6 Mayıs 2024 Pazartesi

Diktatör yara aldı yenilgisini yakınlaştıralım

Erdoğan faşizmi, aldığı yarayı gidermek ve destek kitlesini arkasında saf tutmada sıkılaştırmak, kadrolarının moral bozukluğunu gidermek için yeniden saldırıya geçmeyi deneyecek ama desteği daha zayıflamış olarak. Üstelik, kendisini göstermeye kapı açan ekonomik krizin etkisi hemen yakın süreçte daha şiddetli olarak kitlelerde yansıyacak, iyi değerlendirilirse Erdoğan'ın kitle desteğinde heyelanlara yol açacaktır.
Yerel seçim sonuçları Erdoğan faşizminin kitle desteğinde bir gerilemeyi gösteriyor.
 
Diktatörün kadro ve taraftarlarında moral bozukluğu yaratan bu gerileme, antifaşist kitlelerde nefes alma rahatlığı yarattı.
 
Bunun liberal parlamentarist rehavetin değil faşizme karşı mücadelenin kaldıracı olması için analizinin doğru yapılması ve nereye/neye doğru yönetilmesi gerektiği devrimci bakışla ele alınmalıdır.
 
Erdoğan, yerel seçimleri, diktatörlüğünün plebisitine dönüştürdü. Gerçekten de her seçimin, diktatörlüğün onay/red plebisiti işlevini göreceği politik koşulları yaşıyoruz. Daha doğrusu, öncesini saymazsak, en azından 7 Haziran 2015 seçiminden itibaren, bu işlev gerçek de.
 
"Millet İttifakı", devlet krizi istemediği, devrimci krizden ürktüğü ve Erdoğan faşizminden parlamenter rejime yumuşak geçişi, egemen sınıflar adına tek yol gördüğü için, "yerel seçim"de, polemiği sertleştirmekten kaçındı. Belediye hizmetler sorunu üzerine yoğunlaştı, dahası Erdoğan faşizmine karşı siyasal söylem sertliğinden bilinçlice kaçındı.
 
Egemen sınıf içi sertleşmenin yaratacağı yarıklardan halkların cesaret alarak ayağa kalkacağı riskini yaratmaktan özellikle kaçındı. Üstelik Erdoğan'ın kendilerine karşı da saldırganlığına ve tasfiyeci tehditlerine rağmen.
 
Liberal burjuva bakış, bunu kitleleri kazanmada "akıllı" ve sonuç alıcı bir çizgi olarak kutsadı. Bu emekçi solun bir bölümünü de etkilemiş görünüyor.
 
Oysa gerçekte Erdoğan faşizmi karşısında kitleleri cesaretlendiren, fırsat bulduğu değişik durumlarda tavır almasını sağlayan, devam eden direniştir. Can bedeli mücadeleyle süren bu direniş, faşizmi, seçimlere yeniden başvurmak zorunda bırakıyor. Legal demokratik kırıntıları bir çırpıda yok edememesine yol açıyor. Kitleleri ise barışçı da olsa eylemlere katılmaya, faşist anayasa referandumunda, seçimlerde, diktatöre tavır almaya umutlandırıyor. Son seçimde görüldüğü gibi, kitleleri faşizme ders vermeye cesaretlendiriyor.
 
Erdoğan faşizminin burjuva muhalefetle hala uzlaşma köprüsünü tümden yıkıp atmamasına dolaylı etki sağlayan da bu direniş ve kitlelerin tavrıdır.
 
Ekonomik krizin kitleler üzerinde etkisi ise henüz yeni başlıyor. Sonuçlarını önümüzdeki süreçte göstereceği anlaşılıyor.
 
Erdoğan faşizminin kitle desteğinde aldığı yaranın boyutu, öncelikle Kürdistan'da ve Kürt ezilenleri üzerinde ortaya çıktı. Faşizm, soykırımcı saldırı, devrimci ve demokratik hareketi tasfiyeci, Rojava ve diğer Kürt bölgelerine savaşçı işgalle, boyun eğdirmek istedi. HDP, sömürgeci kayyum gaspıyla elkonulan belediyelerin büyük çoğunluğunu geri alarak, Kürt halk kitlelerinin demokratik direnişçiliğini yeniden ortaya çıkardı. Panzerlerle, PÖH-JÖH'le, hilelerle Erdoğan'ın aldığı birkaç yeri, Kürt halkında kendisine boyun eğmenin kanıtı göstermesi, yalnızca mezarlıktan geçerken ıslık çalması anlamına geliyor.
 
Büyük kentlerde HDP etkisindeki kitle Erdoğan'a darbe vurmada da kilit rol oynadı.
 
Erdoğan faşizmi, aldığı yarayı gidermek ve destek kitlesini arkasında saf tutmada sıkılaştırmak, kadrolarının moral bozukluğunu gidermek için yeniden saldırıya geçmeyi deneyecek ama desteği daha zayıflamış olarak. Üstelik, kendisini göstermeye kapı açan ekonomik krizin etkisi hemen yakın süreçte daha şiddetli olarak kitlelerde yansıyacak, iyi değerlendirilirse Erdoğan'ın kitle desteğinde heyelanlara yol açacaktır.
 
Bu koşullarda, Erdoğan'ın, yeniden belediyeleri kayyum gaspıyla, vekiller dahil geniş çaplı tutuklamalarla, Rojava'ya işgali genişletme macerasıyla yapacağı saldırılar bumeranga dönüşebilir, daha geniş çaplı kitle direnişlerine yol açabilir.
 
Bu olanakları değerlendirmenin, faşizme ve sömürgeciliğe karşı mücadelenin geliştirilmesi bakımından yaşamsal önemi var.
 
Leyla Güven öncülüğünde zindanlarda ve dışarıda devam eden kitlesel direnişi büyütmek, tekil işçi, kadın, öğrenci direnişlerini tutuşturmak, saldırılara karşı kitlesel ve bireysel direnişte inatçı ısrar, işgalci savaşa karşı barış için direnişi Batı'da da büyütmek, sözü edilen olanakları değerlendirmenin giriş kapısıdır.
 
Kitlesel direnişlerde, ekonomik taleplerden, hak ve özgürlük taleplerine, mevzileri koruma taleplerinden savaşa karşı barış taleplerine uzanan yelpazede talepleri ileri sürmek, kitlelerin diline çevirerek formüle etmek gerekir.
 
Erdoğan faşizminin saldırlarını püskürtecek, geniş kitlelerin antifaşist tavrını kalıcılaştırıp devrimcileştirecek, faşizmle uzlaşmanın yolunu ısrarla öneren hatta savaş ve zindan konularında işbirliğine evrilten burjuva muhalefetin arkasından gitme yanılgısını devrimci ve antifaşist yolda önleyecek olan bu direnişler olacak. Erdoğan faşizminin yenilgisini yakınlaştıracaktır.