4 Kasım: Süreçte bir dönemeç
4 Kasım, Türk sömürgeci sisteminin dününü ve bugününü düğümleyen sembolik bir tarihtir. Bugünkü 4 Kasım açıklamaları sömürgeciliğin belirli tarihsel politik koşullar içinde burjuva egemenlerin uzlaşıcı tavrının sadece bir yüzünü yansıtmaktadır. Ama çok iyi biliyoruz ki; 4 Kasım'ın bir de dünü var, o dün de inkar ve imhayla kurumsallaşmış koca bir faşist sömürgecilik tarihi ve gerçeği.
Saray cuntasının ortaklarından faşist MHP lideri Devlet Bahçeli, Kürt sorununda işleyen sürece yeni bir eşik atlatma hamlesinde bulundu. Devlet Bahçeli 4 Kasım'da Meclis grup toplantısında yaptığı konuşmada ve ardından Meclis koridorunda medyaya Kürt sorununda yürüyen sürecin ilerlemesi için birbirini tamamlayan iki kritik tutum açıkladı. Bu beyanların 4 Kasım tarihine denk getirilmesi hiç kuşkusuz açıklanan politik tutumu daha özel ve etkili kılıyor. Faşist Bahçeli 4 Kasım 2016 tarihinde HDP'ye yapılan faşist parlamento darbesinin 9. yıldönümünde, "Selahattin Demirtaş'ın serbest kalması hayırlara vesile olacaktır" dedi, Kobanê kumpas davası tutsaklarının hukuki yoldan serbest bırakılmasının yoluna işaret etti. Bahçeli'nin açıklamasının öngünlerinde Selahattin Demirtaş'ın kardeşlik hukuku temasıyla dolu, sürecin duygusunu yaratma ve örgütleme perspektifi sunan yazısı, sürecin her iki tarafının verili durumu ilerletme çabasını somutladı. Demirtaş'ın Bahçeli'nin 4 Kasım açıklamalarına anında teşekkür açıklamasıyla yanıt vermesi, kritik bir eşiğin geçildiğini imliyor. Karşılıklı gelişen bu politik jestler aynı zamanda sürecin yeni bir aşamaya geçtiği tezini doğrulayan güçlü bir veri sunuyor.
Ülkücü faşist lider Bahçeli'nin 4 Kasım grup konuşmasında yer alan komisyon açıklaması daha önemliydi. TBMM'de oluşturulan komisyonun İmralı'da Abdullah Öcalan'la görüşmesi konusunda Bahçeli net bir tavır ortaya koydu. İmralı'ya gidecek komisyonda yer almak için MHP'nin hazır olduğunu ilan etti. Böylece Bahçeli bir kez daha sürecin inisiyatifini ve yönetimini üslenmiş oldu. Saray iktidarının diğer ortağı politik islamcı faşist AKP'yle yansıyan kimi anlayış farkları ve sürtünmeleri de bu hareketiyle devletin bekası adına geride bıraktı.
Saray cuntasının siyaset hukukçusu Mehmet Uçum geçen hafta sonu yazdığı makaleyle komisyonun İmralı'ya gideceğini önden bildirmişti. Bu bağlamda Bahçeli'nin devletin bekası için devlet adına ilan ettiği 4 Kasım tutumu, bir dönemeç anlamı taşımaktadır. Kürt ulusal demokratik hareketinin Bakurê Kürdistan'dan gerilla güçlerini çekmesi ve diğer görünür görünmez tüm hazırlayıcı unsurlarla birlikte ele alındığında yeni bir aşamaya geçildiği söylenebilir. Komisyonun İmralı'ya giderek Öcalan'la görüşmesi ve ilan edilmiş yol etabı olarak "özel geçiş hukuku" üzerinde bir mutabakatın sağlanmasıyla ikinci aşamanın pratikleşme süreci başlayacağı beklenebilir. Sömürgeci sistemin ne düzeyde esneyip Kürt ulusal sorununu burjuva düzen içinde tanıyarak kapsayacağının yeni aşaması, bütün soruları ve bilinmezlikleriyle önümüzdedir. İşleyen süreç bunu tüm somutluğuyla açığa çıkaracaktır. Kritik düğümün İmralı görüşmesiyle ve görüşme-müzakere mekaniğiyle çözülüp ilerleneceği öngörülmelidir.
