26 Nisan 2024 Cuma

Devrim özgücüne dayanarak ilerleyecektir - Welat Deniz

Suriye toprakları üzerinde türlü emperyalistlerin ve gerici bölge devletlerinin at koşturduğu bir coğrafya olarak, tüm hesapların, tüm planların 24 saatte değişebileceği bir alandır. Bu nedenle, hiçbir zaman görüntüyle gerçek aynı değildir. Kaos ve imkan hala bir aradadır.
Geçtiğimiz hafta politik İslamcı faşist Saray şef, Rojava'ya saldıracaklarını ilan etmesinden sonra Şengal'i ve Maxmur kampını bombaladı, Girê Spî'yi top ateşine tuttu. Faşist diktatör  Rojava'yı işgal etmek ve devrimi ezmek için sabırsızlığını gizlemiyordu. MGK toplantılarının başat gündemi Kürt halkının kazanımlarının ortadan kaldırılması. Rojava'da Kürtlerin statü sahibi olmasını varlık yokluk sorunu olarak görüyordu. Bunun için yapmayacağı şey, almayacağı risk yoktu. Türk devletine göre "Suriye'nin Kuzeyi"nde oluşacak yönetimden daha büyük risk de yoktu. Bunun için "ezeli ve ebedi düşman"larla işbirliği yapmaktan tutalım emperyalistlere verilmeyecek taviz de yoktu.
 
Türk devleti uzun süredir ABD üzerinde baskı kurararak hem İŞİD'e nefes aldırmak hem de Rojava'ya saldırmasına izin koparmak için bastırıyordu. "ABD emperyalizmini "Ya biz ya onlar" diyerek tercih yapmaya zorladı. Rusya ile ilişkiler geliştirerek bölgede dengeleri kendi lehine değiştirmeye çalıştı.
 
ABD'nin çekilme kararı ile birlikte sanki Rojava devrimi ABD'ye yaslanarak ilerlemiş algısı oluşturuluyor. Sosyal şovenler Kürt halkının karşı karşıya olduğu soykırım tehidini görmezden gelerek üst perdeden konuşmayı seviyorlar. Halkın soykırım tehtidi karşısındaki tepkisini görmeyenler Rojava halkını "Amerikancı" olarak gösterme gayretkeşliği gösteriyorlar. Oysa aynı kişi ve çevreler Türkiye oraya girse herkesi kesse gıkı çıkmayacak tipler. Bunlar Kürt halkını Amerikancılıkla suçlamayı marifet sanıyorlar. Oysa devrim bizzat halka dayanarak bu günlere geldi. Rojava halkının yürüyüşlerinde Türk devletinin katliam politikaları ile yüz yüze bırakılmış olmasına bir isyan ve değiştirme iradesi var. Kölelik ve uşaklık değil. Akşam sabah Kürtleri Amerikan uşaklığı ile suçlayanlara sormak gerekiyor. Hani Kürtler Amerikan uşağıydı, şimdi ne oldu? Amerika'nın bu kararı aynı zamanda sosyal şoven tezleri yerle bir etti.
 
DEVRİM BEDELLERLE KAZANILDI
 
Rojava ve Kuzey Suriye'deki devrim, halk dinamiği üzerinde yükselmekte, kaynağını halktan ve onun devrimci öncülerinden almaktadır. Amerika ile başlamadı, gelişimini onlar belirlemedi. Geleceğini de tek başına onlar belirlemeyecek.
 
Bu devrim, binlerce kadın erkek savaşçının ve sıradan insanın kahramanlıkla yüklü mücadelesi ve ödediği ağır bedellerle gerçekleşti. Kimse tarafından bahşedilmedi. Birkaç hanelik mezralarda bile, o köyün şehitlerinin resimleri bulunan tabelalar asılıdır. Onlar, "bedellerle kazanılan devrim" gerçeğinin en yalın simgesidir ve bu tür panolar her kent ve kasabada vardır.
 
Devrim gücünü kitlelerden ve onun örgütlü kurumlarından almaktadır. YPG, YPJ, DSG, Asayiş, HPC ve diğer savunma birliklerinin yanı sıra, bizatihi halkın kendisi, bu devrimin temel güvencesidir. İlk günden itibaren, devrimin yaratmaya çalıştığı bilinç, özsavunma, özgüç eksenindedir. Koalisyonla ya da başka askeri güçlerle ittifaklar askeri temelde ve taktik olmuştur. Kitle içinde ve kimi siyasal çevrelerde, tersi arayış ve istekler olmasına rağmen, yalın gerçek budur.
 
