21 Aralık 2024 Cumartesi

Arif Çelebi yazdı | Küçük işletmecilerin iktisadi ve sosyal iflası

Esnaf çöküyor, iflas ediyor diyorlar. Hayır, küçük esnaf ve çiftçi çökmüyor, iflas etmiyor çöktürülüyor ve iflasa sürükleniyor. Bu çöküşe ne ekonomik kriz ne de pandemi krizi sebep olarak gösterilebilir. Hiç kuşkusuz ekonomik kriz ve pandemi bir etkendir, ama kriz ve pandemi koşullarında sermayedarların geliri artarken işçiler, esnaflar geçim sıkıntısından, açlıktan intihara sürükleniyorsa ekonomik kriz ve pandemi sorunların başlıca gerekçesi sayılamaz.

Gün geçmiyor ki bir esnaf ya da çiftçi çaresizlikten feryat figan etmesin. Kahve kazanını sokağa fırlatanlar, dükkandaki masa ve sandalyeleri ateşe verenler, sebze ve meyveyi sokağa boca edenler ve hepsinden öte intihar edenlerin haberleri eksik olmuyor basında.

Esnaf çöküyor, iflas ediyor diyorlar. Hayır, küçük esnaf ve çiftçi çökmüyor, iflas etmiyor çöktürülüyor ve iflasa sürükleniyor. Bu çöküşe ne ekonomik kriz ne de pandemi krizi sebep olarak gösterilebilir. Hiç kuşkusuz ekonomik kriz ve pandemi bir etkendir, ama kriz ve pandemi koşullarında sermayedarların geliri artarken işçiler, esnaflar geçim sıkıntısından, açlıktan intihara sürükleniyorsa ekonomik kriz ve pandemi sorunların başlıca gerekçesi sayılamaz.

Covid-19 ya da ekonomik kriz değil tekelci sermaye ve onun devleti küçük esnaf ve çiftçiyi çöktürüyor, iflas ettiriyor. Bu, şu ya da esnafın iflası değil, küçük işletmecilerin iktisadi ve sosyal iflasıdır.

Bu, devletin bir çaresizliği ya da yetmezliğinden kaynaklı bir sorun değil, tekelci sermaye devletinin açık bir politik tercihidir.

Burjuva düzende kendi başına "ekonomi" yoktur, politik ekonomi vardır. Sermayenin hangi kanadı egemense onun politik ekonomisi işler, onun borusu öter.

UCUZ İŞGÜCÜ CEHENNEMİ
Sermaye birikiminin zorunlu bir sonucu olan mülksüzleştirme sadece ekonomik rekabetin doğası gereği gerçekleşmez. Tekelci sermayenin devleti işe karışır. Küçük mülk sahiplerinin sırtına kaldırmayacağı vergiler yüklenir, küçük sanayi ve çiftçiye sermayesinin yetmeyeceği standartlar dayatılır. Öyle ki küçük esnaflar yüksek faizle borçlandırılır ya da tefecilere muhtaç bırakılır. Sonuç önceden bellidir, küçük esnaflar iflas eder ya da bağımsız niteliğini yitirerek büyük sermayeye bağlı bir çeşit aracı işçiye dönüşür.

Kriz zamanlarında da bütçeden işçiler gibi küçük esnaflara da kırıntılar verilirken ne kadar kaynak varsa büyük sermayenin ayakta kalması için kullanılır.

Türkiye gibi mali-ekonomik sömürgelerin başlıca sermayesi ucuz işgücüdür. Bu da küçük mülk sahiplerinin iflası hızlandırılmadan gerçekleştirilemez.

SERMAYENİN PANDEMİ FIRSATI
"Dokuz aydır açılmayan işletmelerden, hala kira, SSK ve muhasebe stopajı, damga vergisi, kurumlar vergisi, geçici vergi, eğlence vergisi, işgaliye vergisi, katı atık ve çöp vergisi, tabela reklam vergisi tahsil edilmeye devam ediyor. Hükümet bize destek vermediği gibi vergi almaya da devam ediyor' diyor esnaflardan biri. Sadece bu örnek bile faşist şeflik rejiminin küçük esnaflara dair politikasını özetlemeye yeter.

