SGDF'den ırkçı-faşist çetelere karşı 9 Kasım yürüyüşüne çağrı
SGDF'li Aldemir, kampüslerin yıllardır faşist çetelere karşı özgürlük kavgasının merkezi olduğunun altını çizdi. Antifaşist, antişovenist bir çizgide birleşik mücadeleyi örmeye, örgütlenmeye devam edeceklerini ve her türden faşist çeteye, kayyuma, polise kampüsleri terk etmeyeceklerini vurgulayan Aldemir, "Eşitlik için gençlik ayağa, özgürlüğü kazanmaya" kampanyasının tam da bu amaçla yürütüldüğünü aktardı. Kampanya kapsamında 9 Kasım günü İstanbul'da merkezi bir yürüyüş gerçekleştireceklerini hatırlatan Aldemir, antifaşist gençliğe yürüyüşlerine katılma çağrısı yaptı.
Sosyalist Gençlik Dernekleri Federasyonu (SGDF), eylül ayında başlattığı "Eşitlik için gençlik ayağa, özgürlüğü kazanmaya" şiarlı kampanyasını 9 Kasım'da gerçekleştireceği yürüyüşle sonlandıracak.
Gençlik kitleleriyle Kürt halkının taleplerini buluşturmak, şovenizmin gençlik üzerindeki etkisini kırmak için başlatılan kampanyanın çalışmaları sürerken, gençlerin gündemi de oldukça hareketliydi. Özellikle 19 Mart isyanının rüzgarını arkasına alan üniversiteli gençlik, kampüslerde faşistlere göz açtırmadı; barınma ve beslenme hakları için mücadelesini yükseltti.
SGDF üyesi Mert Aldemir'le gençliğin mücadelesini ve yürüttükleri kampanyayı konuştuk. Antifaşist, antişovenist mücadelenin zorunluluğuna işaret eden Aldemir, "9 Kasım'da ırkçı-faşist çetelere karşı da Kadıköy'de olacağız. Sen de gel faşizme karşı sloganlarımızı en gür şekilde birlikte haykıralım" çağrısında bulundu.
SGDF'li Aldemir'in yanıtları şöyle:
KAMPÜSLER FAŞİST ÇETELERE KARŞI ÖZGÜRLÜK KAVGASININ MERKEZİDİR
Kampanyanız sürerken, üniversitelerde ÖGB ve polisin saldırılarının yanı sıra mücadele eden gençlere dönük faşist çetelerin saldırıları yaşandı. Bu saldırıların amacı nedir?
Faşizme karşı mücadele tarih boyunca süregelirken özellikle ‘68 gençlik kuşağı antifaşist gençlik mücadelesinin önemli dinamiklerini oluşturdu. Kampüsler faşist çetelere karşı özgürlük kavgasının her zaman merkeziydi. Bugün de durum böyle devam etmekte. Zaman zaman üniversitelerde hegemonyasını kaybeden faşistler, bu tür saldırı girişimlerinde bulundu. Son dönemde özellikle de Hacettepe Üniversitesi'nde yaşanan palalı saldırıyla medyanın da ilgisini birden üstüne toplayan saldırıların çıkış yeri de yine aynı hegemonya savaşı.
19 Mart ayaklanmasının sürükleyici gücü olan üniversiteli gençlikti. Bu genç kitle içinde devrimci, sosyalist gençlik hareketinin yükselişi kampüslerdeki mücadeleyi de etkiledi. Öğrenci gençlik bu etki sonucu örgütlü mücadeleyle buluşmaya başladı. Kampüsler birer direniş mekanı haline getirildi, devrimci sosyalist gençlik hareketi üniversite gençliğinin özlem ve taleplerini gündemleştirmeye, bu gündemler etrafında politika yapmaya devam etti. Hacettepe Üniversitesi'nde gündeme gelen proliz ve rezervasyon sistemiyle beraber yemek hakkımızı gasp etmeye çalışan kayyum, karşısında öğrencileri buldu. Günlerce süren eylemler yerini yemekhane işgallerine bıraktı.