Devrim, gücünü halkların birleşik eyleminden ve ittifaklarından almaktadır. Başından itibaren bunun sadece bir Kürt devrimi olmadığı, aynı zamanda bir kadın, halklar ve inançlar devrimi olduğu belirtildi. Bütün siyasal ve askeri önermeler, bu gerçekliğe yaslandı. Devrimi irade ve güç haline getiren buydu.
 
Devrim, başta faşist Türk burjuva devleti olmak üzere, bölgenin temel gerici güçleri tarafından kuşatılmış, üstüne IŞİD gibi bir insanlık düşmanı örgüt saldırtılmıştır. Esad rejimi, faşist Saray diktatörlüğü, gerici İran, bin türlü çete, işbirlikçi KDP siyaseti ve kapitalist-emperyalist kuşatma ile cendere içinde tutulan Rojava devrimi, hem kendini var etmeyi başarmış hem de gelişerek bölgeselleşmiştir.
 
KOBANE DİRENİŞİ IŞİD İÇİN SONUN BAŞLANGICI OLDU
 
Amerika baştan devrimin karşısında konumlanmış, Türkiye'nin ev sahipliği ve desteği ile ÖSO ve Suriye Ulusal Konseyi üzerinden Suriye'de bir karşı devrim örgütlemeye çalışmıştı. O planları, Rusya, İran ve Suriye halkının bir bölümünün Esad rejiminin yanında durması sebebiyle başarıya ulaşamayınca, ÖSO ve diğer çeteler, rejim karşısında çuvallayınca, ABD başka arayışlara girişti.
 
IŞİD, Amerika'nın bölge hesaplarını bozan bir kuvvet haline gelince, ona karşı mücadele adı altında kendine meşruiyet alanı yaratmaya çalışan ABD, ilkin Irak'ta yenilgiye uğradı. İşbirliği yaptığı KDP peşmergeleri Musul ve Şengal'i IŞİD çetelerine terk edip kaçtı. Böylece IŞİD Irak'tan Şam'a bir İslam devleti projesini hayata geçirdi. Kerkük çevresinden Musul'a, Şengal'den Deyr-e Zor'a, Rakka'dan Minbiç'e hatta Şam çevresine kadar adeta elini kolunu sallayarak ulaşmayı başardı.
 
Önünde direnen bir kuvvet bulamayan IŞİD, kendisini her bakımdan destekleyen AKP ve TC yönetiminin teşvikleriyle Kobanê'ye saldırdı. Bu IŞİD için sonun başlangıcı oldu. Kobanê'de sergilenen tarihi bir direnişle, IŞİD ilk kez yenilgiye uğratıldı. Rojava devriminin gelişiminden rahatsız olan Tayyip Erdoğan yönetimi, IŞİD'in tıpkı Musul, Şengal'deki gibi kolay ilerleyeceğini sanıyordu. Bunu bir mitingde "Kobani düştü, düşecek" sözleriyle dile de getirmişti. Kobanê düşmedi, tersine, direnişi ile tüm dünyanın saygı ve sempatisini kazandı. Amerika, Fransa ve birlikte oldukları Koalisyon güçleri, bu süreçten sonra, Kobanê'de, Rojava devrim güçleriyle askeri bir taktik ilişkiye girdi. Geleneksel Amerikan tarzı olan "yenemiyorsan katıl" politikası hayata geçirildi.
 
ABD ile Rojava devriminin taktik ilişkisi bu süreçte başladı. Rusya ve İran'ın pozisyonlarını güçlendirdikleri koşullarda, ABD emperyalistleri de, Kuzey Suriye'de varolabilmenin yolunun Rojava devriminin bileşenleriyle ilişkilenmekten geçtiğini gördü. Bu, devrimi kuşatmanın ve bağımlı hale getirmenin de bir yoluydu. Devrimin kimi olanaklar elde edebilmesinin de bir yolu buydu. Böylece karşılıklı ve bir birinden bağımsız hareket eden güçler, paralel bir yolda yürümeye başladılar.
 
Amerika, taktik ittifak sayesinde, Kuzey Suriye'de ayak basacak yerler bulurken, devrim de askeri teknik bakımdan belli bir gelişme kaydetti. Güçlerini kimi silah ve teçhizatla donattı. ABD bu tür "yardım"larla kendine alan açarken, devrimi de bağımlılık yaratarak kuşatmayı hesap ediyordu.
 