2020 yılında 100 bin olmak üzere son on altı yılda yaklaşık 2 milyon esnaf iflasa sürüklendi.

Devlet büyük laflarla "destek" açıklamaları yapıyor. Mesela 500 ila 750 TL arası kira yardımı ödeneceği söylendi. Bu fiyatlara kira nerede? Kiradan alınan stopajı yüzde 30'dan yüzde 10'a düşürüyor, zaten kepenk açmayan bir esnafla alay etmek değilse nedir bu? Son üç aylık kapanmada aylık 1000 TL gelir desteği verildi. Asgari ücretin yaklaşık üçte birine tekabül eden bu para ile bırakalım bir ailenin, bir kişinin geçinmesi mümkün mü? Bu arada hazine faizli kredi desteği sunuluyor esnafa. Çalışmayan bir esnaf bu krediyi nasıl alabilir, alsa da nasıl ödeyebilir?

İzmir Kahvehaneciler Esnaf Odası Başkanı 14 ayda yapılan desteğin sadece 5 bin lira olduğunu açıkladı, yani aylık 357 TL. Sonuç: İş yeri kirası ve banka borçlarını ödeyemediği için bunalıma giren iki çocuk babası 10 yıllık kahvehane esnafı Erdal Şenözpak kapalı olan kahvehanesinde intihar etti. Mersin'de kokoreççilik yapan Murat Gümüş, sosyal medya hesabından "Kaç gündür siftah etmeden dükkan kapatıyorum" paylaşımı yaptıktan sonra canına kıydı. Erdal ve Murat intihar mı etti, intihar mı ettirildi?

Bütçede para olmadığı için değil bütçe tekelci sermaye ve faşist şeflik rejiminin beslemesi şirketlere ayrıldığı için işçi ve esnaf bu hale düşürüldü. 2020 yılında patronlar işsizlik sigortası primi olarak 11 milyar TL ödeyip, 18 milyar TL teşvik ve destek ödemesi aldılar.

Salgın döneminde yapılan desteklerin yüzde 89'u büyük işletmelere, şirketlere ve bankalara ayrıldı, işçilere, esnaflara ayrılan pay ise sadece yüzde 11. Emekçilere ayrılan bu paranın da büyük bölümü bütçeden değil işsizlik fonundan karşılandı. Kuşkusuz bütün kapitalist ülkelerde durum benzer ama Türkiye pek çoğundan daha beter halk düşmanı. İMF verilerine göre Türkiye'de emekçilere sağlanan nakit gelir desteğinin milli gelire oranı yüzde 1,9 iken, gelişmekte olan ülkelerde yüzde 3,5, gelişmiş ülkelerde yüzde 12,5 oldu.

İşçiler esnaflar intihara sürüklenirken büyük patronlar milyarlarına milyarlar ekledi. 2020 yılında Türkiye'deki milyarderlerin toplam malvarlığı 38,3 milyar dolardı. Son bir yılda 53,2 milyar dolara çıktı. 26 dolar milyarderi bir yıllık salgın döneminde yaklaşık 15 milyar dolar daha kazandı, ortalama döviz kurları ile yaklaşık 127 milyar TL.

ELİ İŞÇİDE YUMRUĞU SERMAYENİN VE DEVLETİN SURATINDA YENİ ÖRGÜT İHTİYACI
Oysa esnafın günceldeki talebi basit: 20 yıldır ödedikleri vergilerin 6 ay süreyle esnafa hibe edilmesi ve çalışanlarına yaşanabilir bir seviyede aylık ödeme yapılması.