4 Kasım, Türk sömürgeci sisteminin dününü ve bugününü düğümleyen sembolik bir tarihtir. Bugünkü 4 Kasım açıklamaları sömürgeciliğin belirli tarihsel politik koşullar içinde burjuva egemenlerin uzlaşıcı tavrının sadece bir yüzünü yansıtmaktadır. Ama çok iyi biliyoruz ki; 4 Kasım'ın bir de dünü var, o dün de inkar ve imhayla kurumsallaşmış koca bir faşist sömürgecilik tarihi ve gerçeği. Bu gerçeklik bugün de tarihsel arka planıyla esasen değişmemiştir, sistem tüm varlığı ve çarklarıyla bugün de işlemektedir. 9 yıl önce 4 Kasım parlamento darbesi tam da bu sömürgeciliğin bir pratiğiydi. İkinci kez parlamento darbesiyle Kürt halkının iradesine sömürgeci pranga vurmuştur.
Bilindiği gibi, '94 Mart parlamento darbesiyle DEP milletvekillerinin parlamentoda siyaset yapma iradesine sömürgeci bir pranga vurulmuştu. Bu sömürgeci siyaset daha sonraki süreçler boyunca da değişik biçimlerle sürdürüldü, parti kapatma ve seçilmiş belediye başkanlarının yerine kayyum atama en başat biçimler oldu. Kürt ulusunun seçilmiş siyasi iradesi sömürgeci zorbalık ve iç savaş hukukuyla hep gasp edildi.
4 Kasım 2016 parlamento darbesi aynı sömürgeci faşist devlet politikasının yeni bir baskısıydı. HDP'de cisimleşen Kürt halkı ve Türkiye işçi sınıfı ve emekçilerin birleşik mücadelesine açık bir saldırı olarak gerçekleşti. 4 Kasım, dokunulmazlıkların kaldırılması ve seçilmiş temsilcilerin siyasi rehine olarak tutuklanması yöntemiyle bir parlamenter darbeydi. Halkların birleşik iradesine dönüktü. Dönemin HDP Eş Genel Baskanları Figen Yüksekdağ ve Selahattin Demirtaş'ın aralarında olduğu 12 milletvekili gözaltına alındı, tutuklandı. Kobanê kumpas davasıyla haklarında ağır hapis hükümleri verildi. 9 yıldır halkların birleşik demokratik siyaset iradesini savunan seçilmiş halk vekilleri ve HDP'li siyasetçiler siyasi rehin olarak zindanlarda tutuluyor.
4 Kasım parlamento darbesinin 9. yılında, Kobanê kumpas davasının tümüyle bir siyasi operasyon olduğu her yönüyle açığa çıkmıştır. Yüksekdağ, Demirtaş ve bütün Kobanê kumpas davası tutsaklarına sömürgeci rehin tutma politikası uygulandığı, bugün faşist Bahçeli'nin açıklamalarıyla bir kez daha teyit edilmiştir. Dün halkların birleşik demokratik siyasi iradesini temsil eden HDP'li siyasetçilerin zindanlara tıkılması fetvaları kusan Bahçeli, bugün sözde demokrat jestlerine soyunuyor. Sömürgeci bir kibirle, sanki bir lütufmuş gibi Demirtaş'ın serbest bırakılması fetvası veriyor. Hemen vurgulamak gerekir ki; burada bir sahtelik, ikiyüzlülük yoktur. Yalınkat bir burjuva siyaset pratiği vardır. Faşist Bahçeli, devletin bekası için sömürgeciliğin ihtiyaç duyduğu siyaseti yapmaktadır. Sömürgeci faşist düzen yerli yerindedir. Kürt ulusunun kolektif hakları ve siyasi statüsü tanınmamıştır. Bahçeli, Kürt ulusunun kolektif haklarının anayasal düzlemde asla ve kat'a kabul edilmeyeceğini döne döne söylüyor. Devletin bekası olarak kodladığı sömürgeci sistemin sürgit devamını istiyor. Mesele salt rehin tutulan halklarımızın siyasi temsilcilerinin serbest bırakılması değildir. Kürt ulusunun sömürgeci boyunduruktan kurtulması için ulusal kolektif haklarının tanınması ve güvencelenmesi sorunudur.