ABD bu süreç zarfında, Kuzey Suriye'de bir dizi askeri kurumsallaşmaya gitti. Rojava devrim güçlerinin denetimindeki kimi bölgelerde, belli üslenmeler gerçekleştirdi. Bunlar, şimdilik devrim bakımından ciddi bir tehdit oluşturmasa da, eğer kalıcılaşırsa sonraki süreçlerde, emperyalist bir ur rolü oynayabilecektir ve önemli riskleri de içinde barındırmaktadır.
 
En son, faşist Türk devletinin saldırı tehditleri söz konusu olduğunda, sınır hattında gözlem noktaları kurulmuştu. Bunlar sembolik mekanlardı. İçinde sınırlı sayıda Amerikan askeri bulunmaktaydı.
 
KÜRT HALKI YENİ BİR KOMPLO İLE KARŞI KAŞIYADIR
 
Amerikan emperyalistleri NATO müttefikleri olan Türkiye'nin Rojava'ya dönük saldırı hazırlıklarına, onunla hareket edecek olan ÖSO'yu tehdit ederek yanıt verdiler. Böylece iki müttefik güç karşı karşıya gelmiş oldu. Rusya ve İran bu durumdan yararlanmak için hızla bazı adımlar attı. Rusya, Türkiye ile daha sıkı ve yakın bir ittifak zemini geliştirmeye yöneldi. ABD, bu türden bir gelişmeyi önlemek istedi. Trump tam bir tüccar gibi düşündü, savunma bakanının istifasına yol açan bir hızla bazı kararlar verdi. ABD sistemini zorlayan bir dizi adım atacağını duyurdu. Türk devletine 3.5 milyon dolarlık Patriot füzesi satışına onay verdi. Ardından da, güçlerini Suriye'den çekeceğini açıkladı. Daha önce de, Suudi Arabistan'dan 4 milyar dolarlık yardım paketi sözü almak için, çekilme tehdidinde bulunmuşlardı.
 
ABD bir süredir Kürt özgürlük güçlerini ve Rojava devriminin öncülerini ölümü gösterip sıtmaya razı etmeye çalışıyor. İdeolojik dokusunu bozmak, özgürlük hareketinin etkisini kırmak, devrimin öncülüğünü yapan bu güçleri, başka çevrelerle dengelemek, ENKS ile birlikte çalışmayı ve Roj peşmergelerinin Rojava'ya geçişini kabul ettirmek gibi yanları olan bu plan işlemedi. Kürt özgürlük güçlerini bölme, öncülerinin başına ödül koyma gibi yönelimler aynı amaca bağlıydı. Rojava halkı sokaklara çıkarak Kürt özgürlük hareketinin öncülerinin başlarına ödül konulmasını protesto etti. ENKS'nin özellikle Efrin sürecindeki duruşuna dair özeleştiri verirse, ona sisteme katılma imkanı tanınacağı ama ayrı bir askeri gücün kabul edilmeyeceği açık bir şekilde söylendi.
 
Trump'ın "birden bire" yaptığı çekilecekleri açıklamasını bu gelişmelerden bağımsız okumak yanlış olur. Ancak, bu açıklamayla ABD'nin tümden bu coğrafyadan çekileceğine inanmak da aynı düzeyde bir yanlıştır. ABD, Rusya ve İran politikasında esaslı bir değişiklik yapmadığı müddetçe bu kadar yatırım yaptığı, hesap kitap geliştirdiği coğrafyayı bir kararla terk etmez. Terk etme açıklaması, hem Türkiye ile ilişkileri açısından bir mesajdır, hem de Rojava-Kuzey Suriye devrim güçlerini sınırlandırma, istediği çizgiye çekme amacı taşımaktadır. Bir nevi tehdittir. "İstediğimiz çizgiye gelmezseniz, Türkiye'nin saldırı planlarını engellemem" denilmiştir. Daha önce bunu Efrin'de yapmışlardı. İsterlerse, İdlib'teki gibi bu saldırıları engelleyebildiklerini de göstermişlerdi. ABD emperyalistleri bölgededir ve bir tehlike olarak varlıkları devam edecektir. Asıl olarak Ortadoğu ve Suriye halkları ABD, Rusya, Türkiye başta gelmek üzere tüm emperyalist işgalci güçlerin askeri, siyasi, ekonomik olarak çekilmesini talebi etrafında bir araya gelmeyi başarmak zorundadır. Çünkü halkların boğazlanması ve yağmacı çete savaşlarının, kaosun temel nedenidirler.
 
