olmak istemeyen tutsakların da söylemlerini aktaran Vurgun, "Her gece çığlık sesleri duyduklarını söylediler. Aslında mahpuslara fiziki işkencenin yanı sıra psikolojik işkence uygulanıyor. İşkence uygulayan gardiyanların savunması da şöyle; bu kişiler o suçtan yargılanmasa bile madde bağımlısı oldukları için kendilerini süngerli odada dövdüler... Toksikolojik raporlarında, herhangi bir uyuşturucu madde olmamasına rağmen akla hayale sığmayacak bu ifadelerle, bu dosyalar savcılık makamlarında Diyarbakır Adliyesi'nde aklanmakta. İşkenceciler de böyle aklanıyor..."

'İŞKENCEYE RAĞMEN REVİR DOKTORU DARP YOKTUR RAPORU VERİYOR'
Süreci "organize bir kötülüğün işlemesi" olarak yorumlayan Av. Vurgun, "Zaten müdürün kendi yanında çalışan kendisine dokunmasın diyerek yaptığı her şeyi kapatması söz konusu. Ama biz aynı zamanda revir doktorunu da şikayet ettik. Mehmet Sıddık Meşe ve Kurbani Özcan başvurucularında gidip görüştüğümüzde vahim hallerde olan iki mahpus üzerinden şikayetçi olduk. Revir doktoru onların o haline rağmen 'herhangi bir darp-cebir izi yoktur' raporu veriyor. Bunların kamera kayıtları var, yerlerde sürüklendikleri, revire götürülmüş haliyle ilgili. Ama çıkmayan raporlar da var. Hastaneye götürülüyor. Oradaki doktor arkadaşlar darp raporu veriyor. Hastane dönüşü karantinaya alınıyorlar. Neden darp raporu aldın diye bir daha işkenceye maruz kalıyorlar. Ve daha sonrasında hastaneye götürülmüyor, revire götürülse dahi revirden 'darp-cebir yoktur' raporu veriliyor. İlgili doktor açısından Türk Tabipleri Birliği ve Sağlık Bakanlığı'na şikayetimiz, suç duyurularımız oldu. Organize kötülük halinde ilerliyor" dedi.

HAPİSHANE MÜDÜRÜ: KENDİLERİNİ DUVARDAN DUVARA VURUYORLAR
Şu ana kadar dört müdürle görüştüklerini belirten Vurgun, "Biri gece görüştüğümüzde biraz daha korkmuştu, 'sorumluluğum yok, kabul etmiyorum' diyordu. Ertesi gün gittiğimizde görüştüğümüz müdür son derece lakayıt, böyle bir şeyin olmadığını, tutsakların kendilerini dövdüğünü, kendilerini duvara vurduklarını sonra da kamu görevlilerini suçladıkları iddialarını ortaya atıyordu. Gardiyanların işkenceyi uygulaması müdüre bağlı, müdürün bu işkenceyi bu kadar rahatlıkla telaffuz etmesi ve reddetmesi savcılık kurumlarına bağlı. Türkiye'deki cezasızlık sistematiğinin nasıl birbirini güçlendirici bir hale geldiğinin bir noktası aslında. Bu olay silsilesi Türkiye'deki kamu görevlisi bir başka kamu görevlisi hatta hükümet tarafından korunması anlamına gelen bir süreç" diye konuştu.

'3 NO'LU İŞKENCE GÜN YÜZÜNE ÇIKTI'
Diyarbakır 3 No'lu T Tipi Hapishanesi'ndeki işkencenin gün yüzüne çıktığını belirten Vurgun, "Diyarbakır Kadın Cezaevinde, yüksek güvenlikli cezaevinde işkence devam ediyor. Hasta mahpuslara karşı 4-1-2 Nolu T Tipi Cezaevlerinde işkence devam ediyor. Sadece T 3'te bu kadar yoğun olduğu için gündeme çıkıyor ya da başvurucularımız daha güçlü olduğundan ortaya çıkıyor" ifadelerini kullandı.

İşkenceci müdürlerin güçlü olmasının savcılık tarafından kendilerinin aklanmasıyla alakalı olduğunun altını çizen Vurgun, işkenceyi en çok güçlendirenin de bu cezasızlık politikası olduğunu vurguladı.

'SAATLERCE SÜNGERLİ ODADA ELİ-AYAĞI BAĞLI TUTULMUŞ'
ÖHD Amed Şube Eşbaşkanı Özüm Vurgun, şöyle devam etti: "Bir başvurucumuz daha var. Diyarbakır'dan Iğdır S Tipi Hapishanesi'ne sevk edildi. Ağır işkenceye maruz kalmış, saatlerce süngerli odada elleri, ayakları bağlı tutulmuş. İşkence Türkiye'nin her alanında ilerleyerek gidiyor, güçlenerek gidiyor. Ama biz ÖHD ve hukuk alanında çalışanlar, STK'lar olarak bunu kabul etmiyoruz ve mücadele edeceğiz. Çok sayıda avukat olarak Diyarbakır 3 No'lu T Tipi Hapishanesi'ne gideceğiz, başvurucu mahpuslarla ve onların verdiği isimlerle görüşüp bir rapor yayımlayacağız. Sadece Türkiye içindeki hukuki alanda değil, Meclis İnsan Hakları Komisyonu, Adalet Bakanlığı ve uluslararası kurumlara da tekrar bildirilecek. Önümüzdeki CPT işkence vakaları ve cezasızlık politikasına ilişkin gündemlerine alacaklarını belirtti.

'İŞKENCEYE SES ÇIKARIN BİZ SESİNİZ OLURUZ'
Hiç kimsenin, işkenceye maruz kalmış hiçbir bireyin sessiz kalmamasını talep ediyoruz. Hukukçular, avukatlar, STK'lar yanlarında. Herhangi bir çağrıyla bizlere gelmesi, işkenceyi bu kadar güçlü bir şekilde yapmalarını değil, daha aza indireceğimiz, onları daha da güçsüzleştireceğimizi biliyoruz. Sessiz kalmayın, işkenceye karşı ses çıkarın bizler zaten sesinize ortak oluruz."