23 Kasım 2024 Cumartesi

Trump: Rekabete ve savaşa devam

Trump veya başkası olsun ABD emperyalizmi, savaşlar yangınını ve emperyalist yeniden paylaşım savaşını tutuşturmaktan geri kalmayacağını gösteriyor.
Trump, 25 Eylül'de BM Genel Kurulu'ndaki konuşmasında, ABD'nin kendi  başkanlığındaki çizgisinde yola devam edeceğini ifade etti.
 
BM konuşmaları, diplomatik dili ifade ettiği için çoğu zaman söylenenin altında yatan esas fikri ve yapılmak istenip de gizlenen hedefleri açığa çıkarmak gerekir.
 
Fakat Trump'ın emperyalist saldırganlıktaki patavatsızlığı bu işe daha az ihtiyaç bırakıyor.
 
Trump'ın konuşmasında en önemli vurguları, uluslararası ticarette serbestliğe karşı ve savaş tehditleri ile yaptı.
 
ÇİN'E VE RAKİPLERE EKONOMİK SAVAŞ
 
Trump, "yönetiminin dünya ticaretinde daha fazla istismara hoşgörü göstermeyeceği" vurgusu yaptı ve özellikle Çin'le ticaretteki dengesizliği ABD lehine değiştirme saldırganlığını gösterdi.
 
Çin başta gelmek üzere, Çin'e ekonomik tehdit şahsında rakip emperyalistlere gümrük savaşı yoluyla rekabeti şiddetlendirerek devam ettireceğini gösteriyor.
 
Fakat içeride işsizlik nedeniyle toplumsal destek sağlasa da bu mesaj, dünya ekonomisindeki sermaye dolaşımı serbestliğinden yana olan rakip emperyalistler ve işbirlikçi burjuvaziler tarafından iyi karşılanmıyor. Nitekim bu ülke temsilcileri, Trump'ın sözlerini gülmekle ve homurtuyla karşıladılar.
 
Trump'ın ABD'si, şiddetlendirdiği mali/ekonomik savaşta, kısa vadede karlı görünüyor olsa da, orta ve uzun vadede ABD hakimiyetinin sürmesini zora sokan sonuçlara da yol açar. Çünkü rakip emperyalistler, krizin etkilerinin ağır koşullarında adeta ABD karşısında sermaye dolaşımının küresel serbestliğinden yana politika izliyorlar. Bu yolla ABD'yi yanıtlayarak, belki de ABD tekellerinin rekabette ağır darbeler almalarına yol açacak tavır takınıyorlar.
 
Rekabetin bu şekilde şiddetlenmesinin ABD aleyhine ilk sonuçlarından bir ikisi ortaya çıkmaya başladı.
 
ABD'nin sadık müttefiklerinden Japon emperyalizmi yakın zamanda AB emperyalistleriyle anlaşma yaparak, yine Rusya'nın Vladivostok'ta düzenlediği Asya Ekonomik Forumu'na katılarak, ABD'den farklı politikaya yöneleceğinin işaretlerini verdi.
 
Diğer bir gelişme, Doğu Asya'da Çin, Rusya ve diğer bazı ülkeler yerel para birimleri yoluyla ticareti kabullenmeleri oldu. Bu, uluslararası ticaretin aracı olarak doların ABD'ye sağladığı avantajlara darbe indirecektir.
 
ASKERİ TEHDİT NEREYE KADAR
 
Buradan hareketle içe yönelik olarak "şimdi ABD ekonomik olarak daha güçlüdür" mesajı verirken, dış dünyaya "ABD ordusunun güçlendiği" vurgusuyla seslendi ve savaşlarla tehdit etti.
 
Trump, ordusunun daha güçlü hale gelmesiyle, yıllık yeniden 700 milyar doları bulan ve savaş harcamalarıyla daha da yükselen, askeri bütçesiyle bu tehdidi ekonomik olarak beslese de, ABD emperyalizmi, artık askeri bakımdan dünya jandarmalığının sağladığı itaati gerçekleştiremiyor.
 
Çünkü rakipleri, mali ekonomik açıdan aradaki açık farkı azaltarak, makası daraltarak, yalnızca bu alanda ABD'nin dünya hakimiyetine tehlike sinyali vermekle kalmadılar.
 
Çin, yeni bir emperyalist güç odağı olarak, Trump'ın ABD'sinin savaş tehdidi ve savaş donanmasını Güney Çin Denizi adalarından geçirerek gösteri tehdidine karşı şimdilik savaş istemese de, olası saldırıya karşı savaşmaya hazır olduğu cevabını verdi.
 
Almanya emperyalist güç odağı adayı olduğunu, siyaseten ABD'ye mahkum olmadığını "Avrupa'nın kendi değerleri vardır, ABD değerlerini izlemek zorunda değiliz" sözleriyle dile getirdi. Dahası, İran ve Türkiye burjuva yönetim çevreleriyle flört ederek kendi emperyalist jeopolitikasını oluşturmaya çalışıyor.
 
Ama en önemlisi de ABD emperyalistlerinin savaşlarla rakiplerini de itaat ettirme politikası, Suriye'de Rusya-İran ittifakı karşısında iflas etti. Irak'ta himayeci sömürgeciliği, İran'ın nüfuz etkisine çarparak amacına ulaşmada yetersiz kaldı.
 