ABD, Türkiye'nin yeni bir işgal ve soykırım planını kolaylaştırmak için çekilmiştir.
 
ABD'nin çekilme planı aynı zamanda Rojava devrimi bakımından yeni bir duruma ve döneme işaret etmektedir. Emperyalistlerin kendi aralarındaki çelişkiler bakımından ve bölge halkları bakımından yeni bir durumla yüz yüzedir. Bu süreç, Ortadoğu'da dengelerin yeniden kurulacağı, yeni saflaşmaların yaşanacağı bir süreç olarak da okunabilir.
 
Kürt halkı Rojava devrimi  yeni bir emperyalist komplo riski ile karşı karşıyadır. Hem gerici Suriye rejimi hem de işgalci sömürgeci Türk devleti ilk fırsatta devrimi boğmaya çalışacaktır. Bundan kuşku yok.
 
Daha önce "Her an girebiliriz" diyen Erdoğan ABD'nin çekilme kararından sonra harekatı durdurduklarını açıkladı. Yine Erdoğan, "Sayın Trump ile yaptığımız görüşmede 'DEAŞ'ı siz temizler misiniz' dedi. Temizleriz dedik" şeklinde konuştu. Erdoğan, "Suriye topraklarını huzura kavuşturma işini üstlenmek mecburiyetinde kaldık" dedi. Bunun anlamı şudur: IŞİD ismi değiştirilerek Rojava devrimine karşı Erdoğan'ın emrinde saldırı gücü olarak kullanılacaktır. IŞİD'i örgütleyen ve eğiten Erdoğan'dan IŞİD'i yok etmesini beklemek halkları aldatmaktır. Türk devleti, aynı zamanda katliamcı emellerini ve yağmacı çıkarlarını ABD emperyalistlerinin çıkarlarıyla örtüştürerek Suriye'de pozisyonunu güçlendirmeye çalışacak. Böylece faşist şef, Suriye'de istikrarsızlığı, kaosu sürdürmede memur kılınmıştır.
 
Çok şaşırtıcı olmayan bu açıklama, bir süredir şaşkınlıkla "çekilme" açıklamasını izleyen Türk devletinin tavrını da özetliyor.
 
Trump çekilme kararını ABD bürokrasisine rağmen aldı. Bu karar ABD yönetiminde de farklılaşma ve gerilime de yol açtı. İddiaya göre Trump bu kararını diğer ABD yetkililerinin ve bakanlarının haberi olmadan Erdoğan'ın sıkıştırması sonucunda aldı. 
 
DEVRİM KENDİ BAĞIMSIZ ÇİZGİSİNDE İLERLEYECEKTİR
 
Rojava devrimi hem askeri hem de siyasi bir kuşatma altında olmaya devam ediyor. Bu süreçte, bazı gerici siyasal dayatmalar daha hız kazanacaktır.
 
Rojava devriminin, Kürt halkının emperyalistlere güvenmesi için hiç bir neden yoktur. Che'nin dediği gibi "Emperyalizme güven olmaz bir zerre bile".
 
Halklarımızın bu açıklamaya itibar etmesini gerektiren bir durum yok. Onlar fırsatını buldukları her durumda Rojava devrimine saldırmaya çalışacaklardır. Bu nedenle, halkın özsavunması ve teyakkuz hali devam edecek, Rojava ve Kuzey Suriye halkları böylesi bir faşist-işgalci kuşatma altında varolmayı ve yaşamayı başaracaktır.
 
Rojava devrimi kendi bağımsız çizgisini savunmak ve sürdürmek için, halklara dayalı, özgücüyle ilerleyen çizgisini sürdürecektir. Uluslar arası kurumları, devletleri ve çeşitli çelişkileri devrimin korunması için harekete geçirme çabası bu gerçeği değiştirmemektedir. Halklar ve devrimin tüm güçleri, kendini, onurunu ve özgürlüğünü korumaya kararlıdır.
 
Suriye toprakları üzerinde türlü emperyalistlerin ve gerici bölge devletlerinin at koşturduğu bir coğrafya olarak, tüm hesapların, tüm planların 24 saatte değişebileceği bir alandır. Bu nedenle, hiçbir zaman görüntüyle gerçek aynı değildir. Kaos ve imkan hala bir aradadır.