KADIN
Yaşadıklarımızdan ders alalım
"Ben bir daha bir erkeğe nasıl güvenirim?" sorusuna cevap verirdim. "Kendine ve kadınlara güvenerek işe başlayalım" derdim. Güzin Abla edasıyla "canım benim, sen neden ismini gizliyorsun?! Hadi bugün ismini açıklamak istemediysen tamam ama sakın susup içten içe "şunun için yaşamalıyım, bu yüzden ölmeliyim." deme, kalk o tecavüzcünün elini kolunu sallayarak gezmesine izin verme, tez elden şikayetçi ol" derdim.
Lafı hiç uzatmadan hemen konuya gideyim. Hürriyet Gazetesi'nde 16 Kasım tarihinde Güzin Abla'ya isimsiz bir mektup geliyor. İsimsiz mektubun sahibi kadın üniversiteden tanıştığı bir erkeğin tecavüzüne uğradığını ve umutsuzluğunu anlatıyor.
Peki Güzin abla ne cevap veriyor?
"Bunları benimle paylaştığın için teşekkür ederim sana. Çünkü bu tür olaylar genç okurlarına örnek oluyor, iyi bir ders oluyor. Onlara verebileceğim öğütlerden çok daha fazla işe yarıyor...Bu olay sana bir ders olsun. Bundan böyle tatlı sözlere inanmadan önce daha bir temkinli olursun eminim."
Gün geçmiyor ki nutkumuz tutulmasın… Güzin Abla'nın yanıtı tam olarak tecavüzcü erkeğin savunması aslında. O da savunma yapsa "Eve gelmeseydi, benimle içki içmeseydi, beni tahrik etti" diyecektir. Ailesi de yere göğe sığdıramadığı kızlarını "senin orada ne işin vardı"ya sığdıracaktır. Güzin Abla da tam olarak bunları söylemektedir: "Bu da sana iyi bir ders olsun bir daha kimsenin evine gitmezsin" diyor.
"Erkek o zaten fırsat bulunca yapar" diyerek erkeğin tecavüzcü aklını/eylemini meşrulaştırıyor. Bu sebepten ilk kadına ders veriyor. Çünkü suçlu kadın, ders alması gereken de kadın oluyor. Erkek egemen sistemin çürümüşlüğünün, çamurunun sorumlusu da kadın olarak görülüyor. Tekrara düşmek istemem ama sevdiğim bir söz var, hem de ders alma temalı: Eşek aynı çamura bir kez düşer. Çamura kim düşüyorsa dersi de o alsın!
Şimdi Güzin Abla'ya bunları dedim ama bu isimsiz mektup bana gelseydi ne derdim? Yani bu kadar kızdık da beklentimiz neydi ki? Herhalde ilk olarak "Ben bir daha bir erkeğe nasıl güvenirim?" sorusuna cevap verirdim. "Kendine ve kadınlara güvenerek işe başlayalım" derdim. Güzin Abla edasıyla "canım benim, sen neden ismini gizliyorsun?! Hadi bugün ismini açıklamak istemediysen tamam ama sakın susup içten içe "şunun için yaşamalıyım, bu yüzden ölmeliyim." deme, kalk o tecavüzcünün elini kolunu sallayarak gezmesine izin verme, tez elden şikayetçi ol" derdim. Çünkü bir kadın olarak gördüğüm, duyduğum, yaşadığım tüm taciz ve tecavüz gözümün önüne geldi. Bir kadın olarak gördüğüm, duyduğum ve yaşadığım tüm olaylardaki erkekler gözümün önüne geldi; o pişkinlikleri, erkekliklerine ve alenen erkek sisteme olan güvenleri...
"Şimdi benim başım mı öne eğilsin, siz de öyle yapmasaydınız" diyen bakışları ve daha sayamayacağım bende, onda, hepimiz de öfke uyandıran anlar gözümün önüne geldi. "Biliyorum uykundan uyanıp aklına geliyordur ama bu ona ve genç erkek okuyucularına ders olsun. Bir kadın 'hayır' diyorsa 'hayırdır'. Bir musibet bin nasihatten iyidir, bir daha hiçbir kadına izni olmadan dokunamayacağını öğrenir. Ne kendi ismini ne de onun ismini gizleme senin değil onun uykuları bölünsün bundan sonra. Eğer dersini almazsa o eşek o çamura yine düşecek" derdim/demeliyiz.