ÜNİVERSİTELERİ ÇETELERE BIRAKMAK İSTEYENLERE KAMPÜSLERİMİZİ MEZAR EDECEĞİZ
Hegemonyasını iyice kaybeden faşist çeteler bu duruma karşılık kampüslerde yükselen öğrenci gençlik mücadelesini bastırmak için "reis devir teslim töreni" adı altında bir etkinlik yapmak istedi ve karşısında öğrencilerin antifaşist iradesini buldu. Öğrencilerin antifaşist direnişi karşısında korkuya kapılan yüzleri maskeli faşist çeteler, palalarla öğrencilere saldırdı. Bu saldırıdan birkaç gün önce yemek hakkını savunan öğrencileri kampüse polis sokarak işkenceyle gözaltına aldıran kayyum, faşist saldırıyı izlemekle yetindi. Kayyum rektörün emrindeki ÖGB saldırı sonrası faşistlerin sırtını sıvazlayarak olaya "müdahale" etti. Öyle ki bu saldırılar her zaman aynı amacı taşıdı. Yükselen antifaşist, antişovenist hareket karşısında kendilerine başka çıkış yolu bulamayan çetelerin yeniden hegemonyalarını sağlama isteği. Ancak bu girişimler öğrenci kitlesinde karşılık bulmadı, direnişle yanıt verilerek tuzla buz edildi. Bizer antifaşist, antişovenist bir çizgide birleşik mücadeleyi örecek, örgütlenmeye devam edeceğiz ve her türden faşist çeteye, kayyuma, polise kampüsleri terk etmeyeceğiz.
KAMPÜSLER, SOKAKLAR MÜCADELE ALANINA ÇEVRİLMELİ
Kampanyanız tam da bu faşist saldırılara karşı mücadeleyi öngörüyor. Bu saldırılara karşı ne yapılmalı?
19 Mart ayaklanmasında görüldüğü gibi gençliğin kendine bir çıkış yolu bulamadığı zamanlarda sıkı sıkıya sarıldığı ve içine hapsolduğu milliyetçilik ve şovenizmin etkisinden kurtulması gerek. Sadece kampüslerimizde karşılaştığımız faşist saldırılar karşısında değil, hayatın her alanında yüz yüze geldiğimiz saldırılara karşı yüz yıllık milliyetçilik ve şovenizm öğretisinden sıyrılmamız, özgürleşmemiz gerekir. Bu yüzden SGDF olarak şovenizmle mücadelenin gerekliliğini anlattığımız bu kampanyamız güncel gelişmelere dair öngörüdür, somut bir müdahale biçimidir.
Başta Kürt halkının ve tüm ezilenlerin taleplerini görmezden gelmediğimiz, aksine sahiplendiğimiz bir çizgide birleşik mücadele örmeliyiz. Çünkü bugün en temel haklarımızı ararken dahi bu faşist kodlara çarpıyoruz. Bu topraklardaki bariyerleri oluşturan, halklar ve onların su gibi yaşamsal olan ulusal kolektif hakları değil, tüm ezilenlerin üstüne çöken bu sistemdir.
Nerede, ne şekilde olursa olsun her türden faşist saldırıya karşı tutarlı devrimci-demokrat kurumlar ve örgütlerle birlikte birleşik antifaşist, antişovenist cepheyi oluşturup bu tür baskılara daha güçlü ve örgütlü cevap verilmeli. İşte bu bariyeri tümden yıkmak, ancak böyle mümkündür. Kampüsler, sokaklar mücadele alanlarına çevrilmeli ve her türden faşist baskıya, saldırıya anında etkili ve tutarlı karşılık verilmelidir. Bugün yapılan da budur.
FAŞİZME KARŞI SLOGANLARIMIZI EN GÜR ŞEKİLDE HAYKIRALIM
Kampanyanızın final yürüyüşünü 9 Kasım'da yapmayı hedefliyorsunuz. Üniversitelerde direnen antifaşist gençliğe çağrınız nedir?
Üniversitelerde, yurtlarda, işyerlerinde, bulundukları her alanda direnen antifaşist gençliğe çağrımız bu türden saldırı, baskı, sindirme politikalarına karşı 9 Kasım'da Kadıköy'de buluşup beraber yürümek, devrimci saflarda örgütlenmek ve örgütlü bir mücadeleyi yükseltmektir. Birleşik antifaşist, antişovenist mücadele çizgisinde çetelere geçit vermeyerek, ayaklanıp özgürlüğümüzü hep beraber kazanmaktır.
Bilmeliyiz ki; bir direnişle karşılaşılmazsa bu çeteler bütün haklarımızın ve özgürlüğümüzün gasbında büyük bir rol oynayacaktır. Bundan dolayı da devrimci saflarda örgütlenip bu türden baskılama girişimlerine karşı örgütlü bir mücadele yürütmeliyiz. 9 Kasım'da ırkçı-faşist çetelere karşı da Kadıköy'de olacağız. Sen de gel faşizme karşı sloganlarımızı en gür şekilde birlikte haykıralım.