Sömürgeci sistemin burjuva sol partisi CHP Genel Başkanı Özgür Özel'in Meclis grup toplantısında, 4 Kasım faşist parlamento darbesi konusunda açık ve somut özür dilemesi, Bahçeli'nin açıklamalarıyla aynı amaca hizmet ediyor. Burjuva siyasetin sömürgeci ihtiyacının realize edilmesinden başka bir anlama gelmiyor. Çünkü CHP, seçilmişlerin iradesinin açıkça gasp edilmesi, parlamenterlerin dokunulmazlıklarının kaldırılıp zindanlara atılmasının suç ortağıdır. Faşist Bahçeli'nin Demirtaş'ın serbest bırakılmasına fetva verdiği bir anda Özel'in samimi özür dilemesi eşyanın tabiatına uygun bir tavırdır. Sömürgeci sistem partilerinin sürecin ilerletilmesinde devlet aklını, siyasi rol paylaşımı ve korelasyonunu gösteriyor. Büyük anlamlar biçmeye ve yanılgılar üretmeye gerek yoktur. Faşist saray rejimi ve yargısının Kürdistan belediyelerine kayyum darbesiyle çökmesi karşısında CHP, anlamlı bir karşı duruş geliştirmedi. Bugün aynı faşist kayyum rejimiyle yüz yüze olarak sömürgeci faşist sistemin kefaretini ödüyor. CHP belediyelerinin tutuklamalar ve kayyumlar marifetiyle birer birer ele geçirilmesi, CHP'ye seçilmiş siyasi iradenin önemini bir ders olarak hatırlatmıştır. CHP'nin saray faşizminin dersiyle yüzleşmesi halklarımızın demokratik bilinci ve mücadelesi bakımından hayırlı bir süreçtir. 19 Mart ayaklanmasında yansıyan bu demokrasi bilinci, ancak Kürt ulusunun demokratik, adil barış talebiyle bir etkileşim ve destekle anlamlı hale gelebilir. Kobanê kumpas davası tutsaklarıyla birlikte tüm politik tutsakların özgürlüğü konusunda politik tavır ve mücadele CHP'nin özrünün içtenliğini ve tutarlı demokratlığını sınayan mihenk taşı olacaktır.
Sömürgeci faşist devlet son bir yıllık süreçte Kürt ulusal hareketini çözüm süreci konsepti içinde tutarak genel olarak halklarımıza, emekçilere, kadınlara, LGBTİ+'lara karşı her türlü faşist baskı ve yasakla saldırmayı sürdürüyor. Saray cuntası üniversitelerde kırılan hegemonyasını sürdürmek için faşist çeteleri sahaya sürüp antifaşist örgütlü mücadeleyi bariyerlemeye çabalıyor. Diğer yandan süreç nedeniyle çeşitli beklentiler örgütlüyor. Süreci saray rejimi ve sömürgeci sistemin tahkimi yönünde geliştirmek istiyor. Bu amaçla devrimci sosyalistlere dönük gözaltı ve tutuklama politikası süreğenleştiriliyor. 19 Mart ayaklanmasıyla kabuğunu kıran yeni toplumsal bilinç ve hareketin, halkların bağrında biriken öfke ve sessiz isyanın öncülerle buluşmasını engellemeye çalışıyor.
Bugün adil ve demokratik barış için hiçbir somut adım atmayan devleti, Yüksekdağ, Demirtaş, Kobanê kumpas davası tutsakları ve diğer politik tutsakları serbest bırakma konusunda eylemli olarak kuşatmanın tam vaktidir. Kürt ulusunun demokratik haklarının teslim edilmesi için her şeyden önce halkların iradesini temsil eden halk temsilcilerinin siyasi rehin durumuna derhal son verilmesi ve elbette Abdullah Öcalan'ın özgürleştirilmesi talebi en güçlü biçimde yükseltilmelidir.
*İşçi Sınıfı ve Ezilenlerin Sesi ATILIM gazetesinin 7 Kasım tarihli 243. sayısında yayımlanan başyazısı.