Ukrayna'da ABD'nin Avrupa emperyalistleriyle birlikte faşist güçlerle gerçekleştirdiği darbe, hedefine ulaşmada yarım kaldı. Rusya'nın Kırım ilhakıyla darbe yedi. Donetsk bölgesini yitirmeyi önleyemedi.
 
ABD, bu yılın başında hazırlanan ulusal güvenlik strateji belgesi adını verdiği yeni emperyalist strateji belgesinde baş düşmanlar olarak Çin ve Rusya'yı ilan etmişti. Bu, devam ediyor. Ama Trump'ın Rusya'yı, Çin'in hazırdaki müttefiklerini ayırarak görece güçsüzleştirilecek Çin'i birincil hedef alma taktiği pek kabul görmüyor. Trump'ın Rusya ile kişisel çıkar ilişkisinin buluştığı bu taktik, ABD emperyalist savaş bürokrasisi tarafından kabul görmüyor. ABD her iki gücü siyasi ve askeri baş düşman olarak hedeflemeye devam ediyor.
 
Trump'ın BM'de konuşmasındaki, KDHC (Kore Demokratik Halk Cumhuriyeti) ile nükleer silah deneme/üretimine son vermesini kendi başarısı olarak överken bile, nükleer silah üretme çabasını tümden tasfiye edinceye kadar sert ambargoyu sürdürmesi de esasen Çin'i baş düşman almasıyla bağlantılı.
 
BÖLGESEL SAVAŞLARI SÜRDÜRME TEHDİDİ
 
Trump'ın ABD'si, yeni emperyalist paylaşım savaşının ön çatışmaları olarak anlaşılmaları gereken bölgesel savaşları tırmandıracağını, Trump'ın son konuşmasında yeniden dile getirdi. 
 
Suriye gerici iç savaşını, Erdoğan ve Suudi kralıyla birlikte tezgahlayıp şiddetlendirdiği halde, yine Suudi'lerin Yemen işgalini kışkırttığı halde, konuşmasında, utanmazcasına bu savaşların sonuçları için timsah gözyaşlarıyla ajitasyon çekerken, savaşları sürdüreceğini vurguladı. Erdoğan da Trump benzeri moda girerek, Suriye iç savaşını örgütleyenlerin başında olduğu halde timsah gözyaşlarıyla Müslüman halkları aldatmaya çalıştı. Ayrıca sanki Efrin'den, Cerablus'tan başlattığı işgal ve savaş, savaş değilmiş ve yüz binleri evinde yurdundan etmiyormuş gibi, savaşı Irak sınırına kadar Rojava'nın bütününe yayacağını ilan etti. Ne denli yayılmacı sömürgeci savaş suçlusu olduğunu gösterdi.
 
Trump ise bölgesel savaşları sürdüreceğini, İran'ı bölgesel nüfuz alanı açısından hedefleyeceğini, kimyasal şantajıyla Suriye'ye savaşa aktifçe katılabileceğini yeniden ilan ederek ve suçu mollalara yükleyerek ifade etti. Ancak bütün dünya biliyor ki, Suriye ve Yemen'deki her iki savaşı da kışkırtan ve başlatan ABD emperyalizmi ile müttefikleriydi. Ve nükleer silah geliştirmeyi durduran anlaşmaya son veren ABD'nin Trump'ıdır.
 
Yine KDHC'ne bütünlüklü ambargoya son vermeyeceğini söyleyerek, Pasifik'te savaş başlatabileceği belirtisi verdi.
 
Eğer KDHC, Çin'le müttefikliğe devam eder ve Güney Kore tarafından yutulamazsa, ancak o koşullarda ABD'nin askeri saldırısına uğrayabileceği anlaşılıyor. Ama diğer yandan ABD'nin Çin karşısında denizaltı petrol rezervine sahip insansız adalar takımı üzerine Filipinler ve Vietnam'ı da Çin'e savaşa kışkırtabileceği anlaşılıyor.
 
YENİDEN SOSYALİZM DÜŞMANLIĞINI TIRMANDIRIYOR
 
Trump'ın tehdit ettiği ve ambargo altında tuttuğu ülkelerden biri de Venezuela'ydı. İç savaşı tırmandırmak için başvurduğu ve iç savaş çatışmalarının durmadığı Venezuela, sınırlı ulusal anti emperyalizmiyle ABD'nin hedefi olmayı sürdürecek.
 
Sosyalizmle alakası olmadığı halde Venezuela'yı hedefleyen Trump, Küba'ya ambargoyu sürdürme ve olası askeri saldırı amacını afişe etti.
 
Bu amaçla antikomünizmi yükselten Trump, gerçekte savaş çanlarını olası halkçı ve sosyalist devrimlere karşı da çalmaya çalıştı.
 
Peki, Trump'ın ABD'si hem rakip emperyalistlere hem bölgesel devletlere, hem de Küba ve diğer bazı ülkelere, diğer yandan olası devrimlere karşı, bu denli topyekun askeri savaş yürütme gücüne sahip mi?
 
Sahip olmadığı Suriye savaşındaki yenilgisiyle ortaya çıktı. Fakat emperyalist çıkarları nedeniyle yönetiminde Trump veya başkası olsun ABD emperyalizmi, savaşlar yangınını ve emperyalist yeniden paylaşım savaşını tutuşturmaktan geri kalmayacağını gösteriyor.
 
Trump, bu tehdidi konuşmasındaki patavatsızlığıyla açığa vurdu.