Esnaflar örgütlenmedikçe ve sokaklara akmadıkça bu en basit taleplerini elde edemez. Bugünkü esnaf örgütleri ile bu istemlerini gerçekleştirmeleri mümkün değil. Eylül 2020 itibari ile yaklaşık 2 milyon esnaf var, sokak tablacıları ile bu rakam daha da artıyor. 2 milyon esnaf 3048 oda, 82 birlik, 13 federasyon ve bir konfederasyona kayıtlı. Bunlar eski tip örgütler, küçük işletmelerin bugünkü ihtiyaçlarını karşılayacak durumda değil. Bu kurumların bir bölümü mafya denetiminde ve çoğunluğu zengin esnafların yönetiminde. Hal böyle olunca tekelci sermayenin ve onun devletinin çizdiği sınırların dışına çıkmaları mümkün değil. Küçük esnafların meslek ayrımı gözetmeksizin birleşik mücadele örgütleri kurması ve kendilerini zengin esnaflardan kesin biçimde ayırmaları gerekir. Küçük esnaflar tekelci sermayeye ve onun devletine karşı işçi sınıfı ile birlikte hareket etmek zorundadır aksi taktirde onlar için hiçbir gelecek yoktur.

ŞOVENİZME KARŞI KÜRT İLE OMUZ OMUZA
Türkiye herhangi bir mali ekonomik sömürge değildir, Kürdistan'ı sömürgeci boyunduruk altında tutan, yayılmacı hevesleri olan, politik özgürlüğün olmadığı faşist bir diktatörlüktür. Bu nedenle bütçenin asıl kaymağının tekelci sermayeye ayrılması bir yana görünür ve görünmez gelirlerin önemli bölümü bu yayılmacı ve sömürgeci savaşa ayrılmaktadır. Faşist şef boşuna açım diyen insanlara "bir mermi kaç para biliyor musunuz, diye sormuyor? Merkez Bankası başkanı kayıp 128 milyar dolar nerede sorusuna "SİHA'lar İHA'lar bedava uçmuyor" yanıtını veriyor. Son beş yılda sömürgeci işgal ve saldırı için yapılan harcamalar 5 kat artarak 15 milyardan 75 milyara çıktı.

Tekelci sermayenin çıkarlarına kurban edilerek hayatları cehenneme çevrilen emekçiler, sömürgeci yayılmacı savaş siyaseti nedeniyle çok daha ağır ekonomik ve sosyal buhrana sürükleniyor.

İşçiler emekçiler bu duruma isyan etmesin diye art arta yeni faşist baskı yasaları yürürlüğe sokuluyor. Polis zulmünü fotoğraflamak bile yasaklandı. Bir basın açıklaması yapmak, bir tweet atmak dahi bedel ödemeyi gerektiriyor. Kürt köyleri şehirleri bombalanırken, Kürtler kitlesel halde tutuklanırken Türkiyeli emekçilerin özgür kalması mümkün değil.

Özgürlük için savaşmayan çaresiz insan intihara sürükleniyor. Faşizme karşı dövüşmeden, Kürt ile mücadele arkadaşı olmadan, politik özgürlüğü elde etmeden ne işçinin ne esnafın kurtuluşu gerçekleşemez. Emekçi Türk esnaflar şovenizmin en güçlü sosyal dayanaklarından biridir. Faşist devlet Türk emekçilerini Kürde düşman ederek onların beyinlerini şovenizm zehri ile uyuşturuyor. Beyinleri şovenizmle uyuşturulmuş emekçileri böylece kolayca yönetebiliyor. Emekçiler, cehennemi bir çıkmaz içine düşseler de devrimci örgütsüzlüğün yarattığı çaresizlik ve şovenizmin uyuşturucu etkisi nedeniyle sisteme yöneleceklerine kendilerini imha ediyorlar.

Küçük esnaflar için tekelci sermayeye karşı işçiyle ve ikisi birlikte politik özgürlük için Kürt ile birleşmek dışında bir çıkar yol bulunmuyor. Emekçi ve ailesini insanca ve onurlu bir yaşama kavuşturacak tek yol budur.