2 Mayıs 2024 Perşembe

Cumartesi Anneleri 858 Hafta: İnsanlığa karşı suçların sorumluları yargılansın

Cumartesi Anneleri 858 Hafta eylemlerinde, 12 Eylül 1994'te gözaltında kaybedilen Kenan Bilgin dosyası kamuoyuyla paylaşıldı. Kayıp yakınları, tüm kayıplar için adalet istemekten ve kayıplarla buluşma mekanı olan Galatarasay'dan vazgeçmeyeceklerini kaydetti. 

Türkiye'de gözaltında kaybetme bir devlet politikası. Gözaltında kaybetmelerle ilgili başvuruların büyük bir kısmı soruşturma ve yargılama konusu olmadan kapatıldı. Şeklen soruşturma yapılanlar ve dava açılanların neredeyse tamamında zaman aşımı ve beraat kararları verilerek süreç cezasızlıkla  sonuçlandırıldı. AİHM'de oy birliği ile mahkumiyet kararı verilen dosyalar bile iç hukukta cezasız bırakıldı.

Kayıp yakınları, iktidarlar değişse de devlet politikası olan bu inkar ve cezasızlık politikalarına karşı hak ve adalet mücadelesini sürdürüyor. Gözaltında kaybedilen sevdiklerinin akıbetlerinin açıklanması ve tüm sorumluların yargılanması için eylemlerine devam eden Cumartesi Anneleri 858. hafta eyleminde, '94 yılında kaybedilen Kenan Bilgin'in dosyası kamuoyuyla paylaşıldı. 

'ADIM KENAN BİLGİN, KAYBETMEK İSTİYORLAR' DİYE HAYKIRDI
Bilgin, Ankara'nın Dikmen ilçesinde bir durakta sivil polisler tarafından gözaltına alındı. Tüm yetkili makamlar yapılan başvurularda "biz de yok" yanıtını verdi. Ancak Bilgin'i gözaltında gören tanıklar, devleti yalanladı. Tanıklardan Sahir Çoban ve Özer Akdemir, yaklaşık 15 gün boyunca sistematik olarak işkenceye götürülüp getirilen bir kişinin, "Benim adım Kenan Bilgin, kaydım yapılmadı. Kaybetmek istiyorlar" diye haykırdığını aktardı. 

ÖKDEMİR: 27 YILDIR AĞABEYİMİN HASRETİYLE YAŞIYORUZ
Oğlu Kenan'ı görmeye yetmeyen anne Fincan Kiraz, "Benim oğlum ölmez, Kenan ölmez. Başka bir şehirdedir gelecek bir gün" sözleriyle inancını korudu. Annesinin Ocak 2015'te oğluna hasret yaşamını yitirdiğini aktaran Kenan Bilgin'in kardeşi Naciye Bilgin Ökdemir, 27 yıldır bu hasretle yaşadığını söyledi. Ökdemir, şöyle devam etti: "Bu davayı bırakmayacağız, ağabeyimin son durumu bize açıklanana kadar bu davanın peşindeyiz. Adalet yerini bulacak."

'İNSANLIĞA KARŞI BU SUÇUN ŞÜPHELİLERİ YARGILANSIN'
Cumartesi Anneleri 858 Hafta eyleminin basın metnini, Ümmühan Kaya okudu. Özdemir, Kenan Bilgin'in akıbetinin açığa çıkartılması ve işlenen bu insanlığa karşı suçun bilinen şüphelileri hakkında etkin soruşturma ve kovuşturma yürütülmesi talebini yineledi. Özdemir, "Bu talebimizin gerçekleşebilmesi için yargı sisteminin, bağımsızlığını ve tarafsızlığını koruyacak, dışarıdan yapılan baskılara direnecek kadar güçlü bir yapıya kavuşturulmasına ihtiyacımız olduğunu bir kez daha hatırlatıyoruz" dedi. 

Özdemir, tüm kayıplar için adalet istemekten de kayıplarla buluşma mekanı olan Galatasaray'dan da vazgeçmeyeceklerini söyledi.

NE OLMUŞTU?
35 yaşındaki Kenan Bilgin, 12 Eylül 1994 tarihinde Ankara Dikmen'deki bir otobüs durağından gözaltına alınarak Ankara Emniyet Müdürlüğü Terörle Mücadele Şubesi'ne götürüldü.

Ailesi, avukatları ve İnsan Hakları Derneği Kenan Bilgin'e ulaşmak için girişimlerde bulundu ancak Ankara Emniyeti O'nun gözaltına alındığını inkar etti. Bunun üzerine onbir tanık Kenan Bilgin'i şubede işkencede gördüklerini kamuoyuna açıkladı.

Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı'na başvuran Bilgin Ailesi, Kenan'ın bulunmasını istedi. Kenan'ı bulmak, faillere ulaşmak için girişimlerde bulunan Ankara Cumhuriyet Başsavcısı Selahattin Kemaloğlu'nun görevini yapması engellendi ve Ankara'dan sürüldü.

Soruşturmayı devralan savcı Özden Tönük ailenin ve tanıkların başvuruları ile ilgili gerekli girişimlerde bulunmadı. Tanıkların, polisi ve devleti küçük düşürmeye yönelik gerçek dışı iddialarda bulunduğunu içeren 3 sayfalık bir rapor yazarak dosyayı kapattı.

İç hukukta sonuç alınamayınca dava AİHM'e taşındı. AİHM yargıçları Ankara'ya gelerek araştırma ve incelemelerde bulundu. Tanıkları, savcıları, polis yetkililerini dinledi. Kenan Bilgin'in tutulduğu gözaltı merkezine giderek tanık beyanlarının mekansal uyumunu kontrol etti. Mahkeme, Kenan Bilgin'in 12 Eylül 1994 tarihinde güvenlik güçlerince gözaltına alındığını; kendisinin 3 Ekim 1994 tarihine kadar güvenlik güçlerinin elinde bulunduğunu; ancak bu konuda hiçbir kaydın tutulmadığını tespit ederek, Türkiye'yi oy birliği ile mahkûm etti. 

AİHM, Bilgin Ailesi'nin iddialarının hiçbir şüpheye yer bırakmayacak kadar açık olduğunu belirtmesine rağmen, Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı "Kenan Bilgin'in Ankara Emniyeti'ne bağlı nezarethanelerden birine alındığına dair hiçbir veriye ulaşılamamıştır" dedi ve dosyada zaman aşımı gerekçesiyle takipsizlik kararı verdi. Karara yapılan itirazlar da reddedildi. Kısacası iç hukukta mevcut tüm  hukuki yollar kullanıldığı halde hiçbir sonuç alınamadı.

Oysa Türkiye, hem Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'ne taraf bir ülke olarak hem de Anayasa'nın 90. maddesi gereği AİHM kararlarını tam olarak yerine getirmekle yükümlüdür. Yargı makamları AİHM kararlarını dikkate almak zorundadır.