23 Kasım 2024 Cumartesi

Tezer Marmara yazdı: Bu devlete tek bir kuruş 'yardım' yok

Halkın, faşizmin tüm yok etme politikalarına rağmen örgütleri, partileri, dernekleri, sendikaları var. Mahallerde dayanışma ağları için adımlar atıldı. Tüm Çalışanlar İçin Sağlık Platformu kuruldu. Bu adımları büyütmek, daha örgütlü hale getirmek mümkün. Verecek bir kuruşumuz varsa da, bunu kolektif örgütlenmeler aracılığıyla verelim. Devleti, hele de AKP gibi doymak bilmeyen kapitalistleri devreden çıkaralım.

Faşist şef Erdoğan'ın 30 Mart tarihli kabine toplantısının ardından yaptığı konuşmada iki nokta, halkın canının hiçbir kıymeti harbiyesinin olmadığını göz önüne seriyor. Halk can, devlet para/rant derdinde. 

Erdoğan, "Türkiye, her hal ve şart altında üretime devam etmek, çarklarının dönmesini sağlamak zorunda olan bir ülkedir" diyor. Bu sözün anlamı açık; işçiler, ölünceye kadar çalışmak zorunda.

Hem bir yandan salgına karşı "sosyal izolasyon" için sürekli "evde kal" çağrıları yapılıyor, sokağa çıkan yaşlı insanlara karşı linç örgütleniyor, hem de "çarklar dönmek" zorunda. O çarkların ne olduğunu biliyoruz; kapitalizmin çarkları. Niyetleri açık: O çarklar arasında işçilerin hayatı yok olup gidecek. Dün olduğu gibi.

Bu durumda hastalığın yayılımını engellemek ve tamamen ortadan kaldırmak elbette mümkün olmayacak. Virüs toplumun büyük bir çoğunluğuna bulaşacak, bağışıklık sistemi güçlü olanlar hayatta kalacak, olmayanlar ölecek. Tüm kapitalist devletler gibi, faşist şeflik rejiminin de planladığı bu; kontrollü yayılım. Kapitalizmin mantığı zaten bu: Güçlü olan yaşar.

Zenginler, villalarında 7/24 kendilerini karantina altında tutacak. Hacı Sabancı gibileri instagramdan fotolarını paylaşacak, halkla alay edecek. Yoksullar virüs ile enfekte olacak. Ölen ölecek. Kalan sağlar ise kapitalizmin çarklarını döndürmeye devam edecek.

Diktatörün konuşmasındaki ikinci nokta ise gururla başlattığı "Milli Dayanışma Kampanyası". Daha önceden de bildiğimiz "milli" çalışmalardan biri.

Kızılay Genel Başkanı Kerem Kınık Elazığ depreminin hemen ardından attığı ilk tweet’te "yardım" adı altında halktan para istememiş miydi?

1000 odalı Saray’ın da oturan Erdoğan, bu ay ki maaşını da kampanyaya bağışlamış. Bakanlar da aynısını yapacakmış.

Nasıl büyük bir yüce gönüllülük değil mi!

Bu demagojilere inanmayın.

Hiçbir emekçi bu yalana kanıp da, kampanyaya katılmamalı.

Çok net biliyoruz ki, ülkenin tüm kaynaklarını zenginler için kullanan bu devlet, halkın duygularını sömürerek toplayacağı tek bir kuruşu halk için kullanmayacak.

Daha önce defalarca gördük bunu. "Deprem fonu oluşturacağız" dediler. "Geçici vergi" dediler. Yıllarca halktan kestikleri vergilerle ne deprem fonu oluşturdular ne de deprem için herhangi bir şey yaptılar.

Ya işsizlik fonu? İşsizler için mi kullanıldı?

Hayır. 2020 rakamlarına bakalım. Bu yıl İşsizlik Sigortası Fonu’nda 138 milyar birikmesi hedefleniyor. Bu paranın yalnızca 8 milyarının işsizlere ödenmesi planlanıyor. 2019 yılında ise işsize 9 milyar TL, patrona 14,7 milyar TL aktarıldı. Patronları ihya ettiler.

"Milli Dayanışma" adı ile toplayacakları paranın da tek kuruşunu bile halk için harcamayacaklar.

Elbette, dayanışma ile hayatta kalacağız, dayanışma ile bu zor ve zorlu günleri aşacağız. Ancak bu dayanışma için, devlete, kurumlarına, onların kurduğu telefon hatlarına ihtiyacımız yok.

Halkın, faşizmin tüm yok etme politikalarına rağmen örgütleri, partileri, dernekleri, sendikaları var. Mahallerde dayanışma ağları için adımlar atıldı. Tüm Çalışanlar İçin Sağlık Platformu kuruldu. Bu adımları büyütmek, daha örgütlü hale getirmek mümkün. Verecek bir kuruşumuz varsa da, bunu kolektif örgütlenmeler aracılığıyla verelim.

Devleti, hele de AKP gibi doymak bilmeyen kapitalistleri devreden çıkaralım.

Unutmayalım, bizi kurtaracak olan aramızdaki dayanışmamızdır.